Şimdi bize katılın!

Kayıt olduktan ve giriş yaptıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara cevap gönderebilirsiniz daha fazlası için forumumuza kayıt olmalısınız. Kayıt işlemi tamamen ücretsiz ve hızlıdır.

Şimdi kayıt ol!
  • Çok nankör tanıdım hiç biri kedi değildi...
076-İNSAN SURESİ

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM



[076.001] Gerçek şu ki, insanın üzerinden, daha kendisi anılmaya değer bir şey değilken, uzun zamanlardan (dehr) bir süre (hîn) gelip-geçti.
[076.002] Hiç şüphesiz biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu denemekteyiz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık.
[076.003] Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükredici olur ya da nankör.
[076.004] Doğrusu biz kafirlere zincirler, demir halkalar (tomruklar) ve çılgınca yanan bir ateş hazırladık.
[076.005] Şüphesiz ki iyiler (ebrâr), karışımı kâfur olan bir kadehten içerler.
[076.006] Allah'ın kullarının kendisinden içtikleri bir kaynak; onu fışkırttıkça fışkırtıp akıtırlar.
[076.007] Adaklarını yerine getirirler ve şerri (kötülüğü) yaygın olan bir günden korkarlar.
[076.008] Kendileri, ona karşı duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler.
[076.009] «Biz size, ancak Allah'ın yüzü (rızası) için yedirmekteyiz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne de bir teşekkür.
[076.010] «Çünkü biz, asık suratlı, zorlu bir gün nedeniyle Rabbimizden korkmaktayız.»
[076.011] Artık Allah da, onları böyle bir günün şerrinden korumuş ve onlara parıltılı bir aydınlık ve bir sevinç vermiştir.
[076.012] Ve onları sabretmeleri dolayısıyla cennetle ve ipekle ödüllendirmiştir;
[076.013] Orada, tahtlar üzerinde yaslanıp-dayanmışlardır. Onlar, orada ne (yakıcı) bir güneş ve ne de dondurucu bir soğuk görürler.
[076.014] (Meyvelerin) Gölgeleri onlara pek yakın ve onların devşirilmeleri kolaylaştırıldıkça kolaylaştırılmış.
[076.015] Çevrelerinde gümüşten billur kablar, kupalar dolaştırılır.
[076.016] Gümüşten billur kaplar ki, onları belli bir ölçüye tesbit etmişlerdir.
[076.017] Orada onlara bir kadeh içirilir ki, onun karışımı zencefildir.
[076.018] Bir pınar ki orada «selsebil» olarak adlandırılır.
[076.019] Çevrelerinde (gençlikleri ve dinçlikleri) ebedi kılınmış civanlar dolaşır-durur; sen onları gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın.
[076.020] Her nereye baksan, bir nimet ve büyük bir mülk görürsün.
[076.021] Onların üzerinde hafif ipek ve ağır işlenmiş atlas olan yeşil elbiseler vardır. Gümüşten bileziklerle bezenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz bir şarap içirmiştir.
[076.022] Şüphesiz, bu, sizin için bir mükafattır. Sizin çaba-harcamanız da şükre değer (meşkur: makbul) görülmüştür.
[076.023] Gerçek şu ki, Kur'an'ı senin üzerine 'safhalar halinde bir indirme tarzıyla (tenzil) ' indiren biziz, biz.
[076.024] Öyleyse, Rabbinin hükmüne sabır göster. Onlardan günahkâr veya nankör olana itaat etme.
[076.025] Ve sabah, akşam Rabbinin adını zikret.
[076.026] Gecenin bir bölümünde O'na secde et ve geceleyin de uzun uzadıya O'nu tesbih et.
[076.027] Gerçek şu ki bunlar, çarçabuk geçmekte olan (dünyay) ı sevmektedirler. Önlerinde bulunan ağır bir günü bırakmaktadırlar.
[076.028] Onları biz yarattık ve bağlarını sımsıkı bağladık. Dilediğimiz zaman da onları benzerleriyle değiştiriniz.
[076.029] Şüphesiz, bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol bulabilir.
[076.030] Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Gerçekten Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır.
[076.031] Dilediğini kendi rahmetine sokar. Zalimlere ise, onlar için acı bir azab hazırlamıştır.
 
077-MÜRSELAT SURESİ

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM


[077.001] Birbiri ardınca gönderilenlere andolsun;
[077.002] Derken kökünden koparıp savuranlara.
[077.003] Yaydıkça yayanlara,
[077.004] Böylece ayırdıkça ayıranlara,
[077.005] Zikr (vahy, öğüt) bırakanlara;
[077.006] Özür (suçu, eksikliği ortadan kaldırmak) olarak veya uyarıp-korkutmak için.
[077.007] Şüphesiz, size vadedilmekte olan gerçekleşecektir.
[077.008] Yıldızlar 'örtülüp (ışıkları) silindiği zaman,
[077.009] Gök yarıldığı zaman
[077.010] Dağlar, kökünden sökülüp savurulduğu zaman,
[077.011] Ve peygamberler de (şahidlik için) belli bir vakitte getirildiği zaman
[077.012] (Bu,) Hangi gün için ertelenmişti?
[077.013] (Mü'mini müşrikten, haklıyı haksızdan) Ayırma günü için.
[077.014] Bu ayırma gününü sana ne bildirdi?
[077.015] O gün, yalanlamakta olanların vay haline.
[077.016] Biz, öncekileri helak etmedik mi?
[077.017] Sonra arkadan gelenleri onların izinde yürüteceğiz.
[077.018] İşte biz, suçlu-günahkarlara böyle yapmaktayız.
[077.019] O gün, yalanlamakta olanların vay haline.
[077.020] Sizi basbayağı bir sudan yaratmadık mı?
[077.021] Sonra onu savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik,
[077.022] Belli bir süreye kadar;
[077.023] İşte (buna) güç yetirdik. Demek ki, biz ne güzel güç yetirenleriz.
[077.024] O gün, yalanlamakta olanların vay haline.
[077.025] Biz yeryüzünü bir toplanma yeri kılmadık mı?
[077.026] Dirilere ve ölülere.
[077.027] Ve onda sabit yüksek dağlar var etmedik mi? Size tatlı bir su da içirmedik mi?
[077.028] O gün, yalanlamakta olanların vay haline.
[077.029] Kendisini yalanlamakta olduğunuz (azab) a gidin.
[077.030] Üç dala ayrılmış bir gölgeye gidin.
[077.031] Ne gölge altında bulundurur, ne de (yakıcı) alevden korur.
[077.032] Gerçekten o, sanki her biri saray olan bir kıvılcım saçar.
[077.033] Her biri, sanki sapsarı erkek deve sürüleri gibidir.
[077.034] O gün, yalanlamakta olanların vay haline.
[077.035] Bu, onların konuşamıyacakları bir gündür.
[077.036] Ve onlara, özür beyan etmeleri için izin de verilmez.
[077.037] O gün, yalanlamakta olanların vay haline.
[077.038] Bu, hüküm günüdür; sizi ve öncekileri 'bir arada topladık.'
[077.039] Şayet kurabileceğiniz hileli bir düzeniniz varsa, durmaksızın bana karşı kurun.
[077.040] O gün, yalanlamakta olanların vay haline.
[077.041] Şüphesiz muttaki olanlar, gölgeliklerde ve pınar-başlarındadırlar;
[077.042] Ve canlarının çekip-arzu ettiği meyveler (arasındadırlar) .
[077.043] Yapmakta olduklanıza karşılık olmak üzere, afiyetle yiyin ve için.
[077.044] Elbette biz, 'iyi ve güzel' davrananları işte böyle ödüllendirmekteyiz.
[077.045] O gün, yalanlamakta olanların vay haline.
[077.046] (Sizler de dünyada) Yiyin ve biraz da meta alıp-yararlanın. Çünkü siz, suçlu günahkar olanlarsınız.
[077.047] O gün, yalanlamakta olanların vay haline.
[077.048] Onlara: «Rükü edin» denildiği zaman, rükü etmezler.
[077.049] O gün, yalanlamakta olanların vay haline.
[077.050] Artık onlar, bundan sonra hangi söze inanacaklar?
 
078-NEBE SURESİ

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM


[078.001] Birbirlerine hangi şeyi sorup duruyorlar?
[078.002] O büyük haberi mi?
[078.003] Ki kendileri hakkında anlaşmazlık içindedirler.
[078.004] Hayır, yakında bileceklerdir.
[078.005] Yine hayır; yakında bileceklerdir.
[078.006] Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı?
[078.007] Dağları da birer kazık?
[078.008] Sizi çift çift yarattık.
[078.009] Uykunuzu bir dinlenme yaptık.
[078.010] Geceyi bir örtü yaptık.
[078.011] Gündüzü bir geçim-vakti kıldık.
[078.012] Sizin üstünüze de sapasağlam yedi-gök bina ettik.
[078.013] Parıldadıkça parıldayan bir kandil (güneş) kıldık.
[078.014] Sıkıp suyu çıkaran (bulut) lardan da 'bardaktan boşanırcasına bir su' indirdik.
[078.015] Bununla taneler ve bitkiler bitirip-çıkaralım diye
[078.016] Ve birbirine sarmaş-dolaş bahçeleri de.
[078.017] Şüphesiz o hüküm (fasl) günü, belirlenmiş bir vakittir.
[078.018] Sur'a üfürüleceği gün, artık siz dalga dalga geleceksiniz.
[078.019] O sırada gök açılmış ve kapı kapı olmuştur.
[078.020] Dağlar yürütülmüş, artık bir serab oluvermiştir.
[078.021] Gerçekten cehennem, bir gözetleme yeridir.
[078.022] Taşkınlık edip-azanlar için son bir varış yeridir.
[078.023] Bütün zamanlar boyunca içinde kalacaklardır.
[078.024] Orada ne serinlik tadacaklar, ne de bir içecek.
[078.025] Kaynar sudan ve irinden başka.
[078.026] (İşlediklerine) Uygun olan bir ceza olarak,
[078.027] Doğrusu onlar, hesaba-çekileceklerini ummuyorlardı.
[078.028] Bizim ayetlerimizi de yalanlayabildikleri kadar yalanlıyorlardı.
[078.029] Oysa biz, her şeyi yazıp saymışızdır.
[078.030] Şimdi tadın. Size artık azabtan başkasını artırmayacağız;
[078.031] Gerçek şu ki, muttakiler için 'bir kurtuluş ve mutluluk' vardır.
[078.032] Nice bahçeler ve üzüm bağları.
[078.033] Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar.
[078.034] Dopdolu kadehler.
[078.035] İçinde, ne 'boş ve saçma bir söz' işitirler, ne bir yalan.
[078.036] Rabbinden bir karşılık olmak üzere yeterli bir bağış(tır bu) .
[078.037] Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi Rahman olan (Allah) ; ona hitap etmeye güç yetiremezler.
[078.038] Ruh ve meleklerin saflar halinde duracakları gün; Rahman'ın kendilerine izin verdikleri dışında olanlar, konuşmazlar. (Konuşacak olan da,) Doğruyu söyleyecektir.
[078.039] İşte bu, hak olan gündür. Şu halde dileyen Rabbine bir dönüş-yolu edinsin.
[078.040] Gerçekten biz sizi yakın bir azab ile uyarıp-korkuttuk. Kişinin kendi ellerinin önceden takdim ettiklerine bakacağı gün, kâfir olan da; «Ah, keşke ben bir toprak oluverseydim» diyecek.
 
079-NAZİAT SURESİ

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM



[079.001] Ta en derinden acıyla sökerek çıkaranlara andolsun.
[079.002] Yumuşacık çekip alanlara,
[079.003] Yüzdükçe yüzerek gidenlere,
[079.004] Öncü olarak yarışıp geçenlere,
[079.005] Derken işi bir düzen içinde evirip çevirenlere.
[079.006] O sarsıntının sarsacağı gün,
[079.007] Arkasından onu diğer bir sarsıntı izleyecek.
[079.008] O gün yürekler (dehşet içinde) hoplayacak.
[079.009] Gözler de zillet içinde düşecek.
[079.010] Kendileri; derler ki: «Biz çukurda iken, gerçekten biz mi yeniden (diriltilip) döndürüleceğiz?»
[079.011] «Biz çürüyüp dağılmış kemikler olduğumuz zaman mı?»
[079.012] Dediler ki: «Şu durumda, zararına bir dönüştür bu.»
[079.013] Oysa bu, yalnızca tek bir haykırıştır.
[079.014] Bir de bakarsın ki, onlar, yerin üstündedirler.
[079.015] Musa'nın haberi sana geldi mi?
[079.016] Hani Rabbi ona, kutsal vadi Tuva'da seslenmişti:
[079.017] «Firavun'a git; çünkü o, azdı.»
[079.018] «Ona de ki: -Temizlenme isteğin var mı?»
[079.019] «Seni Rabbine yönelteyim, böylece (O'ndan) korkmuş olursun.»
[079.020] (Musa) Ona büyük mucizeyi gösterdi.
[079.021] Fakat o, yalanladı ve isyan etti.
[079.022] Sonra da (karşıt olarak) çaba harcayıp sırtını döndü.
[079.023] Sonunda (yardımcı güçlerini) topladı, seslendi;
[079.024] Dedi ki: «Sizin en yüce Rabbiniz benim.»
[079.025] Böylelikle Allah (c.c.) onu, ahiret ve dünya azabıyla yakaladı.
[079.026] Gerçekten bundan, 'içi titreyerek korkacak' olan bir kimse için elbette bir ibret (ders) vardır.
[079.027] Yaratmak bakımından siz mi daha güçsünüz yoksa gök mü? (Allah) Onu bina etmiştir.
[079.028] Onun boyunu yükseltti, ona belli bir düzen verdi.
[079.029] Gecesini kararttı, kuşluğunu açığa-çıkardı.
[079.030] Bundan sonra yeryüzünü serip döşedi.
[079.031] Ondan da suyunu ve otlağını çıkardı.
[079.032] Dağlarını dikip-oturttu;
[079.033] Size ve hayvanlarınıza bir yarar (meta) olmak üzere.
[079.034] Ancak o, 'her şeyi batırıp gömen büyük-felâket (kıyamet) ' geldiği zaman.
[079.035] O gün, insan, neye çaba harcadığını düşünüp-anlar?
[079.036] Görebilenler için cehennem de sergilenmiştir.
[079.037] Artık kim taşkınlık edip-azarsa,
[079.038] Ve dünya hayatını seçerse,
[079.039] Hiç şüphesiz cehennem, (onun için) bir barınma yeridir.
[079.040] Kim de Rabbinin makamından korkar ve nefsi de heva (istek ve tutkular) dan sakındırırsa,
[079.041] Artık şüphesiz cennet, (onun için) bir barınma yeridir.
[079.042] «O ne zaman demir atacak?» diye, sana kıyamet-saatini soruyorlar.
[079.043] Onunla ilgili bilgi vermekten yana, sende ne var ki...
[079.044] En sonunda o (ve onunla ilgili bilgi), Rabbine aittir.
[079.045] Sen, yalnızca ondan 'içi titreyerek korkmakta' olanlar için bir uyarıp-korkutansın.
[079.046] Kendileri onu gördükleri gün, sanki onlar, bir akşam veya bir kuşluk-vaktinden başkasını yaşamamış gibidirler.
 
080-ABESE SURESİ

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM


[080.001] Surat astı ve yüz çevirdi;
[080.002] Kendisine o kör geldi diye.
[080.003] Nerden biliyorsun; belki o, temizlenip-arınacak?
[080.004] Ya da öğüt alacak; böylelikle bu öğüt kendisine yarar sağlayacak.
[080.005] Fakat kendini müstağni (hiç bir şeye ihtiyacı olmayan) gören ise,
[080.006] İşte sen, onda 'yankı uyandırmaya çalışıyorsun.
[080.007] Oysa, onun temizlenip-arınmasından sana ne?
[080.008] Ama koşarak sana gelen ise,
[080.009] Ki o, 'içi titreyerek korkar' bir durumdadır;
[080.010] Sen ona aldırış etmeden oyalanıyorsun.
[080.011] Hayır; çünkü o (Kur'an), bir öğüttür.
[080.012] Artık dileyen, onu 'düşünüp-öğüt alsın.'
[080.013] O (Kur'an), 'şerefli-üstün' sahifelerdedir.
[080.014] Yüceltilmiş, tertemiz (mutahhar) kılınmış.
[080.015] Kâtiplerin ellerinde,
[080.016] (Ki onlar,) Üstün değerli, 'iyilik ve dürüstlük sembolü.'
[080.017] Kahrolası insan, ne kadar da nankördür.
[080.018] (Allah,) Onu hangi şeyden yarattı?
[080.019] Bir damla sudan yarattı da onu 'bir ölçüyle biçime soktu.
[080.020] Sonra ona yolu kolaylaştırdı.
[080.021] Sonra da onu öldürdü, böylece kabre gömdürdü.
[080.022] Sonra dilediği zaman onu diriltir.
[080.023] Hayır; ona (Allah'ın) emrettiğini yerine getirmedi.
[080.024] Bir de insan, yediğine bir bakıversin;
[080.025] Hiç şüphe yok biz, suyu akıttıkça akıttık,
[080.026] Sonra yeri de yardıkça yardık;
[080.027] Böylece onda bitirdik; taneler,
[080.028] Üzümler, yoncalar,
[080.029] Zeytinler, hurmalar,
[080.030] Boyları iri ve birbiri içine girmiş ağaçlı bahçeler.
[080.031] Meyveler ve otlaklıklar.
[080.032] Size ve hayvanlarınıza bir yarar (meta) olmak üzere.
[080.033] Fakat 'kulakları patlatırcasına olan o gürleme geldiği zaman,
[080.034] Kişi o gün, kendi kardeşinden kaçar;
[080.035] Annesinden ve babasından,
[080.036] Eşinden ve çocuklarından.
[080.037] O gün, onlardan her birisinin kendine yetecek bir işi vardır.
[080.038] O gün, öyle yüzler vardır ki apaydınlıktır:
[080.039] Güler ve sevinç içindedir.
[080.040] Ve o gün, öyle yüzler de vardır ki üzerini toz bürümüştür,
[080.041] Onu da bir karartı sarıp-kaplamıştır.
[080.042] İşte onlar da, kâfir, facir olanlardır.
 
081-TEKVİR SURESİ

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM



[081.001] Güneş, köreltildiği zaman,
[081.002] Yıldızlar, bulanıklaşıp-döküldüğü zaman,
[081.003] Dağlar, yürütüldüğü zaman,
[081.004] Gebe develer, kendi başına terkedildiği zaman,
[081.005] Vahşi-hayvanlar, bir araya toplandığı zaman,
[081.006] Denizler, tutuşturulduğu zaman,
[081.007] O zaman ki nefisler çiftleşir.
[081.008] Ve 'diri olarak toprağa gömülen kızcağıza' sorulduğu zaman:
[081.009] «Hangi suçtan dolayı öldürüldü?»
[081.010] Sahifeler (amel defterleri) açıldığı zaman,
[081.011] Gök, sıyrılıp-yüzüldüğü zaman
[081.012] Cehennem ateşi çılgınca kızıştığı zaman,
[081.013] Cennet de yakınlaştırıldığı zaman,
[081.014] (Artık her) Nefis, neyi hazırladığını bilip-öğrenmiştir.
[081.015] Artık hayır; yemin ederim (gündüz) sinip (gece) dönen (gezegen) lere,
[081.016] Bir akış içinde yerini alanlara;
[081.017] Kararmağa ilk başladığı zaman, geceye andolsun,
[081.018] Ve nefes almağa başladığı zaman, sabaha;
[081.019] Hiç tartışmasız o (Kur'an), üstün onur sahibi olan bir elçinin gerçekten (Allah'tan getirdiği) sözüdür;
[081.020] (Bu elçi,) Bir güç sahibidir; arşın sahibi katında şereflidir.
[081.021] Ona itaat edilir, sonra güvenilirdi.
[081.022] Sizin sahibiniz bir deli değildir.
[081.023] Andolsun o (peygamber), onu apaçık bir ufukta görmüştür.
[081.024] O, gayb (haberlerin) e karşı (söylediklerinden dolayı) suçlanamaz (ya da cimrilikte bulunup kıskançlık yapmaz) .
[081.025] O (Kur'an) da kovulmuş şeytanın sözü değildir.
[081.026] Şu halde, siz nereye kaçıp-gidiyorsunuz?
[081.027] O (Kur'an), alemler için yalnızca bir zikirdir;
[081.028] Sizden dosdoğru bir yön (istikamet) tutturmak isteyenler için de.
[081.029] Alemlerin Rabbi olan Allah, dilemedikçe siz dileyemezsiniz.
 
082-İNFİTAR SSURESİ

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM



[082.001] Gök, çatlayıp-yarıldığı zaman,
[082.002] Yıldızlar, dağılıp-yayıldığı zaman,
[082.003] Denizler, fışkırtılıp-taşırıldığı zaman,
[082.004] Ve kabirlerin içi 'deşilip dışa atıldığı' zaman;
[082.005] (Artık her) Nefis, önceden takdim ettiklerini ve ertelediklerini bilip-öğrenmiştir.
[082.006] Ey insan, 'üstün kerem sahibi' olan Rabbine karşı seni aldatıp-yanıltan nedir?
[082.007] Ki O, seni yarattı, 'sana bir düzen içinde biçim verdi' ve seni itidal üzere kıldı.
[082.008] Dilediği bir surette seni tertib etti.
[082.009] Asla, Hayır; siz dini yalanlıyorsunuz;
[082.010] Oysa gerçekten sizin üzerinizde koruyucular var,
[082.011] 'Şerefli-üstün' yazıcılar.
[082.012] Her yapmakta olduğunuzu bilirler.
[082.013] Hiç şüphesiz ebrar olanlar, elbette nimetler(le donatılmış cennetler) içindedirler.
[082.014] Ve hiç şüphesiz facir (kötü) olanlar da, elbette çılgınca yanan ateşin içindedirler.
[082.015] Onlar, din günü oraya yollanırlar.
[082.016] Ve kendileri ondan ayrılıp-kaybolacaklar değildirler.
[082.017] Din gününü sana bildiren şey nedir?
[082.018] Ve yine din gününü sana bildiren şey nedir?
[082.019] Hiç bir nefsin bir başka nefse herhangi bir şeye güç yetiremeyeceği gündür; o gün emir yalnızca Allah'ındır.
 
083-MUTAFFİFİN SURESİ

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM



[083.001] Eksik ölçüp tartanların vay haline,
[083.002] Ki onlar, insanlardan ölçerek aldıklarında noksansız alırlar.
[083.003] Kendileri onlara ölçtüklerinde veya tarttıklarında eksiltirler.
[083.004] Yoksa onlar, diriltileceklerini sanmıyor mu?
[083.005] Büyük bir günde.
[083.006] İnsanların, alemlerin Rabbi için kalacağı günde.
[083.007] Hayır, facir olanların kitabı şüphesiz «Siccin» dedir.
[083.008] «Siccin»in ne olduğunu sana öğreten nedir?
[083.009] Yazılı bir kitaptır.
[083.010] O gün, yalanlamakta olanların vay haline.
[083.011] Ki onlar, din gününü yalanlamaktadırlar.
[083.012] Oysa onu, 'sınır tanımaz, saldırgan,' günahkâr olandan başkası yalanlamaz.
[083.013] Ona ayetlerimiz okunduğu zaman: «Geçmişlerin masallarıdır» dedi.
[083.014] Asla, hayır; onların kazanmakta oldukları, kalpleri üzerinde pas tutmuştur.
[083.015] Hayır; gerçekten onlar, Rablerinden perdelenerek-yoksun tutulmuşlardır.
[083.016] Sonra onlar, kuşkusuz cehenneme yollanacaklardır.
[083.017] Sonra onlara: «İşte sizin yalanlamakta olduğunuz budur» denir.
[083.018] Hayır; ebrar olanların kitabı, «İlliyîn» dedir.
[083.019] «İlliyîn»in ne olduğunu sana öğreten nedir?
[083.020] Yazılı bir kitaptır.
[083.021] Ona yakınlaştırılmış (mukarreb) olanlar şahid olurlar.
[083.022] Gerçek şu ki, ebrar olanlar, elbette nimetler içindedirler.
[083.023] Tahtlar üzerinde bakıp-seyretmektedirler.
[083.024] Nimetin parıltılı-sevincini sen onların yüzlerinde tanıyıverirsin.
[083.025] Onlara mühürlü, katıksız bir şaraptan içirilir.
[083.026] Ki onun misktir. Şu halde yarışmak isteyenler, bunun için yarışsınlar.
[083.027] Onun karışımı «tesnim»dendir.
[083.028] Bir kaynak ki, yakınlaştırılmış (mukarreb) olanlar ondan içer.
[083.029] Doğrusu, 'suç ve günah işleyenler,' kimi iman edenlere gülüp-geçerlerdi.
[083.030] Yanlarına vardıkları zaman, birbirlerine kaş-göz ederlerdi.
[083.031] Kendi yakınlarına döndükleri zaman da 'sevinç ve neşeyle' dönerlerdi.
[083.032] Onları gördükleri zaman ise: «Bunlar kuşkusuz şaşkın-sapıklardır» derlerdi.
[083.033] Oysa kendileri onların üzerine gözcü olarak gönderilmemişlerdi.
[083.034] Artık bugün de, iman edenler, kâfir olanlara gülmektedirler;
[083.035] Tahtlar üzerinde bakıp-seyretmek suretiyle.
[083.036] Nasıl, kâfir olanlar, işlemekte olduklarının 'feci karşılığını gördüler mi'?
 
084-İNŞİKAK SURESİ

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM



[084.001] Gök, yarılıp-parçalandığı,
[084.002] Ve 'kendi yaratılış gereğine uygun' olarak Rabbine boyun eğdiği zaman;
[084.003] Yer, düzlendiği,
[084.004] İçinde olanları dışa atıp boşaldığı
[084.005] Ve 'kendi yaratılış gereğine uygun' olarak Rabbine boyun eğdiği zaman.
[084.006] Ey insan, gerçekten sen, hiç durmaksızın Rabbine doğru bir çaba harcayıp durmaktasın; sonunda O'na varacaksın.
[084.007] Artık kimin kitabı sağ yanından verilirse,
[084.008] O, kolay bir hesap (sorgu) ile sorguya çekilecek,
[084.009] Ve kendi yakınlarına da sevinç içinde dönmüş olacaktır.
[084.010] Kimin de kitabı ardından verilirse,
[084.011] O da, helâk (yok olmay) ı çağıracak,
[084.012] Çılgın alevli ateşe girecek.
[084.013] Çünkü o, (dünyada) kendi yakınları arasında sevinçliydi.
[084.014] Doğrusu o, (Rabbine) bir daha dönmeyeceğini sanmıştı.
[084.015] Hayır; gerçekten onun Rabbi, kendisini çok iyi görendi.
[084.016] Yoo, şafak-vaktine yemin ederim,
[084.017] Geceye ve toplayıp-taşıdığı şeylere,
[084.018] Ondördüne girdiği zaman aya;
[084.019] Siz, gerçekten tabakadan tabakaya bineceksiniz.
[084.020] Şu halde onlara ne oluyor ki iman etmiyorlar?
[084.021] Kendilerine Kur'an okunduğunda secde etmiyorlar.
[084.022] Tersine, o nankörler, yalanlıyorlar.
[084.023] Oysa Allah, onların içlerinde saklı tutmakta olduklarını daha iyi bilendir.
[084.024] Bu durumda sen, onlara acıklı bir azab ile müjde ver.
[084.025] Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka; onlar için kesintisi olmayan bir ecir (mükâfat) vardır.
 
085-BURUC SURESİ

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM


[085.001] Burçları olan göğe andolsun,
[085.002] O vadedilen güne,
[085.003] Şahid olana (görene) ve şahid olunana (görülene) .
[085.004] Kahrolsun Ashab-ı Uhdûd
[085.005] 'Tutuşturucu-yakıt dolu o ateş,'
[085.006] Hani kendileri (ateş hendeğinin) çevresinde oturmuşlardı.
[085.007] Ve mü'minlere yaptıklarını seyrediyorlardı.
[085.008] Kendileri onlardan, yalnızca 'üstün ve güçlü olan,' öğülen Allah'a iman ettiklerinden dolayı intikam alıyorlardı.
[085.009] Ki O (Allah), göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Allah (c.c.) her şeyin üzerinde şahid olandır.
[085.010] Gerçek şu ki, mü'min erkeklerle mü'min kadınlara işkence (fitne) uygulayanlar sonra da tevbe etmeyenler (yok mu) ; işte onlar için cehennem azabı vardır ve yakıcı azab onlar içindir.
[085.011] Şüphesiz iman edip de salih amellerde bulunanlara gelince; onlar için de altından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur.
[085.012] Doğrusu, Rabbinin 'zorlu yakalayışı' şiddetlidir.
[085.013] Çünkü O, ilkin var eden, (sonra dirilterek) döndürecek olandır.
[085.014] O, çok bağışlayandır, çok sevendir.
[085.015] Arşın sahibidir; Mecid (pek yüce) dir.
[085.016] Her dilediğini yapıp-gerçekleştirendir.
[085.017] Orduların haberi sana geldi mi?
[085.018] Firavun ve Semûd (ordularının) ?
[085.019] Hayır; küfretmekte olanlar, (kesintisiz) bir yalanlama içindedirler.
[085.020] Allah ise, onları arkalarından sarıp-kuşatmıştır.
[085.021] Hayır; o (Kitap), 'şerefli-üstün' olan bir Kur'an'dır;
[085.022] Levh-i Mahfuz'dadır.
 

Konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst