Şimdi bize katılın!

Kayıt olduktan ve giriş yaptıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara cevap gönderebilirsiniz daha fazlası için forumumuza kayıt olmalısınız. Kayıt işlemi tamamen ücretsiz ve hızlıdır.

Şimdi kayıt ol!
  • "Siz yerdekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin." Hz. Muhammed (S.A.V)
ölçüm süreci (Alm. Meßsystem, Fra. processus de mesure, İng. measurement process) Belirli bir ölçüm faaliyetiyle ilgili bilgi, aygıt ve işlemler bütünü.
ölçüm yordamı (Alm. Meßregel Meßanweisung, Fra. mode opératoire de mesure, İng. measurement procedure) Ayrıntılı bir şekilde ifade edilen ve belirli bir yönteme göre gerçekleştirilen ölçüm etkinlikleriyle ilgili kuramsal ve uygulamalı işlemler dizisi.
ölçüm yöntemi (Alm. Meßverfahren, Fra. méthode de mesure, İng. method of measurement) Genel hatlarıyla ifade edilen ve belirli bir ilkeye göre gerçekleştirilen ölçüm faaliyetleriyle ilgili kuramsal ve uygulamalı işlemler dizisi.
ölçümbilim (Alm. Metrologie, Fra. métrologie, İng. metrology) Ölçüm ile ilgili bilgi alanı.
ölçümlerin yinelenebilirliği (Alm. Wiederholbarkeit, Fra. répétabilité des mesurages, İng. repeatability of measurements) Aynı alet düzeni ile farklı zamanlarda yapılan ölçümlerde aynı büyüklüğe ait ardıl ölçüm sonuçları arasındaki uyuşma yakınlığı..
ölçümün doğruluğu (Alm. Meßgenauigkeit, Fra. exactitude de mesure, İng. accuracy of measurement) Ölçülen büyüklüğün uzlaşımsal gerçek değeri ile ölçüm sonucu arasındaki uyuşma yakınlığı.
ölçüt (Alm. Kriterium, Fra. critère, İng. criterion) Gerekli ve yeterli koşul.
ölü kuşak (Alm. Totzone, Fra. zone d'insensibilité, zone morte, İng. dead zone, dead band) 1) Çıkış değişkeninde anlamlı bir değişmeye yolaçmayan giriş değişkeni değerlerinin sonlu aralığı. 2) Ölçme aygıtının tepkisinde bir değişim yaratmadan uyarımın değiştirebildiği erim.
ölü oda (Alm. Totraum, Fra. chambre morte, İng. dead room) Ses soğurumu çok büyük olan kapalı yer.
ölü süre (Alm. Totzeit, Fra. temps mort, İng. dead time) 1) Bir sisteme beslenen girdideki bir değişmenin başladığı an ile çıktıdaki değişmenin başladığı an arasındaki zaman farkı. 2) Bir algılayıcının bir tek saymadan sonra, yeniden sayabilmesi için gerekli koşulların oluşumuna dek geçen süre.
ömür sınaması (Alm. Lebensdauerprüfung, Fra. essai de vieillissement, essai de durée de vie, İng. life test) Belirli koşullar altında bir bileşen ya da aygıtın olasıl ömrünü belirlemek üzere yürütülen sınama.
öncelik (Alm. Priorität, Fra. priorité, İng. priority) 1) Bir bilgisayarda verilen görevlerin işleme konma sırasını belirlemede işletim dizgesince göz önünde tutulmak üzere tanımlanan belirteç. 2) Dizgeyi oluşturan donanım birimlerinden gelen uyarıları tutarlı biçimde işleyebilmek üzere tanımlanan sıradüzen.
öncelik göstergesi (Alm. , Fra. indicateur de priorité, İng. priority indicator) İletilerin "çok ivedi, ivedi, rutin, beklemeli" gibi önceliklerini gösteren iletinin başlığındaki alan.
öncelikli işleme (Alm. Verarbeitung im Vordergrund, Fra. traitement prioritaire, İng. foreground processing) Belirli programların bilgisayar tarafından öncelikli olarak işlenmesi.
önceliksiz işlemler (Alm. Verarbeitung im Hintergrund, Fra. traitement des programmes nonprioritaires, İng. background processing) Yüksek öncelikli programlar bilgisayarın olanaklarını kullanmadığı zaman yürütülen programlar.
öncül (Alm. Prämisse, Fra. prémisse, İng. premise) Bir çıkarımın öncüller kümesini oluşturan önermelerden herbiri.
önel (Alm. Frist, İng. deadline) Bir görevin bitirilmesi gereken kesin tarih ya da süre.
önemli sayamak (Alm. signifikante Ziffer, Fra. chiffre significatif, İng. significant digit) Bir sayıda, belli bir doğruluğu ya da belli bir duyarlığı korumak için saklanması gereken basamak; anlamlı basamak.
önemli sayamak (Alm. , Fra. chiffre significant, İng. significant digit) Bir sayının doğruluk ya da kesinliğine katkıda bulunan sayamak (sayı basamağı)
önemli sayamak yitimi (Alm. Verlust der signifikante Ziffer, Fra. perte du chiffre significatif, İng. significance loss) Bilgisayarda bir sayının doğruluğunu ya da duyarlığını bozacak biçimde, anlamlı bir basamağının bir işlem sırasında yitirilmesi; anlamlı basamak yitirilmesi.
öneri çağrısı (Alm. , Fra. , İng. request for proposal, RFP) İlgili satıcılara, ürünlerini fiyatlandırma ve konuşlandırma olanağı tanımak üzere bir örgütün isteklerini ifade eden belge.
önerme (Alm. Behauptung, Fra. proposition, İng. proposition) 1) Kanıtları ile bir sav ya da çözümü ile birlikte bir sorun, 2) Ya doğru ya da yanlış olan bir sav öne süren bildirim.
öngörme-düzeltme yöntemi (Alm. Prädiktorkorrekturmethode, Fra. méthode de prédicteur-correcteur, İng. predictor-corrector method) Türevsel denklemlerin sayısal çözümlerinde kullanılan, bir sonraki noktadaki işlev değerinin kestirilmesi ve bir düzeltme teriminin eklenmesi aşamalarından oluşan bir yöntem.
öngörü (Alm. Voraussage, Vorhersage, Fra. prédiction, İng. prediction, forecasting) Bir sinyal ya da sürecin geçmişteki gözlemlerine dayanarak gelecekteki değerlerini kestirmek.
öngörücü ayrışım (Alm. , Fra. décomposition prédictive, İng. predictive decomposition) Ayrışımın gerekirci (deterministic) ve gerekirci olmayan öğelere göre yapılması.
öngörücü kodlama (Alm. , Fra. codage prédictif, İng. predictive model) Bir sinyal ya da imge için verideki örnekleri kullanarak ilerideki örnekleri kestirmeye dayalı kodlama yöntemi.
önişlemci (Alm. Vorprozessor, Fra. préprocesseur, İng. preprocessor) Öncül işlem ya da düzenlemeleri yapan bilgisayar programı.
önkonumlanmış (Alm. voreingestellt, Fra. préreglé, İng. preset; preset counter) Bir sayısal dizgede belirli sayaçların, anahtar konumlarının önceden belirli değerlere ayarlanmış olması, örn. önkonumlanmış sayaç, önyüklenmiş.
önplan (Alm. Vordergrund, Fra. principal, premier plan, İng. foreground; e.g., foreground job) Çokluprogramlamada, yüksek öncelikli programların yürütüldüğü ortam. örn. önplan işi.
önsel dağılım (Alm. , Fra. fonction de distribution à priori, İng. a priori distribution) Bir parametre / durum kestirim probleminde parametrelerin / durumların herhangi bir ölçüm ya da gözlem yapılmadan önce atanmış olasılık yoğunluk işlevi.
önsel olasılık (Alm. a priori Wahrscheinlichkeit, Fra. probabilité à priori, İng. prior probability) Denemeler yapılmadan önceki olasılık.
öntakı (Alm. Präfix, Fra. préfix, İng. prefix; e.g., prefix notation, country prefix) Bir damganın önüne gelen ek, örn. öntakı simgelemi, telefonda ülke öntakısı.
öntakı simgelemi (Alm. Präfixschreibweise, Fra. notation prefixée, notation polonaise, İng. prefix notation, Polish notation) Her işlecin işlenenlerin önünde yer aldığı ve yürütülecek işlemi gösterdiği matematiksel deyimler kurma yöntemi.
önvurgulama (Alm. Vorbetonung, Preemphasis, Fra. préaccentuation, İng. pre-emphasis) Bir sinyaldeki bazı sıklıkların genliklerini ötekilere göre büyütmek ya da küçültmeyi amaçlayan işlem.
önyükleme (Alm. Laden, Fra. charger, İng. boot) Kendi eylemiyle kendisini belirli bir duruma getiren teknik ya da aygıt.
önyükleme sektörü (Alm. , Fra. secteur d'amorçage, İng. boot sector) Kişisel bilgisayar başlatıldığında disk ya da disketten ilk okunan ve bilgisayar işletim sistemini bulup yüklemesini söyleyen kesim.
önyükleme virüsü (Alm. , Fra. contaminant de secteur d'amorçage, İng. boot-sector infector) Önyükleme sürecinde okunan işletim sistemini değiştiren bilgisayar virüsü.
önyükleme yordamı (Alm. Routine für Ladeprogramm, Fra. routine pour programme de chargement, İng. bootstrap routine) Önyükleme programının yüklenmesini sağlayan kısa bilgisayar programı.
 
önyükleyici (Alm. Ladeprogramm, Lader, Fra. amorce, programme de chargement, İng. bootstrap) Tüm bilgisayar programı belleğe yerleşene değin başka komutların yüklenmesine yol açan komut kümesi.
önyükselteç (Alm. Vorverstärker, Fra. préamplificateur, İng. preamplifier) Sinyal işlemlerinden önce gelen sinyali kuvvetlendiren yükselteç.
önyüz (Alm. Schirmtrager, Fra. fond, İng. face plate) Bir katot ışınlı tüpün mahfazasının görüntü izlenen geniş ve saydam ucu.
örgü (Alm. Umflechtung, Fra. tresse, İng. braid) Kıvrılmış metal ya da metal-olmayan malzemeden oluşturulmuş örtü.
örgülü iletken (Alm. verseilter Leiter, Fra. âme cablée, İng. stranded conductor) Halat biçimli iletken; hepsi ya da bazıları genel olarak sarmal biçimli olan belli sayıdaki tellerden oluşan iletken.
örgütleşim (Alm. Organisation, Fra. organisation, İng. organization; e.g., organization of data set, software organization, memory organization,organization of industrial management) 1) Organik bir yapı oluşmasına yol açma, 2) İşlevsel bir bütün ya da tutarlı bir birliktelik haline getirme, örn. veri kümesinin örgütleşimi, yazılım örgütleşimi, endüstriyel yönetimin örgütleşimi.
örnek noktası (Alm. , Fra. point representatif d'echantillon, İng. sample point) Örnek uzayında çıktıları rasgele değişkenler olan bir deneyin her bir gerçekleştirimi.
örnekle-tut eylemi (Alm. Abtaste-Halte-Verhalten, Fra. action par échantillonage et maintien, İng. sample-and-hold action) İki örnekleme anı arasındaki çıktının, katsayıları daha önceki örnek değerleri kullanılarak hesaplanan çokterimlilerden oluşan davranış türü.
örneklem (Alm. Stichprobe, Fra. échantillon, İng. sample) Bir evrenin belli bir özelliğini incelemek için o evrenden seçilen birimler topluluğu. Örnekleme yöntemiyle yürütülecek herhangi bir çözümleme çalışmasında kullanılmak üzere seçilen örnek öğeler kümesi; örneklem.
örneklem büyüklüğü (Alm. Stichprobenumfang, Fra. volume d'échantillons, İng. sample size) Örneklemin içerdiği örneklem birimlerinin sayısı.
örneklem tasarımı (Alm. Stichprobenplan, Fra. concéption exemple, İng. sample design) Verilen bir örnekleme çerçevesinde örneklem seçimi için geçerli kurallar kümesi.
örneklem uzayı (Alm. Stichprobenraum, İng. sample space; sample point) Aynı deneme ya da gözleme ilişkin tüm olası sonuçların oluşturduğu küme; örneğin örneklem noktası.
örnekleme (Alm. Stichprobenentnahme, Fra. échantillonage, İng. sampling) 1) Bir değişkenin değerlerini belirli zaman aralıklarında saptama. 2) Herhangi bir kümenin tüm öğelerinin incelenmek istenen birtakım özelliklerini gösterecek biçimde seçilmiş örnekler saptayarak yürütülen herhangi bir dizge çözümleme ya da istatiksel değerlendirme yaklaşımı. 3) Örnek alma düzeni.
örnekleme dağılımı (Alm. Stichprobenverteilung, İng. sampling distribution) Bir istatistiğin ya da bir istatistikler kümesinin belli bir örnekleme yöntemine göre seçilmiş tüm olası örneklemlerdeki dağılımı.
örnekleme eylemi (Alm. Abtastverhalten, Fra. action par échantillonage, İng. sampling action) Giriş değişkeninin örneklerinden oluşan bir çıkış değişkeni üreten davranış türü.
örnekleme planı (Alm. Stichprobenanweisung, Fra. plan d'échantillonage, İng. sampling plan) İncelenecek örneklerin sayısı ile kabul ve red ölçütlerinin belirtimi.
örnekleme sıklığı (Alm. Verhältnis des Stichprobenumfangs zum Losumfang, Fra. fréquence d'échantillonage, İng. sampling frequency) Bir üretimde denetim için rasgele seçilen örneklerin sayısının denetim tezgahından geçen üretilen birimlerin sayısına oranı.
örneklemeli sınama (Alm. Stichprobenprüfung, Fra. essai sur prélèvement, İng. sampling test) Bir topluluktan belirli bir sayıda öğenin rasgele seçilerek sınanması.
örneklenmiş dizge (Alm. Abtastsystem, Fra. système échantilloné, İng. sampled-data system) Kimi öğelerinin ya da kimi altdizgelerinin örneklenmiş sinyallerle çalıştığı dizge.
örneklenmiş dönüştürücü (Alm. Abtastumformer, Fra. convertisseur à échantillonage, İng. sampled-data transducer) Giriş ve çıkış değişkenleri genlik boyutunda sürekli, zaman boyutunda ise ayrık olan dönüştürücü.
örneklenmiş sinyal (Alm. abgetastetes Signal, Fra. signal échantillonné, İng. sampled signal) Ayrık zamanda gözlemlenen ve gösterilen bir sinyal; örneklenmiş işaret.
örnekleyici (Alm. Abtaster, Fra. échantilloneur, İng. sampler) Sürekli bir sinyali örneklenmiş bir sinyale dönüştüren sinyal çevirgeci.
örselemeyen deneti (Alm. zerstörungsfreie Prüfung, Fra. contrôle non-destructif, İng. non-destructive inspection) Gereç ve bileşenlerin kullanılırlıklarını engellemeden ya da bozmadan nitelik, bütünlük, boyut gibi özelliklerini ölçme yöntemi.
örselemeyen sınama (Alm. zerstörungsfreie Prüfung, Fra. essai non-destructif, İng. nondestructive testing) Ölçülen ya da sınanan öğe, aygıt ya da dizgeyi örselemeyen ölçme ya da sınama yöntemi.
örseleyici (Alm. destruktiv, Fra. destructif, İng. destructive; e.g., destructive readout) Örn. örseleyici okuma.
örten gönderim (Alm. Abbildung auf, İng. onto mapping) f(A)=B eşitliğini gerçekleyen f: A ---> B gönderimi.
örtük işlev (Alm. implizite Funktion, Fra. fonction implicite, İng. implicit function) y, x'in bir işlevi olarak f(x,y)=0 bağıntısıyla gösterildiğinde y, x'in örtük bir işlevidir.
örtüşme (Alm. Alias, Fra. crénelage, effet d'escalier, İng. aliasing) Sıklık örtüşmesi; bir sinyalin Nyquist hızının altında örneklenmesi sonucu izgesinin (spektrum) kendi ötelenmiş kopyalarıyla üstüste gelmesi. Örtüşme bozulması (aliasing distortion) tersinemez bilgi yitimine yolaçar.
örtüşme (Alm. Überlappungsbereiche, Fra. zones de recouvrement, İng. overlap) 1) Ortak bir şeyi olmak, 2) Üzerine uzanmak ya da bir kısmını kaplamak
örtüşme-önler (Alm. , Fra. décrénelage, İng. anti-aliasing) Bir işaretin örnekleme sonrası spektral örtüşme bozulmasına maruz kalmaması için alınan önlemlere ilişkin.
örtüşmeli (Alm. überlappt, Fra. superposé, chevauché, İng. overlapped; e.g., overlapped information processing, overlapped command cycle) Zaman ya da uzamda kısmen birbirlerinin üzerine binen, örn. örtüşmeli bilgi işleme, örtüşmeli komut çevrimleri.
örtüşmeli imleşim (Alm. Überlagerungsignalisation, Fra. signalisation à recouvrement, İng. overlap signalling) Bir anahtarlama merkezinden gelen adres imlerinin bir önceki bağlantının adres imlerinin tümünün alınmasından önce başlayabildiği imleşim yöntemi.
örüntü (Alm. Muster, Fra. forme, modèle, İng. pattern; e.g., pattern feature, pattern matching, pattern mask) Örn. örüntü özniteliği, örüntü eşleme, örüntü maskesi.
örüntü eşleme (Alm. , Fra. filtrage, İng. pattern matching) Algılama ve tanılama sorunlarında başvurulan, aslından farklılaşmalar gösteren ve gürültü içeren bir sinyal içinde belirli bir uzaklık ölçütüne göre bir örüntünün benzerliğinin ölçülerek aranması.
örüntü tanıma (Alm. Mustererkennung, Fra. reconnaissance des formes, İng. pattern recognition) Bir örüntüde yer alan anlamlı biçimlerin otomatik biçimde çözümlenerek tanınmasıyla ilgili araç, gereç, yöntem ve teknikleri geliştirmeyi amaçlayan alan.
örüntülü örnekleme (Alm. Abtastung mehrfacher Ordnung, Fra. échantillonage d'ordre multiple, İng. multiple-order sampling) Belirli bir örnekleme örüntüsünün yinelenerek izlendiği örnekleme.
 
ötedil (Alm. Metasprache, Fra. métalangage, İng. metalanguage) Bir ya da daha çok dili belirtmede kullanılan dil.
öykünücü (Alm. Emulator, Fra. émulateur, İng. emulator; e.g., emulator software) Örn.öykünücü yazılımı.
öykünüm (Alm. Emulation, Fra. émulation, İng. emulation) Belli bir bilgisayar için yazılmış programlarla başka bir bilgisayarı kullanma olanağı sağlayan teknik. Bir bilgisayar dizgesinin, başka bir bilgisayar dizgesine öykünerek onun için hazırlanmış veri ve programlarla değişik sürede de olsa özdeş sonuçlar vermesini sağlayan teknik.
öykünüm programı (Alm. Emulationsprogram, Fra. programme d'émulation, İng. emulation program)
özbağlanım (Alm. Autoregression, Fra. autorégression, İng. autoregression) Bir gözlemler dizisinde, her gözlem ile daha önceki bir ya da birden çok gözlem arasındaki bağlanım.
özbağlanımlı (Alm. autoregressive, Fra. autorégressif, İng. autoregressive (AR)) Bir sistemin çıktısının geçmiş çktılarının ağırlıklandırılmış ortalaması ile o andaki girdinin toplamına eşit olduğu sürece, sinyale, modele ilişkin.
özbağlanımlı yürüyen ortalama (Alm. , Fra. , İng. autoregressive moving average (ARMA) Hem özbağlanımlı, hem de yürüyen ortalamalı terimleri içeren bir sinyale, sürece, modele ilişkin.
özbağlanımsal süreç (Alm. autoregressiver Prozess, Fra. processus autorégressif, İng. autoregressive process) Rasgele dış etkilerin yarattığı içsel güçlerce salınım yaptırılan bir dizgeyi tanımlayan süreç.
özbelgelemeli (Alm. , Fra. auto-documentant, İng. self-documenting) Bir kaynak kodunun anlaşılmasına ve bakımına elverecek şekilde açıklama ve yorumlar içermesi özelliği.
özdeğer (Alm. Eigenwert, Fra. valeur propre, İng. eigenvalue) Bir A matrisi ve x vektörü ele alındığında Ax=ax denklemini sağlayan a değerleri özdeğerler, x vektörleri ise özvektörlerdir.
özdeğer denklemi (Alm. Eigenwertgleichung, Fra. équation de valeur propre, İng. eigenvalue equation) Tektürel sınır koşullarını sağlayan ve bir parametrenin ancak belirli ayrık değerlerinde sıfırdan başka çözümleri varolan doğrusal türevsel denklem.
özdek (Alm. Stoff, Matterie, Fra. matière, İng. matter) Uzayda yer tutan, bir kütlesi olan her türlü varlık.
özdeş (Alm. identisch, Fra. identique, İng. identical ) Biçimleri, değerleri ya da işlevleri eş olan.
özdeş baskı (Alm. , Fra. reproduction, İng. reproduction) Bir yazı ya da resmin eşini yaparak çoğaltma.
özdeşlik (Alm. Identität, Fra. identité, İng. identity) Değişkenlerin bütün değerleri için sağlanan eşitlik.
özdeşlik benzetimi (Alm. Identitätssimulation, Fra. simulation par identité, İng. identity simulation) Dizgenin kendisini kullanarak davranışının irdelenmesi.
özdeşlik imi (Alm. , Fra. signe d'identité, İng. identity signal) İki ifadenin eşit olmayıp özdeş olduklarını belirtmek için kullanılan = imi.
özdeşlik işleci (Alm. Einheitsoperator, Fra. opérateur d'identité, İng. identity operator) Bir S kümesini kendine gönderen ve her bir x e S öğesi için Ix=x koşulunu sağlayan gönderme işlevi.
özdevin (Alm. Automation, Fra. automatisation, İng. automation) Bir yordam, süreç ya da donanımı özişler (otomatik) kılmayı amaçlayan. otomasyon; özişlerlik.
özebir kodçözülen (Alm. , Fra. uniment décodable İng. uniquely decodable) Her bir kod sözcüğünün yalnızca tek bir kaynak sözcüğüne karşı düştüğü kodlama yöntemine ilişkin.
özeksel denetim (Alm. zentralisierte Kontrolle, zentralisierte Steueurung, Fra. commande centralisée, İng. centralized control) Denetim eylemlerinin bir özekten yürütüldüğü denetim türü.
özeksel moment (Alm. zentrales Moment, Fra. moment central, İng. central moment) Bir dağılımın ortalamaya göre momenti.
özeksel sınama düzeni (Alm. zentralisiertes Prüfungsystem, Fra. système centralisé de test, İng. centralized test system) Birbirinden uzak yerlerdeki çok sayıda donatım ya da dizgedeki duyargaçlardan veri alıp bir özekte bu bilgileri işleyen, kaydeden ya da sergileyen sınama düzeni.
özeksiz bilgisayar ağı (Alm. dezentralisiertes Rechnernetz, Fra. réseau décentralisé d'ordinateurs, İng. decentralized computer network) Bilgi işlem olanakları ve ağ denetleme görevleri birçok ağ düğümüne dağıtılmış olan bilgisayar ağı; dağıtılmış bilgisayar ağı.
özel çözüm (Alm. partikuläre Lösung, Fra. solution particulière, İng. particular solution) Bir türevsel denklemin genel çözümündeki bilinmeyen katsayılara değerler atayarak elde edilen çözüm.
özel etken oranı (Alm. Specifizität, Fra. specificité, İng. specificity) Etken çözümlemesinde özel etkenin toplam değişintideki payı; özgüllük.
özel görevli bilgisayar (Alm. überlassener Mietrechner, Fra. ordinateur dédié, İng. dedicated computer) Görevi, yalnızca bir ya da birden çok ilgili işi yapmakla sınırlandırılmış bilgisayar.
özel koda geçiş damgası (Alm. Dauerschaltzeichen, Fra. caractère de code spécial, İng. shift-out character, SO) Standart damga takımının grafik damgaları yerine, üzerinde uzlaşma sağlanmış başka bir damga takımına geçiş için kullanılan bir kod genişletme damgası.
özel santral (Alm. privates Fernsprechvermittlungstell, PBX, Fra. central téléphonique privé, PBX, İng. private branch exchange, PBX) Hastane, fabrika, büro gibi işyerlerine hizmet veren, işletmeni olan, özel santral; kurum santralı.
özel simge (Alm. Sonderzeichen, Fra. symbole spécial, İng. special character) Bir damga takımında, harf, sayı ve boşluk damgası dışında herhangi bir çizim damgası.
özel sözcük (Alm. , Fra. mot réservé, İng. reserved word) Kaynak dilinde özel bir işlevi olan, anlamı değiştirilemeyen ve bilgisayar programlarında kullanılması yasak olan sözcük.
özerk (Alm. , Fra. autonome, İng. stand-alone) Başka bir sisteme bağlanmadan işlevlerini yerine getirebilen bilgisayar yazılımı ya da donanımı.
özetçe (Alm. Abstrakt, Fra. résumé analytique, İng. abstract) Bilgi erişiminde, bir belgenin konusunu ya da soyunu belirtmek üzere, genellikle belgeleme konusunda uzmanlaşmış bir kişinin, standart olarak önerilen terimleri yeğ tutarak ürettiği, anafikri veren, kısa özet; öz.
özgüdüm (Alm. Zielpeilflug, Fra. radioalignment, İng. homing) Uçaklarda, en az bir radar istasyonunun gezgin olduğu ve radyo dalgaları aracılığıyla diğer istasyona doğru yönün sürekli biçimde bulunduğu yöntem.
özgül (Alm. spezifisch, Fra. spécifique, İng. specific) 1) Tanımlanabilir bir kategoriye girebilen, 2) Özel bir duruma, koşula, ilişkiye, etkiye vb. özgü, 3) Belirli bir amaç ya da kullanıma özellikle uyarlanmış.
özgül devre (Alm. , Fra. circuit réservé, İng. dedicated circuit) Sadece iki kullanıcının kullanımına atanmış, dolayısıyla anahtarlanmayan devre.
özgül kapı (Alm. , Fra. porte spécialisée, İng. dedicated port) Sadece belirli bir tip trafik için kullanılan iletişim kanalı erişim noktası.
özgül manyetik direnç (Alm. Reluktivität, Fra. reluctivité, İng. reluctivity) Manyetik geçirgenliğin tersi.
özgül salım (Alm. spezifische emission, Fra. pouvoir émissif specifique, İng. specific emission) Bir yüzeyin birim alanından birim zamanda salınan elektronların sayısı.
özgülemek (Alm. , Fra. allouer, attribuer, affecter, İng. allocation) Bir sistem ya da programın bileşenleri arasında özkaynakları yerleştirme, dağıtma, atama.
özgülenmiş ağ (Alm. , Fra. réseau dédiée, İng. dedicated network) Tek bir müşterinin hizmetine atanmış ağ.
özgülenmiş iskele ( e.g., porte dédiée, İng. dedicated port) Tek bir başka kapı ile iletişim kurmak üzere ayarlanmış kapı.
özgüllük (Alm. Specifizität, Fra. specificité, İng. specificity) Etken çözümlemesinde özel etkenin toplam değişintideki payı, özel etken oranı.
özilinti işlevi (Alm. Autokorrelationsfunktion, Fra. fonction d'autocorrelation, İng. autocorrelation function) Bir sinyalin zamanda ötelenmiş kendi kopyalarıyla elde edilen ilinti işlevi.
özirgiti (Alm. Selbsinduktion, Fra. induction électromagnétique, İng. electromagnetic induction) Endüklenmiş gerilimi oluşturan olgu.
özişlev (Alm. Eigenfunktion, Fra. fonction propre, İng. eigenfunction) Dinamik bir dizgenin girişine beslendiğinde çıkışında da, karmaşık bir kazanç dışında, aynı dalgabiçimiyle sonuçlanan işlev.
 
özkaynak atama (Alm. Zuordnung von Ressourcen, Fra. affectation de ressources, İng. resource allocation) Bir işin tamamlanması için gerekli olanakların atanması.
özne (Alm. , Fra. sujet, İng. subject) İnsan, süreç ya da aygıt gibi sistemin durumunu değiştirebilen ya da nesneler arasında bilgi akışı sağlayabilen varlık.
öznitelik (Alm. Eigenschaft, Fra. attribut, propriété, İng. feature) Bir dizgenin, değişken kümesinin, vb. öğelerini niteleyen, ayırt edilmesini sağlayan özellikler.
öznitelik dönüştürme (Alm. , Fra. extraction des propriétés, İng. feature extraction) Öznitelik özütleme; Bir örüntü tanıma probleminde ölçme örüntüsünün ya da bir altkümesinin yeni ve daha özlü, yararlı olduğu düşünülen bir başka örüntüye dönüştürülmesi.
öznitelik uzayı (Alm. Eigenschaftsraum, Fra. éspace de propriétés, İng. feature space) Tüm olabilir öznitelik vektörlerinin topluluğu.
özörgütlemeli (Alm. selbst-organisierend, Fra. auto-organisateur, İng. self-organizing) İçsel yapısında yeni düzenlemeler yapabilen; örn. kendini örgütleyen bilgisayar ya da program.
öztümler kod (Alm. , Fra. code auto-complémenteur, İng. self-complementing code) Onlu tabandaki tümleri ikili tabandaki tümleri olan kod.
özuyarlamalı (Alm. selbst-anpassend, Fra. auto-adaptatif, İng. self-adapting) Bir dizgenin çevre koşullarındaki değişmelere göre işleyiş ya da davranış biçimini değiştirebilmesi.
özuyarlanan dizge (Alm. selbstanpassendes System, Fra. système auto-adaptatif, İng. self adaptive system) Çevre koşullarındaki değişmelere göre işleyiş ya da davranış biçimini kendi kendine değiştirebilen dizge.
özuzay (Alm. Eigenraum, Fra. espace propre, İng. eigenspace) T doğrusal dönüşümünün belirli bir özdeğeri için, T(x) = x eşitliğini sağlayan bütün x öğelerinin oluşturduğu uzay.
özütleme komutu (Alm. , Fra. instruction d'extraction, İng. extract instruction) Bilgisayarda belirli ifadelerin parçalarını seçerek yeni ifadelerin oluşmasını sağlayan komut.
özütlemek (Alm. extrahieren, Fra. extraire, İng. extract) Bir öğeler kümesinden belirli ölçütleri sağlayan öğeleri seçmek ya da çıkarmak.
özvektör (Alm. Eigenvektor, Fra. vecteur propre, İng. eigenvector) Bir A matrisi ve x vektörü ele alındığında Ax=ax denklemini sağlayan a değerleri özdeğerler, x vektörleri ise özvektörlerdir.
özyineleme (Alm. , Fra. récursion, İng. récursion) Bir yordamın kendini çağırabilme özelliği.
özyineli işleme (Alm. , Fra. itération, İng. iterative process) Yinelenen işlem çevrimleriyle istenen sonuca yakınsamanın elde edildiği hesaplama.
özyineli süzgeç (Alm. , Fra. filtre récurrent, İng. recursive filter) Çıktısının giriş ya da arakatlara geribeslendiği sayısal süzgeç.
özyineli yordam (Alm. rekursive Prozedur, Fra. procédure récurrente, İng. recursive procedure) Uygulanışı sırasında kendisini çağıran ya da yerine kendisini çağıracak başka bir yordamı çağıran bir yordam.
özyinesiz (Alm. , Fra. filtre nonrécurrent, İng. nonrecursive filter) Çıktısının giriş ya da herhangi bir arakata geribeslenmediği sayısal süzgeç.
 
p-tipi yarıiletken (Alm. P Typ-Halbleiter, Fra. semi-conducteur type p, İng. p-type semiconductor) Çoğunluk taşıyıcılarının delikler olduğu, kendinden yarıiletken olmayan bir madde.
paket (Alm. Paket, Fra. paquet, İng. packet) Veri ve çağrı denetim sinyallerini de içeren ve bir bütün olarak anahtarlanan ikili sayamaklar öbeği.
paket ağ düğümü (Alm. Paketnetzknoten, Fra. noeud d'un réseau de données de paquet, İng. packet data network node) Bir paket iletişim sisteminde anahtarlama, yolatama, sayışım gibi işlerle yükümlü düğüm
paket anahtarlama (Alm. Paketvermittlung, Fra. communication de paquet, İng. packet switching; e.g., packet switching system, packet switching protocol, packet switching network) Sayısal bilginin belirli protokollar uyarınca bit paketleri halinde düzenlendiği, ve bu paketlerin düğümlerde hatalarının düzeltilip dinamik olarak yolatanarak anahtarlandığı bilgi iletişim dizgesi; örn. paket anahtarlama sistemi, paket anahtarlama protokolü.
paket başlığı (Alm. , Fra. début de paquet, İng. packet header) Paket anahtarlamalı ağlarda bir paketin denetim ve kimlik bilgilerini içeren ilk birkaç sekizli.
paket formatı (Alm. Paketformat, Fra. format de paquet, İng. packet format) Bir paketteki veri denetim bilgisinin yapısını belirleyen kurallar topluluğu.
paket radyo (radio à paquet, İng. packet radio) İletim yollarının radyo kanalı olduğu, ve iletilen paketin birden fazla istasyon tarafından alındığı paket anahtarlama sistemi.
paket santralı (Alm. Paketvermittler, Fra. commutateur de paquets, İng. packet switch) İletileri paketler halinde taşıyan bir sayısal iletim dizgesindeki santral.
paket sıralaması (Alm. , Fra. ordonnancement de paquets, İng. packet sequencing) Paket tabanlı bilgisayar ağı iletişiminde her bir paketinin sıralılığının korunması için paketin tarih ve sıra numarasını içeren bit alanı.
paket uçbirimi (Alm. paketorientierte Datenendeinrichtung, Fra. términal en mode-paquet, İng. packet-mode terminal) Paketleri alıp gönderebilen, denetleyebilen ve gelen bit dizilerini paketleştirebilen veri uçbirimi.
paket yastığı (Alm. , Fra. tampon de paquet, İng. packet buffer) İletilmeyi bekleyen paketlerin ya da henüz alınmış olan paketlerin bekletildiği bellek alanı.
paketlenmiş ses (Alm. , Fra. voie mise en paquets, İng. packetized voice) Sayısallaşmış ses bitlerinin paketler halinde düzenlenişi.
pano (Alm. , Fra. panneau, İng. panel) Bir montaj plakası üzerinde bir araya getirilmiş ve tel bağlantıları yapılmış devreler topluluğu.
parabolik yansıtıcı (Alm. , Fra. réflecteur parabolique, İng. dish) Yüzeyi bir dönme paraboloidine benzeyen yansıtıcı.
paralel aktarım (Alm. , Fra. transfert paralel, İng. parallel transfer) Bilgi öğelerinin eşanlı olarak bir hat kümesinden iletildiği veri aktarım sistemi.
paralel arayüz (Alm. , Fra. interface paralelle, İng. parallel interface) Her bitin farklı bir tel üzerinden olmak üzere bir bit grubunun aynı anda iletilebildiği arabağ.
paralel işleme (Alm. , Fra. traitement en parallele, İng. parallel processing) Bir bilgisayarın programlarının aynı anda bellekte toplanıp ve koşut zamanlı (concurrent) olarak yürütüldüğü çalışma tarzı.
paralel kapı (Alm. , Fra. porte parallele, İng. parallel port) Yazıcılar, çiziciler gibi paralel aygıtları bağlamakta kullanılan kapı.
parametre (Alm. Parameter, Fra. paramètre, İng. parameter) Belirli bir amaç ya da süreç için sabit bir değer alan değişken.
parametre kestirimi (Alm. Parameterschätzung, Fra. estimation de paramètres, İng. parameter estimation) Gürültülü gözlemlerden hareketle ve istatistiksel kestirim yöntemleri kullanarak parametrelerinin değerinin bulunması
parazit karakter (Alm. , Fra. lecture de parasite, İng. drop-in) Kaydedilmemiş bir karakterin okunması şeklinde ortaya çıkan ve manyetik ortama kayıt ya da manyetik ortamdan okuma esnasında gerçekleşen hata.
parazit salınım (Alm. , Fra. oscillation parasite, suroscillation, İng. parasitic oscillation, ringing) 1) İstenen çalışma frekanslarının dışında tesadüfen oluşmuş istenmeyen salınım sıklığı. 2) Dalga kılavuzu ve iletim hatlarında görülen parazit salınımlar.
parazit sinyal (Alm. , Fra. signal parasite, İng. spurious signal).
parazit yankılar (Alm. Störzeichen, Fra. échoes parasites, İng. clutter) Radarda istenen işaretin algılanmasını zorlaştıran istenmeyen işaret ve yankılar.
parça deneyi (Alm. Stückprüfung, Fra. essai individuel de série, İng. routine test) Belli ölçütlere uygunluğunu doğrulamak üzere her sisteme, yapım sırasında ya da yapımdan sonra uygulanan deney.
 
parçacık (Alm. Teilchen, Fra. corpuscule, particule, İng. corpuscule, particle) Atom ve atom çekirdeği boyutlarında bağımsız nitelikli, evrenin temel taşlarını oluşturan tanecik; maddeyi oluşturan en küçük nesneciklerden herbiri.
parçacık yer değiştirmesi (Alm. Teilchenauslenkung, Fra. élongation, İng. particle displacement) Bir ortamda bir parçacığın anlık yer değiştirmelerinin ortalama karesel değeri (etkin değer).
parçacık yönelimi (Alm. , Fra. orientation de particles, İng. particle orientation) Manyetik gereç içindeki parçacıkların en uzun boyutlarının birbirlerine paralel olacak şekilde dönmesi.
parçalı doğrusal nicemleme (Alm. segmentierte Entzifferungsregel, Fra. loi de quantification à segments, İng. segmented encoding law) Bir dizi doğru parçaları kullanarak nicemleme eğrisine yaklaşıklayarak yapılan nicemleme.
parçalı sabit sinyal (Alm. teilweise kostantes Signal, Fra. signal constant par parties, İng. piecewise constant signal) Değişik zaman aralıklarında değişik sabit değerler alabilen sinyal.
parçalı tümlev alma (Alm. partielle Integration, Fra. intégration par parties, İng. integration by parts) Tümlev alma işlemini iki kısmi tümlev ile gerçekleştirme.
Pareto dengesi (Alm. Pareto-Gleichgewicht, Fra. équilibre de Pareto, İng. Pareto-optimal equilibrium) İşbirlikli bir oyundaki dengeyi sağlayan strateji çiftinden başka, öteki oyuncuların başarımını azaltmadan en az bir oyuncunun başarımını yükselten başka hiç bir strateji çiftinin bulunamaması.
parıldak (Alm. Leuchtbake, Fra. phare, İng. light beacon) Coğrafi bir konumu belirleyen ışık; bu ışık sabit, yanıp sönen ya da Morse sinyali verecek şekilde kodlanmış olabilir.
parlaklık (Alm. Helligkeit, Fra. brilliance, İng. brightness) Birim yüzey başına mum gücü ya da lümen olarak, belli bir doğrultudaki ışık yeğinliğinin, o doğrultuya dik ışıyan yüzölçüme oranı.
parola (Alm. Passwort, Fra. mot de passe, İng. password) Bir kullanıcının bilgisayardan ya da bilgisayardaki özel kaynaklardan yararlanmak için belirtmek zorunda olduğu, yetkilendirilme ve tanılanma amacıyla kullanılan damga dizisi.
parola güvenliği (Alm. , Fra. protection par mot de passe, İng. password protection) Kullanıcıların iletişim sisteminde ancak bir parolayı doğru girerek oturum açabilmeleri ile sağlanan koruma.
parti (Alm. Los, Fra. lot, İng. batch, lot) Nitelik denetimindeki birimler öbeği.
parti değişintisi (Alm. Losvariation, Fra. variations entre lots, İng. batch variation) Partiler halinde yapılan üretim ya da inceleme sonucunda partiler içinde ya da partiler arasında görülen değişim.
parti oluşumu (Alm. Losbildung, Fra. mise en lot, İng. lot formation) Tip, nitelik, sınıf, boy, üretim koşulu gibi özniteliklere göre üretim birimlerini derlemek, ayırmak, incelemek.
paylaşılan hat (Alm. , Fra. ligne partagée, İng. party line) Telefon sisteminde, her birinin ayrı abone numarası olmak üzere, birden fazla abone tarafından paylaşılan hat.
paylaşılmış program (Alm. , Fra. programme partagée, İng. shared program) Eşanlı ya da koşut zamanlı (concurrent) olarak bir çok kullanıcı tarafından yürütülebilen program.
paylaşım yazılımı (Alm. , Fra. logiciel partagé, İng. shareware) Bilgi hizmet sunucuları tarafından kullanıcılara ücretsizce dağıtılan ve deneme maliyetinde olan yazılım.
pazarlık (Alm. , Fra. négociation, İng. negotiation) Farklı sistemlerdeki uçbirimler arasında bağlantı kurulduğunda, iletişim ve işlemlerde kullanılacak parametrelerin ayarı için gerekli diyalog.
pencere işlevi (Alm. , Fra. fonction de fenêtre, İng. window function) Bir sinyali ağırlıklandırmada ve çoğunlukla sonlu bir aralığa bakışımlı biçimde sınırlamakta kullanılan işlev.
peşpeşe (Alm. konsekutiv, Fra. consécutif, İng. consecutive) Başka bir olay araya girmeden iki sıralı olayın olagelmesine değin.
peşpeşe sürme (Alm. Tandemantrieb, Fra. entraînement en tandem, İng. tandem drive) Mekanik olarak bağlaşmış iki ya da daha çok sürücü.
peşpeşeleme (Alm. , Fra. mettre en cascade, İng. cascading) Bağlantıları peşpeşe düzme.
piezoelektrikli duyucu (Alm. piezoelektrischer Sensor, Fra. capteur piézoélectrique, İng. piezoelectric sensor) Basınç değişmelerini elektrik gerilimi olarak belirten duyargaç.
pikosaniye (Alm. , Fra. picoseconde, İng. picosecond) Bir saniyenin milyonda birinin milyonda biri.
pilot model (Alm. , Fra. modèle pilote, İng. pilot model) Bir sistemin tam modeline göre çok daha yalın olan ve geliştirilen programları sınamak üzere kullanılan modeli.
pilot sinyali (Alm. Pilotsignal, Fra. onde pilot, İng. pilot) Analog sıklık paylaşımlı çoğullama dizgelerinde düzenleme ve gözetim amacıyla kullanılan sinüzoidal sinyal.
pinpon iletim (Alm. , Fra. transmission en alternance, İng. ping pong transmission) Yarı çift yönlü bir hat üzerinde tam çift yönlü iletime öykünmek üzere alıcı modemin, gönderilmek üzere verisi birikir birikmez, iletim yönünü otomatik olarak döndürmesi.
piston (Alm. , Fra. piston, İng. plunger) Bir dalga kılavuzuna dik olup boyuna hareket ettirilebilen ve radyo frekansındaki akımları kısa devre eden metal levha.
Pl/I program dili/I ((Alm. , Fra. , İng. PL/I, Programming Language I) Yönetim ortamının bilgi işlem gereksinmelerine dönük COBOL vb diller ile bilimsel hesaplama gereksinmelerine dönük ALGOL, FORTRAN vb dillerin olanaklarını birlikte kullanabilmek amacıyla geliştirilmiş bir programlama dili.
plazma (Alm. Plasma, Fra. plasma, İng. plasma) Elektron ve iyon derişiminin eşit ve dolayısıyla, toplam yükün hemen hemen sıfır olduğu iyonlaştırılmış gaz ortamı.
plazma ekran (Alm. , Fra. affichage à plasma, İng. plasma display) Gazla dolu bir paneldeki elektrotlarlara enerji verilmesi, gazın iyonlaşması ile ışımaya başlamasına dayalı yassı ekran.
posta bilgisayarı (Alm. , Fra. serveur de courrier, İng. mail server) Elektronik iletiler için postahane hizmetlerinin benzerlerini yürüten bilgisayar ve ilgili yazılım.
posta listesi (Alm. , Fra. liste de diffusion, İng. mailing list) Posta listesine adreslendiğinde, iletilerin birer kopyasının ad ve adresi bulunan tüm kişi ve örgütlere gönderildiği liste.
potansiyel bayırı (Alm. , Fra. gradient de potentiel, İng. potential gradient) Büyüklüğü potansiyel farkını veren, azalan potansiyel doğrultusunda ve yönü eşpotansiyel çizgilerine dik vektör.
potansiyel çukuru (Alm. Potentialnapf, Fra. puits de potential, İng. potential trough) Enerji diyagramında, komşu iki potansiyel engelinin eteklerinin sınırladığı bölge.
potansiyel enerji (Alm. Potentialenergie, Fra. énergie potentielle, İng. potential energy) Bir dizgenin konumu ya da haliyle ilgili, dizgeyi bu konuma, bu biçime getirmek için yapılan işe eşit enerji.
potansiyel engel (Alm. Potentialberg, Fra. montagne de potentiel, İng. potential hill) Enerji diyagramının aşağıda tanımlı iki bölgesini sınırlayan potansiyel enerji eğrisi 1) Kinetik enerjisi pozitif olan ve dolayısıyla klasik mekanik olabilir bir duruma karşılık gelen bölge, 2) Kinetik enerjinin negatif olması gereken ve dolayısıyla klasik mekanik yönünden olanaksız bir duruma karşılık gelen bölge.
potansiyel engeli (Alm. Potentialasel, Fra. barrière de potentiel, İng. potential barrier) Bir alan içinde devinen yüklü bir parçacığın kinetik enerjiyle aşamadığı enerji duvarı.
potansiyel farkı (Alm. , Fra. différence de potentiel, İng. potential difference) Bir elektrik alanının, belirli bir çizgi üzerinde alınan hat tümlevinin değeri.
potansiyel platosu (Alm. Potentialplateau, Fra. plateau de potential, İng. potential plateau) Bir metalin, yüzeyine bitişik olanlar dışındaki, bütün çekirdeklerinden oluşan potansiyel tepelerinin üst yüzeyi.
pozitif tel (Alm. , Fra. fil positif, İng. positive wire) Telefonda, devre boş olduğunda, bataryanın artı ucuna bağlanan tel.
prizli gecikme hattı (Alm. , Fra. ligne à retard avec tranchement, İng. tapped delay line) Bir sinyalin belirli bir aralıktaki örneklerini zaman sırasıyla, ve çoğunlukla süzgeçleme işlemlerinde kullanmak üzere, herbirine erişilecek biçimde saklayan devre.
 
problem tanıtımı (Alm. , Fra. , İng. problem description) Bilgi işlemede, çözüm yönteminin ve algoritmaların da içerebileceği şekilde bir problemin anlatımı.
profil (Alm. , Fra. profile, İng. profile) Bir bilgi sistemi kullanıcısının ilgi alanlarını değerlendirmede kullanılan konu başlıkları listesi.
profil iletken (Alm. Profilleiter, Fra. âme profilée, İng. shaped conductor) Kesiti yuvarlak olmayan iletken.
program (Alm. Programm, Fra. logiciel, programme, İng. program) Belirli bir sonuca ulaşmak için önerilen işlem dizisi, izlence.
program belgeleme (Alm. , Fra. documentation de programmes, program documentation) Programın adı ve işlevi, gereksinilen yazılım ve donanım, program arayüzü ve program dökümü gibi bilgileri içeren belge.
program modülü (Alm. , Fra. module de programme, İng. program module) Bir çevirici, derleyici, yükleyici ya da birleştirici (assembler) tarafından bir birim olarak ele alınan programlama konutları kümesi.
program sayacı (Alm. , Fra. compteur d'instruction, İng. program counter) Yürürlükteki işlemden sonra gelen yürütüme konacak komutun adres bilgisini saklayan bellek birimi.
programcı (Alm. , Fra. programmeur, programmateur, İng. programmer) Bilgisayar programlarını yazan, tasarımlayan ve sınayan uzman.
programın yürütülmesi (Alm. Ablauf eines Programms, Fra. exécution d'un programme, İng. running of a program) Program adımlarının işleme konması.
programla koruma (Alm. , Fra. protection par programme, İng. software lockout) Bilgisayarda belirli koşullar sağlanmadan verilerin ya da programın çevre birimlerine aktarımının engellenmesi.
programlama (Alm. , Fra. programmation, İng. coding, programming) Yazılım mühendisliğinde bir programı belirli bir dilde ifade etmek; kodlamak.
programlama dili (Alm. , Fra. langage de programmation, İng. programming language) Makina dilinden farklı olarak bilgisayar programlarının yazıldığı dil.
programlanır (Alm. programmierbar, Fra. programmable, İng. programmable) İzlencelenir, programlanabilir; örn. programlanır uyarlayıcı, programlanır iletişim arabağı, programlanır gösterici, programlanır mantık dizilimi, programlanır yürütme, programlanır salt oku bellek, programlanır uçbirim.
programlanır tuş (Alm. , Fra. touche définissable par utilisateurs, İng. user-defined key) Kullanıcı tarafından tanımlandığı gibi işlev ve işlemleri başlatan tuş.
programlanır uçbirim (Alm. programmierbares Terminal, Fra. términale programmable, İng. programmable terminal) Bilgi uçbiriminin davranışının ve yeteneklerinin yazılımla değiştirilebilmesi.
programlı denetim (Alm. Programmregelung, Fra. commande à programme, İng. programmed control) Bir programın güdümündeki denetim.
proje kütüğü (Alm. , Fra. fichier de projet, İng. project file) Bir projeye ilişkin bütün bilgilerin barındırıldığı havuz.
protokol (Alm. Protokoll, Fra. protocole, İng. protocol) Bir işlevler sıradüzeni içinde aynı katmandaki iki ya da daha fazla işlev arasında iletişimi sağlayabilmek amacıyla benimsenmiş kurallar ve yordamlar.
protokol çevirisi (Alm. , Fra. conversion de protocole, İng. protocol conversion) İki farklı sistem arasında bağdaşırlığı sağlamak üzere veri iletim protokolunun bir sistemden diğerine çevrimi.
protokol kotarıcı (Alm. , Fra. programme de gestion de protocole, İng. protocol handler) Ağa gönderilen ya da ağdan alınan sinyaller için protokol kodlamasını ya da protokol kodçözümünü yürüten program.
protokola duyarlı (Alm. , Fra. sensible à protocole, İng. protocol sensitive) Veri üzerinde, ancak ilişkin protokolun anlayabildiği durumda işlem yapabilen aygıta ilişkin.
protokola duyarsız (Alm. , Fra. insensible à protocole, İng. protocol insensitive) Protokolu ne olursa olsun veri üzerinde işlem yapabilen aygıta ilişkin.
prototiplendirme (Alm. , Fra. prototypage, İng. prototyping) Kullanıcının tepkisini öğrenme, olurluğunu anlama ve zamanlamayı saptamaya yarayacak şekilde bir donanımın ya da yazılımın öncül bir sürümünü geliştirme
pupenleme (Alm. , Fra. pupinisation, İng. coil loading) Bir iletim hattına, düzenli aralıklarla irgiteç (endüktör) birimleri yerleştirme.
pürüzsüz eğri (Alm. glatte Kurve, Fra. courbe continûment différentiable, İng. smooth curve) Sürekli türevlenebilir eğri.
püskürteç (Alm. Zerstäuber, Fra. pulverisateur, İng. sputterer) Bir maddeyi çok ince damlacıklar ya da parçacıklar durumunda püsküren araç.
püskürtmeli kayıtçı (Alm. Jet-Registrierer, Fra. enregistreur à jet d'encre, İng. jet recorder) Noktasal mürekkep püskürtümüyle kayıtın yapıldığı kayıt aleti.
QASK (Alm. , Fra. MDAQ, modulation par déplacement d'amplitude en quadrature, İng. quadrature amplitude shift keying) Dördün genlik kaydırmalı kiplenim.
QPSK (Alm. , Fra. MDPQ, modulation par déplacement de phase en quadrature, İng. quadrature phase shift keying) Dördün evre kaydırmalı kiplenim.
 
radar (Alm. Radar, Funkmessgerät, Fra. radar, İng. radar) Elektromanyetik enerjinin iletimi ve yansıması yoluyla nesnelerin erimi, yükseltici ve azimutu hakkında bilgi edinmeye yarayan radyo donatımı.
radar farı (parıldak) (Alm. Radar Funk Feuer, Fra. phare radar, İng. radar beacon) Radar sıklığında kodlanmış bir sinyal yollayıp, bir uçağın bu alıcı-göndericiye göreli açı ve uzaklığını belirlemeye yarayan düzen.
radar ufku (Alm. , Fra. horizon radar, İng. radio horizon) Radar gelen ışınların Yerin ufkuna teğet oldukları çizgi.
radar yankısı (Alm. , Fra. écho radar, İng. radar echo) Bir katod ışın tübü üzerinde hedeften yansıyan radar ışınının yol açtığı sapma ya da yeğinlik farkı.
radarla izleme (Alm. Radarzielverfolgung, Fra. poursuite radar, İng. radar tracking) Bir uçağın sürekli biçimde kimliğini, konumunu, yükseltisini belirleme amacıyla insan ya da bilgisayar edimiyle uçağın devinimlerini gözleme.
radarlı yükseklikölçer (Alm. Funkhöhenmesser, Fra. altimètre radar, İng. radar altimeter) Bir uçak ile yer arasındaki dikey uzaklığı ölçmeye yarayan ve uçakta taşınan radar donatımı.
radyo alıcısı (Alm. , Fra. dispositf d'accorde radio, İng. tuner) Audio yükselticisini içermeyen radyo ya da bir alıcıdaki kanal ayar mekanizması.
radyo çağrı hizmeti (Alm. Radio-Anruf-Service, Fra. service radioéléctrique d'appel unidirectionnel, İng. radio paging service) Abonelerin belirli bir alanda taşınabilir radyo alıcıları kullanarak, kamusal bir telefon şebekesinden girerek alabildikleri hizmet.
radyo dalgası (Alm. , Fra. onde Hertzienne, İng. radio wave) 30 kHz ila 3.000.000 MHz arasında olup kılavuzsuz olarak serbest uzayda yayılan elektromanyetik dalgalar.
radyo ile (iletim) (Alm. , Fra. par radio, İng. over the air).
radyo iletişiminin kesilmesi (Alm. , Fra. interruption totale de radiocommunication, İng. blockout) Bir radyo iletişimin bağlantısının tümüyle kesilmesi.
radyo merceği (Alm. , Fra. lentille radioélectrique, İng. lens) Radyo dalgalarını geçiren, ancak bir açıklığın kesiti boyunca bir faz gecikmesi yaratıp dalgaların yakınsaması ya da ıraksamasına yol açan düzen.
 
radyo oluğu (Alm. Funkleitschicht, Fra. conduit radioéléctrique, İng. radio duct) Radyo dalgalarını içinde yakalayacak denli sıcaklık farklılıklarından kaynaklanan büyük bir kırılma indisi değişimine sahip ve hemen hemen yatay ve sığ atmosfer katmanı.
radyo röle dizgesi (Alm. Funkbrückesystem, Fra. système de liaison hertzienne, İng. radio relay system) Sinyallerin ara radyo duraklarında alındığı, yükseltildiği ve yeniden gönderildiği noktadan-noktaya radyo dizgesi; radyo bağlak dizgesi.
radyo sıklığında karışma (Alm. , Fra. brouillage radioélectrique, İng. radio frequency interference, RFI) Radyo sıklığındaki elektromanyetik ışımanın devrelere istenmeyen karışması.
radyo sıklığındaki yükselteç (Alm. Hochfrequenzverstärker, Fra. amplificateur de radiofréquence, İng. radio frequency amplifier) Radyo sıklığındaki elektriksel titreşimleri güçlendiren aygıt.
radyo sıklık spektrumu (Alm. , Fra. spectre radiofréquence, İng. radio frequency spectrum) Sıklık bandını 3, 30, 300, 3000, 30.000, 300.000 KHz vb. bantlara bölüntüleyen, ve bunları, sırasıyla, Çok Alçak Sıklık, Alçak Sıklık, Orta Sıklık, Yüksek Sıklık, Çok Yüksek Sıklık, Pek Yüksek Sıklık, Süper Yüksek Sıklık, En Yüksek Sıklık deyimleriyle adlandıran sistem.
radyo vericisi (Alm. , Fra. émetteur radioélectrique, İng. radio transmitter) Radyo iletişim amaçlı radyo frekansında enerji üreten aygıt.
radyolu güdüm (Alm. Funkführung, Fra. radioguidage, İng. radio guidance) Bir hava taşıtının deviniminin radyo dalgalarıyla uzaktan güdümü.
radyolu kumanda (Alm. Funksteuerung, Fra. télécommonde radio, İng. radio control) Pilotsuz bir uçağın, roketin vb. denetim aygıtlarını eyleme sokan radyo sinyalleri ile uzaktan kumandası.
radyolu özgüdüm (Alm. Funk-steuerung, Fra. autoguidage radio, İng. radio homing) Radyo donatımının yardımı ile bir aygıtın bir hedefe kendiliğinden yönelmesi.
radyolu yöngüdüm (Alm. Funknavigation, Fra. radionavigation, İng. radio navigation) Radyo dalgalarını kullanarak konum saptama, yön bulma, engelleri duyumsama; radyolu seyrüsefer. (Alm. Funknavigation, Fra. radionavigation, İng. radio navigation)
radyotelemetre (Alm. , Fra. radio télémètre, İng. radar range finder) Sadece uzaklık ölçmeye yarayan radar.
rasgele (Alm. zufällig, Fra. aléatoire, İng. random) Gerekirci (deterministik) olmayan, önceden kestirilemeyen, şans ya da rasgelelik kurallarına göre oluşan etkinlik.
rasgele bozulma (Alm. , Fra. défaillance aléatoire, İng. random failure) Aralıklı bozulma ve geçici bozulma gibi olgulardan farklı olarak oluş anı kestirilemeyen bozulma.
rasgele değişken (Alm. Zufallsvariabel, Fra. variable aléatoire, İng. random variable) Bir rasgele deneyin sonucu.
rasgele deney (Alm. zufälliger Versuch, Fra. expérimentation aléatoire, İng. random experiment) Değişmeyen koşullarda yinelenen, olası sonuçlar kümesi kuramsal olarak bilinen ancak sonucu bilinmeyen deney.
rasgele dizge (Alm. stochastisches System, Fra. système stochastique, İng. stochastic system) Parametreleri ya da sinyalleri ancak olasılıksal biçimde ifade edilebilen dizge.
rasgele erişim (Alm. beliebiger Zugriff, Fra. accès aléatoire, İng. random access) Erişim süresi, verinin bulunduğu yerden bağımsız olan saklatım ya da bellek düzeni.
rasgele erişimli bellek (Alm. , Fra. mémoire à accès sélectif, İng. random access memory (RAM)) İstenen herhangi bir rasgele konuma veri yazılır, rasgele konumdan veri okunur, doğrudan erişimli yarıiletken bellek. Yaz-oku bellek de denilmektedir.
rasgele hata (Alm. zufällige Meßabweichung, Fra. erreur aléatoire, İng. random error) Aynı büyüklüğün bir dizi ölçümleri esnasında önceden tahmin edilemeyecek şekilde değişen ölçüm hatası bileşeni.
rasgele hatalar (Alm. , Fra. erreurs aléatoires, İng. random errors) Birbirinden bağımsız olduğu varsayılabilecek şekilde sayısal sinyal üzerinde rasgele dağıtılmış olan hatalar.
rasgele öbekler tasarımı (Alm. Plan der randomisierten Blöcke, Fra. plan des blocs randomisés, İng. randomised block design) Yapılabilecek hataların yansızlığını sağlamak için çeşitli işlemlerin, öbeklerin her birinde yinelendiği ve bu öbekler içerisinde birimlere rasgele dağıtıldığı bir deney tasarımı.
rasgele örneklem (Alm. Zufallsstichprobe, Fra. échantillon pris au hasard, İng. random sample) Bir rasgele seçim yöntemiyle elde edilen örneklem .
rasgele örnekleme (Alm. zufällige Abtastung, Fra. échantillonage aléatoire, İng. random sampling) Örnekleme anları kümesinin rasgele bir dizi oluşturduğu örnekleme türü.
rasgele sayı dizisi (Alm. , Fra. séquence de nombres aléatories, İng. random number generator) Herbiri diğerlerinden istatistikselce bağımsız olan sayı dizisi.
rasgele sayı üreteci (Alm. Zufallszahlengenerator, Fra. générateur des nombres aléatoires, İng. random number generator) Sayıları bağımsızca ya da eşit olasılıklarla üreten aygıt ya da program.
rasgele sıralama (Alm. zufällige Anordnung, Fra. arrangement au hasard, İng. randomization) Rasgele sıraya dizilmiş nesneler ya da değerler kümesi.
rasgele süreç (Alm. Zufallsprozess, Fra. processus aléatoire, İng. random process) Değerlerinin tüm katışımlarının çokdeğişkenli dağılım işlevleriyle belirlenen, zamana bağımlı rasgele değişkenlerin bir kümesi.
rasgele ve birbiçimli sayılar (Alm. , Fra. nombres uniformes aléatoires, İng. random uniform number) Bir sayının belirli aralıklar arasında yer alan herhangi bir başka sayı kadar olasıl olduğu sayılar kümesi.
rasgeleleştirme (Alm. Randomisierung, Fra. randomisation, İng. randomization) Deneklerin, rasgele sayılar çizelgesi kullanarak bölüntülere dağıtılması.
rasyonel sayı (Alm. , Fra. nombre rationel, İng. rational number) İki tamsayının oranı olarak ifade edilen sayı.
red olasılığı (Alm. , Fra. probabilité de reject, İng. probability of rejection) Bir istatistiksel test planında bir öğenin red edilme olasılığı.
rehber (Alm. Verzeichnis, Fra. index, répertoire, İng. directory) Bilgi işlemde bir disk üzerindeki bilgilerini yerlerini belirlemede ve geri alınmasında kullanılan kayıtlar topluluğu.
rehberle yol atama (Alm. , Fra. acheminement par répertoire, İng. directory routing) Her bir anahtarlama düğümünde yol atamanın bir yol atama rehberine göre yürütüldüğü ağ.
renk paleti (Alm. Farbpalette, Fra. palette de couleurs, İng. color palette) Kullanılan tüm renklerin kümesi.
renk süzgeci (Alm. Farbfilter, Fra. filtre colore, İng. color filter) Işığın belirli sıklıklarını soğuran ya da yansıtan, böylece geçirdiği ışığın izgesel dağılımını değiştiren yaprak ya da ince katman.
renkli resim tübü (Alm. , Fra. tube image couleur, İng. color picture tube) Hem ışıklılık hem de renk bileşenlerini verebilen resim tübü.
renklilik (Alm. , Fra. chrominance, İng. chrominance) Bir TV sinyalinde rengi belirleyen bölüm.
renklilik işareti (Alm. , Fra. signal de chrominance, İng. chrominance signal) Televizyonda renk bilgisini (diğeri ışıklılık sinyali) taşıyan sinyal.
resim sıklığı (Alm. , Fra. fréquence d'image, İng. picture frequency) Televizyonda saniyede taranan tam görüntü sayısı.
resim sinyali (Alm. , Fra. signal d'image, İng. picture signal) Televizyonda bir tarayıcıdan gelen ve görüntüyle ilgili verileri taşıyan sinyal.
resim tübü (Alm. , Fra. tube image, İng. picture tube) Televizyon imgelerinin gösterimi için kullanılan katod ışın tübü.
resmi olmayan sınama (Alm. , Fra. essai non formel, İng. informal testing) Herhangi bir kullanıcı, müşteri, ya da yönetim tarafından gözden geçirilmiş ve onaylanmış kurallar ve planlara gönderme yapmadan yürütülen sınama.
resmi sınama (Alm. , Fra. essai formel, İng. formal testing) Bir kullanıcı, müşteri, ya da yönetim tarafından gözden geçirilmiş ve onaylanmış kurallar ve planlara göre yürütülen sınama.
Rice tipi sönümlemeli kanal (Alm. , Fra. canal avec évanouissement de Rice, İng. Rician fading channel) Bir ayna tipi yansıtıcı ve birçok rasgele Gauss dağılımlı yansıma kolundan oluşan kanal.
risk analizi (Alm. , Fra. analyse de risque, İng. risk analysis) Bir bilgisayar işletme sisteminde, belirli olayların yol açacağı zararları ve olayların olasılığını gözönüne alarak beklenen kayıpların, ve sistemin örselenebilirliğinin analizi.
risk yönetimi (Alm. , Fra. gestion des risques informatiques, İng. risk management) Bir bilgi işleme sistemine gelebilecek tehditlerin tanılanması, denetimi ve en aza indirgenmesine ilişkin önlemler.
röle (Alm. Relais, Fra. relais, İng. relay) Giriş işaret ya da koşullarına önceden tasarlanmış biçimde tepki gösteren ve bu koşullar gerçekleştiğinde elektrik devrelerinde ani değme ve kesme işlemleri yapan aygıt; bağlak
 
S-arayüzü (Alm. , Fra. interface S, İng. S-interface) Tümleşik Hizmetler Sayısal Ağında abonenin THSA nitelikli aygıtı ile hat sonlandırma aygıtı arasındaki arabağ.
saat (Alm. Takt, Fra. horloge, İng. clock) Zamanlama için dönemli bir sinyal üreten aygıt.
saat vurumu (Alm. Taktimpuls, Fra. impulsion d'horloge, İng. clock pulse) Sayısal donanımlarda saat bilgisini belirtmede kullanılan vurum sinyali.
saat yazmacı (Alm. , Fra. registre d'horloge, İng. time register) Mantık devrelerinde içeriği düzenli aralıklarla zamanı ölçmeyi sağlamak üzere değiştirilen yazmaç.
saatle zamanlama (Alm. Taktdiagramm, Fra. diagramme de rythme, İng. clock timing) Bir elektronik saatin güdümünde elde edilen zamanlama işaretleri.
saatli bomba (Alm. , Fra.bombe à retardement, İng. time bomb) Belirli bir zamanda harekete geçmek üzere planlanmış bilgisayar virüsü.
sabit aralık zamanlı (Alm. , Fra.isochrone, İng. isochronous) Sayısal bilgi iletiminde her bir damganın sabit sayıda bit uzunluğundaki aralıklarla ayrıldığı veri iletim yöntemi.
sabit denkleştirici (Alm. , Fra. égaliseur fixe, İng. fixed equalizer) Kanal koşullarına uyarlanmayıp kazanç katsayıları bir kez saptanan denkleştirici.
sabit kütük (Alm. , Fra. fichier permanent, İng. permanent file) Kullanımdan sonra çalışma kütüklerinde olduğu gibi silinip atılmayan kütük.
sabit mıknatıslı devinen sargılı alet (Alm. Permanentmagnetdrehspulinstrument, Fra. appareil magnétoélectrique, İng. permanent-magnet moving-coil instrument) Sabit bir mıknatısın alanı ile devinebilen bir sargıdaki akım arasındaki etkileşimden yararlanarak çalışan alet.
sabit parola (Alm. , Fra. mot de passe fixe, İng. fixed password) Belirsiz süre geçerli olan bilgisayar parolası
sac paketli çekirdek (Alm. Schichtkern, Fra. noyau feuilletté , İng. laminated core) Foucault akımlarını azaltmak amacıyla birbirinden yalıtılmış ve ferromanyetik malzemeden yapılmış saclardan oluşan çekirdek.
saçılım (Alm. Streuung, Fra. diffusion, İng. scattering) Bir elektromanyetik dalganın bir nesne ile çarpışınca ya da tektürel olmayan iyonik bir bölgeden geçerken uğradığı dağınık yansıma.
saçılım yitiği (Alm. Zerstreuungsverlust, Fra. perte de diffusion, İng. scattering loss) Elektromanyetik dalgaların bir maddeden geçerken saçılım yüzünden yitirdiği enerji.
saçılma (Alm. Dispersion, Fra. dispérsion, İng. dispersion) Bir dalgabiçiminin, sıklığa bağlı genlik cılızlaması ve veya sıklığa bağımlı evre bozunumu nedeniyle zamanda yayışması ve bozulması.
saçılma çizeneği (Alm. Streudiagramm, Fra. diagramme de dispérsion, İng. scatter diagram) İki değişkenin ortakça saçılmalarını gösteren çizenek.
saçılma sınırları (Alm. Streugrenzen, Fra. limites de dispérsion, İng. limits of variation) Bir değişkenin ilişkin sıklık işlevine göre belirli bir küme içindeki alabildiği değerlerin alt ve üst uç değerleri.
sadakat (Alm. Treue, Fra. fidélité, İng. fidelity) Bir dizgenin girişine beslenen sinyalin çıkışında asal özelliklerinin korunmuşluğunun ölçüsü.
saf madde (Alm. reiner Stoff, Fra. corps pure, İng. pure substance) İyi tanımlanmış özellikleri bulunan ve bu özellikleri, muayeneden geçirilen örneğin büyüklüğü ne olursa olsun, sayısal sabitlerle belirtilebilen madde.
sağa yanaştırmak (Alm. gerichten rechts, Fra. ajuster à droite, İng. right-justify) 1) Bir sayfa üzerinde damgaların basım konumlarını, basımın sağ kıyısı düzgün olacak biçimde tasarlamak. 2) Bir tutanak ya da veri alanı içindeki veriyi, belirli bir konumdaki damga sağ uca yerleşecek biçimde kaydırmak.
sağlama (Alm. , Fra. validation, İng. validation) Bir sistem ya da bileşenin belirtilen isterleri karşılayıp karşılamadığını geliştirme süreci boyunca ya da sonunda sınanması; gecerleme.
sağlama sayamağı (Alm. Kontrolziffer, Fra. chiffre d'essai, İng. check digit) Bir sözcük, dizgi, paket gibi bir ikili öbeğinde bit hatalarını sezimlemek ve veya düzeltmek amacıyla eklenmiş olan artık sayamak, sağlama basamağı.
sağlama toplamı (Alm. , Fra. totale de contrôle, İng. checksum) Alınan verinin doğruluğunun değerlendirilmesi için kullanılan ve ikili ölçkeye göre yapılan polinom bölmesi ile elde edilen bit dizisi. Bir kod sözcüğünün bitlerini 2-ölçke kuralına göre toplayarak elde edilen ve bir hatanın varlığını gösteren toplamı.
sağrı (Alm. Schwelle, Fra. croupe, İng. ridge) İki koyağı (vadiyi) birbirinden ayıran az eğimli yayvan sırt; imgelerde iki koyu bölgeyi birbirinden ayıran daha ışıklı ince çizgi.
sakınım (Alm. , Fra. conservation, İng. conservation) Kütle, enerji, moment (devinirlik) gibi niceliklerin çarpışmalardan, parçacıklararası etkileşimlerden değişmenspeicherung, Fra. mémorisation, İng. storage; storage address, storage algorithm, text storage) Örn. saklama adresi, saklama algoritması, metin saklama.
sakla-ve-ilet kipi (Alm. , Fra. enregistrement et retransmission, İng. store and forward) Veri iletiminde paketlerin ya da iletilerin ara duraklarda depolanması ve bir sonraki durağa ya da en son uç birime iletilmeleri.
saklama komutu (Alm. Einspeicherungsbefehl, Fra. commande de mémorisation, İng. storage instruction) Bilgisayarda verinin bellekte saklanması komutu.
saklama ortamı (Alm. , Fra. support de mémorisation, İng. storage medium) Bilgilerin saklandığı manyetik şerit, manyetik teker, optik plak gibi fiziksel ortam.
saklamak (Alm. speichern, Fra. mettre en mémoire, mémoriser, İng. store) 1) Veriyi belleğe yazmak, ya da veriyi bellekte tutmak. 2) Bir saklayıcıda bulunan veriyi ana bellekte bir yere aktarmak.
saklanmış programlı denetim (Alm. gespeichertes Program-kontrolle, Fra. commande par programme enregistré, İng. stored program control) Birlikte saklanmış ancak istenildiğinde değiştirilebilir bir komutlar kümesi ile bir santralın denetlenmesi.
saklayıcı (Alm. Register, Fra. registre, enregistreur, İng. register) 1) Veri saklama ya da işleme için kullanılan donanım devresi. 2) Çevirilen vurumları sezen ve daha sonraki anahtarlama işlemlerini denetleyen aygıt.
saklayıcı tabanlı mimari (Alm. registerorientierte Architektur, Fra. architecture orientée sur le registre, İng. register-oriented architecture) Bilgi işlem dizgesini oluşturan donanımın saklayıcı (yazmaç) öğelerine dayandırıldığı durum.
saklı kütük (Alm. , Fra. fichier caché, İng. hidden file) Güvenlik amacıyla bazı kullanıcılarca görülemeyen, dolayısıyla erişilemeyen dosya.
salam dilimi tekniği (Alm. , Fra. technique de salami, İng. salami technique) Bir bilgiişlem sisteminden, dikkati çekmeyecek denli küçük miktarda bilgi aşırılması.
salıcı (mekanik anahtarın) (Alm. Auslöser, Fra. déclencheur, İng. release) Bir mekanik anahtarlama aygıtına mekanik olarak bağlanan, aygıtın tutma elemanını serbest bırakan ve aygıtın açılmasına ya da kapatılmasına izin veren düzen.
 

Konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst