Şimdi bize katılın!

Kayıt olduktan ve giriş yaptıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara cevap gönderebilirsiniz daha fazlası için forumumuza kayıt olmalısınız. Kayıt işlemi tamamen ücretsiz ve hızlıdır.

Şimdi kayıt ol!
  • "Siz yerdekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin." Hz. Muhammed (S.A.V)
makinayla işleme (Alm. , Fra. traitment par ordinateur, İng. machine processing) Bilgisayarla işleme.
makro (Alm. makro, Fra. macro, İng. macro; macrodefinition, macroinstruction, macroassembler) Örn. makrotanım, makrokomut, makroçevirici.
makro kütüphanesi (Alm. , Fra. bibliothèque de macro-instructions, İng. macro library) Makro üreteçleri tarafından kullanılabilecek makro derlemi.
makro üreteci (Alm. , Fra. programme macrogénérateur, İng. macrogenerator) Çoğunlukla bir derleyici ya da çeviricinin parçası olup makrokomutları dönüştüren altprogram.
makrokod (Alm. , Fra. macroinstruction, İng. macrocode) Bilgisayar komut öbeklerini tek bir kod sözcüğüne dönüştüren kodlama sistemi.
makrokomut (Alm. Makrobefehl, Fra. macro-instruction, İng. macroinstruction) Kaynak dilinde bir deyim olup aynı dildeki belirli bir komut dizisiyle değiştirilen komut.
makroöğe (Alm. , Fra. , İng. macroelement) Tek bir birim gibi işlem gören ve tek bir veri kimliği olan sıralı ya da özel bir veri grubu.
mandal (Alm. Fang, Fra. tampon, İng. latch, latching; e.g., latching circuit) Sayısal bir veriyi, değeri üzerinde herhangi bir işlem yapmadan geçici olarak saklamakta kullanılan devre, örn. mandal devre.
manevra (mekanik anahtar) (Alm. Betätgen, Fra. manoeuvre, İng. operation) Hareket eden kontağın bir konumdan bunun yanındaki konuma geçmesi.
manevra çevrimi (mekanik anahtar) (Alm. Schaltspiel, Fra. cycle de manoeuvres, İng. operating cycle) Bir mekanik anahtarın bir konumdan diğer konuma geçen ve varsa diğer bütün konumlardan geçerek yeniden ilk konuma dönen manevralar dizisi.
manevra sırası (Alm. Schaltfolge, Fra. séquence de manoeuvres, İng. operating sequence) Belli zaman aralıkları ile öngörülmüş olan manevra dizisi.
mantık çizeneği (Alm. Logikdiagramm, Fra. diagramme logique, logigramme, İng. logic diagram) Mantık öğelerini ve arabağlantılarını gösterir çizenek.
mantık işleci (Alm. Boolescher Operator, Fra. opérateur logique, İng. logical operator, Boolean operator ) Boole işleci, mantıksal işleç.
mantık işlemi (Alm. , Fra. opération logique, İng. logic operation) Boole mantığının kurallarına uyan işlem.
mantıksal (Alm. logisch, Fra. logique, İng. logical; e.g., logical connector, logical expression, logical language, logical product, logical design) Örn. mantıksal bağlaç, mantıksal deyim, mantıksal dil, mantıksal çarpım, mantıksal tasarım.
mantıksal bağlantı (Alm. , Fra. connexion logique, İng. logical connection) Bir paket ağına fiziksel bağlantı kurulduktan sonra ağdaki bir başka aygıtla iletişim kurmak üzere yapılan çağrı.
mantıksal dizge (Alm. logisches System, Fra. système logique, İng. logic system) Çıkış durumlarının giriş durumlarının bir işlevi olup, girdi ve çıktıların öğe sayısı sonlu olan bir kümeden değerler alabildiği dizge.
mantıksal fark (Alm. , Fra. différence logique, İng. logical difference) İki A ve B kümesi verildiğinde, A'nın B'den farklı, A'da olup da B'de olmayan öğelerin kümesi.
mantıksal karşılaştırma (Alm. , Fra. comparaison logique, İng. logical comparison) İki bit dizgisinin aynı olup olmadıklarını sınamak üzere karşılaştırılması.
mantıksal komut (Alm. , Fra. instruction logique, İng. logic instruction) VE, VEYA, D-YA gibi bir işlemi yürüten komut.
mantıksal toplam (Alm. , Fra. addition logique, İng. logical sum) Girdilerden herhangi birinin ya da ikisinin de bir olduğunda çıktının bir, her iki girdinin sıfır olduğunda çıktının sıfır olduğu toplam.
mantıksal tutanak (Alm. , Fra. enregistrement logique, İng. logical record) Fiziksel çevrelerinden bağımsız olarak derlenen öğeler topluluğu.
manyetik alan (Alm. Magnetfeld, Fra. champ magnétique, İng. magnetic field) Yüklü bir nesnenin devindirildiğinde hız ve yüküne orantılı bir kuvvetle karşılaştığı bölgenin durumu.
manyetik alan kuvveti (Alm. magnetiche Erregung, Fra. champ magnétique, İng. magnetic field strength) Potansiyeli toplam akı yoğunluğuna eşit olan vektörel büyüklük.
manyetik alan vektörü (Alm. magnetischer Feld Stärkevektor, Fra. vecteur champ magnétique, İng. magnetic field vector) Manyetik alanın herhangi bir noktasında manyetik irgitinin (doğuşturunun) ortamın irgitilliğine (doğuşturulluğuna) bölümü.
manyetik bant (Alm. Band, Fra. bandle, İng. tape; e.g., tape-controlled, tape deck, tape drive, tape dump, tape tag, tape reader, tape reel) Manyetik özellikli ve kayıt amacıyla kullanılan bant; örn. manyetik bant denetimli, manyetik bant kümesi, manyetik bant sürücüsü, manyetik bant dökümü, manyetik bant etiketi, manyetik bant okuyucu, manyetik bant sargısı.
manyetik büzme (Alm. , Fra. magnétostriction, İng. magnetostriction) Mıknatıslanmayla oluşan elastik biçim değiştirme.
manyetik devre (Alm. magnetischer Kreis, Fra. circuit magnétique, İng. magnetic circuit) Manyetik akının belirli bir bölgeye yöneltilmesine yarayan ortamların katışımı.
manyetik direni (Alm. magnetischer Widerstand, Reluktanz, Fra. réluctance, İng. reluctance) Manyetomotor kuvvetin ilişkin manyetik akıya olan oranı.
manyetik doyma (Alm. magnetische Sättigung, Fra. saturation magnétique, İng. magnetic saturation) Ferromanyetik ve ferrimanyetik maddedeki mıknatıslıkta, manyetik alan şiddetinin artırılmasıyla önemli artış meydana getirilmemesi durumu.
manyetik duygunluk (Alm. Suszeptibilität, Fra. susceptibilité magnétique, İng. magnetic susceptibility) Manyetik alan şiddetiyle çarpımı mıknatıslanmaya eşit olan sayıl veya tansorel (gerey) büyüklük.
manyetik iletkenlik (Alm. magnetische Leitwert, Permeanz, Fra. perméance, İng. permeance) Manyetik direninin tersi.
manyetik karışma (Alm. magnetische Interferenz, Fra. interférence magnétique, İng. magnetic interference) Elektrik akımları ve/ya da manyetik gereçler tarafından aletler üzerinde yaratılan istenmeyen ve rasgele etkiler.
manyetik kayıplar (Alm. magnetische Verluste, Fra. pertes magnétique, İng. magnetic losses) Manyetik maddede zamana bağlı olarak değişen manyetik alandan soğurulan ve ısı olarak yitirilen güç.
manyetik madde (Alm. magnetischer Werkstoff, Fra. substance magnétique, İng. magnetic substance) Manyetik bir alanla mıknatıslanabilen veya mıknatıslığı değiştirilebilen bir madde.
manyetik mürekkep (Alm. , Fra. encre magnétique, İng. magnetic ink) Manyetik parçacıklar içeren ve manyetikliğe duyarlı aygıtlar tarafından algılanabilen mürekkep.
manyetik odaklama (Alm. magnetische Fokussierung, Fra. concentration magnétique, İng. magnetic focussing) Bir elektron demetinin manyetik alan etkisiyle odaklanması.
manyetik ortam (Alm. , Fra. support magnétique, İng. magnetic medium) Teker bellek, disket, teyp gibi manyetik malzeme özelliklerini kullanan veri saklama ortamı.
manyetik siper (Alm. magnetischer Schirm, Fra. écran magnétique, İng. magnetic screen) Bir manyetik alanının belirlenmiş bir bölge içerisine nüfuzunu azaltmak için amaçlanmış olan ve ferromanyetik malzemeden yapılmış siper.
manyetik yol (Alm. , Fra. trace magnétique, İng. magnetic path) Manyetik akının izlediği ve çeşitli ortamlardan geçen kapalı yol.
manyetik yükselteç (Alm. Magnetverstärker, Fra. amplificateur magnétique, İng. magnetic amplifier) Bir manyetik çekirdeğin doyma özelliklerinin kullanıldığı yükselteç.
manyetooptik (Alm. magnetooptisch, Fra. magnéto-optique, İng. magneto-optic) Manyetik alan tarafından irgitilen optik etkileri niteleyen terim.
Markov süreci (Alm. Markov-Prozess, Fra. processus de Markov, İng. Markov process) Gelecekteki davranışın geçmişten bağımsız olup salt şimdiki duruma bağlı olduğu rasgele süreç.
Markov zincir modeli (Alm. , Fra. modèle de chaîne Markovienne, İng. Markov chain model) Modelin belirli bir durumda olma olasılığının, bir önceki duruma bağlı olduğu ayrık ve stokastik model.
 
Markov zinciri (Alm. Markov-Kette, Fra. chaîne de Markov, İng. Markov chain) Ayrık durum uzayında tanımlanmış, dönemli ve geçişli durumlar içermeyen Markov süreci.
masa tipi çizici (Alm. , Fra. table traçante, İng. flatbed plotter) Düz bir yüzeyin üzerine yerleştirilmiş bir ortama çizim yapan aygıt.
masaüstü (Alm. , Fra. intransportable, İng. desktop) Örn. masaüstü bilgisayarı
maske (Alm. , Fra. masque, İng. mask) 1) Bir veri dizisinin belirli kısımlarını mantıksal çarpım sonucu çekip almak üzere hazırlanmış özel bit ya da damga dizisi. Örneğin bir bayttaki son iki biti alabilmek için 00000011maskesi hazırlanır. 2) Tümdevrelerin imalinda kullanılan ve devre örüntülerini içeren şablon.
maskelemek (Alm. maskieren, Fra. masquer, İng. to mask to) 1) Bir damga dizgisi içinde örüntülerden bazılarını elemek ya da korumak amacıyla belirli şablonlar kullanmak 2) Mikroişlemcide bir işkesme komutunu işleme sokmamak.
matris bellek (Alm. , Fra. mémoire matricielle, İng. matrix storage) Katod ışın tübü belleğinde olduğu gibi herhangi bir konumuna erişmek için iki koordinatın verilmesi gerektiği bellek tipi.
matrisin boyutu (Alm. Dimension einer Matrix, Fra. dimension d'une matrice, İng. dimension of a matrix) Bir matrisin boyut sayıları (mxn), satırlarının sayısı m ile dikeçlerinin sayısı n'dir; dizeyin boyutu.
matrisin devriği (Alm. Transponierte einer Matrix, Fra. transposée d'une matrice, İng. transpose of a matrix) Bir matristen satır ve dikeçleri karşılıklı yer değiştirilerek elde edilen matris, dizeyin devriği.
matrisin evriği (Alm. Inverse einer Matrix, Fra. inverse d'une matrice, İng. inverse of a matrix) Birim matris elde etmek için kare bir matrisin çarpılması gereken matris, dizeyin evriği.
matrisin izi (Alm. Spur einer Matrix, Fra. trace d'une matrice, İng. trace of a matrix) Bir matrisin ana köşegen öğelerinin toplamı; dizeyin izi.
matrisin kertesi (Alm. Rang einer Matrix, Fra. rang d'une matrice, İng. rank of a matrix, determinental rank) Bir matrisin satır kertesi ile dikeç kertesi arasından küçük olanı; dizeyin kertesi.
mekanik anahtar (Alm. mechanischer Schalter, Fra. appareil mécanique de connexion, İng. mechanical switching device) Bir ya da birden çok elektrik devresini ayrılabilir kontaklar aracılığı ile kapamak ve açmak için tasarımlanmış anahtarlama aygıtı.
mekanik sıfır (Alm. mechanische Null, Fra. zéro mécanique, İng. mechanical zero) Ölçme aleti enerjilenmediği zaman sadece mekanik gerialım kuvvetlerinin etkisinde göstergenin bulunduğu denge konumu.
melez virüs (Alm. , Fra. virus hybride, İng. hybrid virus) Bir kısmı bellekte yerleşik, diğer kısmı yerleşik olmayan virüs.
menüyle güdülen (Alm. , Fra. piloté par menu, İng. menu driven) Kullanıcının menüden yaptığı seçimlerle sistemi güttüğü bilgisayara ilişkin.
merdiven devre (Alm. Reihenschaltung, Fra. biporte en échelle, İng. ladder network) L-devrelerin peşpeşe bağlantılanması ile oluşturulan iki-kapılı devre.
merkezcil kuvvet (Alm. Zentripetalkraft, Fra. force centripète, İng. centripetal force) Bir nokta çevresinde dolanan bir nesnenin, dolanım özeğine doğru olan ivmesini oluşturan kuvvet.
merkezden yükleme (Alm. , Fra. téléchargement, İng. downline loading, downloading) Merkezi bir bilgisayardan çevre bilgisayarlarına ve birimlerine işletim yazılımı, düzenleşim parametreleri gibi verilerin gönderilmesi.
merkezi (ana) işlem birimi (Alm. Zentraleinheit, Fra. unité centrale de traitement, İng. central processing unit) Bir bilgisayarda, komutların yorumlanmasını ve uygulanmasını gerçekleştiren devreleri kapsayan ve aritmetik mantık birimi ile denetim biriminden oluşan donanım birimi.
merkezi işleme (Alm. , Fra. traitement central, İng. centralized processing) Ağdaki değişik yerlere özgü bütün veri işlemenin tek bir bilgisayar noktasında yer aldığı veri işleme düzenleşimi.
merkezi sistem (Alm. , Fra. ordinateur principal, İng. host system) Bir başka bilgisayar ya da denetleyicide kullanılmak üzere programları ve ortamı hazırlayan veri işleme sistemi.
merkezi yönetim (Alm. , Fra. gestion centralisée, İng. centralized management) Ağın tek bir noktasından yürütülen ağ yönetimi.
mesaj (Alm. Nachricht, Fra. message, İng. message) 1) Bilgi taşıma amacıyla kullanılan sıralı damgalar dizisi; 2) Başı ve sonu belirlenmiş gelişigüzel bilgi miktarı; 3) Veri iletişiminde belirli bir koda göre kaynaktan ereğe gönderilen sayısal bilgi; ileti.
mesaj anahtarlaması (Alm. , Fra. commutation de messages, İng. message switching) İletişim amaçlı mesajlar üzerinde uygulanan bellekte saklama, gönderme, alma, yolatama işlemleri; ileti anahtarlaması.
mesaj yapısı (Alm. , Fra. structure d'un message, İng. message format) Bir mesajın başlık, adres, metin, mesaj sonu gibi parçalarının belirtimi ve sıralanışı; ileti yapısı.
meşgul durum (Alm. , Fra. état occupé, İng. busy state) Teleiletişimde bir kullanıcı için bir işlevi yerine getirmekte olup başka kullanıcılar tarafından erişilemeyen bir öğenin durumu.
meşgul saat (Alm. , Fra. heure chargée, İng. busy hour) Bir günün santrala 60 dakika boyunca en çok sayıda çağrı geldiği saati.
meşgul sesi (Alm. , Fra. tonalité d'occupation, İng. busy tone) Çağıran aboneye, çağrının devrelerden birinin ya da çağrılan abonenin meşgul olmasından ötürü erişilemeyeceğini ifade eden işitilir sinyal.
metal kılıflı iletken (Alm. metallumhülter Leiter, Fra. âme plaquée de métal, İng. metal-clad conductor)
metalik devre (Alm. , Fra. circuit métallique, İng. metallic circuit) Dönüş yolunda toprağı kullanmayan ve metalik iletkenlerden oluşan devre.
metalik doğrultucu (Alm. , Fra. redresseur sec, İng. metallic rectifier) En azından biri metalik olan iki maddenin değme noktasındaki iletkenliklerinin her iki yönde aynı olmamasından yararlanılarak geliştirilen doğrultucu.
meteor çoğuşmalı iletim (Alm. , Fra. communications par salves météoriques, İng. meteor burst communication) Göktaşlarının yarattığı iyon izlerinden yararlanılarak yürütülen iletişim.
metin (Alm. Text, Fra. texte, İng. text) İki boyutlu ve kolayca anlaşılmak amacıyla düzenlenmiş (örneğin kağıda basılı ya da ekranda görünür biçimde) bilgi. Bu bilgi simgeler, tümceler, resimler, çizenekler, çizelgeler şeklinde olabilir.
metin başı damgası (Alm. , Fra. caractère début de texte, İng. start-of-text character) Veri iletişiminde bir başlığın sonunu ve bir metnin başını bildiren damga.
metin dizgisi (Alm. , Fra. chaîne de texte, İng. text string) Bilgi işleyici makina tarafından yorumlanmayıp, aslına uygun biçimde ileride çıktı olacak şekilde saklanan damgalar dizgisi.
metin düzenleme (Alm. , Fra, rédaction de texte, İng. text editing) Bilgisayarda elektronik ortamdaki bir metnin program yardımıyla düzenlenmesi.
metin düzenleyici (Alm. , Fra. éditeur de texte, İng. text editor) Bir yazı işleme sisteminin parçası olup kullanıcıya metin girmeyi, değiştirmeyi ve görüntülemeyi kolaylaştıran yazılım.
metin formatlayıcı (Alm. , Fra. formateur de texte, İng. text formatter) Çoğunlukla bir yazı işlemci sisteminin parçası olup, sayfalama, çizelgeleme, altını çizme, içerlek yazma gibi yazı biçimlendirme komutlarını yorumlayan program.
 
metin işleme (Alm. Textverarbeitung, Fra. traitment de la parole, İng. text processing) 1) Tuşlama ya da optik okuyucu ile bilgisayara metin girme; 2) Metin ve denetim damgalarının sıralı işlenmesi; 3) Yazışmalar için metnin son biçimde sunuluşunu sağlayan makinalar, sistemler, programlar.; yazıişlem
metrik öntakılar (Alm. , Fra. prefixes métriques, İng. metric prefixes) On sayının artı ya da eksi kuvvetleri olarak bir niceliğin üst ve alt katlarını göstermeyi amaçlayan ve kısaltmalarla ifade edilen takılar. Öntakılar, nano, micro, milli, centi, deci, deka, hecto, kilo, mega, giga olup, sırasıyla, 0.000.000.001, 0.000.001, 0.001, 0.01, 0.1, 10, 100, 1000, 1.000.000, 1.000.000.000 değerlerine sahiptir.
metroloji (Alm. Metrologie, Fra. métrologie, İng. metrology) Ölçüm ile ilgili bilgi alanı.
mevsimlik değişim (Alm. Saisonsscwankungen, Fra. variation saisonale, İng. seasonal variation) İstatistikte mevsimler gibi belirli zaman aralıklarının belirlediği değişim.
mıknatıslanma (Alm. Magnetisierung, Fra. aimantation, İng. magnetization) Bir maddenin mıknatıslık özelliği edinmesi.
mıknatıslığı gidermek (Alm. Entmagnetisieren, Fra. désaimanter, İng. to demagnetize) Mıknatıslığın giderilmesi eğrisi boyunca manyetik akı yoğunluğunun azaltılması.
mıknatıslık yitimi (Alm. Entmagnetisierung, Fra. démagnetisation, İng. demagnetization) Bir cismin mıknatıslığının azalması ya da bu özelliğinin yitirimi.
mikro (Alm. mikro, Fra. micro, İng. micro; e.g., microcard, microcircuit, microcomputer, microelectronic, microminiaturization) Örn. mikrokart, mikrodevre, mikrobilgisayar, mikroelektronik, mikrominyatürleşme .
mikrobilgisayar (Alm. , Fra. micro-ordinateur, İng. microcomputer) Bir mikroişlemci ile bellek öğelerinden oluşmuş birim.
mikrodalga iletişimi (Alm. , Fra. communications hyperfréquences, İng. microwave communications).
mikrodalga röle sistemi (Alm. , Fra. réseau hertzien à relais, . microwave relay system) Mikrodalga sıklıklarında iletimle ve birbirlerinin görüş hattındaki yineleyici, alıcı ve vericilerle iletişim ortamı oluşturan sistem.
mikrodalga tümdevresi (Alm. , Fra. circuit integré pour micro-ondes, İng. microwave integrated circuit).
mikroişlemci (Alm. Mikroprozessor, Fra. microprocesseur, İng. microprocessor; e.g., microprocessor application, microprocessor-based computer, microprocessor chip, microprocessor-controlled) Merkezi işlem birimi, saklayıcılar, giriş çıkış birimlerinden oluşan birim; örn. mikroişlemci uygulaması, mikroişlemciye dayalı bilgisayar, mikroişlemci yongası, mikroişlemci denetimli.
mikrokod (Alm. , Fra. microcode, İng. microcode) Bir makro komutu yerine getiren yazılım deyimleri kümesi.
mikrokopya (Alm. , Fra. microcopie, İng. microcopy) Mikroform, mikrofiş gibi teknik aygıtların yardımları olmadan insan gözünün göremeyeceği denli küçültülmüş bir belge ya da imge.
mikromimari (Alm. , Fra. microarchitecture, İng. microarchitecture) Mikroprogramlamalı bir bilgisayarda mikrokelime tanımı, veri akışı, zamanlama kısıtları, öncelik kısıtları gibi özellikler.
mikron (Alm. , Fra. micron, İng. micron) Metrenin milyonda biri.
mikroprogram (Alm. Mikroprogramm, Fra. microprogramme, İng. microprogram) Belirli bir bilgisayar işletimine özgü temel komutlardan oluşan ve özel bir yerde saklanan dizi. Bu dizinin yürütülmesi bilgisayarın bir komut saklayıcısına bir komutun girilmesiyle başlar.
mikroşerit (Alm. , Fra. ligne micrroruban, İng. microstrip)
mimari (Alm. Architektur, Fra. architecture, İng. architecture) Bir sinyal işleme ve/ya da iletişim dizgesinde öğelerin konuşlanımı ve birbirleriyle ilişkileri; bilgisayarda bilgi akışının ve bilgisayar öğeleri arasındaki ilişkiler ve düzenleşim.
miniakımölçer (Alm. Galvanometer, Fra. galvanomètre, İng. galvanometer) Çok küçük akımları ölçmeye yarayan alet; galvanometre.
minibilgisayar (Alm. Minirechner, Fra. mini-ordinateur, İng. minicomputer) Elektronik teknikbiliminde görülen hızlı gelişmenin ürünleriyle bilgisayar dizge yapısı bakımından donanım-yazılım işbirliğinde yeni yaklaşımların bir arada kullanıldığı, bu özellikleriyle, küçük ya da büyük geleneksel bilgisayarlardan, bilgi işlem gücüne göre donanımın ucuzlaması ve oylumun küçülmesi bakımından ayrılan bir bilgisayar türü.
minik kıvrım (Alm. , Fra. microcoude, İng. microbend) Lif üzerindeki gerilimlerden ötürü mikroskopik ölçekte oluşan ve yitimlere yolaçan süreksizlikler.
miniklavye (Alm. Kleintastatur, Fra. miniclavier, İng. keypad) Kimi bilgisayar işlevlerini yürütmek ya da bir telefonda numara çevirmek üzere kullanılan onikilik tuş takımı.
model (Alm. Modell, Fra. modèle, İng. model) Bir fiziksel sistem, organizma, örgüt ya da düşünün gösterimi; taslam.
moment değiştirici (Alm. Drehmomentvariator, Fra. variateur de couple, İng. torque variator) Dönen ve döndürülen millerin üzerindeki momentlerin oranını değiştiren bağlaşım.
momentler yöntemi (Alm. Momentenmethode, İng. method of moments) Gözlenmiş verilerin düşük dereceden momentlerini tanımlayarak yapılan bir eğri uydurma yöntemi.
monitör (Alm. Monitor, Fra. appareil de contrôle, moniteur, İng. monitor) Bir dizgenin çalışmasını gözetleyen donanım ya da yazılım; gözleyici.
monitör programı (Alm. , Fra. programme moniteur, İng. monitor program) Bir veri işleme sisteminin işlemlerini gözlemleyen, doğrulayan, denetleyen bilgisayar programı.
Monte Karlo yöntemi (Alm. Monte-Carlo-Methode, Fra. méthode de Monte Carlo, İng. Monte Carlo method) Yapay olarak üretilen rasgele sayıları kullanarak bir modelin irdelenmesi.
morötesi (Alm. , Fra. ultraviolet, İng. ultraviolet) Sıklıkları görünür sıklık bandının ötesinde yer alan elektromanyetik ışınlara ilişkin.
mozayik gösterim (Alm. Rastersichtdarstellung, Fra. visualisation en mosaique, İng. matrix display) Görüntünün taranmayıp paralel beslenen büyük sayıdaki noktasal görüntüden oluştuğu gösterim.
mutlak adres (Alm. , Fra. adresse absolue, İng. absolute address) Bir bilgisayar dilinde bir bellek konumunun ya da bir aygıtın yerini ara bir dayanağa başvurmadan belirten adres.
mutlak basınç (Alm. absoluter Druck, Fra. pression absolue, İng. absolute pressure) Atmosfer basıncı ile artı basıncın toplamına eşit olan gerçek basınç.
mutlak değer aygıtı (Alm. Absolutwertvorrichtung, Fra. dispositif de valeur absolu, İng. absolute-value device) Çıkış genliği girdininkine eşit, çıktının işareti girdiden bağımsız ve hep aynı yönde olan dönüştürücü.
mutlak gecikme (Alm. absolute Verzögerung, Fra. retard absolu, İng. absolute delay) Aynı ya da farklı duraklardan gönderilen iki eşzamanlı sinyalin arasındaki varış zaman farkı.
mutlak hata (Alm. absoluter Fehler, Fra. erreur absolue, İng. absolute error) Ölçülen niceliklerle aynı boyutta ifade edilen hata.
mutlak kararlı dizge (Alm. absolut stabiles System, Fra. système à stabilité absolue, İng. absolutely stable system) Bir parametrenin tüm değerleri için kararlı olan dizge.
mutlak kod (Alm. , Fra. langage machine, İng. absolute code) Bütün adreslerin mutlak adres olduğu program kodu.
mutlak komut (Alm. unmittelbarer Befehl, Fra. instruction à opérande immédiat, İng. immediate instruction ) Aracısız komut; işlenenin adresi yerine işlenenin kendisini taşıyan komut; dolaysız komut.
mutlak ölçü aleti (Alm. absolut eichbares Instrument, Fra. instrument absolu, İng. absolute instrument) Ayarı aletin üzerinde yapılan fiziksel ölçümlerle sağlanan alet.
mutlak ölçüm hatası (Alm. Meßabweichung, Fra. erreur absolue de mesure, İng. absolute error of measurement) Ölçüm sonucundan, ölçülen büyüklüğün uzlaşılmış gerçek değerinin çıkarılmasıyla elde edilen sonuç.
 
metin işleme (Alm. Textverarbeitung, Fra. traitment de la parole, İng. text processing) 1) Tuşlama ya da optik okuyucu ile bilgisayara metin girme; 2) Metin ve denetim damgalarının sıralı işlenmesi; 3) Yazışmalar için metnin son biçimde sunuluşunu sağlayan makinalar, sistemler, programlar.; yazıişlem
metrik öntakılar (Alm. , Fra. prefixes métriques, İng. metric prefixes) On sayının artı ya da eksi kuvvetleri olarak bir niceliğin üst ve alt katlarını göstermeyi amaçlayan ve kısaltmalarla ifade edilen takılar. Öntakılar, nano, micro, milli, centi, deci, deka, hecto, kilo, mega, giga olup, sırasıyla, 0.000.000.001, 0.000.001, 0.001, 0.01, 0.1, 10, 100, 1000, 1.000.000, 1.000.000.000 değerlerine sahiptir.
metroloji (Alm. Metrologie, Fra. métrologie, İng. metrology) Ölçüm ile ilgili bilgi alanı.
mevsimlik değişim (Alm. Saisonsscwankungen, Fra. variation saisonale, İng. seasonal variation) İstatistikte mevsimler gibi belirli zaman aralıklarının belirlediği değişim.
mıknatıslanma (Alm. Magnetisierung, Fra. aimantation, İng. magnetization) Bir maddenin mıknatıslık özelliği edinmesi.
mıknatıslığı gidermek (Alm. Entmagnetisieren, Fra. désaimanter, İng. to demagnetize) Mıknatıslığın giderilmesi eğrisi boyunca manyetik akı yoğunluğunun azaltılması.
mıknatıslık yitimi (Alm. Entmagnetisierung, Fra. démagnetisation, İng. demagnetization) Bir cismin mıknatıslığının azalması ya da bu özelliğinin yitirimi.
mikro (Alm. mikro, Fra. micro, İng. micro; e.g., microcard, microcircuit, microcomputer, microelectronic, microminiaturization) Örn. mikrokart, mikrodevre, mikrobilgisayar, mikroelektronik, mikrominyatürleşme .
mikrobilgisayar (Alm. , Fra. micro-ordinateur, İng. microcomputer) Bir mikroişlemci ile bellek öğelerinden oluşmuş birim.
mikrodalga iletişimi (Alm. , Fra. communications hyperfréquences, İng. microwave communications).
mikrodalga röle sistemi (Alm. , Fra. réseau hertzien à relais, . microwave relay system) Mikrodalga sıklıklarında iletimle ve birbirlerinin görüş hattındaki yineleyici, alıcı ve vericilerle iletişim ortamı oluşturan sistem.
mikrodalga tümdevresi (Alm. , Fra. circuit integré pour micro-ondes, İng. microwave integrated circuit).
mikroişlemci (Alm. Mikroprozessor, Fra. microprocesseur, İng. microprocessor; e.g., microprocessor application, microprocessor-based computer, microprocessor chip, microprocessor-controlled) Merkezi işlem birimi, saklayıcılar, giriş çıkış birimlerinden oluşan birim; örn. mikroişlemci uygulaması, mikroişlemciye dayalı bilgisayar, mikroişlemci yongası, mikroişlemci denetimli.
mikrokod (Alm. , Fra. microcode, İng. microcode) Bir makro komutu yerine getiren yazılım deyimleri kümesi.
mikrokopya (Alm. , Fra. microcopie, İng. microcopy) Mikroform, mikrofiş gibi teknik aygıtların yardımları olmadan insan gözünün göremeyeceği denli küçültülmüş bir belge ya da imge.
mikromimari (Alm. , Fra. microarchitecture, İng. microarchitecture) Mikroprogramlamalı bir bilgisayarda mikrokelime tanımı, veri akışı, zamanlama kısıtları, öncelik kısıtları gibi özellikler.
mikron (Alm. , Fra. micron, İng. micron) Metrenin milyonda biri.
mikroprogram (Alm. Mikroprogramm, Fra. microprogramme, İng. microprogram) Belirli bir bilgisayar işletimine özgü temel komutlardan oluşan ve özel bir yerde saklanan dizi. Bu dizinin yürütülmesi bilgisayarın bir komut saklayıcısına bir komutun girilmesiyle başlar.
mikroşerit (Alm. , Fra. ligne micrroruban, İng. microstrip)
mimari (Alm. Architektur, Fra. architecture, İng. architecture) Bir sinyal işleme ve/ya da iletişim dizgesinde öğelerin konuşlanımı ve birbirleriyle ilişkileri; bilgisayarda bilgi akışının ve bilgisayar öğeleri arasındaki ilişkiler ve düzenleşim.
miniakımölçer (Alm. Galvanometer, Fra. galvanomètre, İng. galvanometer) Çok küçük akımları ölçmeye yarayan alet; galvanometre.
minibilgisayar (Alm. Minirechner, Fra. mini-ordinateur, İng. minicomputer) Elektronik teknikbiliminde görülen hızlı gelişmenin ürünleriyle bilgisayar dizge yapısı bakımından donanım-yazılım işbirliğinde yeni yaklaşımların bir arada kullanıldığı, bu özellikleriyle, küçük ya da büyük geleneksel bilgisayarlardan, bilgi işlem gücüne göre donanımın ucuzlaması ve oylumun küçülmesi bakımından ayrılan bir bilgisayar türü.
minik kıvrım (Alm. , Fra. microcoude, İng. microbend) Lif üzerindeki gerilimlerden ötürü mikroskopik ölçekte oluşan ve yitimlere yolaçan süreksizlikler.
miniklavye (Alm. Kleintastatur, Fra. miniclavier, İng. keypad) Kimi bilgisayar işlevlerini yürütmek ya da bir telefonda numara çevirmek üzere kullanılan onikilik tuş takımı.
model (Alm. Modell, Fra. modèle, İng. model) Bir fiziksel sistem, organizma, örgüt ya da düşünün gösterimi; taslam.
moment değiştirici (Alm. Drehmomentvariator, Fra. variateur de couple, İng. torque variator) Dönen ve döndürülen millerin üzerindeki momentlerin oranını değiştiren bağlaşım.
momentler yöntemi (Alm. Momentenmethode, İng. method of moments) Gözlenmiş verilerin düşük dereceden momentlerini tanımlayarak yapılan bir eğri uydurma yöntemi.
monitör (Alm. Monitor, Fra. appareil de contrôle, moniteur, İng. monitor) Bir dizgenin çalışmasını gözetleyen donanım ya da yazılım; gözleyici.
monitör programı (Alm. , Fra. programme moniteur, İng. monitor program) Bir veri işleme sisteminin işlemlerini gözlemleyen, doğrulayan, denetleyen bilgisayar programı.
Monte Karlo yöntemi (Alm. Monte-Carlo-Methode, Fra. méthode de Monte Carlo, İng. Monte Carlo method) Yapay olarak üretilen rasgele sayıları kullanarak bir modelin irdelenmesi.
morötesi (Alm. , Fra. ultraviolet, İng. ultraviolet) Sıklıkları görünür sıklık bandının ötesinde yer alan elektromanyetik ışınlara ilişkin.
mozayik gösterim (Alm. Rastersichtdarstellung, Fra. visualisation en mosaique, İng. matrix display) Görüntünün taranmayıp paralel beslenen büyük sayıdaki noktasal görüntüden oluştuğu gösterim.
mutlak adres (Alm. , Fra. adresse absolue, İng. absolute address) Bir bilgisayar dilinde bir bellek konumunun ya da bir aygıtın yerini ara bir dayanağa başvurmadan belirten adres.
mutlak basınç (Alm. absoluter Druck, Fra. pression absolue, İng. absolute pressure) Atmosfer basıncı ile artı basıncın toplamına eşit olan gerçek basınç.
mutlak değer aygıtı (Alm. Absolutwertvorrichtung, Fra. dispositif de valeur absolu, İng. absolute-value device) Çıkış genliği girdininkine eşit, çıktının işareti girdiden bağımsız ve hep aynı yönde olan dönüştürücü.
mutlak gecikme (Alm. absolute Verzögerung, Fra. retard absolu, İng. absolute delay) Aynı ya da farklı duraklardan gönderilen iki eşzamanlı sinyalin arasındaki varış zaman farkı.
mutlak hata (Alm. absoluter Fehler, Fra. erreur absolue, İng. absolute error) Ölçülen niceliklerle aynı boyutta ifade edilen hata.
mutlak kararlı dizge (Alm. absolut stabiles System, Fra. système à stabilité absolue, İng. absolutely stable system) Bir parametrenin tüm değerleri için kararlı olan dizge.
mutlak kod (Alm. , Fra. langage machine, İng. absolute code) Bütün adreslerin mutlak adres olduğu program kodu.
mutlak komut (Alm. unmittelbarer Befehl, Fra. instruction à opérande immédiat, İng. immediate instruction ) Aracısız komut; işlenenin adresi yerine işlenenin kendisini taşıyan komut; dolaysız komut.
mutlak ölçü aleti (Alm. absolut eichbares Instrument, Fra. instrument absolu, İng. absolute instrument) Ayarı aletin üzerinde yapılan fiziksel ölçümlerle sağlanan alet.
mutlak ölçüm hatası (Alm. Meßabweichung, Fra. erreur absolue de mesure, İng. absolute error of measurement) Ölçüm sonucundan, ölçülen büyüklüğün uzlaşılmış gerçek değerinin çıkarılmasıyla elde edilen sonuç.
 
odak (Alm. Fokus, Fra. focale, İng. focus) Yakınsayan ışınlarının kesişme noktası (gerçek odak), ya da ıraksayan ışınların kaynaklanır göründüğü nokta (sanal odak).
odak uzaklığı (Alm. Brennweite, Fra. distance focale, İng. focal length) Bir merceğin ya da küresel aynanın asal odağı ile orta noktası arasındaki uzaklık.
odaklama (Alm. Einstellung, Fra. mise en point, İng. focussing) 1) Bir nesnede ya da ayna ile ışığı bir noktada toplama işlemi, 2) Bir katot ışınları tübünde bir elektriksel ya da mıknatıssal mercekle elektron demetinin bir noktada toplanması. 3) Görüntüyü odak noktasına düşürerek seçkileştirmek amacıyla alıcı merceğinde yapılan düzenleme.
odaklama elektrodu (Alm. Fokussierungselektrode, Fra. éléctrode de concentration, İng. focusing electrode) Potansiyeli, bir elektron demetini odaklayacak şekilde ayarlanmış bulunan elektrot.
odaklama mıknatısı (Alm. , Fra. aimant de concentration, İng. focusing magnet) Bir elektron ışınını odaklamaya yarayan ayarlanabilir mıknatıs.
odaklama sargısı (Alm. Abbildungsspule, Fra. bobine de focalisation, İng. focusing) Bir elektron demetini odaklamak için gerekli mıknatıssal alanı oluşturan sargı.
oğul bölüt (Alm. , Fra. segment enfant, İng. child segment) Sıradüzensel bir veritabanında kendisini doğuran (parent) bir bölütün bulunduğu ve onsuz varolamayan bölüt.
oğul düğüm (Alm. , Fra. noeud enfant, İng. child node) Bir ağaçta ata düğüme sahip herhangi bir düğüm.
ohm (Alm. , Fra. ohm, İng. ohm) Bir iletken üzerinde elektromotor kuvveti üremezken ve iki ucu arasında 1 voltluk potansiyel farkı varken üzerinden 1 amperlik akım geçtiğinde direnç değeri.
oktav (Alm. Oktave, Fra. octave, İng. octave) Üst değeri alt değerinin iki katı olan sıklık aralığı; ikikat.
okuma (Alm. Auslesen, Fra. lecture, İng. readout) Bir dizgenin işletmenine gerçek zamanda yapılan bir ölçümü ya da bir bellek gibi veri ortamından çıkış bilgisini sunma.
okuma-yazma (Alm. Lese-Schreib, Fra. lecture-écriture, İng. read-write; e.g., read-write cycle, read-write head, read-write register) Bir bilgi işlem dizgesinde verileri bellek ya da sunuş ortamlarını kullanarak saklama ve ortaya çıkarma; örn. okuma-yazma çevrimi, okuma-yazma kafası, okuma-yazma saklayıcısı.
okunaklılık (Alm. Lesbarkeit, Fra. facilité de lecture, İng. readability) Herhangi bir ortamdaki verilerin ya da çıktıların kolayca okunma niteliği.
okuyucu (Alm. Leser, Fra. lecteur, İng. reader; e.g., document reader) Belirli bir ortamdan, örneğin basılı kağıt ortamından, damgaları algılayıp bilgi işlem dizgesine sunan aygıt; örn. belge okuyucu.
olabilirlik (Alm. , Fra. vraisemblance, İng. likelihood; e.g., likelihood ratio, likelihood function) Örn. olabilirlik oranı, olabilirlik işlevi.
olabilirlik oran sınaması (Alm. Likelihood-Verhältnis-Test, Fra. essai de rapport vraisemblance, İng. likelihood ratio test) İki olabilirlik işlevinin oranına dayalı bir sınama.
olabilirlik oranı (Alm. , Fra. fonction de vraisemblance, İng. likelihood ratio) İkili hipotez (denence) sınama sorununda hipotezlere koşullanmış olasılık dağılımlarının oranı; parametre kestiriminde, gözlem değişkenlerinin kestirilmek istenen parametrelere koşullanmış olasılık dağılımı.
olabilirlik sınaması (Alm. , Fra. contrôle de vraisemblance, İng. reasonableness check) Bir bilgi işlem dizgesindeki verilerin belirli ölçütlere uygunluğunun sınanmasını sağlayan test.
olağan çalışma koşulları (Alm. normale Betriebsbedingungen, Fra. conditions de fonctionnement normal, İng. normal operating conditions) Çalışma etkileniminin belirtilmiş olduğu ve aygıtın çalıştırılmak üzere tasarlandığı çalışma koşulları erimi.
olağan denklemler (Alm. Normalgleichungen, İng. normal equations) En küçük kareler yöntemi ile kestirimde ortaya çıkan eşzamanlı denklemler.
olağan kullanım erimi (Alm. normaler Verwendungsbereich, Fra. domaine normal d'utilisation, İng. normal range of use) Yolaçtığı değişimlerin belirli sınırları aşmadığı ve ölçme aletini etkileyen bir büyüklüğün erimi.
olağan parametreler (Alm. , Fra. paramètre implicite, İng. default parameters) Bir program tarafından başka türlüsü belirtilmediği sürece bilgisayarın kabul ettiği parametre değerleri.
olağandışı sonlanma (Alm. , Fra. fin anormale, arrêt anormal, İng. abnormal ending, crash) Bilgisayardaki bir işlemin öngörülmeyen, planlanmayan biçimde sona ermesi.
olağandışı yansıma (Alm. abnormale Reflexion, Fra. réflexion anormale, İng. abnormal reflection) İyonosfer katmanının dönüşül (kritik) sıklığının üstündeki telsiz dalgalarının yansıması.
olanaklı bileşimler (Alm. , Fra. combinaisons vraisemblables, İng. possible combinations) Olasılık kuramında birden çok biçimde gerçekleşebilen bileşik bir olay için aynı birimlerin yinelenmemesi durumunda belirebilecek tüm olanaklı bileşimleri sayma kuralı; olanaklı katışımlar.
olasılık dağılım işlevi (Alm. Wahrscheinlichkeitsverteilungsfunktion, Fra. fonction de distribution de probabilité, İng. probability distribution function, cumulative density function) Gerçek bir rasgele değişkenin belirli bir değerden küçük ya da eşit olma olasılığını veren işlev.
olasılık yoğunluk işlevi (Alm. Wahrscheinlichkeitsdichtefunktion, Fra. fonction de densité de probabilité, İng. probability density function) Olasılık dağılım işlevinin (varolduğunda) türevi.
olasılıklı oyun (Alm. stochastisches Spiel, Fra. jeu stochastique, İng. stochastic game) Oyun kuramında durum evriminin ve/ya da en az bir oyuncunun gözlemlerinin rasgele bir değişken tarafından etkilendiği bir oyun.
olasılıksal bağımlılık (Alm. stochastische Abhängigkeit, Fra. dépendence stochastique, İng. stochastic dependence) Bağımsız olmayan olasılıksal değişkenler arasındaki ilişki.
olasılıksal model (Alm. stochastisches Model, Fra. modèle stochastique, İng. stochastic model) Olasılıksal öğeler içeren model.
olasılıkta yakınsama (Alm. Konvergenz in der Wahrscheinlichkeit, İng. convergence in probability) Bir X(n) rasgele değişkenler kümesi için e>0 çok küçük bir değer olmak üzere, lim P(|X(n)-X| ?e) biçiminde verilen yakınsaklık.
olay (Alm. Ereignis, Fra. événement, İng. event) 1) İstatistikte örneklem uzayının bir alt kümesi; 2) Kendine özgü karakteristik özellikleri olan yalınç bir durum, oluşum ya da süreç
olay güdümlü benzetim (Alm. , Fra. simulation déclenchée par événements, İng. event driven simulation) Benzetimin yürütümünde, her bir olayın oluşumunun bir önceki olayın meydana gelişine bağlı olduğu benzetim türü.
olay kaydedicisi (Alm. Ereignisregistirierer, Fra. enregistreur d'événements, İng. event recorder) Zamana göre bir niceliğin varlığını ya da yokluğunu ya da iki-durumlu bir aygıtın durumunu kaydeden kayıt aleti.
oldukça kesin yakınsaklık (Alm. Konvergenz fast sicher, Fra. convergence presque sûre, İng. convergence almost certainly) Bir olasılıksal değişkenler dizisinin 1 olasılıkla limit değerine yakınsaması n sonsuza giderken, P(X(n) = X|) = 1.
olgu (Alm. Fakt, Fra. fait, İng.fact) Gözlenebilir ya da görgül (ampirik) işlemlerle kavranabilir olan ve kendine özgü bir örüntüsü bulunan olay.
olgusal (Alm. , Fra. factuel, İng. factual) Olguya, olgusal durumlara ilişkin olan .
oligarşik şebeke (Alm. oligarchisches Schaltkreis, Fra. réseau oligarchique, İng. oligarchic network) Seçilmiş birkaç saatin karşılıklı eşzamanlandığı ve bu saatlerin diğer tüm saatleri denetledikleri eşzamanlamalı şebeke.
 
oluk kalınlığı (Alm. , Fra. épaisseur de conduit, İng. ducting thickness) Radyo dalgaların yayılımında karşılaşılan troposferik iletim oluğunun taban ve tavanının yükseklik farkı.
oluk yüksekliği (Alm. , Fra. hauteur de conduit, İng. ducting height) Radyo dalgalarının yayılımında karşılaşılan troposferik iletim oluğunun alt tabanının yerden yüksekliği.
oluklanım (Alm. Kanalbildung, Fra. effet de canal, İng. channeling) Kovuklu bir ortam içinde fazladan akış sağlanması.
olumsuz alındı (Alm. , Fra. accusé de réception négatif, İng. negative acknowledgement) Bilgisayar iletişiminde alış uçbirimi tarafından gönderilen ve gelen pakette bir hata olduğunu belirtip yeniden iletimi beklediğini ifade eden denetim damgası.
olumsuz alındı damgası (Alm. negative Rückmeldung, Fra. annonce en retour négative, İng. negative acknowledge character, NACK) Bir duraktan, bağlantı kurulan başka bir durağa, olumsuz yanıt olarak gönderilen bir gönderim güdüm damgası.
olumsuzlama (Alm. Negation, Fra. négation, inversion logique, İng. negation, NOT operation) 1) İşlenenin olumsuzunu veren tekli Boole işlemi. 2) Önermeler cebirinde, verilen bir önermenin doğruluk değerinin tersine çevrilmesi.
olurlu bölge (Alm. Durchführbarkeitsbereich, Fra. région admissible, İng. feasible region) Karar değişkenlerinin kısıtları aşmadan alabildiği değerler kümesi.
olurluk incelemesi (Alm. Vorstudie, Fra. étude préalable, İng. feasibility study) Herhangi bir soruna ilişkin çözümün gerçekleşme olasılığını gösterme amacı güden çalışma.
omurga ağ (Alm. , Fra. réseau de base, İng. backbone network) Bir bilişim dizgesinde erişim ağının dışında kalan ve geniş alan içinde ana trafiği taşıyan ağ.
onaltılı (Alm. , Fra. hexadécimal, İng. hexadecimal) On altı duruma sahip olan bir sayısal sistem. Onaltılı sistemde 0-9 arası rakamlar kullanıldığı gibi, 10, 11, 12, 13, 14, 15 için, sırasıyla, A, B, C, D, E, F simgeleri kullanılır.
onaltılı sayamak (Alm. hexadezimale Ziffer, Fra. chiffre hexadécimal, İng. hexadecimal digit) Onaltılı sayılar dizgesinde kullanıldıklarında 0, 1, …, 9, A, B, C, D, E, F damgalarından herhangi biri.
onaltılı sayı dizgesi (Alm. Hexadezimalzahlensystem, Fra. système hexadécimal, İng. hexadecimal number system) 0 ile 15 arasındaki sayılar için 0, 1, …, 9, A, B, C, D, E, F damgalarını ve 16 tabanını kullanan, enküçük tamsayı ağırlığı 1 olan bir değişmez tabanlı sayılama dizgesi.
onama (Alm. Akzeptanz, Annahme, Fra. acceptance, acceptation, İng. acceptance) Yetkili bir görevlinin, alıcı adına, sunulan hizmet, mal ya da aygıtları denetleyip sözleşme ilkelerine uyumluluğunu saptaması ve alımı onaylaması.
onama olasılığı (Alm. Annahmewahrscheinlichkeit, Fra. probabilité d'acceptation, İng. acceptance probability) Bir örnekleme tasarına göre incelenen nesne kümelerinin onanabilme olasılığı.
onama ölçütleri (Alm. Annahmekriterien, Akzeptanzkriterien, Fra. critères de conformité, critères d'acceptance, İng. acceptance criteria) Alınacak hizmet ya da malların isterlere uyma sınırları.
onama örneklemesi (Alm. Stichprobenentnahme für Annahmeprüfung, Fra. échantillonage pour acceptation, İng. acceptance sampling) Bir ürünün onanması ya da red edilmesi kararlarının alınması için yapılan örneklemeli inceleme.
onama sınırı (Alm. Annahmegrenze, Fra. limite d'acceptation ou de recette, İng. acceptance boundary) Ardışık çözümlemede, onama sayısı dikey eksen üzerinde, örneklem sayısı yatay eksen üzerinde alınarak elde edilen çizgi.
onanabilir risk düzeyi (Alm. , Fra. niveau de risque acceptable, İng. acceptable level of risk) Bir bilgiişlem öğesinin güvenlik tehditine kabul edilemeyecek düzeyde maruz kaldığı sınır.
onanır denetim girdileri kümesi (Alm. Menge der zulässigen Kontrolleingaben, Fra. ensemble d'entrées des commandes admissibles, İng. admissible control input set) Denetim kısıtlarını sağlayan denetim girdileri kümesi.
onanır nitelik düzeyi (Alm. annehmbare Qualitätsniveau, Fra. niveau de qualité acceptable, İng. acceptable quality level) Nitelik denetiminde, alıcının benimseyebileceği işe yarar birim sayısının toplam birim sayısına oranlayarak elde edilen değer; kabul edilebilir nitelik düzeyi.
onanır ortalama ömür (Alm. annehmbare mittlere Lebensdauer, Fra. durée de vie moyenne acceptable, İng. acceptable mean life) Kabul edilebilecek en küçük ortalama ömür.
onanırlık koşulları (Alm. , Fra. conditions d'admissibilité, İng. admissibility conditions) Bir denetim ya da eniyileme probleminde sistemde oluşması ya da sisteme beslenmesi olasıl işlevlerin sağlaması gereken koşullar.
onaran yineleyici (Alm. regenerativer Wiederholer, Fra. répéteur régénérateur, İng. regenerative repeater) Sayısal sinyallerin dalgabiçimlerini onararak yeniden üreten yineleyici.
onarıcı bakım (Alm. , Fra. maintenance corrective, İng. remedial maintenance, corrective maintenance) Koruyucu bakım, ya da sürekli bakım hizmetleri dışında, saptanan aksaklıkları gidermeye yönelik ivedi bakım, onarım.
onay belgesi (Alm. , Fra. accréditation, İng. accreditation) Bir bilgisayar sistemi, bilgi ağının örgütünün ya da kişinin gizlilik özelliği taşıyan verileri işleyebilme için alınan onay ve yetkilendirme.
onaysız değişiklik (Alm. , Fra. alloration, İng. tampering) Bir sistem ya da yazılım üzerinde yetki onayı alınmadan yapılan değişiklik ve bu değişikliğin yolaçtığı işlev değişikliği ve güvenliğinin azalması.
onda birlik (Alm. Dezile, Fra. décile, İng. decentile, decile) Toplam sıklığı on eşit parçaya bölen dokuz değerden her biri.
ondalık noktası (Alm. Dezimalkomma, Fra. virgule décimale, İng. decimal point) Onlu sayılama dizgesinde kök ayrımı.
onkat (Alm. Dekade, Fra. décade, İng. decade) Üst değeri alt değerinin on katı olan sıklık aralığı.
onlu (Alm. dezimal, Fra. décimal, İng. decimal) 1) On değişik olasıl durumu olan koşul, seçenek ya da özelliğe ilişkin; 2) Tabanı on olan sayı gösterim dizgesine değin.
onlu sayamak (Alm. Dezimalziffer, Fra. chiffre décimal, İng. decimal digit) Onlu sayı dizgesinde 0'dan 9'a kadarki sayılardan herbiri; onlu basamak.
onlu sayı dizgesi (Alm. Dezimalzahlensystem, Fra. système décimal, İng. decimal number system) 0, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8 ve 9 damgaları ile 10 tabanını kullanan ve en küçük tamsayı ağırlığı 1 olan bir değişmez tabanlı sayı dizgesi.
onlu tabanda veri (Alm. , Fra. donnée décimale, İng. decimal data) Onlu sayıların gösteriminde kullanılan veri.
onulmaz hata (Alm. , Fra. erreur persistante, İng. hard error) 1) Ağın ancak yeniden düzenleşiminden sonra ya da hatanın gideriminden sonra ağın normal çalışma düzenine dönebildiği hata. 2) Ancak bilgisayar programının dışında bir müdahale ile onarımı mümkün olan hata.
optik bağlaç (Alm. , Fra. connecteur optique, photocoupleur, İng. optical connector) Tekli ya da çoklu optik lifleri sonlandırmak ya da bağlamak üzere kullanılan bağlaçlar.
optik dalga kılavuzu (Alm. Lichtwellenleiter, Fra. guide d'ondes optiques, İng. optical wave guide) Lazer ve ışıkyayan diyotlar tarafından üretilen iletişim sinyallerini iletebilen katı cam lif.
optik damga okuyucu (Alm. , Fra. lecteur optique de caractères, İng. optical character reader) Basılı yazıyı, veri kaynağını oluşturan sayfa üzerinden okuyan bilgisayar giriş birimi.
optik imge (Alm. , Fra. image optique, İng. optical image).
optik kablo (Alm. , Fra. câble optique, İng. lightguide cable) Optik, mekanik ve çevresel isterleri karşılayacak şekilde tasarımlanmış kılıflı optik lif ya da lif demeti.
optik kodlayıcı (Alm. , Fra. codeur optique, İng. optical shaft encoder).
optik lif (Alm. , Fra. fibre optique, İng. optical fiber) İletişim ortamı olarak kullanılan ve ışık sıklığındaki ışınlar için dalgakılavuzu gibi davranan cam lif.
optik lif dalga kılavuzu (Alm. , Fra. guide d'ondes à fibre optique, İng. fiber optic waveguide) İçsel yansımalar aracılığı ile ışık demetlerinin uzun mesafelere gönderilebildiği ince cam ya da başka saydam gereçten yapılmış filamanlar.
 
optik tarayıcı (Alm. , Fra. lecteur optique, İng. optical scanner) Işık örüntülerini tarayan ve bunların işlevi olan analog ya da sayısal işaret üreten aygıt.
optik teker (Alm. , Fra. disque optique, İng. optical disk) Verileri okumak üzere bir lazer ışını kullanan yüksek sığalı bilgi saklama ortamı.
optik yalıtıcı (Alm. , Fra. isolateur optique, İng. optical isolator) Bir life seri olarak bağlanmış ve geri yansımaları azaltmayı amaçlayan aygıt.
oranölçer (Alm. Quotientmesser, Fra. logomètre, İng. ratio-meter) Aynı türden iki niceliğin değerlerinin oranını ölçen alet.
oransal aralama (Alm. , Fra. espacement proportionel, İng. proportional spacing) Metin düzenlemede yazıdaki her bir damgaya eşit bir yer verileceğine, damgaların özelliklerine orantılı aralık konması tekniği.
oransal basım (Alm. , Fra. impression proportionelle, İng. proportional printing) Damgaların eninin, damgadan damgaya değiştiği basım yöntemi.
oransal eylem (Alm. proportionales Verhalten, Fra. action proportionelle, İng. proportional action) Çıktı değişimlerinin girdi değişimlerine orantılı olduğu sürekli davranış türü.
oransal eylem katsayısı (Alm. Proportionalbeiwert, Fra. coefficient d'action proportionelle, İng. proportional action coefficient) Dinamik bir sistemin oransal davranışlı bir öğede, çıkış değişkeninin değişiminin giriş değişkeninin değişimine oranı.
orantı (Alm. Proportion, Fra. proportion, İng. proportion) İki oranın eşit olma bildirimi.
ornatımla kriptolama (Alm. , Fra. cryptage par substitution, İng. substitution cipher) Açık metnin herbir harfinin belirli bir kurala göre başka bir harfle değiştirildiği kriptolama yöntemi.
ornatmalı ölçme (Alm. Substitutionsmessung, Fra. mesurage par substitution, İng. substitution measurement) Ölçülecek niceliğin ölçme aleti üzerinde aynı etkiyi yapacak şekilde seçilmiş olan aynı türden bir niceliğin bilinen bir değeri ile ornatılarak yapılan ölçme.
orta çapta tümleşim (Alm. , Fra. intégration à moyenne échelle, İng. medium scale integration) 100 - 2,000 birleşenden oluşan bir devrenin bir tek yarıiletken yonga üzerinde tümleştiği, 1965-70 yıllarında uygulanan teknoloji aşaması.
ortaç (Alm. , Fra. participle, İng. participle) Bilişimsel dilbilimde, eylemden çekim yoluyla türetilen sıfat ya da ad gibi kullanılan sözcük türü, örn., bitmişlik, anlaşılırlık.
ortak alan (Alm. , Fra. zone commune, İng. common field) Bilgisayar işletiminde bağımsız program ve altyordamlarca erişilebilen alan.
ortak bellek (Alm. , Fra. mémoire commune, İng. common storage) Belleğin iki ya da daha çok sayıda modül tarafından erişilen kısmı.
ortak değişinti (Alm. Kovarianz, Fra. covariance, İng. covariance) İki olasılıksal değişkenin beklenen değerlerine göre birinci çarpım momenti (beklemi).
ortak değişinti matrisi (Alm. Kovarianzmatrix, Fra. matrice de covariance, İng. covariance matrix) X1,... Xn olasılıksal değişkenleri için Xi i=1 ....n, ve Xj, j=1...n arasındaki ortak değişintilerin oluşturduğu kare matris.
ortalama (Alm. Durchschnitt, Fra. moyenne, İng. average) Değerler kümesinin özelliklerini belirtebilecek ağırlık noktasına verilen genel ad; örneğin yalın ortalama, ortanca, doruk değeri vb.
ortalama aktarım hızı (Alm. , Fra. vitesse de transfert moyenne, İng. average transfer rate) Bloklar, sözcükler ya da tutanaklar arasındaki boşlukları da hesaba katacak denli uzun bir zaman süresinde hesaplanan veri iletimi.
ortalama değer (Alm. Mittelwert, Fra. valeur moyenne, İng. mean value) Belirli bir zaman aralığında bir büyüklüğün anlık değerlerinin aritmetik ortalaması.
ortalama devresi (Alm. , Fra. circuit d'établissement de moyenne, İng. averaging circuit) Çıkışında giriş işaretinin ortalamasını veren devre.
ortalama güç (Alm. , Fra. puissance moyenne, İng. mean power) Bir verici antenin iletim hattına ya da belirli bir yapay yüküne beslenen gücün yeterince uzun bir sürede (örneğin 1/10 saniye) alınmış ortalaması.
ortalama konum eylemi (Alm. Pendelregelung, Fra. réglage à pendule, İng. average-position action) Denetlenen değişkenin değeri ile saptanmış iki konum arasında oynatılan son denetim öğesinin zamana göre ortalama konumu arasında önceden belirtilmiş bir ilintinin bulunduğu davranış türü.
ortalama ömür (Alm. mittlere Lebensdauer, Fra. durée de vie moyenne, İng. mean life) Bileşenler, aygıtlar, dizgeler gibi özdeş bir nesneler öbeğindeki öğelerin bozulmadan çalışma sürelerinin aritmetik ortalaması.
ortalama serbest süre (Alm. mittlere freie Zeit, Fra. libre temps moyen, İng. mean free time) Atom, (öğecik), molekül gibi mini parçacıkların serbestçe devindikleri bir ortam içinde, iki çarpışma arasında geçen ortalama süre.
ortalama serbest yol (Alm. mittlere freie Weglänge, Fra. libre parcours moyen, İng. mean free path) Bir yüklü parçacığın, bir gazın atomları veya molekülleri ile ardarda iki defa çarpışması arasında katettiği ortalama uzaklık.
ortam (Alm. , Fra. support d'information, İng. media) 1) İletim sistemlerinde sinyalin yayıldığı dalga kılavuzu, optik lif, radyo kanalı gibi yapı ya da yol; 2) Mıknatıslı kart, disk gibi verilerin taşındığı aygıtlar, öğeler.
ortam basıncı (Alm. Außendruck, Umgebungsdruck, Fra. pression ambiante, İng. ambient pressure) Aygıtın içinde bulunduğu ortamın basıncı.
ortam dönüşümü (Alm. , Fra. conversion de support, İng. media conversion) Elektriksel işaretlerin, ses, yazı, ekran görüntüsü gibi insanların kullanacağı biçime dönüştürülmesi.
ortam sıcaklığı (Alm. Außentemperatur, Umgebungstemperatur, Fra. température ambiante, İng. ambient temperature) Aygıtın içinde bulunduğu ortamın sıcaklığı.
ortanca süzgeci (Alm. Zentralwertfilter, Fra. filtre médiane, İng. median filter) Çıktısı, vektörel girişindeki değerlerin ortancasını veren doğrusal-olmayan süzgeç.
ortası boş iletken (Alm. Hohlleiter, Fra. âme creuse, İng. hollow conductor) Merkezde bir kanal oluşturacak biçimde imal edilmiş iletken.
otomasyon (Alm. Automation, Fra. automatisation, İng. automation) Bir süreç, makina ya da işlem dizisini otomatikleştiren yöntem, sanat ya da kuram; özdevin.
otomatik (Alm. selbsttätig, automatisch, Fra. automatique, İng. automatic) Belirli bir amaca ve işleve yönelik olarak ve insanın karışmasını gerektirmeden işleyen; özişler.
otomatik ayar (Alm. , Fra. dispositif d'accord automatique, İng. automatic tuning control) Alıcı devresinin, yaklaşık konumlanışından sonra, otomatik olarak sıklık ayarını yapabilmesi.
otomatik bakım (Alm. , Fra. maintenance automatique, İng. automatic maintenance) İnsan araya girmeden yürütülen bakım; özişler bakım.
otomatik bilgi işlem (Alm. automatische Datenverarbeitung, Fra. traitement automatique de données, İng. automatic data processing) Önemli bir kesimi otomatik araçlarla yürütülen bilgi işlem.
 
otomatik denetim (Alm. selbsttätige Regelung und Steuerung, Fra. commande automatique, İng. automatic control) Son denetim öğesine doğrudan ya da dolaylı biçimde insan eliyle karışılmayan denetim türü.
otomatik devre testi (Alm. , Fra. vérification automatique des circuits, İng. automatic trunk test) Telefon sistemlerinde devre gruplarının otomatik olarak sınanması.
otomatik hedef izleme (Alm. , Fra. pointage automatique, İng. angle tracking, automatic aiming) Radarda ışının görece hareket etmekte olan bir hedef üzerinde, yansıyan dalgaları kullanarak, tutturulması.
otomatik izleme (Alm. automatische Spurführung, Fra. poursuite automatique, İng. automatic tracking) Bir servomekanizmanın bir sinyalin belirli özelliklerini otomatik biçimde izlemesi.
otomatik kazanç denetimi (Alm. Verstärkungssteuerung, Fra. commande automatique de gain, İng. automatic gain control) Kazancı girdinin ya da başka parametrelerin bir işlevi olarak otomatik biçimde ayarlayan düzen.
otomatik kurgu (Alm. automatische Montage, Fra. assemblage automatique, İng. automatic assembly) Bileşenlerin otomatik biçimde derlenip bir alet ya da dizge kurgusunun yapılması.
otomatik makina (Alm. automatisierte Maschine, Fra. machine automatisée, İng. automated machine) Otomatik bir düzenekle çalışan makina.
otomatik numara çevirici (Alm. , Fra. composeur automatique de numéros, İng. automatic dialler) Bir telefon sisteminde numaranın otomatik olarak çevrilmesini sağlayan devre.
otomatik öğrenme (Alm. maschinelles lernen, Fra. apprentissage automatique, İng. machine learning) Bir aygıtın geçmiş davranışına dayanarak başarımını iyileştirme becerisi.
otomatik pilot (Alm. automatischer Pilot, Selbststeuergerät, Fra. pilote automatique, İng. automatic pilot) Uçaklarda, belirli bir yolu otomatik biçimde izleme görevini yapan aygıt takımı.
otomatik sayfalama (Alm. , Fra. pagination authomatique, İng. automatic pagination) Önceden tanımlı marj kalınlığı, satır sayısı gibi parametrelerine uymak üzere yazının düzenlenmesi ve formatlanması.
otomatik sıklık denetimi (Alm. automatische Frequenzsteuerung, Fra. commande automatique de fréquence, İng. automatic frequency control) Bir salıngacın sıklığını ya da bir devrenin uyumlanmasını özişler (otomatik) biçimde ayarlayan ve bir dayanak sıklığının oynama payı içerisinde kalmasını sağlayan denetim.
otomatik sınama (Alm. , Fra. contrôle automatique, İng. automatic check) İletilen, işlenen, depolanan bilginin doğruluğunu sınamak üzere bir aygıtta yerleşik olan denetim.
otomatik sinyalleşme (Alm. , Fra. signalisation automatique, İng. automatic signalling) Çağrı ve denetim sinyallerinin bir devrenin kurulması ve sökülmesi esnasında otomatik olarak iletilmesi.
otomatik virüs arındırma (Alm. , Fra. supprimer automatiquement un virus, İng. automatically remove a virus) Bir dezenfektan program aracılığı ile bir virüsü otomatik olarak ortadan kaldırmak.
otomatik yedekleme (Alm. , Fra. secours automatique, İng. hot standby) Çalışan sistemde bir arıza sezimlenir sezimlenmez hemen devreye giren yedekleme sistemi.
otomatik yolverici (Alm. automatischer Starter, Fra. démarreur automatique, İng. automatic starter) Otomatik biçimde çalışan yolverici.
otomatik yön bulucu (Alm. , Fra. radiogoniomètre automatique, İng. automatic direction finder) Bir radar sisteminde görüş açısının ya da kerteriz açısının ya da her ikisinin birden otomatik olarak belirlendiği radyo ölçüm sistemi.
otomatik zil durdurma (Alm. , Fra. arrêt automatique d'appel, İng. automatic ring trip) Telefondaki zil çaldırmanın, çağrılan abonenin ahizesini kaldırması ile otomatik olarak durdurulması.
otomatikleştirmek (Alm. automatisieren, Fra. automatiser, İng. automize) Bir kuruluşu, insan müdahalesini azaltmak amacıyla otomatik donatımla donatarak değiştirmek; özişlerleştirmek.
otosınama (Alm. , Fra. test automatique, İng. self-test) Modemlerde, çıkışın girişe bağlantılanarak test iletilerinin kapalı bir döngü üzerinde karşılaştırılmasına elveren sınama düzeni.
oturum (Alm. Sitzung, Fra. session, İng. session) Bilgi aktarımı ve sunuşu için iki uygulama ve sunuş süreci arasındaki mantıksal bağın kurulu olduğu süre.
oturum açmak (Alm. Log-in, Fra. procédure de connexion, İng. log-in) Kullanıcının kimlik denetimi ve doğrulaması aşamalarını da içerebilen bilgisayarla iletişim kurma süreci.
oturum kapamak (Alm. Log-out, Fra. procedure de détachement, İng. log-out) Bilgisayarla iletişim oturumunu sonlandırmak.
oturum katmanı (Alm. Sitzungsschicht, Fra. couche de session, İng. session layer) Açık Sistemler Arabağlaşımı modelinde taşıma katmanının üstünde yer alıp iki açık sistem arasındaki veri iletişimi oturumunu kurmak, yürütmek ve sona erdirmekle yükümlü protokol katmanı.
OVE (Olumsuz Ve) geçidi (Alm. Nicht-Und Schaltung, Fra. porte non-et, İng. NAND gate) Girişlerindeki mantık değişkenlerin tümünün değeri 'doğru' olduğunda çıktısının 'yanlış', diğer durumlarda çıktının hep 'doğru' olduğu geçit.
OYA (olumsuz ya) geçidi (Alm. Wedernoch-Schaltung, Fra. porte non-ou, İng. NOR gate) Girişlerindeki bütün mantık değişkenlerinin 'yanlış' olduğunda çıktının 'doğru', öteki girdi katışımları için çıktının 'yanlış' olduğu mantık öğesi.
oylum (Alm. Rauminhalt, Fra. volume, İng. volume) Bir nesnenin uzayda tuttuğu üç boyutlu yer; hacim.
oylum tümlevi (Alm. Volumenintegral, Fra. intégrale de volume, İng. volume integral) Bir oylum üzerinde hesaplanan tümlev. Bu tümlevin ayrımsal öğesi oylum öğesi ile sayıl ya da vektörel bir büyüklüğün çarpımı ile elde edilir.
oyun (Alm. Spiel, Fra. jeu, İng. game) n kişilik bir oyun, a) n tane oyuncu, b) k tane kat, c) her oyuncunun seçenek kümesi, d) oyun durumlarının tanımlandığı bir durum uzayı, e) her oyuncu için bir gözlem yordamı, f) her oyuncu için bilgi kümeleri, g) her oyuncu için bir gengüdüm ve h) her oyuncu için bir ceza işlevi içerir.
 
öbek (Alm. -Batterie, -Bank, Fra. batterie de, groupe de, İng. bank of) Aynı türden olup birlikte eylemek üzere bağlantılanmış bulunan aygıtlar topluluğu; örneğin süzgeç öbeği.
öbek (Alm. Block, Fra. bloc, İng. block) 1) Teknik ya da mantıksal nedenlerle bir birim gibi düşünülen ve işlem gören bir tutanak dizgisi, sözcük dizgisi ya da damga dizgisi. Bir birim olarak işlem gören sözcükler, damgalar ya da sayamaklar kümesi. 2) Dizge öğelerinin gösterimi için kullanılan ve içine öğenin aktarım işlevi yazılan kutu biçiminde bir simge.
öbek aktarımı (Alm. Blockübertragung, Fra. transfert de bloc, İng. block transfer) Bir ya da birden çok veri öbeğinin bir tek eylemle yürütülen aktarım süreci.
öbek çizeneği (Alm. Blockdiagramm, Fra. schéma-bloc, İng. block diagram) Bir dizge ya da dizgenin bir parçasının işlevsel öbekler olarak adlandırılan simge, resim ya da kutuları kullanarak elde edilen ve işlevsel ilişkileri sergileyen çizeneği.
öbek içi değişinti (Alm. Varianz interhalb der Gruppen, Fra. variance intrabloc, İng. within-group variance) Değişinti çözümlemesinde, gözlemlerin öbek ortalamaları çevresindeki kareleri toplamının uygun bağımsızlık sayısına bölünmesiyle elde edilen değişinti.
öbek kopyalama, silme, taşıma… (Alm. , Fra. copier, effacer, déplacer par blocs, İng. block copy, delete, move …)
öbek köşegen matris (Alm. blockdiagonale Matrix, Fra. matrice diagonale en blocs, İng. block diagonal matrix) Köşegen öğeleri matrislerden oluşup geri kalan öğeleri sıfır olan matris; öbek köşegen dizey.
öbek nicemlemesi (Alm. Blockquantisierung, Fra. quantification en bloc, İng. block quantization) Rasgele değişkenlerin bir öbek halinde ele alınıp bir çıkış vektörüne nicemlenmesi.
öbek uzunluğu (Alm. Blocklänge, Fra. longeur de bloc, İng. block length) Bir öbekteki tutanak, sözcük ya da damga sayısı.
öbek-öbek işleme (Alm. Blockverarbeitung, Fra. traitement en bloc, İng. block-by-block processing) Bir imgenin öbeklere ayrıştırılarak ve her öbeğin diğerlerinden bağımsız biçimde işlenmesi.
öbekleme (Alm. Gruppierung, Fra. groupement, İng. grouping) Cebirsel deyimlerde, gerekirse ayraç kullanarak, terimleri düzenleme ve çarpanları elde etme.
öbekleme boyu (Alm. Blockungsfaktor, Fra. facteur de blockage, İng. blocking factor) Bir öbek ya da fiziksel tutanağı oluşturan mantıksal tutanak sayısı.
öbekler arası boşluk (Alm. Blockzwischenraum, Fra. intervalle interbloc, İng. interblock gap) Manyetik teypte iki fiziksel tutanak arasında yer alan belirli uzunlukta boşluk.
öbekler arası değişinti (Alm. Varianz zwischen den Gruppen, Fra. variance interbloc, İng. between-group variance) Değişinti çözümlemesinde öbek ortalamalarının genel ortalama çevresindeki kareleri toplamının uygun bağımsızlık sayısına bölünmesiyle elde edilen değişinti.
ödeme tonu (Alm. , Fra. tonalité de paiement, İng. pay tone) Ödemeli (ankesörlü) bir telefonda ödeme yapılması gerektiğini belirten ton.
ödemeli çağrı (Alm. , Fra. appel à taxation en demande, İng. collect call) Çağrı ücretinin aranan abone tarafından ödendiği çağrı.
ödünç sayamağı (Alm. negativer arithmetischer Übertrag, Fra. retenue négatif, İng. borrow digit) İki sayamağın aritmetik farkının eksi olması sonucu işlemin başka bir yerinden taşınan sayamak.
ödünleşim (Alm. Kompromiss, Fra. compromis, İng. trade-off) 1) Aynı zamanda sağlanması mümkün olmayan faktörlerin dengelenmesi, 2) Bir şeyi kazanmak için başka bir şeyden ödün vermek.
öğe (Alm. Datenwort, Fra. article, İng. item) Bir veri kümesinin bireyi; örneğin bir kütük bölüt öğelerinden, bölütler sözcük öğelerinden vs oluşabilir.
öğe boyu (Alm. , Fra. granularité, İng. granularity) Bilgi işlemede ele alınan veri nesnelerinin boyu; örneğin dosya, tutanak, alan, sözcük, bayt gibi.
öğe davranışı (Alm. wirkungsmässiges Verhalten eines Gliedes, Fra. mode d'action d'un élément, İng. type of action of an element) Denetim dizgesindeki bir öğede giriş değişkeninin çıkış değişkenini etkileme biçimi.
öğecik (Alm. Atom, Fra. atome, İng. atom) Bir öğenin kimyasal bağlanımlara giren en temel parçacığı.
öğelik imi (Alm. Adhäsionszeichen, Fra. signe d'appartenance, İng. membership sign) Bir öğenin bir kümeye ait olduğunu belirlemeye yarayan im.
öğrenme (Alm. Lernen, Fra. apprentissage, İng. learning; e.g., learning algorithm, learning structure) Süzgeç, sınıflandırıcı gibi uyarlanır bir dizgede eldeki verilerle çalışırken yapılan hatalar, verilen yanlış kararlardan yararlanarak bir algoritmanın iyileştirilmesi; örn. öğrenme algoritması, öğrenmeli yapı.
ölçek boyu (Alm. Skalenlänge, Fra. longueur d'echelle, İng. scale length) Belirlenen bir ölçek için, ilk ve son ölçek işaretleri arasında kalan ve en kısa ölçek işaretlerinin tamamının merkezlerinden geçen hattın uzunluğu.
ölçek böley değeri (Alm. Teilungswert, Fra. valeur d'une division echelon, İng. scale interval) Ardıl iki ölçek işaretine karşılık gelen ölçek değerleri arasındaki fark.
ölçek böleyi (Alm. Skalenteilung, Fra. division d'une échelle, İng. scale division) İki ardışık ölçekleme imi arasındaki uzaklık.
ölçek erimi (Alm. Skalenbereich, Fra. étendue d'échelle, İng. scale range) Belirli bir ölçek için, iki uç ölçek işareti arasında kalan ölçek değerlerinin bulunduğu erim.
ölçek imi (Alm. Teilstrichm, Fra. repère, İng. scale mark) Gösterge elemanı üzerinde bulunan ve ölçülen büyüklüğün bir veya birden fazla tanımlı değerlerine karşılık gelen çizgi veya daha başka bir işaret.
ölçek imleme (Alm. Markierung, Fra. graduation, İng. marking) Belirli bir kurala göre ölçek üzerine im koyma; ölçek işaretleme.
ölçek numaralandırması (Alm. Skalenbezifferung, Fra. chiffraison d'une échelle, İng. scale numbering) Ya ölçek işaretleri ile belirlenen ve ölçülen büyüklüğün değerlerine karşılık gelen, ya da sadece ölçek işaretlerinin sayısal dizilimini gösteren bir ölçek üzerinde işaretlenmiş rakamlar grubu.
ölçek uzunluğu (Alm. Skalenlänge, Fra. longuer d'une échelle, İng. scale length) İlk ve son ölçek iminden geçen çizginin uzunluğu. 2) İlgili rakamlarıyla beraber gösterge elemanının bir parçasını oluşturan ölçek çizgilerinin sıralı kümesi.
ölçekdeş (Alm. Kommensurabel, Fra. commensurable, İng. commensurable) Ortak bir ölçekle ölçülebilen.
ölçekleme (Alm. Maßstabänderung, Fra. réduction, İng. scaling) Ölçülen değerleri belirli bir erimin içine sığdırmak üzere bir niceliğin gösterimini ve birimini değiştirmek.
ölçekleme katsayısı (Alm. Präzisionsfaktor, Fra. facteur d'échelle, İng. scaling factor) Bir sorunun çözümünde elde edilecek sonucun, makinaca deyimlenebilecek sınırlar içinde elde edilmesi için çarpıldığı katsayı.
ölçen tırnak aralığı (Alm. Meßfunkenstrecke, Fra. éclateur de mesure, İng. measuring spark gap) Genellikle iki yuvar arasında yeralan ve elektrotlar arasındaki atlama uzaklığının bir işlevi olarak doruk gerilimi ölçmeye yarayan tırnak aralığı.
ölçev (Alm. Metrik, Fra. métrique, İng. metric) X kümesi üzerinde d(x,y)=0 ==> x=y ve d(x,y) = d(y,x) koşullarını sağlayan d XxX --> R+ uzaklık ölçüsü.
ölçevli uzay (Alm. metrischer Raum, Fra. éspace métrique, İng. metric space) Üzerinde bir ölçev tanımlanan uzay.
ölçke (Alm. , Fra. modulo, İng. modulo) Sonucu, belirli bir sayıyla bölümün kalanı olan matematiksel işlem.
ölçkeli sayaç (Alm. , Fra. compteur modulo, İng. modulo counter) Ölçke diye adlandırılan sayıya vardığında sıfıra dönen sayaç.
ölçme aygıtının başlangıç hatası (Alm. Referenzwertabweichung, Fra. erreur au point de contrôle d'un instrument de mesure, İng. datum error of a measuring instrument) Ölçme aygıtının aygıtı kontrol etmek için seçilmiş belirli bir ölçek değerindeki veya ölçülen büyüklüğün belirli bir değerinde verdiği hata.
ölçme aygıtının doğruluğu (Alm. Genauigkeit eines Meßgerätes, Fra. exactitude d'un instrument de mesure, İng. accuracy of a measuring instrument) Ölçme aygıtının ölçülen büyüklüğün gerçek değerine yakın gösterge değerleri verme yeteneği.
ölçme aygıtının gösterge değeri (Alm. Meßwert, Fra. indication d'un instrument de mesure, İng. indication of a measuring instrument) Ölçme aygıtından elde edilen, ölçülen büyüklüğe ait değer.
ölçme aygıtının gösterge değerinin hatası (Alm. Meßabweichung eines Meßwertes eines Meßgerätes, Fra. erreur d'indication of a measuring instrument, İng. error of indication of a measuring instrument) Ölçme aygıtının gösterge değerinden, ölçülen büyüklüğün uzlaşılmış gerçek değerinin çıkarılmasıyla elde edilen değer.
ölçme aygıtının hata sınırları (Alm. Grenzwerte für Meßabweichungen, Fra. erreurs maximales tolerées d'un instrument de mesure, İng. limits of error of a measuring instrument) Belirli bir ölçme aygıtı için şartnameler, yönergeler veya benzerleriyle müsaade edilen uç hata değerleri.
ölçme aygıtının izleme hatası (Alm. Nachlaufabweichung, Fra. erreur de poursuite d'un instrument de mesure, İng. tracking error of a measuring instrument) Ölçme aygıtının değişen uyarıma geç tepki vermesinden kaynaklanan hata.
 
ölçme aygıtının konvansiyonel indirgeme hatası (Alm. bezogene Meßabweichung, Fra. erreur reduite conventionnelle d'un instrument de mesure, İng. fiducial error of a measuring instrument) Ölçme aygıtı hatasının aygıt için belirtilen bir değere oranı.
ölçme aygıtının mastarlanması (Alm. Skalieren eines Meßgerätes, Fra. calibrage d'un appareil de mesure, İng. gauging of a measuring instrument) Ölçülen büyüklüğün karşılık gelen değerleriyle bağlantılı olarak, ölçme aygıtının ölçek işareti (sadece kesin temel işaretlerin oldugu durumlarda) veya mastar işaretlerinin konumlarının sabitlenmesi işlemi.
ölçme aygıtının sıfır hatası (Alm. Nullpunktabweichung, Fra. erreur à zéro d'un instrument de mesure, İng. zero error of a measuring instrument) Ölçülen büyüklüğün sıfır değerine karşılık gelen başlangıç hatası.
ölçme aygıtının sıfırı (Alm. Nullpunkt eines Meßgerätes, Fra. zéro d'un appareil de mesure, İng. zero of a measuring instrument) Aygıtı çalıştırmak için gerekli herhangi bir destek güç kaynağı aktif durumdayken, ölçülen büyüklüğün sıfır değerinde kullanıldığı zaman elde edilen ölçme aygıtının doğrudan gösterge değeri.
ölçme aygıtının yanlılık hatası (Alm. Systematische Mebabweichung, Fra. erreur de justesse d'un instrument de mesure, İng. bias error of a measuring instrument) Ölçme aygıtı hatasının sistematik bileşeni.
ölçme aygıtının yanlılık hatasızlığı (Alm. Richtigkeit eines Meßgerätes, Fra. justesse d'un instrument de mesure, İng. freedom from bias error of a measuring instrument) Ölçme aygıtının yanlılık hatası içermeyen gösterge değerleri verme yeteneği.
ölçme aygıtının yapısal hatası (Alm. Eigenabweichung, Fra. erreur intrinseque d'un instrument de mesure, İng. intrinsic error of a measuring instrument) Referans koşullarda kullanılan ölçme aygıtının verdiği hata.
ölçme aygıtının yinelenebilir güvenirliği (Alm. Wiederholbarkeit eines Meßgerätes, Fra. fidelité d'un instrument de mesure, İng. repeatability of a measuring instrument fidelity) Ölçme aygıtının belirli kullanma koşulları altında, aynı uyarımın tekrarlı uygulamaları için oldukça yakın tepkiler verme yeteneği.
ölçme borusu (Alm. Meßrohr, Fra. tube de mesure, İng. gauge tube) Düzey ölçümünde kullanılan ve borudaki sıvının kaptaki sıvının düzeyini izlediği basıölçer.
ölçme çubuğu (Alm. Meßstab, Fra. tige de mesure, İng. gauge stick) Düzey ölçümü için kullanılan ölçekli çubuk.
ölçme dizgesi (Alm. Meßsystem, Fra. système de mesurage, İng. measuring system) Belirli bir amaca yönelik ölçümleri yapmak üzere bir araya getirilmiş bağımsız ölçme öğeleri topluluğu.
ölçme dönüştürücüsü (Alm. Meßumforme, Fra. transducteur de mesurage, İng. measuring transducer) 1) Belirli bir kurala göre belirli bir doğrulukta ölçülen niceliği elektriksel niceliğe dönüştüren aygıt. 2) Girdi büyüklüğü ile belirli bir ilişkiye sahip çıktı büyüklüğünü veren ölçme elemanı.
ölçme erimi (Alm. Meßbereich, Fra. intervalle de mesure, İng. measuring range) Ölçümlerin belirtilen bir doğrulukta yapılabildiği değer aralığı.
ölçme hatası (Alm. Meßfehler, Fra. erreur de mesure, İng. measuring error) Ölçülen imin görünen değeri ile gerçek değeri arasındaki fark.
ölçme köprüsü (Alm. Meßbrücke, Fra. pont de mesure, İng. measuring bridge) Her biri devre öğeleri içeren en az dört koldan oluşan ve bir kare biçiminde bağlanıp bir köşegenine kaynağın öteki köşegenine ölçme aletinin ya da sıfır sezicisinin bağlantılandığı ölçme düzeni.
ölçme öğesi (Alm. Meßelement, Fra. élément de mesure, İng. measuring element) Ölçme aletinin ölçülecek niceliği mekanik bir devinime dönüştüren kısmı.
ölçme rölesi (Alm. Meßrelais, Fra. relais de mesure, İng. measuring relay) Karakteristik büyüklüğü belirli duyarlıkta çalışma değerine eriştiği zaman çalışması amaçlanan röle.
ölçme zinciri (Alm. Meßkette, Fra. chaîne de mesure, İng. measuring chain) Girdi ile çıktı arasındaki ölçüm sinyalinin izlediği hattı oluşturan, ölçme aygıtına veya ölçme sistemine ait elemanlar dizisi.
ölçmede yeniden üretilebilirlik (Alm. Reproduzierbarkeit der Meßungen, Fra. reproducibilité des mesurages, İng. reproducibility of measurements) Değişik yöntemlerle, değişik ölçme aletleriyle, değişik gözlemcilerle, değişik laboratuvarlarda, değişik koşullarda ve uzun zaman aralıklarıyla bir niceliğin aynı değeri üzerinde yapılan ölçümlerin yakınlığı.
ölçü (Alm. Stichmass, Fra. jauge, İng. gauge) Basınç, sıcaklık, akışkan düzeyi gibi nicelikler ölçen özel aygıt.
ölçülebilir büyüklük (Alm. Meßbare Grösse, Fra. grandeur mesurable, İng. measurable quantity ) Bir olayın, bir cismin veya bir maddenin nitel olarak ayırt edilebilmesi ve nicel olarak belirlenebilmesi özelliği.
ölçülen büyüklüğün dönüşüm değeri (Alm. transformierter Wert einer Meßgröbe, Fra. valeur transformée d'une grandeur mesurée, İng. transformed value of a measurand) Ölçülen büyüklüğü gösteren ve onunla işlevsel olarak bağlantılı olan büyüklüğün değeri.
ölçülen büyüklük (Alm. Meßgröbe, Fra. mesurande, İng. measurand) Ölçüme tabi olan büyüklük.
ölçülen değişken (Alm. gemessene Größe, Fra. variable mesurée, İng. measured variable) Ölçülen fiziksel nicelik, özelik ya da durum.
ölçülen sinyal (Alm. gemessenes Signal, Fra. signal mesuré, İng. measured signal) Bir ölçme aygıtının girişine uygulanan elektriksel, mekanik, havalı ya da başka türden bir sinyal; ölçülen işaret.
ölçüm (Alm. Meßung, Fra. mesurage, İng. measurement) Bir büyüklüğün değerinin bulunmasına yönelik işlemler dizisi.
ölçüm aralığı (Alm. Anzeigespanne, Fra. intervalle de mesure, İng. span) Ölçme aygıtının anma eriminin iki sınırı arasındaki farkın mutlak değeri.
ölçüm belirsizliği (Alm. Meßunsicherheit, Fra. incertitude de mesure, İng. uncertainty of measurement) Ölçülen büyüklüğün gerçek değerinin içinde bulunduğu değerler aralığınının tahmini değeri.
ölçüm bilgisi (Alm. Meßtechnik, Fra. métrologie, İng. metrology) Ölçümleme ve ölçüm yöntemleri üzerinde teknik bilgiler.
ölçüm birimi (Alm. Einheit, Fra. unité de mesure, İng. unit of measurement) Aynı boyuta sahip büyüklükleri nicel olarak ifade eden ve bir uzlaşımla kabul edilmiş olan özel büyüklük.
ölçüm birimin ast-katları (Alm. Teil einer Einheit, Fra. sous-multiple d'une unité de mesure, İng. sub-multiple of a unit of measurement) Belirli bir birimden, oran kuralına dayanılarak oluşturulan daha küçük ölçüm birimi.
ölçüm birimin simgesi (Alm. Einheitenzeichen, Fra. symbole d'une unité de mesure, İng. symbol of a unit of measurement) Bir ölçüm birimine verilen uzlaşımsal simge.
ölçüm birimin üst-katları (Alm. Vielfaches einer Einheit, Fra. multiple d'une unité de mesure, İng. multiple of a unit of measurement) Belirli bir birimden, oran uzlaşımına dayanılarak oluşturulan daha büyük ölçüm birimi.
ölçüm birimler sistemi (Alm. Einheitensystem, Fra. système d'unités de mesure, İng. system of units of measurement) Belirli bir büyüklükler sistemi için tanımlanmış birimler grubu.
ölçüm ilkesi (Alm. Meßprinzip, Fra. principe de mesure, İng. principle of measurement ) Ölçüm yönteminin bilimsel temeli.
ölçüm sinyali (Alm. Meßsignal, Fra. signal de mesure, İng. measurement signal) Ölçme sinyali.
ölçüm sonucu (Alm. Meßergebnis, Fra. résultat d'un mesurage, İng. result of a measurement) Ölçülen büyüklüğün ölçüm sonucunda elde edilen değeri.
ölçüm standardı (Alm. Normal, Fra. étalon, İng. measurement standard) Bir büyüklüğün bir veya daha fazla bilinen değerini veya bir birimi karşılaştırma yolu ile diğer ölçme aygıtlarına aktarmak amacıyla, tanımlayan, gerçekleştiren, koruyan veya yeniden üreten maddi ölçüt, ölçme aygıtı veya ölçme sistemi.
ölçüm standardının korunması (Alm. Bewahren eines Normals, Fra. conservation d'un étalon, İng. conservation of a measurement standard) Ölçüm standardının metrolojik özelliklerini uygun sınırlar içinde korumak için gerekli işlemlerin tümü.
 

Konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst