Şimdi bize katılın!

Kayıt olduktan ve giriş yaptıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara cevap gönderebilirsiniz daha fazlası için forumumuza kayıt olmalısınız. Kayıt işlemi tamamen ücretsiz ve hızlıdır.

Şimdi kayıt ol!
  • "Siz yerdekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin." Hz. Muhammed (S.A.V)
kesel (Alm. Geodäte, Fra. géodesic, İng. geodesic) Bir yüzey üzerindeki bir noktadan bir başka noktaya giden ve yüzey üzerinde kalan en kısa yol.
kesi kümesi (Alm. Schnittmenge, Trennbündel, Fra. ensemble coupure, İng. cut-set) Bir çizgenin tüm dalları kesildiğinde çizgenin bağlantısız parçalarının sayısının artmasına yol açan, ancak sözkonusu dallardan birinin kesilmemesi durumunda bu sayının artmadıgı dallar kümesi.
kesim (Alm. , Fra. secteur, İng. sector) Bir bellek tekerinin izi üzerinde yazılıp okunacak en küçük veri birimi.
kesim sıklığı (Alm. Grenzfrequenz, Fra. fréquence de coupure, İng. cut-off frequency) Bir dizge ya da dönüştürücüde geçirme kuşağı ile söndürme kuşağı arasında kalan sınır sıklık değeri.
kesim sonlandırması (Alm. , Fra. extremité de séction, İng. section termination) Bir fiziksel iletim ortamı ile ilişkin donatımı arasındaki bağlantı arabağı.
kesin artı matris (Alm. positivdefinierte Matrix, Fra. matrice définie positive, İng. positive definite matrix) Her bir sınırlı düzgeli x yöneyi için xTAx > 0 koşulunu sağlayan kare matris, kesin artı dizey.
kesin eksi matris (Alm. negativdefinierte Matrix, Fra. matrice définie négative, İng. negative definite matrix) Her bir sınırlı düzgeli x yöneyi için xTAx<0 koşulunu sağlayan kare matris, kesin eksi dizey.
kesin olay (Alm. sicheres Ereignis, Fra. événement certain, İng. certain event) Bir rasgele deneyin her yinelemesinde ortaya çıkan olay.
kesinlik (Alm. Genauigkeit, Fra. précision, İng. precision) Aynı yöntemle aynı koşullarda ölçülen bir özelliğin yinelenen ölçümlerinin yakınlığı.
kesintili çalışma (Alm. Aussetzbetrieb, Fra. service intermittent, İng. intermittent duty) Çalışma dönemleri ile boş durma dönemlerinin almaştığı çalışma çevrimleri.
kesintisiz çalışma (Alm. unterbrechungsfreier Betreib, Fra. service ininterrompu, İng. uninterrupted duty) Boş durma aralığı bulunmayan çalışma çevrimi.
kesintisiz güç kaynağı (Alm. , Fra. alimentation non interruptible, İng. uninterrupted power supply) Bir birikeç bataryası, evirgeç ve anahtar gibi donatıdan oluşan ve ana şebekeden güç kesildiğinde devreye girip bir süre aygıtları besleyebilen donanım.
kesit (Alm. Durchschnitt, Fra. intersection, İng. intersection) Bir katı cismin bir düzlemle kesişimi. İmge işlemede n boyutlu bir imge ile (n-1) boyutlu bir nesnenin kesişimi.
kesme (Alm. Sektor, Fra. secteur, İng. sector) İki doğru parçası ve bir eğri yayıyla sınırlanan düzlemsel yüzey.
kesme akımı (Alm. Ausschaltstrom, Fra. courant coupé, İng. breaking current) Bir anahtarlama aygıtının ya da sigortanın bir kutbunda bir kesme işlemi (manevra) sırasında arkın başlama anındaki akım.
kesme gücü (Alm. Ausschaltvermögen, Fra. pouvoir de coupure, İng. breaking capacity (of a switching device or fuse)) Kullanma ve davranış için öngörülen şartlar altında belirtilmiş bir gerilimde bir anahtarlama aygıtının ya da sigortanın kesebileceği beklenen akım değeri.
kestirici (Alm. Schätzer, Fra. estimateur, İng. estimator) Bir parametreyi kestirmek için kullanılan kural ya da işlev.
kestirim (Alm. Schätzung, Fra. estimation, İng. estimation) Gürültülü ve/ya da tam olmayan gözlem verilerinden yararlanarak sürekli bir değişkenin değerini saptamak.
kestirim hatası (Alm. Schätzfehler, Fra. erreur d'estimation, İng. error of estimation) Bir gerçek değer ile kestirimi arasındaki fark.
ketleme (Alm. Verhinderung, Fra. inhibition, İng. inhibit) Bir şeyin yapılmasını engellemek.
ketleme sinyali (Alm. Verhinderung-signal, Fra. signal d'interdiction, İng. inhibit signal) Bir olayın olmasını engelleyen sinyal.
ketleme vurumu (Alm. , Fra. impulsion d'inhibition, İng. inhibit pulse) Sayısal elektronik bir devrede bir olayı engellemekte kullanılan darbe.
kılçık anten (Alm. , Fra. antenne en arête de poisson, İng. fishbone antenna)
kılıf (Alm. Mantel, Fra. gaine, İng. sheath, jacket) Kablolarda genel olarak basınç uygulanarak çekilen metal ya da metal olmayan birbiçimli ve kesintisiz tüp biçimli örtü.
kılıf (Alm. Überzug, Fra. gaine, İng. cladding) Bir optik lifte göbeği çevreleyen dielektrik gereç.
kıpırtı (Alm. Zittern, Fra. vibration imposée, İng. dither) Sürtünme, histerez, ya da tıkanmanın etkilerini gidermek için kullanılan küçük genlikli salınımlar.
kıpırtılandırma (Alm. , Fra. , İng. dithering) Bir sinyale, nicemleme bozulmasını azaltmak amacıyla rasgele bir gürültü eklenmesi.
kırılım dalgası (Alm. gebrochene Welle, Fra. onde réfractée, İng. refracted wave) Bir ortamda, komşu bir ortamdan gelerek oluşan dalga.
kırılma (Alm. Brechung, Fra. réfraction, İng. refraction) Bir dalganın yayılım yönünün ortamın evre hızı özelliğinin değişmesi sonucu değişmesi.
kırılma indis profili (yanayı) (Alm. Brechzahlprofil, Fra. profil de l'indice de réfraction, İng. refractive index profile) Bir optik lifin çapı boyunca kırılma indisinin dağılımı.
kırınım (Alm. Beugung, Fra. diffraction, İng. diffraction) Işığın ya da bir başka dalganın dar bir yarıktan ya da çizikli bir yüzeyden geçince doğru yolundan ayrılarak girişim saçakları oluşturması.
kırınım bölgesi (Alm. , Fra. région de diffraction, İng. diffraction region) Radyo dalga yayılımında ufuk ötesi bölge.
kırınım dalgası (Alm. gebeugte Welle, Fra. onde diffractée, İng. diffracted wave) Dar bir yarıktan ya da çizikli bir yüzeyden geçerek doğru yolundan ayrılmış ve girişim saçakları oluşturmuş dalga.
kırınım izgesi (Alm. Beugungsspektrum, Fra. spectre de diffraction, İng. diffraction spectrum) Bir kırınım ağı ile elde edilen elektromanyetik dalgalar izgesi.
kırışıklık gerilimi (Alm. Wellenspannung, Fra. voltage d'ondes, İng. ripple voltage) Bir dalgalı akım doğrultmacının ya da bu tür bir üretecin verdiği düz gerilimin üzerindeki dalgalı bileşen.
kırpık çerçeve (Alm. , Fra. , İng. runt frame) Bir yerel alan ağı üzerinde uzunluğu izin verilen en kısa uzunluktan da kısa olan, ve çoğunlukla çerçeve çarpışmalarının sonucunda ortaya çıkan çerçeve.
kırpışma (Alm. Szintillation, Fra. scintillation, İng. scintillation) 1) Küçük ölçekte düzensizlikler içeren bir ortamdan geçen bir dalganın karşılaştığı evre ve genlik değişimleri. 2) Ekranda gösterimi yapılan imgenin düşük çerçeve hızından ötürü titreşmesi. 3) Alfa parçacığı gibi yüksek enerjili parçacıkların yol açtığı kısa süreli ışık parlamaları
kırpma hatası (Alm. Abbrechfehler, Fra. erreur de troncature, İng. truncation error) Bilgisayarda kırpma işleminden kaynaklanan hata.
kırpmak (Alm. abbrechen, Fra. tronquer, İng. truncate) Bir hesaplama işlemini bir kurala göre sona erdirmek.
kırtasiye işlemleri (Alm. , Fra. opération de servitude, İng. bookkeeping operations) Bilgisayarda sonucu etkilemeyen, verileri yeniden düzenlemek, çevrimleri saymak, başa komutların adres kesimini değiştirmek gibi işlemler.
 
kısa çizgi (Alm. , Fra. tirée, İng. hyphen) Metin düzenlemede satır sonunda sözcükleri kesmek için kullanılan çizgi.
kısa devre çalışma (Alm. Kurzschlussbetreib, Fra. fonctionnement en court circuit, İng. short circuit operation) Çıkış uçları kısa devre yapılıp sıfır çıkış gerilimli yüksüz çalışma.
kısa devre çelisi (Alm. , Fra. impedance en court circuit, İng. short circuit impedance) Bir devrenin çıkışı kısa devre yapıldığında giriş empedansı; kısa devre empedansı.
kısa devre geçirisi (Alm. , Fra. admittance en court-circuit, İng. short circuit admittance) İki kapılı bir devrede kısa devre çelisinin tersi.
kısa erimli (Alm. , Fra. à courte distance, İng. short haul) Tipik olarak 70 kilometreden kısa uzaklıklar için iletime ilişkin.
kısa süreli (Alm. kurzzeit, Fra. à court-temps, İng. short-time; short-time storage) Örn. kısa süreli saklama.
kısaad (Alm. Akronym, Fra. acronime, İng. acronym) Bir nesneyi oluşturan bileşenlerin baş harflerinden ya da baş harf kümelerinden meydana getirilen ad.
kısaltılmış numarayla arama (Alm. , Fra. numérotation abrégée, İng. abbreviated address calling) Telefonda olağan numara yerine daha az sayamak içeren bir numarayla arama.
kısıt kümesi (Alm. Bedingungsmenge, Fra. ensemble de contraintes, İng. constraint set) Karar değişkenleri üzerindeki kısıtları tanımlayan eşitlik ve eşitsizlikler kümesi.
kısıtlı eniyileme (Alm. , Fra. optimization sous contraintes, İng. constrained optimization) Belirli işlevsel kısıtlar altında çözülen eniyileme.
kısmi aksamalı (Alm. , Fra. à dégradation progressive, İng. fail soft) Veri ve donatımın tersinemezcesine örselenmesine yol açmadan gerekli önlemleri alacak şekilde aksamaları sezimleyip işleyişini değiştiren bir sistemin özelliği.
kısmi bağlanım (Alm. partielle Regression, Fra. régréssion partielle, İng. partial regression) k bağımsız değişkenden (k-1)' i gözardı edildiğinde geriye kalan tek değişken ile bağımlı değişken arasındaki bağlanım.
kısmi bozukluk (Alm. , Fra. erreur passagère, İng. soft failure) Bir bilgisayarın kısmen bazı işlemleri sürdürecek şekilde bozulması.
kısmi bozulma (Alm. , Fra. fonctionnement degradé, İng. fail soft) Sistemin bir kısmı bozulduktan sonra bile, tamamen çökmeden, daha düşük başarımla çalışmaya devam edebilmesi.
kısmi ilinti (Alm. partielle Korrelation, Fra. correlation partialle, İng. partial correlation) Kendileri dışındaki bir ya da birden çok değişkenin değişmez olduğu varsayımı altında iki değişken arasındaki ilişki; kısmi ilişki.
kısmi kısa devre (Alm. , Fra. court-circuit partiel, İng. soft shorting).
kısmi toplam (Alm. , Fra. addition partielle, İng. partial sum) Eldeleri gözardı ederek yürütülen toplama sonucu; ikili tabanda kısmi toplam iki sayının dışarlayıcı YA işlemine karşılık düşer.
kıvılcım (Alm. elektrische Funkenentladung, Fra. étincelle, İng. spark) Bir gaz delinmesini niteleyen kısa süreli ve parlak ışıklı bir olgu.
kıvılcım aralığı (Alm. , Fra. éclateur, İng. spark gap) Elektrodları arasında yinelenen ve ani elektrik boşalmaları yaratan iki iletkenden oluşan aygıt.
kıvılcım doğruşturucusu (Alm. Funkeninduktor, Fra. bobine d'induction, İng. spark coil) Elektriksel kıvılcım oluşturmak için gerekli yüksek gerilimi sağlayan doğuşturum bobini, kıvılcım bobini.
kıvılcımönler (Alm. , Fra. pare-étincelles, İng. spark-quench) Kontak elemanları arasındaki kvılcımları bastıran ve seri bağlanmış bir direnç ile sığaçtan oluşan devre.
kıvrılma yarıçapı (Alm. , Fra. , İng. bend radius) Optik lif bir kablonun yitime uğramadan maruz kalabileceği eğrilik yarıçapı.
kıyıcı (Alm. Zerhacker, Fra. hâcheur, İng. chopper) Doğru akımı kare dalgaya dönüştüren mekanik, elektriksel ya da elektromekanik aygıt.
kıyıcı yükselteç (Alm. Zerhacker-Verstärker, Fra. amplificateur hâcheur, İng. chopper amplifier) Bir elektronik ya da elektromekanik kıyıcı yardımıyla elde edilen ve çıktının kare dalga biçiminde olduğu yükselteç.
kızarıklık sonrası (Alm. Nachleuchten, Fra. persistance d'écran, İng. afterglow) Bir ekranda uyarmaların azaltılması veya kaldırılmasından sonra ışımanın sürmesi.
kızılberisi (Alm. infrarot, Fra. infrarouge, İng. infrared) Dalgaboyu 700 nanometreden uzun olan görülmeyen ışımaya ilişkin.
kızılberisi sezici (Alm. , Fra. détecteur infrarouge, İng. infrared detector) Kızılberisi ışınlara dayalı sezici.
ki-kare istatistiği (Alm. Chi-Quadrat-Mass Zahl, İng. chi-squared statistic)Her biri gözlemlenen ve kuramsal değerlerin farkının kuramsal değere bölümünün karesi olan terimlerin toplamı olan istatistik.
ki-kare ölçeri (Alm. , Fra. , İng. chi-square test) İki nitel değişkene ilişkin bir çapraz dağılımın gösterdiği birlikte değişmeyi ölçüye vuran ve ilgili değişkenler arasında bir bağıntının bulunmadığı varsayılan bir durumla gözlenmiş dağılımı karşılaştırma temeline dayanan ölçer (test)
kilitlemeli alet (Alm. Instrument mit Feststelleinrichtung, Fra. appareil à blockage d´équipage, İng. instrument with locking device) Belirli bir zaman anında devinen öğeyi bulunduğu konumda kilitleyen alet.
kilitlemesiz damga değiştirme (Alm. , Fra. caractère sans maintien, İng. nonlocking shift character) Bir kereye özgü olarak damga takımını değiştiren damga kontrolu.
kilitlenme (Alm. Sackgassen, Fra. point de mort, İng. deadlock) Bir aygıtın, birbirleriyle çelişen koşul ya da girdilerden ötürü çalışamaz durumda bulunması.
kimlik (Alm. Bezeichner, Fra. identificateur, İng. identifier) Bir veri öğesini, kimileyin özellikleri de belirtmede kullanılan bir ya da daha çok damga.
kimlik belgesi (Alm. , Fra. preuve d'identité, İng. identity token) Kimlik geçerlemesi amacıyla kullanılan akıllı kart, metal bir anahtar, ya da başka tür fiziksel nesne.
kimlik belirleyici (Alm. , Fra. signe d'authentication, İng. authenticator) Bir radyo iletiminde mesaj ya da iletimin aslına sadık oduğunu imleyen bir sayı, harf, ya da sayı, harf grubu.
kimlik kanıtlama (Alm. , Fra. authentication, İng. authentication) Bilgi işlemde bir kullanıcının kimliğinin doğruluğunun saptanması ve sınanması işlemi.
kip (Alm. Art; Schwingungsart, Fra. mode, İng. mode) 1) Tel, yay, kovuk ya da dalgalı akım çevrimi gibi titreşebilen yapıların değişik sıklıkta titreşim biçimleri. 2) Bir çeşit özel bir biçim ya da çeşitlemesi, 3) Belirli bir işleme ya da çalışma biçimi, örneğin bilgisayarın paralel kipte çalışması
kip değiştirici (Alm. , Fra. transformateur de mode, İng. mode transformer) Kılavuzlu bir ortamda iletimi bir kipten diğerine değiştiren aygıt.
kip süzgeci (Alm. , Fra. filtre de mode, İng. mode filter) Belirli yayılım kipleri arasında seçim olanağı sağlayan ve dalga kılavuzu parçalarından yapılmış devre.
kipçözücü (Alm. Demodulator, Fra. démodulateur, İng. demodulator) Kiplenmiş bir sinyalden, kipleyen sinyali üreten aygıt.
kipleme (Alm. Modulations-verhalten, Fra. action par modulation, İng. modulating action; modulation) Giriş değişkeninin taşıyıcı bir sinyalin parametrelerinden en az birini değiştirmesi ile çıkış değişkeninin üretildiği işlev türü.
kipleme anahtarı (Alm. , Fra. interrupteur de modulation, İng. modulation switch).
kipleme indisi (Alm. , Fra. indice de modulation, İng. modulation index) Kipleyen dalganın bir sinuzoid olduğu açısal kiplenimde sıklık sapmasının kipleyen sıklığa oranı.
kiplenen dalga (Alm. , Fra. onde modulée, İng. modulated wave) Belirli bir özelliği kipleyen bir dalganın etkisi altında değiştirilen dalga.
kiplenimin doruğundaki güç (Alm. , Fra. puissaance en crête de modulation, İng. peak envelope power) Genlik kiplenimi etkisiyle bir dalga biçiminin aldığı en büyük değere göre hresaplanan güç.
 
kipleyen dalga (Alm. , Fra. onde modulante, İng. modulating wave) Bir taşıyıcının belirli özelliklerini değiştiren dalga.
kipleyici (Alm. Modulator, Fra. modulateur, İng. modulator) Bir bilgi sinyalinin taşıyıcı bir sinyali kiplemesini sağlayarak kiplenmiş sinyal üreten aygıt.
kipsel matris (Alm. modale Matrix, Fra. matrice modale, İng. modal matrix) Bir dizgeye ilişkin bağımsız özvektörlerin bir matrisin dikeçleri olarak sıralandığında elde edilen matris, kipsel dizey.
kiralık hat (Alm. , Fra. circuit specialisé, İng. leased line, non-switched line) Anahtarlanmayan ve bir kullanıcıya kalıcı olarak verilen hat.
kiriş (Alm. Chorde, Fra. corde, İng. chord) Bir eğri ya da yüzey üzerindeki iki noktayı birleştiren doğru parçası.
kişisel anahtar (Alm. , Fra. clé privée, İng. private key) Bir kamusal şifreleme sisteminde kişiye özel olup ve başkalarının eline geçtiğinde güvenlik tehditinin oluşacağı anahtar.
kişisel bilgisayar (Alm. persönlicher Computer, PC, Fra. ordinateur personnel, PC, İng. personal computer, PC) Tek başına ev ya da büroda iş istasyonu olarak kullanılması düşünülmüş, modem aracılığı ile merkezi bir bilgisayar dizgesine bağlantılanabilen masaüstü bilgisayarı.
kitaplık (Alm. Bibliothek, Fra. bibliothèque, İng. library) Bilgisayarda ilgili kütüklerden oluşan küme.
klavye (Alm. Tastatur, Fra. clavier, İng. keyboard) İnsan-bilgisayar iletişiminde kullanılan tipik olarak yüze yakın tuştan oluşan denetim aygıtı.
klavyede doğrulama (Alm. , Fra. contrôle par double grappe, İng. keystroke verification) Veri girişinin doğruluğunun aynı verinin bir kez daha klavyeden girilmesi ile sağlanması.
kod (Alm. Kode, Fra. code, İng. code) 1) İletişim amaçlı veriler ile ayrık biçimdeki gösterimleri arasında karşılıklı kurallar kümesi. 2) Gizli iletilerin ifade edildiği simgeler, sayılar, harfler, sözcükler.
kod bölüşümlü çoğullama (Alm. , Fra. multiplexage par répartition de code, İng. code division multiplexing, CDM) İletim ortamının birbirine dikgen spektrum yayıcı kodlar aracılığı ile kullanıcılar arasında paylaştırılması.
kod bölüşümlü çoklu erişim (Alm. , Fra. accés multiple par répartition de code, İng.code division multiple access) Çoklu erişim protokolunun fiziksel seviyede kod bölüşümlü çoğullama ile yürütülmesi.
kod çevrimi (Alm. Codekonversion, Fra. conversion de code, İng. code conversion) Bir koddaki sayısal işaretlerin başka bir koddaki sayısal işaretlere çevrilmesi.
kod kitabı (Alm. , Fra. tableau de code, İng. codebook) 1) Bir kaynak kodlaması işleminde, kaynak sözcüklerinin karşı düşürüldüğü sonlu sayıdaki kod sözcüğü dağarcığı; kod derlemi. 2) Gizli iletişimde kullanılmak üzere sözcükler ve ifadelerin alfabetik listesi ve anlam karşılıklarının dağarcığı.
kod kümesi (Alm. , Fra. jeu de mots de code, İng. code set) Belirli bir kod ile kullanılan tüm gösterimlerin topluluğu; örneğin bütün havaalanlarının üçer harfli gösterimi.
kod sözcüğü (Alm. Kodewort, Fra. mot de code, İng. code word) Vurum kod kiplemesindeki bir örneğin nicemlenmiş değerini gösteren işaret öğeleri kümesi.
koda saydam veri iletimi (Alm. , Fra. mode transparent de transmission de données, İng. code-transparent data communication) Kullandığı bte yönelik protokoldan ötürü kaynaktaki bit dizisi yapısından etkilenmeyen sayısal iletim.
kodçözücü (Alm. Dekodierer, Fra. décodeur, İng. decoder) a) Girdi katışımına göre çıkıştaki kanallardan bir ya da daha çoğunu seçmeye elveren anahtarlama öğeleri matrisi. b) Bir bilgisayar eylemini başlatmak üzere bir sayısal sinyal kümesini yorumlayan ve çözen aygıt.
kodlama (Alm. , Fra. programmation, İng. coding, programming) Yazılım mühendisliğinde bir programı belirli bir dilde ifade etmek; programlamak.
kodlama verimliliği (Alm. , Fra. efficacité de codage, İng. coding efficiency) Bir bilgi kaynağının sıkıştırılmasının, diğer bir deyişle kaynak kodlamasının verimliliği, sıkıştırma verimliliği.
kodlama yapaylığı (Alm. , Fra. artifice de codage, İng. coding artifact) Kaynak sıkıştırıcı kodlama sonucunda ortaya çıkan yapay görüntü ya da sinyal olguları.
kodlama-ködçözme çizelgesi (Alm. , Fra. tableau de codage-décodage, İng. coding-decoding table) Kodlanmış ve kodlanmamış vei öğeleri arasındaki ilişkileri gösteren çizelge.
kodlayıcı (Alm. Kodierer, Fra. codeur, İng. encoder) Girdisini kodlanmış çıktı biçiminde üreten aygıt.
kodlayıcı-kodçözücü (Alm. Codier-Decodier, Fra. codeur-décodeur, İng. codec) Analog giriş sinyalinden sayısal kodlanmış bir çıktı üreten, ve sayısal giriş sinyallerini kodçözüp analog çıktı üreten, çoğunlukla mikroyonga halindeki aygıt.
kol kanalı (Alm. , Fra. voie affluente, İng. tributary channel) Sayısal iletimde bir çoğullayıcıya giren her bir giriş kanalı.
komşu düğüm (Alm. , Fra. noeud voisin, İng. neighbour node) Tek bir alt ağı ya da bağı geçerek ulaşılabilecek düğüm.
komşu kanal karışması (Alm. Nachbarkanalinterferenz, Fra. interférence par voie adjacente, İng. adjacent channel interference, ACI) Farklı taşıyıcı sıklıklardaki yanyana kanallardan kaynaklanan karışma.
komşuluk bölgesi (Alm. Nachbarschaft, Fra. voisinage, İng. neighborhood) Bir matematik işleminde, bir noktada etkisi olduğu varsayılan bitişik noktaların topluluğu.
komut (Alm. Befehl, Befehlszeile, Fra. commande, order, instruction, İng. command, instruction; e.g., command procedure, command processing, command statement) Bir programlama dilinde bir işlemi, ve varsa, işlenenleri gösteren anlamlı deyim. Örn. komut yordamı, komut işleme, komut deyimi.
komut dili (Alm. , Fra. langage de commande, İng. command language) Bir işletim sisteminin yapacağı işleri belirtmekte kullanılan, kendine özgü sözdizimi olan, işlem adımlarından oluşan dil.
komut getirme (Alm. Befehlseingabe, Fra. prise d'instruction, İng. instruction fetch; e.g., instruction fetch microprogram) Bir komut deyiminin bilgisayar belleğinden işlenmek üzere getirilmesi, örn. komut getirme mikroprogramı.
komut işlemcisi (Alm. , Fra. processeur de commandes, İng. command processor) Bir işletmenin ya da kullanıcının komutlarını yorumlayan ve ilişkin işlevlerin programlarını çağıran yazılım.
komut kütüğü (Alm. , Fra. fichier de commandes, İng. command file) Bir bilgisayarın başlatılmasından sonra yürürlüğe konulabilen komutların kütüğü.
komut satırı (Alm. Befehlszeile, Fra. ligne de commande, İng. command line) Komutun yer aldığı satır.
komut sayacı (Alm. , Fra. compteur d'instruction, İng. instruction counter) Yürütüme konacak bir sonraki bilgisayar komutunun yerini belirten yazmaç.
komut süresi (Alm. , Fra. temps d'instruction, İng. instruction time) Bir bilgisayarın bir komutu bellekten taşıyıp yürütüme koyma süresi.
komut yazmacı (Alm. , Fra. registre d'instruction, İng. instruction register) Bir komutu yorumlanmak üzere saklayan yazmaç.
komuta ağı (Alm. , Fra. réseau de commandement, İng. command net) Komuta kontrol amacıyla yaratılmış ve sıradüzensel komuta birimleri arasındaki iletişimi sağlamayı amaçlayan iletişim ağı.
 
komuta kontrol iletişim sistemi (Alm. , Fra. système de communication de commandement et de conduite des opérations, İng. command and control communication system) Komuta ve kontrol amacıyla askeri otoriteler arasında iletişimi sağlayan sistem.
komuta ve kontrol (Alm. , Fra. commandement et conduite des opérations, İng. command and control) Komutanların askeri kuvvetlerin eşgüdümlenmesine ve harekatların yürütümüne ilişkin buyruklar, etkinlikler, sorumluluklar ve yetke.
komuta ve kontrol bilişim sistemi (Alm. , Fra. système d'information de commandement et de conduite des opérations, İng. command and control information system) Kontrol ve komuta amaçlı askeri otoritelere destek olan bilişim sistemi.
konaç dönüşümü (Alm. Koordinatentransformation, Fra. transformation des coordonnées, İng. transformation of coordinates) Bir noktanın konaçlarını (koordinatlarını) bir başka konaç sistemindeki konaçlara götüren dönüşüm.
konaçlar (Alm. Koordinaten, Fra. coordonnées, İng. coordinates) Bir noktanın bir çizgi, yüzey ya da uzay içinde konumunu belirtmeye yarayan sayı kümelerinden herhangi biri; koordinatlar.
konsol (Alm. Konsol, Fra. console, İng. console; e.g., console device, console input) Bilgisayarlı sistemlerde denetim masası; örn. konsol aygıtı, konsol girdisi.
kontak (mekanik anahtarlama aygıtının) (Alm. Kontakt, Fra. contact, İng. contact) Bir rölede birbirlerine temas ettiklerinde devre sürekliliğini sağlaması amaçlanan ve bağıl hareketleri nedeniyle bir manevra sırasında bir devreyi açan ya da kapatan veya menteşeli ya da kayar kontak durumunda devre sürekliliğini devam ettiren iletken bölüm.
kontak dizisi (Alm. Kontaktsatz, Fra. ensemble de contact, İng. contact assembly) Bağıl hareketleri ile kontak devresini kapatan ya da açan kontak elemanları ile bunların yalıtımlarının tamamı.
kontak öğesi (Alm. Kontaktglied, Fra. élément de contact, İng. contact member) Kontak devresi açık iken diğer bölümlerden elektriksel olarak yalıtılmış olan bir kontak dizisinin iletken bölümü.
kontak ucu (Alm. Kontaktstück, Fra. pièce de contact, İng. contact tip) Bir kontak elemanında kontak devresinin kapatılan ya da açılan bölümü.
kontrast erimi (Alm. , Fra. contraste maximal, İng. contrast range) Bir elektronik imgede en aydınlık kısmın parlaklığının en karanlık kısmın parlaklığına oranı.
kontrol birimi (Alm. , Fra. unité de contrôle, İng. controller) Uçbirimler ve yazıcılar gibi birden fazla aygıtın giriş ve çıkış işlemlerini denetleyen birim.
kontrol işaretleri (Alm. , Fra. signaux de contrôle, İng. control signal) Bir arayüzde iletilen verinin parçası olmayıp durdurma, başlatma, değiştirme gibi bilgileri taşıyan sinyal.
konum anahtarı (Alm. Positionsschalter, Fra. interrupteur de position, İng. position switch) Bir makinanın hareket eden bir bölümü önceden belirtilen konuma eriştiği zaman, mekanizması bu parça ile tahrik edilen pilot anahtar.
konum değiştirmek (Alm. die Schaltstellung änderen, Fra. changer d'état, İng. to changeover) Bir elektrik rölesinin çalışma durumundan salma durumuna, ya da salma durumundan çalışma durumuna geçmesi.
konum denetim dizgesi (Alm. Positioniersteuersystem, Fra. système de commande de position, İng. position control system) Dayanak sinyali ile fiziksel konum arasında birebir bir ilişki sağlayıp sürdüren denetim dizgesi.
konum duyargacı (Alm. Positionssensor, Fra. capteur de position, İng. position sensor) Konum ölçen ve bu ölçümü bilgi iletimine uygun bir biçime çeviren aygıt; konum duyucusu.
konum göstergesi (Alm. Positionsauslesung, Fra. lecture de position, İng. position read-out) Denetim dizgelerinde konum dönüştürücüsünden gelen konum bilgisinin okunması.
konum vektörü (Alm. Ortsvektor, Fra. vecteur de position, İng. position vector) 3 boyutlu Öklit uzayında bir (x,y,z) noktası için, başlangıç noktası (0,0,0) ve bitiş noktası (x,y,z) olan vektör.
konumlanma süresi (Alm. , Fra. temps de positionnement, İng. positioning time) Bir dönüştürücüyü ve okunması ya da yazılması istenen verileri fiziksel olarak yanyana getirmek için geçen süre.
konumsal yazım (Alm. Stellenschreibweise, Fra. numération pondérée; notation pondérée, İng. positional notation) Bir sayının sıralanmış bir sayamak (basamak) dizisi ile belirtildiği ve her sayamağın katkısının sayamak yer ve konumuna bağlı olduğu yazım.
konuşma çırpıcı (Alm. , Fra. brouillage de la parole, İng. speech scrambler) Konuşma işaretlerini iletimden önce anlaşılmaz kılıp, alıştan sonra tekrar başlangıçtaki haline döndüren aygıt.
konuşmalı (Alm. , Fra. conversationel, İng. conversational) Kullanıcı ile sistem arasındaki etkileşimin insan diyaloğuna benzemesi özelliği.
koordinatlar (Alm. Koordinaten, Fra. coordonnées, İng. coordinates) Bir noktanın bir çizgi, yüzey ya da uzay içinde konumunu belirtmeye yarayan sayı kümelerinden herhangi biri; konaçlar
kopma noktası (Alm. Losbrechpunkt, Fra. point de séparation, İng. breakaway point) Kök yereğrisinin bir parçasından iki dalın ayrıldığı nokta.
kopyalama (Alm. Kopieren, Fra. copier, İng. copy) Kaynak verilerde hiçbir değişiklik yapmadan, verileri bir veri ortamından okuyup, değişik de olabilen bir fiziksel biçimde, başka bir ortama yazma. Örn. bir deste delikli kartı mıknatıslı kuşağa aktarma.
kopyalama (Alm. , Fra. reproduction, İng. copy) Verileri, bellekteki aslını bozmadan okuyup, fiziksel özellikleri farklı olabilen başka bir yere yazma.
kopyalanmaya korunmuş (Alm. , Fra. programme protegé contre la copie, İng. copy-protected program) Yazarı ya da imalatçısı tarafından koruma önlemleriyle kopyalanamaz kılınmış program.
kordon (Alm. flexibles Kabel, Fra. cordon, İng. cord) Küçük kesit alanlı iletkenlerinin sayısı sınırlı olan bükülgen kablo.
korona (Alm. Koronaentladung, Fra. effluve, İng. corona) Bir iletkenin yakın çevresinde oluşan, iletkenin önemli ölçüde ısınmasına yol açmayan ve iletken etrafındaki elektrik alanının belli bir değeri aştığı uzay bölümü ile sınırlanan, zayıf ışıltılı bir elektriksel boşalma.
korona boşalması (Alm. Koronaentladung, Fra. décharge en couronne, İng. corona discharge) Bir iletkeni çevreliyen elektriksel potansiyel bayırlığı (gradyan) kıvılcım atlamaya yeterli olmadığı zaman, iletkenin çevresini saran gaz iyonları üzerinde oluşan ışıltılı boşalım.
korsan yazılım (Alm. , Fra. copie pirate, İng. pirated copy) Kişisel ya da ticari amaçla ve yasadışı yollardan kopyalanmış bir yazılım.
koruma (Alm. Schutz, Fra. verrouillage, protéction, İng. protection) Bir bilgisayarın ya da bir parçasının erişimini ya da kullanımını kısıtlamak.
koruma bandı (Alm. Schutzabstand, Fra. bande de garde, İng. guard band) Kanallar arası karışmayı önlemek amacıyla iki iletişim kanalı arasında boş bırakılan sıklık kanalı.
korumalı alan (Alm. , Fra. champs protecté, İng. protected field) Ekranın kullanıcı tarafından silinemeyen, değiştirilemeyen, veri girilemeyen kısmı; işletmen tarafından program değişikliği yapılmadan değiştirilemeyen, çiğnenemeyen alan ya da veriler.
korumalı bellek (Alm. , Fra. mémoire protéctée, İng. protected memory) Belleği paylaşan diğer program ve verilerce çiğnenmesini ya da yok edilmesini önlemek üzere belirli programların saklandığı özel korumalı bellek alanı.
korumalı işkesme (Alm. , Fra. interruption avec protection simultanée, İng. fail safe interrupt) Yazılım ya da donanım arızaları sonucunda anında ve otomatik olarak programların ve bilgi işleme sisteminin durdurulup korunması.
koruncak (Alm. Kapselung, Fra. enveloppe, İng. enclosure) Malzemenin dış etkilere karşı belirli koruma derecesini ve gerilimli bölümlere yaklaşmaya ya da dokunmaya karşı belirli koruma derecesi sağlayan bölümü.
korunmuş alan (Alm. , Fra. zone protegée, İng. protected field) Kullanıcının verileri değiştiremediği, silemediği ya da giremediği ekran alanı.
korunmuş bellek (Alm. geschützter Speicher, Fra. mémoire protegée, İng. protected memory) Çiğneme hatalarına yol açmayacak şekilde işletim sistemi tarafından korunan bellek.
koruyucu bakım (Alm. vorbeugende Wartung, Fra. maintenance préventive, İng. preventive maintenance) Gelecekteki çalışma sırasında ortaya çıkabilecek aksaklıkları önlemeyi amaçlayan bakım.
 
koruyucu ekran (kablo) (Alm. Schirm, Fra. écran de protection, blindage, İng. shield (of a cable)) Elektrik alanını kablo içerisinde tutmak ve/veya kabloyu dış elektriksel etkilere karşı korumak için iletkenin çevresine yerleştirilmiş olan topraklanmış metal tabaka.
koruyucu sıvı (Alm. Schutzflüssigkeit, Fra. liquide protecteur, İng. protecting liquid) Sızmayı engelleyen hazneye ve bağlantı borularına doldurulup, basıncı ölçülen işlem akışkanı ile karışmayan ve basınç değişimini ileten sıvı.
koşullu (Alm. bedingt, Fra. conditionel, İng. conditional; e.g., conditional address, conditional branching, conditional jump instruction, conditional probability distribution) Örn. koşullu adres, koşullu dallanma, koşullu atlama komutu, koşullu olasılık dağılımı.
koşullu dallanma (Alm. , Fra. branchement conditionel, İng. conditional branching) Bir bilgisayar programında belirli koşullar sağlandığında gerçekleşen sapma.
koşullu kararlı dizge (Alm. bedingt stabiles System, Fra. système à stabilité conditionelle, İng. conditionally stable system) Bir parametresinin belirli değer aralıkları için kararlı olan dizge.
koşullu olasılık (Alm. bedingte Wahrscheinlichkeit, Fra. probabilité conditionelle, İng. conditional probability) A ve B örneklem uzayında iki olay, ve P(A)?0 olmak üzere, P(B/A) = P(A B)/P(A) biçiminde tanımlanan olasılık.
koşullu olasılık dağılımı (Alm. , Fra. distribution conditionelle de probabilité, İng. conditional probability distribution) Bir rasgele değişkenler kümesinden belirli değişkenlerin değerleri verildiğinde ya da bilindiğinde geri kalanlarının olasılık dağılımı.
koşullu olasılık yoğunluk işlevi (Alm. bedingte Verteilungsfunktion, Fra. fonction de répartition de probabilité conditionelle, İng. conditional probability density function) Aynı olasılık uzayında bir olayın varlığı ya da gerçekleştiği bilinirken bir rasgele değişkenin olasılık yoğunluk işlevi.
koşullu sınama (Alm. bedingter Test, Fra. essai conditionel, İng. conditional test) Sınama istatistiğinin dağılımı bilinmeyen bazı parametreler içerdiğinde uygulama güçlüğünü gidermek amacıyla örnekleme dağılımına kısıtlamalar getirerek yapılan anlamlılık sınaması.
koşulsuz atlama (Alm. , Fra. branchement inconditionel, İng. unconditional branch) Bir programda önceki koşullardan bağımsız olarak gerçekleşen atlama.
koşut (Alm. parallel, Fra. en parallèle, İng. parallel) 1) Bir ya da daha çok aygıt ya da kanalda iki ya da daha fazla ilgili olayın eşzamanlı biçimde gerçekleşmesi, 2) İki ya da daha fazla sürecin eşzamanlılığı, 3) Bir bütünün kısımlarının eşzamanlı işlemesi.
koşut bağlantı (Alm. Parallelschaltung, Fra. couplage en parallèle, İng. parallel connection) Aygıtların, aynı gerilimin hepsinin üzerine uygulanmasını sağlayacak biçimde bağlantılanışı; paralel bağlantı.
koşut çınlamalı devre (Alm. Parallelresonanzkreis, Fra. circuit parallèle résonnant, İng. parallel-resonant circuit) Biri sığaç diğeri doğuşturucu (irgiteç) içeren iki koşut yollu çınlama devresi.
koşut denkleştirici (Alm. Parallelkompensation, Fra. compensation parallèle, İng. feedback compensation, parallel compensation) Yapısı değiştirilmeyen bir denetleme dizgesinde denkleştiricinin ikincil bir geribesleme yolu üzerine konulması.
koşut işleme (Alm. Simultanverarbeitung, Fra. traitement simultané, İng. parallel processing) Bir bilgisayar dizgesinde birden çok ana işlem biriminin koşut olarak çalıştırıldığı işletim düzeni, paralel işleme.
koşut işletim (Alm. paralleles Arbeiten, Fra. fonctionnement en parallèle, İng. parallel processing) İşlemlerin ya tek bir aygıtta koşutzamanlı (concurrent) biçimde ya da iki ya da daha çok aygıtta koşutzamanlı ya da eşzamanlı biçimde yürütülmesine olanak tanıyan işletim.
koşutlama (Alm. , Fra. collimation, İng. collimation) Belirli bir uzunluk boyunca bir elektron demetini belirli bir düzleme paralel kılma.
koşutlayıcı (Alm. Kollimator, Fra. collimateur, İng. collimator) Koşut ışın demeti oluşturan aygıt.
koşutlayıcı mercek (Alm. , Fra. électrode de collimation, İng. collimating lens) Bir elektron demetini koşutlamada kullanılan elektron merceği.
koşutzamanlı (Alm. konkurrent, gleichzeitig, Fra. concurrent, İng. concurrent) Belirli bir zaman aralığında iki ya da daha çok sayıdaki olayın olagelmesine ilişkin.
koşutzamanlı işletim (Alm. gleichzeitiger Betrieb, Fra. fonctionnement concurrent, İng. concurrent operation) İki ya da çok sayıdaki işlemin belirli bir zaman aralığında yürütülmesine olanak tanıyan işletim.
kotarma (Alm. Handhabung, Fra. maniement, traitement, İng. handling; e.g., call handling, file handling) Örn. çağrı kotarma, kütük kotarma.
kovuklu dalgaölçer (Alm. , Fra. ondemètre à cavité, İng. cavity wavemeter) Elektromanyetik dalgaların uzunluğunu ölçmeye yarayan ve ayarlanabilir bir çınlamalı kovuktan oluşan ölçer.
koyak değeri (Alm. Kleinstwert, Talwert, Fra. valeur de creux, İng. valley value) Belirli bir zaman aralığında zamana bağımlı bir büyüklüğün aldığı en küçük değer.
koyut (Alm. Postulat, Fra. postulat, İng. postulate) Kanıtsız olarak doğruluğu varsayılan önerme.
kozmik gürültü (Alm. , Fra. bruit cosmique, İng. cosmic noise) Atmosferin dışındaki doğal olaylardan kaynaklanan gürültü.
kök çevritleri (Alm. Wurzel-Kontur, Fra. contours de racines, İng. root-contours) Bir dizgenin iki ya da daha çok parametresi değiştirildiğinde oluşan kök yereğrileri.
kök düğüm (Alm. , Fra. noeud de base, İng. root node) Herhangi bir altağacın elemanı olmayan düğüm.
kök yereğrisi (Alm. Wurzellinien, Fra. lieu des racines, İng. root-locus) Bir dizgenin bir parametresi değiştikçe tanımalık (karakteristik) denkleminin köklerinin karmaşık düzlemdeki yereğrisi.
kök yereğrisi dalı (Alm. Wurzellinienverzweigung, Fra. branche du lieu des racines, İng. root locus branch) Kök yereğrisinin bir açık döngü kutbundan başlayıp sonlu bir açık döngü sıfırında ya da sonsuzdaki bir sıfırda sona eren parçası.
kökaltı (Alm. Radikand, Fra. radicande, İng. radicand) Bir kök imi altında bulunan nicelik.
köken noktası (Alm. Quellpunkt, Fra. point d'origine, İng. originating point) Bir sinyalleşme ağında bir sinyalleşme iletisinin (mesajının) ürediği düğüm.
köprü (Alm. , Fra. pont entre réseaux, İng. bridge) Aynı adresleme yöntemine sahip, aynı tür fiziksel iletim ortamını kullanan, ancak veri bağı katmanı protokolunda farklılaşan iki yerel alan ağı arasında iletişime elveren bağlantı.
köprü devresi (Alm. , Fra. réseau en pont, İng. bridge circuit) Kapalı bir devre oluşturacak şekilde dört karmaşık dirençten oluşmuş devre. Bitişik iki uç girişe, diğer ikisi de çıkışa bağlanır.
 
körük (Alm. Blasebalgen, Fra. soufflets, İng. bellows) Eksenel yönde esneyen, uzayıp-kısalabilen basınç ölçme aletlerindeki öğe.
körük dilimi (Alm. Faltung des Balgens, Fra. tranche d´un soufflet, İng. convolution of a bellows) Körüğün tek bir öğesi.
köşe sıklığı (Alm. Eckfrequenz, Fra. fréquence de coupure, İng. corner frequency) Logaritmik kazanç eğrisine sonuşur iki doğrunun kesiştiği sıklık.
köşegen matris (Alm. diagonale Matrix, Fra. matrice diagonale, İng. diagonal matrix) Ana köşegen öğelerinden en az biri sıfırdan farklı olup öteki öğeleri sıfır olan matris, köşegen dizey.
köşegenleme (Alm. Diagonalisierung, Fra. diagonalisation, İng. diagonalisation) Bir kare matrisi sonlu sayıda yalın işlem sonucunda bir köşegen matris durumuna getirme.
köşeli ayraç (Alm. Klammer, Fra. crochet, İng. bracket) Yazı ve basımcılıkta kullanılan, ve belirli bir konuyu ya da matematikte bir ifadeyi kuşatan işaretler: [].
köşeli yansıtıcı (Alm. , Fra. réflecteur polyédrique, İng. corner reflector) Birbirine dik üç metalik yüzeyden oluşan radar hedefi ya da imleci.
kötü konumlanmış (Alm. , Fra. , İng. ill-posed) Sayısal çözümlemedeki yuvarlanma ya da kırpılma hataları, ölçümlerdeki gürültü, varsayımlardaki farklılıklar gibi girdilerdeki küçük değişikliklere karşılık sorunun çözümünde büyük değişikliklerin olduğu ya da tutarsız çözümlerin üretildiği sorun.
kötücül virüs (Alm. , Fra. virus critique, İng. critical virus) Etkileri zararlı, hatta felakete yolaçabilen virüs.
kötücül yazılım (Alm. , Fra. maliciel, İng. malware) Kayıp ya da zarar verdirtmek amacıyla kötücül bir kod içeren yazılım.
kripto anahtarı (Alm. , Fra. clé de cryptage, İng. cryptographic key) Kriptolama ve kripto çözme işlemlerinde kullanılan simge dizisi.
kripto analizi (Alm. , Fra. analyse cryptographique; cryptanalyse, İng. codebreaking, cryptanalysis) Bir kriptografik sistemin girdi ve/veya çıktılarını inceleyerek tasnifli verilere, şifresiz bilgilere ulaşmayı amaçlayan yasadışı analiz.
kripto(grafik) güvenlik (Alm. , Fra. cryptosecurité, İng. cryptographic security) Teknik açıdan yeterli ve doğru kullanılan kripto sistemleri sayesinde elde edilen iletişim güvenliği.
kriptografi (Alm. , Fra. cryptographie, İng. cryptography) Sadece alıcısının kodunu açabileceği şekilde düzenlenmiş ve mesajların içeriğini gizlemeyi amaçlayan gizli dönüşümler bilimi.
kriptografik kimlik kanıtlanma (Alm. , Fra. authentication cryptographique, İng. cryptographic authentication) Kimlik kanıtlamasının kripto sistemlerine dayanarak yürütülmesi.
kristal alıcı (Alm. , Fra. détecteur à crystal, İng. crystal detector) Alınan elektromanyetik dalgaları sezimlemek için kristal bir sezici içeren dalga kılavuzu.
kristal karıştırıcı (Alm. , Fra. mélangeur à crystal, İng. crystal mixer) Hem işaret kaynağı, hem de bir yerel salıngaç ile sıklık değiştirme amacı ile beslenebilen kristal alıcı.
kritik aksama (Alm. kritischer Ausfall, Fra. défaillance critique, İng. critical failure) Önemli maddi zarara ya da kişilerin yaralanmasına yolaçabileceği düşünülen aksama.
kritik eksiklik (Alm. kritischer Defekt, Fra. défaut critique, İng. critical defect) Önemli maddi zarara ya da kişilerin yaralanmasına yol açabileceği düşünülen eksiklik.
kritik frekans (Alm. , Fra. fréquence critique, İng. critical frequency) 1) Bir dalga kılavuzunda, daha düşük sıklık değerleri için belirli bir modun varolamayacağı sıklık. 2) İyonosferik iletişimde daha düşük sıklık değerleri için manyeto-iyonik dalganın iyonosfer katmanınca geri yansıdığı sıklık.
kritik kusur (Alm. kritischer Fehler, Fra. panne critique, İng. critical fault) Önemli maddi hasara ya da kişilerin yaralanmasına yolaçabileceği düşünülen kusur.
kritik olaylı benzetim (Alm. , Fra. simulation déclenchée par événements, İng. critical event simulation) Belirli bir olayın oluşu ile sonlandırılan benzetim.
kritik yol çizelgelemesi (Alm. , Fra. plannification de chemin critique, İng. critical path scheduling) Bir projenin tamamlanmasına yönelik olan proje planlama ve gözetleme sistemi.
kritiklik (Alm. , Fra. gravité, İng. criticality) Bir sistemin işletimi ya da geliştirilme sürecine bir isterin, modülün, hatanın, aksaklığın, kusurun, vb. etkisi.
kromatik saçılma (Alm. chromatische Dispersion, Fra. dispérsion chromatique, İng. chromatic dispersion) İletilen işaretin bozunumuna yolaçan yayılma parametresinin dalgaboyuna bağımlılığı.
kuantum verimi (Alm. Quantumertrag, Fra. rendement quantique, İng. quantum yield) Bir fotoışımada, yayılan foton sayısının soğurulan foton sayısına oranı.
kukla aygıt (Alm. Scheingerät, Fra. dispositif fictif, İng. dummy device) Görünürde olup gerçekte işlevselliği bulunmayan aygıt.
kulak (alm. Keule, Fra. lobe, İng. lobe) Kutupsal bir çizitte tek bir doruğu olan bölge; bir spektrumda iki minimum arasında kalan kabarık bölge.
kulaklıklı telefon (Alm. , Fra. , İng. headset) Elleri serbest bırakacak şekilde başın üstünde taşınabilen telefon kulaklık ve mikrofonu.
kullanıcı (Alm. Benutzer, Fra. usager, İng. user; e.g., user access, user application, user code, user interface, user label, user station) Bir bilgi işlem sisteminin hizmetlerine gereksinen herhangi biri. Örn. kullanıcı erişimi, kullanıcı uygulaması, kullanıcı kodu, kullanıcı arabağı, kullanıcı etiketi, kullanıcı durağı.
kullanıcı arayüzü (Alm. , Fra. interface d'usager, İng. user interface) Kullanıcının bilgisayarla iletişim kurarken duyduğu, gördüğü, yaptığı her şey.
kullanıcı aygıtı (Alm. , Fra. dispositif d'usager, İng. user set) Bir iletişim ya da imleşim hizmetinde kullanıcı yerleşkesine konulan ve sistemin başka kısımlarıyla işleyebilen aygıt.
kullanıcı belgeleri (Alm. , Fra. documents pour l'utilisateur, İng. user documentation) Bir sistem ya da bileşenin istenen sonuçları elde etme doğrultusunda kullanıcı tarafından nasıl uygulanacağını belirten bilgiler.
kullanıcı elkitabı (Alm. Benutzerhandbuch, Fra. manuel d'usager, İng. user manual) Bir sistem ya da bileşenden istenen sonucu elde edebilmek üzere kullanıcı yönergelerini içeren kitap.
kullanıcı etkileşimi (Alm. , Fra. interaction avec l'utilisateur, İng. user interaction) Kullanıcının her bilgi girişine karşı bilgiişlem sistemi tarafından bir tepki verilen insan - makina iletişimi.
kullanıcı grubu (Alm. , Fra. group d'usagers, İng. user group) Belirli bir donanım ya da yazılım kullanıcılarının ortak sorunları tartışmak, bilgi ve programları paylaşmak amacıyla oluşturdukları grup.
kullanıcı için doğrudan hat (Alm. , Fra. ligne directe d'utilisateur, İng. user hotline) Bir ürün, sistem ya da bileşen hakkında kullanıcının sorularını doğrudan yanıtlayabilecek bir uzmana olan doğrudan telefon bağlantısı.
kullanıcı kimliğinin belirlenmesi (Alm. , Fra. identification de l'utilisateur, İng. user identification) Bir bilgisayarın kullanıcıların kimliğini saptayıp geçerliliğini sınama süreci.
kullanıcı programları (Alm. , Fra. programmes d'utilisateur, İng. user programs) Üretici şirket tarafından sağlanmayıp da kullanıcı tarafından yazılan programlar, altprogramlar, yordamlar.
kullanıcının ayarı (Alm. Einstellen, Fra. réglage, İng. user adjustment) Bir ölçme aygıtını, kullanımda olası bir eğilim hatasından bağımsız ve doğru işler duruma getirmek için yalnızca kullanıcının elinde bulunan olanaklarla yapılan işlem.
kullanılır (Alm. verfügbar, Fra. disponible, İng. available) Bulunan, hemen kullanıma hazır.
kullanılır güç (Alm. , Fra. puissance disponible, İng. available power) Yükün uygun bir şekilde empedans uyumunun sağlanmasından sonra belirli bir kaynaktan elde edilcek en büyük güç.
kullanılır süre (Alm. , Fra. temps de disponibilité, İng. available time) Kullanıcı açısından bir aygıtın ya da bir işlevsel birimin kullanılabilir olduğu süre.
kullanılırlık oranı (Alm. , Fra. taux de disponibilité, İng. availability ratio) Bir dizgenin yararlanılır olduğu sürelerin toplam gözlem süresine oranı.
kullanım süresi bitimi (Alm. Verfallsdatum, Fra. date d'expiration, İng. expiration date) Bir aygıtın ya da mamulun niteliklerini ya da işlevini yitirmeden kullanılabileceği en son tarih.
kullanıma hazır (Alm. , Fra. sur étagère, İng. off-the-shelf) Stokta hazır olup imal edilmesi ya da satın alınması gerekmeyen üretim parçası.
kumanda anahtarı (Alm. Hilfsstromschalter, Fra. auxiliaire de commande, İng. control switch) İşlevi işaretleşme, elektriksel kilitleme vb. dahil bir anahtarlama ya da kumanda aygıtının manevrasına kumanda etmek olan mekanik anahtarlama aygıtı.
kumanda kontağı (Alm. Steuerkontakt, Fra. contact de commande, İng. control contact) Bir mekanik anahtarlama aygıtının kumanda devresinde bulunan ve bu aygıt tarafından mekanik olarak çalıştırılan kontak.
kumanda tesisleri (Alm. Schaltanlagen für Energieverbrauch, Fra. appareillage de commande, İng. controlgear) Elektrik enerjisi tüketim aygıtlarının kumandası için amaçlanan anahtarlama aygıtları ile bunların çalışmasında görev alan kumanda, ölçme, koruma ve ayar aygıtlarının birleşimi.
kural (Alm. Regel, Fra. regle, İng. rule) 1) Eylem ya da davranış için saptanmış ilkeler 2) Geçerli bir genelleme.
kuram (Alm. Theorie, Fra. théorie, İng. theory) Belirli bir kavrama ilişkin kurallar, kendi içinde mantıkça geçerli bir kapalı dizge oluşturacak biçimde koyutlanan (postulate) ve ardından kanıtlanan gerçekler.
 
kuramsal sıklıklar (Alm. theoretische Häufigkeiten, Fra. fréquences théorique, İng. theoretical frequencies) Bir örneklemde gözlenen sıklıklardan ayrı olarak kuramsal bir dağılım kullanılarak bulunan sıklıklar.
kurgu (Alm. , Fra. fiction, İng. fiction) Olgusal karşılığı olmamakla beraber olabileceği akla yatkın bir durumun imgesel tasarımı.
kurma elkitabı (Alm. , Fra. manuel d'installation, İng. installation manual) Bir sistem ya da bileşenin başlangıç parametrelerini ayarlamak ve ölçer hale getirmek için yapılacak işleri iceren elkitabı.
kurma süresi (Alm. Montagezeit, Fra. durée d´installation, İng. installation time) Onanır duruma gelinceye kadar bir donanım ya da yazılımın yerleştirilmesi ve sınanması için gereken süre.
kuru elektrolitik sığaç (Alm. , Fra. condensateur à électrolyte sec, İng. dry electrolytic capacitor).
kuru pil (Alm. Trockenelement, Fra. pile séche, İng. dry cell) Elektrolitik gereci nemli bir hamur niteliğinde olan elektrik gözesi.
kuru pil (Alm. , Fra. accumulateur à électrolyte sec, İng. dry-charged battery).
kuruluşa özel ağ (Alm. , Fra. réseau privée, İng. private network) Bir kuruluşun, kendi örgüt üyeleri için kurup işlettiği ağ.
kurye niteliği (Alm. , Fra. qualité courrier, İng. letter quality) Dökümlü fontları darbeli biçimde kullanarak elde edilen yüksek nitelikli basım.
kusur (Alm. Defekt, Fra. defaut, İng. defect) Bir öğenin ayırıcı özelliklerinin istenen değerlerden sapması.
kusur çözümlemesi (Alm. Fehleranalyse, Fra. analyse des pannes, İng. fault analysis) Gerçek ve gizil kusurların nedenlerinin sonuçlarının ve olasılıklarının belirlenmesi için bir öğenin ya da çizeneğin mantıksal ve dizgesel incelenmesi.
kusur hoşgörüsü (Alm. Fehlertoleranz, Fra. tolérance aux pannes, İng. fault tolerance) Altöğelerdeki kusurlara rağmen bir öğenin belirli bir işlevi yerine getirebilme becerisi.
kusur maskelenmesi (Alm. Fehlermaskierung, Fra. masquage de panne, İng. fault masking) Bir altöğedeki kusurun bu öğenin bir özniteliğinden ötürü ya da bir başka öğedeki kusurdan ötürü tanınamaması durumu.
kusur tanısı (Alm. Fehlerdiagnosis, Fra. diagnostic de panne, İng. fault diagnosis) Kusurların tanınması, yerlerinin bulunması ve nedenlerinin ortaya çıkarılması için yapılan işlemler.
kusur yersemesi (Alm. Fehlerlokalisierung, Fra. localisation de panne, İng. fault localization) Kusurlu öğe ya da öğelerin tanılanması işlemi.
kusurlu çalışma (Alm. Gerätestörung, Fra. mauvais fonctionement, İng. malfunction) Bir dizgenin istenmeyen biçimde çalışmasına yol açan bir bileşendeki bozuk işleme.
kusurönler (Alm. , Fra. protégé contre défaillances, İng. fail safe) Bir öğedeki aksamaların kritik kusurlara yolaçmasını engelleyen tasarım özelliği.
kuşatan sınır (Alm. , Fra. contours, İng. border) Bir imgede belirli bir nesnenin etrafını saran sınır piksellerinin dizgisi.
kutuplanmış röle (Alm. polarisiertes Relais, Fra. relais polarisé, İng. polarized relay) Durumun değişmesi, giriş uyarma büyüklüğünün polaritesine bağlı olan doğru akım rölesi.
kutupsal çizim (Alm. polares Diagramm, Fra. diagramme polaire, İng. polar plot) Sıklık sıfırdan sonsuza dek değiştirilirken sinüzoidal aktarım işlevinin genliğinin evre açısına göre kutupsal konaçlarda çizimi.
kutupsal ızgara (Alm. Polarraster, Fra. grille polaire, İng. polar grid) Kutupsal koordinat (konaç) sistemine göre hazırlanmış bir ızgara.
kutupsal kodlama (Alm. , Fra. codage bipolaire, İng. bipolar coding) İkili bir katarı, sıfırlarını darbesiz, birlerin ise almaşan artı ve eksi değerli darbelerle gösteren üç düzeyli kodlama yöntemi.
kutupsal konaçlar (Alm. Polar-koordinaten, Fra. coordonnées polaires, İng. polar coordinates) Bir düzlemde ya da uzayda bulunan bir noktanın konumunu, bu yerin vektörüne uygun seçilmiş iki açı ile belirleyen konaçlar.
kutupsal sıfıra dönüşlü sinyalleşme (Alm. , Fra. , İng. bipolar return to zero signalling) Kutupsal kodlama uygulayan ve birleri temsil eden darbelerin zaman dilimleri içinde sıfır düzeyine dönüş yaptıkları işaretleşme.
kutupsal sıfıra dönüşsüz sinyalleşme (Alm. , Fra. , İng. bipolar non-return to zero signalling) Kutupsal kodlama kullanan, ve birleri temsil eden darbelerin sıfır düzeyine dönüş yapmadıkları işaretleşme.
kutupsal vektör (Alm. , Fra. vecteur polaire, İng. polar vector) Hız, ötelenme, kuvvet gibi yönlü bir fiziksel büyüklüğü gösteren vektör.
kuvantum elektroniği (Alm. , Fra. électronique quantique, İng. quantum electronics) Kuvantum mekaniği yasalarına göre tasarımlanan ve katı kristallerde mikrodalga enerji üretimini ele alan ilgi dalı.
kuvantum verimliliği (Alm. , Fra. rendement quantique, İng. quantum efficiency) Elektron tüplerinde salınan fotonların gelen fotonlara oranı.
kuvvet (Alm. Kraft, Fra. force, İng. force) Bir cismin durgunluk ya da devinim durumunu değiştirebilen yöneysel (vektörel) nitelikli bir etki.
kuvvetölçer (Alm. Dynamometer, Fra. dynamomètre, İng. dynamometer) Kuvvet ölçümü için kullanılan aygıt.
kuyruğa sokulmuş ileti (Alm. , Fra. message en fille d'attente, İng. queued message) Hemen ekrana yansıtılmayıp önce kuyrukta bekletilen ileti.
kuyruk dizgesi (Alm. Warte[schlangen]system, Fra. système de file d´attente, système à attentes, İng. queueing system) Müşterilerin hizmet için vardıkları, hizmet düzeneği tıkanık olduğunda bekledikleri ve hizmet alımından sonra ayrıldıkları dizge.
kuyruk düzencesi (Alm. Warteschlangendisziplin, Fra. discipline de file d'attente, İng. queue discipline) Bir kuyruk dizgesinde müşterilere hizmet sunuluşu için uygulanan sıra ve seçme düzeni.
kuyruk gecikmesi (Alm. Schlangenverspätung, Fra. retard du à la formation de queues, İng. queueing delay) Sinyalleşme kanalı üzerinde sinyal birimlerinin ardışık iletişiminden kaynaklanan mesajdaki gecikme.
kuyruklama (Alm. Spool-Betrieb, Fra. système de désynchronisation des entrées-sorties, spooling, İng. spooling) Çevre birimleri ile ana işlemci arasında aktarım yaparken işlem gecikmelerini azaltmak amacıyla yardımcı belleklerin yastık bellek olarak kullanılması.
kuyruklu erişim yöntemi (Alm. , Fra. méthode d'accès avec file d'attente, İng. queued access method) Veri aktarımının gönderici ve alıcı taraflarda kuyruk düzenine göre yürütüldüğü erişim yöntemi.
 
kuyulu basıölçer (Alm. Bohrlochmanometer, Fra. manomètre de réservoir, İng. well manometer) Bir bacağı geniş bir kuyu, öteki bacağı boru olan basıölçer.
küçüğüyle bağdaşırlık (Alm. , Fra. compatibilité ascendante, İng. upward compatibility) Bir bilgisayarın daha küçük bir bilgisayarınki gibi aynı komut kümesini yürütüme koyabilmesi ve aynı çevre öğelerini sürebilmesi.
küçük harf (Alm. Kleinbuchstabe, Fra. lettre minuscule, İng. lower case letter)
küçük sayılar yasası (Alm. der Satz der kleinen Zahlen, Fra. loi de petits nombers, İng. law of small numbers) Poisson dağılımına uyan ve az görülen olayları açıklayan yasa.
küçümen matris (Alm. , Fra. , İng. minor matrix) A kare matrisinin aij öğesi için, A matrisinin i-inci satırı ve j-inci dikecinin atılmasıyla elde edilen (n-1)x (n-1) türü matris.
küçümenlik durumu (Alm. , Fra. dépassement de capacité négative, İng. underflow) Bilgisayarda sonucun sıfırdan farklı, ama bir makinada gösterimlenebilen en küçük nicelikten de küçük olması durumu.
küme (Alm. Menge, Fra. ensemble, İng. set) Belirli ortak özellikleri olan nesneler topluluğu.
küme birleşimi (Alm. Vereinigung von Mengen, Fra. union des ensembles, İng. union of sets) Öğeleri, her n tane kümeden en az birine ait olan öğelerin topluluğu.
kümelerin kesişimi (Alm. Durchschnitt von Mengen, Fra. intersection d´ensembles, İng. intersection of sets) En az iki kümenin ortak öğelerini içeren bir altküme.
küresel konum uydusu (Alm. , Fra. , İng. global positioning satellite, GPS) Yer kürenin her noktasında konum ve zaman bilgisini dağıtan, ve 40 uydudan oluşan bir sistem.
kütle numarası (Alm. Massagetal, Fra. nombre de masse, İng. mass number) Atom çekirdeğini oluşturan proton ve nötronların toplam sayısı.
kütüğe yazmak (Alm. , Fra. stocker, archiver, İng. to file) Bilgi işlemde belirli bilgilerin kütük örgütleşimine göre yazımı; dosyalamak.
kütük (Alm. Datei, Fra. fichier, İng. file) Bir arada işlenen ve birbirleriyle ilgili olan bir dizi kayıt; dosya.
kütük aktarım protokolu (Alm. , Fra. protocole de transfert de fichiers, İng. file transfer protocol) Bir teleiletişim ağında kütüklerin bir düğümdeki bilgisayardan başka düğümdeki bilgisayara gönderimini ve alımını yürüten uygulama katmanı protokolu.
kütük bakımı (Alm. , Fra. entretien d'un fichier, İng. file maintenance) Belirli bir sürede olagelen değişikliklerle de güncelleyerek bir kütüğün dönemli yenilenmeleri.
kütük içerik belirteni (Alm. , Fra. extension de fichier, İng. file extension) Bir kütüğün içeriğine ilişkin, ve .bas, .com, .exe, .gif, .ps, .tar, .z, .zip örneklerinde olduğu gibi, sırasıyla, Basic dilinde, yürütülebilir, grafik değiştokuş formatında, postscript formatında, teyp arşiv formatında, Unix sıkıştırılmış formatta, DOS sıkıştırılmış formatta, olduğunu belirten takı.
kütük kimliği (Alm. Dateiname, Fra. nom de fichier, İng. file identifier) Bir kütüğü tanımaya yarayan bilgiler.
kütük örgütleşimi (Alm. Dateorganisierung, Fra. organisation de fichier, İng. file organization) Kütük içindeki bilgilerin düzenleşimi.
kütük özniteliği (Alm. , Fra. attribut de fichier, İng. file attribute) Bir kütüğün sahibinden başka kullanıcılarca erişim ve değiştirilebilmesini sınırlayan, okunmasına, yazılmasına, paylaşılmasına, değiştirilmesine ilişkin kısıtlar.
kütük paylaştırıcı (Alm. , Fra. serveur de fichier, İng. file server) Bir yerel bilgisayar ağında belirli bir makina üzerinde konaklayan kütüklerin her bir bilgisayar tarafından saydam biçimde erişilmesini, kullanılmasını, üzerinde işlem yapılmasını sağlayan yazılım düzeni.
kütük yönetimi (Alm. , Fra. gestion d'un fichier, İng. file management) Kütüklerin yaratımı ve bakımına ilişkin kural ve yordamlar.
kütüphane otomasyonu (Alm. , Fra. informatique de bibliotèque, İng. library automation) Çevrimiçi katalog erişimi, kütüphaneler arası ödünçleme gibi işlemlerin otomatik tekniklere dayandırıldığı kütüphane işletimi.
 
lazerle budama (Alm. , Fra. ajustage par laser, İng. laser trimming) Hibrit devrelerde dirençlerin ince ayarlarının yapılması.
lif üzerindeki yitim (Alm. , Fra. pertes de fibre, İng. fiber loss) Optik lif iletiminde ışık sinyalinin zayıflaması.
liste (Alm. Liste, Fra. liste, İng. list) Sözcüklerin ya da rakamların basit bir serisi; dizelge.
liste işleme (Alm. , Fra. traitement de liste, İng. list processing) Bir liste yapısı içine yerleştirilecek verilerin işlenmesi.
logaritmik düşüş (Alm. , Fra. décrément logarithmique, İng. logarithmic decrement) Bir sinyalin aynı işaretli peşpeşe salınım genliklerinin oranının logaritması.
lüks (Alm. Lux, Fra. lux, İng. lux) Metrekare yüzeye bir lümenlik ışık akısı düşmekle sağlanan aydınlanma birimi.
lümen (Alm. Lumen, Fra. lumen, İng. lumen) Uluslararası 1 mum yeğinliğinde bir ışık kaynağının, birim katı açı içinden saldığı ışık akısı birimi.
 
maddi ölçü (Alm. Massverkörperung, Fra. mesure materialisée, İng. material measure) Belirli bir büyüklüğün bir veya birden fazla bilinen değerini, kullanıldığı süre boyunca devamlı olarak sağlamak veya yeniden üretmek için tasarlanmış araç.
maddi risk (Alm. , Fra. risque matériel, İng. material risk) Bilgisayarın donanım, donatım ya da tesislerinin tahribine ilişkin risk.
makaralı anahtar (Alm. Nockenschalter, Fra. commutateur commandé par came, İng. cam-operated switch) Dirsekli bir makara mili aracılığıyla açılıp kapatılan, hem sabit hem de devinen değeçlerden oluşan anahtar.
makaslama (Alm. , Fra. détourage, İng. scissoring) Bilgisayar grafiğinde bir pencerenin dışında kalan öğeleri silme işlemi.
makaslama zorlaması (Alm. Scherspannung, Fra. tension de cisaillement, İng. shearing stress) Dikdörtgen prizmatik (biçiksel) bir nesnenin, koşut yüzeylerini karşıt yönlü kuvvetlerle zorlayarak sağlanan gerginlik.
makina (Alm. Maschine, Fra. machine, İng. machine) Bir işi mekanik, elektriksel ya da elektronik olarak yapmak üzere tasarlanmış düzenek.
makina dili (Alm. , Fra. langage machine, İng. machine language) Bilgisayarın en alt düzeydeki donanım birimlerine hitap eden dili.
makina kodu (Alm. Maschinenkode, Fra. code de machine, İng. executable code, machine code) Bilgisayarın en alt düzeydeki donanım birimlerine göre yazılmış program.
makina konumlama kesinliği (Alm. Machinenlageneinstellgenauigkeit, Fra. précision de positionnement, İng. machine positioning precision) Makina konumlama servomekanizması, makina öğeleri, duyargaç ya da çevirici dizgesinin kesinliği.
 

Konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst