Şimdi bize katılın!

Kayıt olduktan ve giriş yaptıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara cevap gönderebilirsiniz daha fazlası için forumumuza kayıt olmalısınız. Kayıt işlemi tamamen ücretsiz ve hızlıdır.

Şimdi kayıt ol!

Son mesajlar

  • 💙 Ağaçtan çıkan kibrit bile kül ediyor ağacı. Şaşırmayın insanın insana yaptığına.
son çare veri hızı (Alm. , Fra. vitesse reduite, İng. fallback data rate) Modemlerde, hattın kabul edileyemeyecek düzeyde kötüleşmesi üzerine seçilen daha veri iletim hızlarından biri.
son çare yordamı (Alm. , Fra. méthode de reprise, İng. fallback procedure) Bir sistemde arıza ya da kusur bulunduğunda başvurulan otomatik ya da elcil işlemler.
son denetim öğesi (Alm. Stellglied, Fra. élément de contrôle final, İng. final controlling element) Denetlenen değişkeni doğrudan değiştiren ve ileri yolda bulunan öğe.
son giren ilk çıkar kuyruğu (Alm. , Fra. liste refoulée, İng. push-down queue, last in first out queue) Kuyruğa katılan son öğenin hizmet sırasında birinci olduğu kuyruk.
son giren ilk çıkar yığıtı (Alm. , Fra. pile refoulée, İng. push-down stack) Belleğin bir bölgesini bilgisayarda işlenenlerin son giren ilk çıkar disiplinine göre düzenleyen yordam.
sona eklemek (Alm. , Fra. ajouter à la fin, İng. append) Ek olarak son kısma ilave etmek.
sonda (Alm. , Fra. sonde, İng. probe) Alanı bozmadan bir dalga kılavuzu ya da kovuğundan elektromanyetik enerji alabilen aygıt.
sondeyiş (Alm. Epilog, Fra. épilogue, İng. epilogue) Bir tiyatro, müzik ya da yazınsal eserin kapanış kısmı.
sonişlemci (Alm. Nachprozessor, Fra. postprocesseur, İng. postprocessor) Son hesaplama ya da düzenlemeleri yapan bilgisayar programı; artişlemci .
sonlandırıcı (Alm. , Fra. caractère d'arrêt, module de cloture, İng. terminator) Bir yerel alan ağı kablosunun her iki ucuna konan ve hatalara yolaçan yansımaları önlemeyi amaçlayan direnç.
sonlandırılmış (Alm. , Fra. fermé sur, İng. terminated in) Örneğin bir iletim hattının karakteristik çelisi ile sonlandırılmış olması.
sonlandırılmış hat (Alm. , Fra. , İng. terminated line) Ucuna, hattın karakteristik çelisine (impedance) eşit bir direnç taşıyan ve yansımaları, duran dalgaları önlemeyi amaçlayan bir aygıtın bağlanmış olduğu hat.
sonlandırma (Alm. , Fra. fin, suspension, İng. termination) 1) Sınanmakta olan bir devrenin ucuna bağlanmış çeli (impedance), 2) Bir anahtarlama ağında bir gövdeyolun (trunk) ya da hattın bağlantılanabildiği nokta, 3) Bir kablonun ucuna bir bağlacın (connector) konulması, 4) Bir aygıtın devresinin ucuna bağlanmış herhangi bir öğe.
sonlu evren (Alm. endliche Grundgesamtheit, İng. finite population) Sonlu sayıda öğe içeren evren.
sonlu farklar sorunu (Alm. Problem der endlichen Differenzen, Fra. problème des différences finies, İng. problem of finite differences) Bir işlevin yalnız bir noktalar kümesinde değerleri bilindiğinde sözkonusu işlevin bir türev ya da tümlevinin aradeğerleme yöntemiyle bulunması.
sonlu küme (Alm. endliche Menge, Fra. ensemble fini, İng. finite set) Sonlu sayıda öğe içeren küme.
sonlu makina (Alm. endlicher Automat, Fra. automate fini, İng. finite machine) Bir dış uyarıya karşı yanıtı, bu uyarıya ve makinanın kendi iç durumuna bağlı matematiksel varlık. Makinanın bulunabileceği sonlu sayıda durum sözkonusudur; sonlu durumlu makina.
sonlu otomat (Alm. , Fra. automate fini, İng. state machine) Bilgisayarda olduğu gibi bütün değerlerin ayrık olduğu sistem modeli.
sonlu oyun (Alm. endlisches Spiel, Fra. jeu fini, İng. finite game) Her oyuncunun seçeneklerinin sonlu sayıda olduğu oyun.
sonradan ekleme (Alm. , Fra. enregistrement, écriture, İng. posting) Var olan bir tutanağa veri ya da bilgi ekleme yöntemi.
sonsal dağılım (Alm. , Fra. fonction de répartition à posteriori, İng. a posteriori distribution) Bir parametre / durum kestirim probleminde parametrelerin / durumların ölçüm ve gözlemlerden sonra elde edilen olasılık yoğunluk işlevi.
sonsuz dizi (Alm. Unendliche Reihe, Fra. série infinie, İng. infinite series) Sonsuz bir ardışının kısmi toplamlarından oluşan dizi.
sonsuz küçük (Alm. infinitesimal, Fra. infinitésimal, İng. infinitesimal) Limiti sıfır olan değişken.
sonsuz öncelikli düzence (Alm. Vorkaufsprioritätsdisziplin, Fra. discipline de priorité qui évince l'utilisateur, İng. preemptive priority discipline) En üstün öncelikli bir müşteri vardığında, bu müşterinin hizmet sunulmakta olan başka bir müşterinin bile önüne geçtiği ve ancak öncelikli müşterinin ayrılışından sonra hizmet sunulan müşteriye dönülen kuyruk düzencesi.
sonsuz sıra (Alm. unendliche Folge, Fra. séquence infinie) (ing. infinite sequence) Öğeleri belirli bir sırayı izleyen sonsuz sayıda matematiksel nesneler kümesi; sonsuz ardışı.
sontakı (Alm. Suffix, Fra. suffix, İng. suffix) 1) Bir teleiletişim numaralama sisteminde sona eklenen numara kesimi; 2) Bir damga dizgisinde sona eklenen kesim; sonek.
sonu (Alm. Ende, Fra. fin du, İng. end of; end of transmission, end of text, end of file, end of job) Örn. iletimin sonu, metin sonu, bant sonu, kütük sonu, iş sonu.
sonu damgası (Alm. - Endezeichen, Fra. symbole fin de, İng. end-of- character) Bir veri ortamının fiziksel sonunu, bir veri ortamının kullanılmış bölümünün sonunu ya da bir veri ortamı üzerinde yazılı verinin istenen bölümünün sonunu belirtmek üzere kullanılan güdüm damgası; örneğin blok sonunu, kütük sonu, iş sonu,... damgası.
sonuşur doğrusu (Alm. Asymptote, Fra. asymptote, İng. asymptote) Bir eğriye sonsuzda teğet olan doğru; asemptot doğrusu.
sonuşur kararlılık (Alm. asymptotische Stabilität, Fra. stabilité asymptotique, İng. asymptotic stability) Denge durumuna yeterince yakın olan başlangıç durumlarından başlayıp zaman sonsuza gittiğinde çözümün denge durumuna yakınsadığı kararlılık türü; asemtotik kararlılık.
sonuşurda dağılım (Alm. asymptotische Verteilung, Fra. distribution asymptotique, İng. asymptotic distribution ) Bir parametreye bağlı olan sıklık ya da olasılık dağılımının, bu parametre sonsuza yaklaştığında elde edilen biçimi.
sonuşurda etkinlik (Alm. asymptotische Effizienz, Fra. efficacité asymptotique, İng. asymptotic efficiency) Örneklem büyüklüğü sonsuza yaklaştığında bir kestiricinin etkinliği.
sonuşurda Gaussluk (Alm. asymptotische Normalität, Fra. normalité asymptotique, İng. asymptotic normality) Bir n parametresine bağlı herhangi bir dağılımın, n parametresi sonsuza yaklaştığında Gauss dağılımına yaklaşması.
sonuşurda genel kararlılık (Alm. allgemeine asymptotische Stabilität, Fra. stabilité asymptotique au sense large, İng. asymptotic stability in the large) Uzaydaki tüm başlangıç koşullarının sonuşurda denge durumuna yakınsadığı denge türü.
sonuşurda standart hata (Alm. asymptotische Standartabweichung, Fra. écart type asymptotique, İng. asymptotic standard error) Örneklem büyüklüğü sonsuza yaklaştığında bir istatistiğin standart hatası.
sonuşurda yansız kestirici (Alm. asymptotisch erwartungstreue Schätzfunktion, İng. asymptotically unbiased estimator) Büyüklüğü sonsuza yaklaşan örneklemler için yansız olan kestirici.
 
sorgu (Alm. Abfrage, Fra. interrogation, İng. inquiry, query) 1) Bir veri tabanından belirli bir bilgi dağarcığını edinebilmek için sorulan soru; 2) Uçbirimlerin, kullanıcıların vb. durumlarını, iletecek mesajlarının olup olmadığını, vb. anlamak üzere yapılan anket.
sorgu damgası (Alm. , Fra. caractère de demande de renseignement, İng. inquiry character) Bağlantı kurulmakta olan uzaktaki bir istasyonun kimlik bilgisi, çalışır durumda olan donatımı, ve genelde durumu üzerinde bilgi edinmek üzere gönderilen iletim kontrol damgası.
sorgulama (**. Abruf, Fra. interrogation, İng. polling) Ana bilgisayarın uçbirimlerin iletişim gereksinmelerini öğrenmesi.
sorgulama çevrimi (Alm. Abrufzyklus, Fra. cycle d’interrogation, İng. polling cycle) Ana bilgisayarın baştan sona bütün çevre ve uçbirimleri en az bir kez sorgulaması.
sorgulama çevrimi (Alm. , Fra. cycle d'interrogation, İng. polling cycle) Belirli özkaynakları paylaşan kullanıcı uçbirimlerin, iletişim gereksinimde olup olmadıklarını saptamak üzere tümünüm bir kez sorgulanması.
sorgulama damgası (Alm. , Fra. caractère d'appel à émettre, İng. polling character) Ana bilgisayar tarafından bağlı olduğu aygıtlarına iletilecek ya da alınacak veri olup olmadıgını sormak üzere kullanılan özel damga ya da dizi.
sorgulama dili (Alm. , Fra. langage d'interrogation, İng. query language) Bir bilgisayarla konuşmalı kipte iletişim kurmayı kolaylaştıran programlama dili.
sorgulama yöntemi (Alm. , Fra. méthode d’interrogation, İng. polling method) Belirli özkaynakları paylaşan uçbirimlerin iletişim gereksinmelerinin saptanmasına ilişkin yöntem.
sormaca (Alm. Erhebung, Fra. enquêtte, İng. survey) Bir araştırmada veri toplamak üzere yazışma ya da görüşme yoluyla kişilerin görüşmelerinin alınması ya da bu kişiler üzerinde ölçüm yapılması; anket.
soruna yönelik dil (Alm. problem orientierte Sprache, Fra. langage orientée sur problèmes, İng. Problem-Oriented Language (POL)) Kullanılan bilgi işlem donanımından olabildiğince bağımsız olup, belirli bir problem kümesinin çözümünde olabildiğince kullanışlı, çözümü belgelemede olabildiğince okunaklı, sorun alanının uzmanlarınca kolay öğrenilir nitelikte, yüksek düzeyli programlama dili.
soysal terim (Alm. allgemeiner Term, Fra. terme générique, İng. generic term) Bilgi erişimde, anıldığında bir dizi kavramı belirten anahtar sözcükleri de üreterek, üremenin bu kavramlar için de sürdürülmesine yolaçan anahtar sözcük; üreysel terim.
soyut simge (Alm. , Fra. symbole abstrait , İng. abstract symbol) Kullanım ve anlamı genel bir uzlaşım sonucunda belirlenmemiş, ancak her uygulama ile yeniden tanımlanan simge.
soyutlama (Alm. , Fra. abstraction, İng. abstraction) Belirli bir amaca özgü bilgiler üzerinde odaklanan, bunun dışındakileri gözardı eden işlemler.
söndürme burusu (Alm. Dämpfungsdrehmoment, Fra. couple d'amortissement, İng. damping torque) Devinen öğenin istenilmeyen salınımlarını indirgeyen buru.
söndürme kuşağı (Alm. Sperrbereich, Fra. bande bloquante, İng. stop band) Genlik yitiminin göreceli olarak çok daha büyük olduğu sıklık aralığı.
söndürücü sargı (Alm. Dämpferwicklung, Fra. enroulement amortisseur, İng. damper winding) Almaşık akım makinalarında hız düzensizliklerini ya da dolanmayı önleyici sargı.
sönme açısı (Alm. Löschwinkel, Fra. angle d'extinction, İng. angle of extinction) Anot geriliminin artı yarı-çevriminin başlangıcından anot akımının durmasına kadar evre açısı.
sönüm (Alm. Dämpfung, Fra. amortissement, İng. damping) Bir salınımın genliğinin giderek azalması.
sönüm katsayısı (Alm. Dämpfungsfaktor, Fra. facteur d'amortissement, İng. damping factor) İkinci dereceden doğrusal bir dizgenin serbest salınımlarından ardarda ve ters işaretli olan iki tanesinden küçüğünün büyüğüne oranı.
sönüm oranı (Alm. Dämpfungsgrad, Fra. taux d'amortissement, İng. damping ratio) Bir dizgenin sönüm katsayısının, o dizgeye özgü dönüşül sönüm katsayısına oranı.
sönüm süresi (Alm. , Fra. temps de descente, İng. decay time) Bir darbenin ya da sinuzoidal bir dalga için zarfının tepe değerinin %90'ından %10'una düşene değin geçen süre.
sönümlenme (Alm. , Fra. évanouissement, İng. fading) Bir sinyalin belirli bir iletim ortamından geçerken uğradığı cılızlama; bayılma. Bu cılızlama tüm sıklık bileşenlerini eşit miktarda ya da belirli sıklık bileşenlerini farklı etkiliyebilir; bayılma.
sönümlü geçişim (Alm. , Fra. fondu enchaîné, İng. cross-fading) Televizyonda peşpeşe gelen iki sahnenin, biri sönümlenirken, öbürünün belirginleşmesi şeklinde gerçekleştirilen geçişim.
sönümlü kanal (Alm. , Fra. canal évanouissant, İng. fading channel) Sönümlü davranış gösteren iletişim kanalı.
sönüşüm (Alm. , Fra. fondu, İng. fade-out) Görüntünün görünebilirliğinin, seçilebilirliğinin yavaş yavaş azalması.
söz (Alm. Sprach, Fra. parole, İng. speech; e.g., speech recognition, speech sythesis, speech memory, speech output) Söylenen sözcüklerle düşüncelerin iletişimi ya da ifadesi, örn. söz tanıma, söz sentezi, söz belleği, söz sinyali, söz çıktısı.
söz çözümleme (Alm. Sprachanalysis, Fra. analyse de parole, İng. speech analysis) Konuşmanın sesli tutanaklarının çözümlenerek sözcüklerin tanınması ya da konuşanın kimliğinin tanınması için gerekli donanımı, çözümleme yöntemlerini içeren ve bunu bilgisayara sözlü giriş oluşturmaya yönelik araştırma alanı.
söz postası (Alm. , Fra. audio-messagerie, İng. voice mail) Çağrıları yanıtlamak, iletileri saklamak, daha önce kaydedilmiş mesajları seslendirmek, gibi yetenekleri olan sistem.
söz sentezi (Alm. Sprachsynthese, Fra. synthèse de la parole, İng. speech synthesis) Sinyal işleme ve yapay zeka yöntemleri ile yazılı metinden sesletilen konuşma işaretinin üretilmesi.
söz sıkıştırma (Alm. , Fra. compression de la parole, İng. voice compression, speech compression) Konuşmadaki ses işaretinin gereksindiği bant genişliğini azaltan teknikler. Bu teknikler arasında ADPCM, CVSD, CELP vb. sayılabilir.
söz tanıma (Alm. Spracherkennung, Fra. reconnaisance de la parole, İng. speech recognition) Sinyal işleme ve yapay zeka yöntemleri ile sesletilmiş sözün bilgisayarca anlaşılması.
sözcük (Alm. Wort, Fra. mot, İng. word) 1) Bir bütün olarak değerlendirilen ikil (bit) dizisi. 2) Belli bir amaç için bir birim olarak düşünülmesi uygun düşen bir dizgi.
sözcük dizini (Alm. , Fra. index des mots, İng. word index) Bir metinde geçen sözcüklerin alfabetik dizinini ve sıklıklarını veren liste.
sözcük kesme (Alm. , Fra. césure, İng. hypenation) Metin düzenlemede satır sonlarında sözcüklerin kesilme kuralları.
sözcük uzunluğu (Alm. Wortelänge, Fra. longeur de mot, İng. word length) Bir sözcükteki damga sayısı.
sözde komut (Alm. , Fra. pseudo-instruction, İng. pseudo instruction) Bir sözde programda kullanılan ve ancak çevrildikten ya da yorumlandıktan sonra bilgisayar donanımı tarafından yürütüme konabilen komut.
sözde program (Alm. , Fra. pseudo-code, İng. pseudo code) Bilgisayara özgü komut deyimleriyle yazılmamış ancak anlaşılabilirliği arttıran ve yürütümünden önce çevrilmesi ya da yorumlanması gereken bilgisayar programı.
sözde rasgele dizi (Alm. Pseudozufallszahlenfolge, Fra. suite de nombres pseudo-aléatoires, İng. pseudorandom sequence) Aritmetik işlemlerle üretilen ve yeterince rasgele olduğu varsayılan sayı dizisi.
 
sözde rasgele sayı (Alm. Pseudozufallszahlen, Fra. nombre pseudo-aléatoire, İng. pseudo random number) Gerekirci (deterministik) bir formül kullanılarak elde edilen ve istatistiksel bakımdan gerçek rasgele sayılar gibi davranan sayı.
sözdizim (Alm. Syntax, Fra. syntaxe, İng. syntax) 1) Bir dilin, özellikle bir izlenceleme dilinin deyim ve tümcelerini oluşturan damga dizgilerinin nasıl üretileceğini ve ilişkilendirileceğini tanımlayan kurallar kümesi. 2) Kullanım biçiminden ve veya anlamlarından bağımsız damgaların ya da damga kümelerinin ilişkileri.
sözdizimsel (Alm. syntaktisch, Fra. syntactique, İng. syntactic; e.g., syntactic algorithm, syntactic construction, syntactic language analysis) örn. sözdizimsel algoritma, sözdizimsel kuruluş, sözdizimsel dil çözümlemesi.
sözdizimsel hata (Alm. Syntaxfehler, Fra. erreur syntactique, İng. syntactic error) Bir dil için tanımlanan yapısal ve dilbilgisi kurallarının ihlali; örneğin FORTRAN için A=B+C yerine B+C=A sözdizimsel bir hatadır.
sözlük sıralaması (Alm. lexikographische Ordnung, Fra. ordre léxicographique, İng. lexicographic order) Bilgi ögelerinin sözlükteki harflerin dizilişine göre sıralanması.
spektral çizgi (Alm. , Fra. raie spectrale, İng. spectral line) Frekans spektrumunda çok dar bantlı ve arkaplandan yüksek enerjili bileşen.
spektral davranış (Alm. , Fra. caractéristique spectrale, İng. spectral characteristic) Bir maddenin dalga boyu ile salımlanan ışıma gücü arasındaki grafik ilişkisi.
spektral etekler (Alm. , Fra. , İng. spectrum rolloff) Bir iletim hattının ya da süzgecin iletim bandının kenarlarındaki zayıflama özelliği.
spektral kalabalık (Alm. , Fra. encombrement du spectre, İng. spectral congestion) Bir spektrum bölgesinin iletim bantları ile aşırı dolması.
spektral örtüşme bozunumu (Alm. , Fra. , İng. frequency aliasing distortion) Bir sinyalde, örnekleme sonucunda, farklı sıklık bileşenlerinin birbirine bulaşması sonucu ortaya çıkan bozulma.
Stackelberg eşitlik stratejisi (Alm. Stackelberg-Gleichgewichtsstrategie, Fra. stratégie de Stackelberg, İng. Stackelberg equilibrium strategy) İzleyen oyuncuların seçeneklerini de göz önüne alan ve önderin maliyet işlevini enküçülten strateji.
standart (Alm. , Fra. standarde, İng. standard) Başarım, tasarım, terimbilim, boyutlandırma gibi etkinliklerde kabul edilmiş ölçüt ya da uzlaşılmış ölçüm.
standart biçim (Alm. Normalform, Fra. forme standarde, İng. standard form) Yalınçlık ve düzgünlük sağlamak ereğiyle bir denklemin matematikçilerce onaylanan biçimi.
standart değer (Alm. Standartwert, Fra. valeur standarde, İng. standard value) Ortalaması m, ve standart sapması S olan bir X olasılıksal değişkeninin, Z=(X-m) / S bağıntısıyla elde edilen dönüştürülmüş değeri.
standart Gauss dağılımı (Alm. standardisierte Normalverteilung, İng. standard normal distribution) Ortalaması sıfır, değişintisi bir olan Gauss dağılımı; ölçünlü olağan dağılım.
standart hata (Alm. Standartfehler, İng. standard error) Bir parametre değerine ilişkin örnekleme dağılımının standart sapması; ölçümlü yanılgı.
standart radyo atmosferi (Alm. , Fra. atmosphère radioélectrique normale, İng. standard radio atmosphere) Troposferik iletimde standart kırılma indisi gradyanına sahip olan atmosfer.
standart sapma (Alm. Standardabweichung, Fra. écart type, İng. standard deviation) İstatistiksel saçılmanın bir ölçüsü olan değişkenin (ikinci merkezi momentin) karekökü.
standart yayılım (Alm. , Fra. propagation normale, İng. standard propagation) Radyo dalgalarının olağan atmosferik kırılma koşullarında, ve Yerin birörnek elektriksel özelliklere ve pürüzsüz küresel bir yüzeye sahip olduğu varsayımları altındaki yayılımı.
statik ölçüm (Alm. statische Messung, Fra. mesurage statique, İng. static measurement) Ölçüm süresince değerinin sabit olduğu kabul edilen büyüklüğün ölçümü.
statik röle (Alm. statisches Relais, Fra. relais statique, İng. static relay) Tasarımlanmış tepkenin (lojik işlem) mekanik hareketi olmayan elektronik, manyetik, optik ya da diğer bileşenler tarafından oluşturulduğu elektrik rölesi.
stokastik model (Alm. , Fra. modèle stochastique, İng. stochastic model) Bir süreçteki belirsizliğin bir ya da daha fazla rasgele değişken ile gösterildiği model.
sunucu bilgisayar (Alm. , Fra. ordinateur serveur, İng. host computer) Bir ağ üzerinde hesaplama, veritabanı erişimi ya da özel programlar gibi belli başlı hizmetleri sunan bilgisayar.
sunulan trafik (Alm. Angebotener Verkehr, Fra. trafic ofert, İng. traffic offered) Bir özkaynaklar topluluğunun, sınırlı boyutluluğun bir sorun olmadan karşılıyabileceği trafik oylumu (Erlang birimi).
sunuş (Alm. Vorstellung, Fra. présentation, İng. presentation) Saklatılmış bilginin insanlar tarafından anlaşılması amacıyla grafik simgeler kullanılarak basılması ya da gösterilmesi.
sunuş katmanı (Alm. Darstellungsschicht, Fra. couche de représentation, İng. presentation layer) Açık Sistemler Arabağlaşımı modelinde Uygulama katmanından gelen veriler üzerinde kod biçimleri, şifrelenme özellikleri, sıkıştırma algoritmaları gibi sunuşla ilgili yükümlülükleri taşıyan katman.
süre dilimleme (Alm. Zeitscheibenverfahren, Fra. hâchage de temps, İng. time slicing) Bilgisayarda birkaç işin birden, her bir işe eşit süre ayırarak zaman bölüşümlü olarak yürütülmesi.
süre zamanlayıcısı (Alm. , Fra. minuterie; circuit de temporisation, İng. interval timer) Belirli bir zaman süresine göre ayarlanan zamanlayıcı aygıt.
süreç (Alm. Prozess, Fra. processus, İng. process) Fiziksel ya da kimyasal bir dönüşümü ya da bu türden bir dizi dönüşümü gerçekleştiren işlemler kümesi.
süreç bilgisayarı (Alm. Prozessrechner, Fra. ordinateur de processus, İng. process computer) Süreç denetim dizgesinin bir parçası olan sayısal, analog ya da karma bilgisayar.
süreç denetim aygıtları (Alm. Betriebskontrollgerät, Fra. appereil de surveillance, İng. process control equipment) Bir gereçte yapılan fiziksel ya da kimyasal değişikliklerin istenen yönde olmasını sağlayan aygıt takımı.
süreç denetimi (Alm. Prozesssteuerung, Fra. commande de processus, İng. process control) Bir gereçteki fiziksel ya da kimyasal değişikliklerin denetlenmesi.
sürekli akımla işaretleşme (Alm. , Fra. signalisaton par courant continu, İng. DC signalling) Sadece doğru akım değerlerini kullanarak yapılan otomatik işaretleşme.
sürekli çalışma (Alm. Dauerbetrieb, Fra. service continu, İng. continuous duty) Gelişigüzel uzun bir süre ve genelde değişmez yük altında yürüyen çalışma çevrimi.
sürekli çizgili kaydedici (Alm. Stetige-Linien-Registrierer, Fra. enregistreur à trace continue, İng. continuous line recorder) Kayıtın sürekli bir çizim oluşturduğu kayıt aleti.
sürekli değişken (Alm. stetige Variable, Fra. variable continue, İng. continuous variable) Ayrık değişkenden farklı olarak sürekli bir ölçek üzerinde tüm değerleri alabilen değişken.
sürekli değişkenli model (Alm. , Fra. modèle à variable continue, İng. continuous model) Çıkış değişkenlerinin sürekli değerler alabildiği matematiksel ya da hesaba dayalı model.
sürekli evren (Alm. stetige Grundgesamtheit, İng. continuous population) Değişkenin sürekli olduğu evren.
sürekli eylem (Alm. stetiges Verhalten, Fra. action continue, İng. continuous action) Çıkış değişkeninin belirli bir erim içinde sürekli biçimde değiştiği davranış türü.
sürekli form (Alm. Leporelloformular, Fra. formulair continu, İng. continuous form) Bilgisayarda alınan sonuçları satır yazıcıdan yazdırmak üzere kullanılan, önlü-arkalı katlandığı için sayfaları yazıcının basım düzeneğinden sürekli biçimde geçen kağıt çıkış ortamı.
sürekli gönderim (Alm. stetige Abbildung, Fra. application continue, İng. continuous mapping) İşlevsel bir gönderimin tanım ve değer aralıklarının sürekli olması.
sürekli işlev (Alm. stetige Funktion, Fra. fonction continue, İng. continuous function) Tanım aralığındaki her bir noktada alttan ve üstten alınan limitlerin aynı olduğu ve limit değerlerinin de işlevin o noktadaki değerine eşit olduğu işlev.
sürekli izge (Alm. kontinuierliches Spektrum, Fra. spectre continu, İng. continuous spectrum) Belirli bir sıklık aralığında bileşenleri sürekli olarak dağılmış olan spektrum.
sürekli oyun (Alm. stetiges Spiel, Fra. jeu a noyau continu, İng. continuous kernel game) Ceza işlevsisi sürekli olan oyun.
süreksizlik (Alm. Unstetigkeit, Fra. discontinuité, İng. discontinuity) Maddede ya da bir işlevde sürekli olmama özelliği.
süreölçüm (Alm. , Fra. chronomètrie, İng. chronometry) Belirli bir işlemin ya da eylemin süresini saptama işi.
sürgit (Alm. ad Infinitum, Fra. à l'infini, İng. ad infinitum) Her sınırın ötesinde, sonsuza değin.
 
sürücü (Alm. Treiber, Antrieb, Fra. entraînement, İng. driver) 1) Eldeki gücü belirli bir amaca yönelik mekanik ya da elektrik güce dönüştüren aygıt takımı. 2) ?erit, teker vb. veri saklama ortamlarının okuyucu-yazıcı kafa karşısına sürülmelerini sağlayarak gerekli okuma-yazma işlemlerini gerçekleştiren bilgisayar giriş-çıkış birimlerinin herbirinin genel adı.
sürüklenme dengelenmesi (Alm. Drift-Kompensation, Fra. compensation de dérive, İng. drift compensation) Bir ya da daha çok denetim öğesindeki sürüklenmeyi enküçülterek dizgenin sürüklenmesini azaltmayı amaçlayan dengeleme işlemi.
sürülme akımı (Alm. Verschiebungsstrom, Fra. courant de déplacement, İng. displacement current) Bir maddenin içinde, dalgalı bir elektriksel alan etkisi altında oluşan akıma eşdeğer yük kaymaları.
sürüm (Alm. Version, Fra. version, İng. version) Bir tipin ya da bir orijinalin farklı bir biçimi ya da çeşitlemesi. Bir belge ya da yazılım programının başlangıçtaki yayını ya da aradaki düzeltimleri içeren ara yayını.
süzgeç (Alm. Filter, Fra. filtre, İng. filter) Dalga biçimlerini izgel özelliklerine göre ayıran devre.
süzgeç belirtimi (Alm. , Fra. spécification du filtre, İng. filter specification) Bir süzgecin tasarımından amaçlanan kesim sıklığı, kıpırtı genliği, boyu gibi belirtimlerin verilmesi.
süzgeç sığacı (Alm. , Fra. condensateur de filtrage, İng. smoothing capacitor) Dalga biçimi üzerindeki kıpırtıları gideren sığaç.

şablon eşleştirme (Alm. , Fra. filtrage, İng. template matching) Bilgisayarla görmede nesne tanıma için, sinyal işlemede olgu tanımak için kullanılan ve benzer şekil ya da dalga biçimi arama ilkesine dayalı yöntem.
şebeke özkaynakları (Alm. , Fra. ressources du réseau, İng. network resources) Bir teleiletişim şebekesinde veri bankaları, çoğullamalı yollar, anahtarlama düzenleri, kayıtlı duyuru (anons) dizgeleri gibi kavramsal ya da fiziksel olarak tanımlanabilen öğeler.
şehirlerarası devre grubu (Alm. , Fra. circuit interurbain, İng. intertoll trunk).
şehirlerarası otomatik arama (Alm. , Fra. signalisation automatique de l'interurbaine, İng. trunk dialing).
şeritli kayıt aygıtı (Alm. Streifenschreiber, Fra. enregistreur à bande déroulante, İng. strip chart recorder) Bir sürücü düzenek ile devinen şeritli bir kayıt aleti.
şifre anahtarı (Alm. , Fra. clé de chiffrement, İng. encryption key) Bir veri dizisini şifrelemek üzere kullanılan sayısal anahtar dizgi.
şifre anahtarı yönetimi (Alm. , Fra. gestion de clé de chiffrement, İng. key management) Bir güvenlik sisteminde şifre anahtarlarının üretimi, dağıtımı, gözlenmesi ve yok edilmesi süreci.
şifre çözmek (Alm. dekodieren, Fra. décodifier, İng. decipher) ?ifrelenmiş bir iletiyi özgün ve açık biçimine dönüştürmek.
şifrelemek (Alm. kodieren, Fra. codifier, İng. encipher) Bir iletinin gerek gizliliğini sağlamak, gerekse aslına uygunluğunu bozacak müdahalelerden sakınmak üzere bir şifre haline dönüştürmek.
şifresiz metin (Alm. , Fra. texte en clair, İng. plaintext) Kriptografide iletilerin şifrelenmemiş, normal, okunabilir halleri.
şok bobini (Alm. Glättungsdrossel, Fra. inductance de lissage, İng. smoothing inductor) Dalgalı ve atımlı bir akımın alternatif bileşenini küçültmek için tasarımlanan ve kullanılan irgitim (endüktans) bobini.
şok uyarım (Alm. , Fra. excitation par choc, İng. shock excitation) Doğal salınımların dışarıdan edinilen ani bir enerji yükü ile harekete geçtiği salınım.

T-devresi (Alm. , Fra. réseau en T, İng. T network) T biçiminde bağlanmış üç çeliden oluşan devre. Serbest uçlarının biri giriş ucuna, biri çıkış ucuna, diğeri de giriş ve çıkış arasında ortak bağlanır.
T-eki (Alm. T-Muffe, Fra. dérivation en té, İng. tee joint) İki kablo ekseni arasındaki açı yaklaşık 90 derece olacak şekilde bir dallanma kablosunun ana kabloya bağlanmasını sağlayan donatı.
T-serisi tavsiyeler (Alm. , Fra. avis de série T (CCITT), İng. T-series recommendations) Uluslararası Teleietişim Örgütünün yayımladığı faks, telemetin, videometin gibi telematik hizmetlere ilişkin tavsiyeler.
t-sınaması (Alm. t-Test, İng. t-test) Küçük örneklem nüfusları için anlamlılık sınamasında kullanılan t-dağılımına dayalı sınama.
taban (Alm. Basis, Fra. base, İng. base) Bir sayı dizgesinde, kuvvetleri, katsayılarla ağırlıklandırılıp toplandığında sayıları oluşturan tamsayı.
taban adresi (Alm. Grundadresse, Fra. adresse fondamentale, İng. base address) Adresi oluşturmak üzere göreli adrese eklenmesi gereken adres bileşeni.
taban derleyici (Alm. , Fra. compileur de base, İng. root compiler) Çıktısının bir programın bilgisayar tipinden bağımsız ara bir gösterim olduğu, ve bir kod üreticiyle birleştiğinde tam bir derleyici oluşturan derleyici.
taban hali (Alm. Grundzustand, Fra. état fondemental, İng. ground state) Bir atomun en düşük enerjili, yani en kararlı durumu.
tabanbant modemi (Alm. , Fra. modem en bande de base, İng. baseband modem) Sayısal girdiyi, herhangi bir kiplenim kullanmadan doğrudan kanala veren modem.
tabanbant yerel alan ağı (Alm. , Fra. réseau local en bande de base, İng. baseband local area network) Andaçlı halka örneğinde olduğu gibi bilginin kiplenime başvurulmadan kodlandığı, çoğullandığı ve iletildiği yerel alan ağı.
tabanbantta sinyalleşme (Alm. , Fra. , İng. baseband signalling) Herhangi bir kiplenim tekniği kullanmadan işaretlerin kendi özgün sıklıklarında iletilmesi.
tabandan tepeye tasarım (Alm. Bottom-Up-Entwurf, Fra. concéption de bas vers haut, concéption ascendante, İng. bottom up design) Bir mühendislik probleminde alt düzeydeki aygıt, bileşen, algoritmalardan başlayarak ara katları tamamlayarak sorunun tümünü çözen düzeni tasarımlama.
tabankuşak (Alm. Basisband, Fra. bande de base, İng. baseband) Bir taşıyıcıyı kipleyen sinyalin, kipleme işleminden önce kapladığı sıklık bölgesi; tabanbant.
tabanlı kosinüs süzgeci (Alm. , Fra. filtrage à cosinus surélevé, İng. raised cosine filter).
 
tablet (Alm. , Fra. tablette, İng. tablet) Düz bir yüzey üzerindeki bir kalemin konumunu koordinat verilerine dönüştüren bilgisayar giriş birimi.
takaslanır (Alm. Auswechselbar, Fra. interchangeable, İng. interchangeable; e.g., interchangeable card, interchangeable microprogram) Takas edilebilir, değiştokuş edilebilir; takaslanır kart, takaslanır mikroprogram.
takılabilir (Alm. Steck-, Einschub, Fra. enfichable, İng. plug-in; e.g., plug-in cabling, plug-in circuit card, plug-in module) Örn. takılabilir kablo panosu, takılabilir devre kartı, takılabilir birim.
takma ad (Alm. , Fra. , İng. nickname) Tüm ağ üzerinde geçerliliği olan bir ada verilen yerel bir ad.
takma değişken (Alm. Scheinvariable, Fra. variable intermédiaire, İng. dummy variable) Fiziksel bir anlam taşımayıp işlem ve simgelem kolaylığı sağlayan değişken.
taksimetre ölçevi (Alm. , Fra. , İng. taxi-cab-metric) n-boyutlu uzayda x=(x1, ....xn), y=(y1, ....yn) noktaları için d(x,y) = ?i| xi - yi | ile tanımlanan ölçev.
taksonomi (Alm. , Fra. taxonomie, İng. taxonomy) Bir bilgi dağarcığını bölüntüleyip parçaları arasındaki ilişkiyi tanımlayan yöntem.
takviye kablosu (Alm. , Fra. hauban, İng. guy wire)
tam (Alm. vollständig, Fra. complet, İng. complete; e.g., complete cycle, complete operation) Örn. tam çevrim, tam işlem.
tam akışkan (Alm. ideale Flüssigkeit, Fra. fluide parfait, İng. perfect liquid) Biçim değiştirmeye karşı direnmeyen, sıkıştırılamaz, iç sürtünmesiz, düzgün yoğunluklu akış.
tam dikgen küme (Alm. , Fra. ensemble orthogonal complét, İng. complete orthonormal set) Belirli bir metrik uzaydaki tüm işlevleri gösterimleyebilen ve dikgenlik özelliği taşıyan taban işlevleri kümesi.
tam gözlenebilir (Alm. vollständig beobachtbar, Fra. complètement observable, İng. completely observable) Bir dizgenin tüm durum değişkenlerinin gözlenebilir olması.
tam ikili ağaç (Alm. , Fra. arbre binaire complet, İng. complete binary tree) Her düğümün iki altağacının bulunduğu ağaç.
tam kanal (Alm. , Fra. , İng. clear channel) Tüm bant genişliğinin kullanıcıya ait olduğu, dolayısıyla denetim işaretlerinin başka bir kanaldan yollandığı kanal.
tam otomatik (Alm. vollautomatisch, Fra. complétement automatique, İng. full-automatic) Tam özişler; örn. tam otomatik bilgi işleme.
tam toplayıcı (Alm. Volladdierwerk, Fra. addeur complet, İng. full adder) Girdileri bir önceki elde ve toplanacak bitler, çıktısı ise toplam ve çıkış eldesi olan sayısal aygıt.
tam yansıma (Alm. totale Reflexion, Fra. réflexion totale, İng. total reflection) Işığın iki değişik ortamın ara kesitinde tümüyle yansıması.
tam yük (Alm. Vollast, Fra. pleine charge, İng. full load) Atanmış çalışma koşulları içinde belirtilmiş en büyük yük değeri.
tam yük hızı (Alm. Vollbelastungsgeschwindigkeit, Fra. vitesse de charge maximale, İng. full load speed) Sürme düzeninin anma hız ve yüküne ayarlanıp, çıkış dingilinin de anma değerinde bir yüke bağlandığında elde edilen hız.
tamamlayıcı hizmet (Alm. , Fra. service supplementair, İng. supplementary service) Teleiletişim dizgelerinde bilgi taşıma hizmetlerine değişik nitelikler kazandıran hizmetler; örneğin çağrı aktarımı, başarısız çağrının otomatik yinelenmesi.
tambur kayıtçı (Alm. Trommelregistrierer, Fra. enregistreur à tambour, İng. drum recorder) Kayıt kağıdının sürücü düzenek tarafından döndürülen yuvgu biçimindeki bir tambura sarılmış olduğu kayıt aleti.
tamsayı (Alm. ganze Zahl, Fra. entièr relatif, İng. integer) Sıfır, artı bir, eksi bir, artı iki, eksi iki, ... gibi sayılardan biri.
tamsayı programlama (Alm. ganzzählige Programmierung, Fra. programmation entière, İng. integer programming) Kısıt ve amaç değişkenlerinin tamsayılar olduğu doğrusal programlama problemi.
tamsayılar kümesi (Alm. Menge der ganzen Zahlen, Fra. ensemble de nombres entiers rationnels, İng. set of integers) Tüm tamsayılardan oluşan küme.
tane (Alm. , Fra. granule, İng. grain) 1) Asıltı içinde dağılmış parçacıklara verilen ad, 2) Katılaşma sırasında, belirli bir konum içinde dizilen moleküllerin oluşturduğu içyapı.
tanılama elkitabı (Alm. , Fra. manuel de diagnostic, İng. diagnostic manual) Bir sistem ya da bileşen üzerinde tanılayıcı testleri yürütme, kusurları bulup onarma bilgilerini içeren elkitabı.
tanılama yordamı (Alm. Diagnoseverfahren, Fra. procédé de diagnostique, İng. diagnostic procedure) Hata ve aksamaları sezimleyerek bakım işlerine yardımcı olan yordam.
tanılamak (Alm. , Fra. diagnoser, İng. diagnose) Kimi işaret, bulgu ve belirtilerden bir nesneyi, olayı tanımak, ayrımsamak.
tanılayıcı (Alm. Diagnostisch, Fra. diagnostique, İng. diagnostic; diagnostic check, diagnostic information, diagnostic message, diagnostic program) Örn. tanılayıcı deneti, tanılayıcı bilgi, tanılayıcı ileti, tanılayıcı program.
tanılayıcı denetim (Alm. diagnostische Kontrolle, Fra. contrôle diagnostique, İng. diagnostic check) Bir sistemin hata, kusur ve eksiklilerini bulmayı amaçlayan denetim.
tanılayıcı disk (Alm. , Fra. disquete de diagnostic, İng. diagnostic disk) Bir bilgisayar programındaki hataları bulmak ya da donanım bileşenlerini sınamak için kullanılan disket.
tanılayıcı ileti (Alm. Diagnosemitteilung, Fra. message diagnostique, İng. diagnostic message) Hata, kusur ve aksamalar üzerinde bilgilendiren ileti.
tanım kümesi (Alm. Definitionsbereich, Definitionsmenge, Fra. domaine, İng. domain) Bir S -> T göndermesindeki S kümesi.
tanımlı çalışma koşulları (Alm. Bemessungsbedingungen, Fra. conditions assignées de fonctionnement, İng. rated operating conditions) Bir ölçme aygıtının metrolojik özelliklerinin belirli sınırlar içinde kalması için öngörülen büyüklüğün ve etki büyüklüklerinin erimleri ile diğer önemli kuralları ortaya koyan kullanma şartları.
tanımlı ölçüm yöntemi (Alm. Definitionsmessverfahren, Fra. méthode de mesure selon définition, İng. definite method of measurement) Bir büyüklüğü, o büyüklüğe ait birimin tanımına uygun olarak belirleyen ölçüm yöntemi.
tanıt (Alm. Beweis, Fra. preuve, İng. proof) İleri sürülen bir şeyin doğruluğunu göstermede izlenen düşüncel süreç.
tanıtıcı (Alm. Bezeichner, Fra. identificateur, İng. identifier; identifier list, identifier field) Örn. tanıtıcı listesi, tanıtıcı alan.
tanıtma (Alm. Identifikation, Fra. identification, İng. identification; e.g., identification character, identification label, identification procedure) Örn. tanıtma damgası, tanıtma yordamı.
tarak süzgeç (Alm. , Fra. filtre en peigne, İng. comb filter) Bir dizi dar spektral aralıkta bant-durduran ya da bant-geçiren süzgeç gibi görev yapan süzgeç.
tarama (Alm. Abtastung, Fra. exploration, balayage, İng. scanning, sensing; e.g., scanning frequency, scanning routine, scanning device) Bir imgeyi belirli bir örüntüye göre (çoğunlukla satır satır) duyumsayarak kaydetme. Televizyonda yayımlanmak üzere oluşturulan bir görüntüyü ince bir ışın demeti ile süpürerek, bir elektromanyetik dalgayı kipleyecek resme uygun sinyaller elde etme; örn. tarama sıklığı, tarama yordamı, tarama aygıtı.
tarama ızgarası (Alm. Rastergitter, Fra. grille de trame, İng. raster grid) Bir gösterim aygıtında yüzeydeki adreslenebilen konaçların (koordinatların) ızgarası.
tarama örüntüsü (Alm. Raster, Fra. canevas, İng. raster) Bilgisayar çizeyleminde bir gösterim alanını birbiçimlice kaplayan çizgilerden oluşan örüntü.
taramalı elektron mikroskobu (Alm. , Fra. microscope électronique à balayage, İng. scanning electron microscope).
tarayıcı (Alm. Abtaster, Fra. balayeur, explorateur, İng. scanner) 1) Bir bilgi kanalını sırayla bir dizi çıkış kanalına bağlayan düzenek. 2) Işınlarla bir yüzeyi tarayan aygıt.
tarife (Alm. , Fra. tariffe, İng. tariff) Bir teleiletişim örgütü tarafından ilan edilen kullanıma sunulan hizmetlerin, olanakların, aygıtların ücretleri.
tarihçe (Alm..., Fra. , İng. trace) Bir bilgi işlem sisteminde olagelen olayların izi.
 
tasarım (Alm. Entwurf, Fra. concéption, dessin, İng. design) Geliştirilen bir dizgenin bölümleri arasındaki çalışma ilişkilerinin, her bir bölümün özgül işlevleri ayırt edilerek belirlenmesi.
tasarım belirtimleri (Alm. Entwurf-forderungen, Fra. exingences de dessin, İng. design specifications) Bir tasarım eyleminde verilen gerekli kısıtlar ve kritik bilgiler.
tasarım dili (Alm. , Fra. langage de concéption, İng. design language) Yazılım ya da donanımın tasarımına, doğrulanmasına, çözümlemesine ve belgelenmesine elveren dil.
tasarım kusuru (Alm. Entwurfsfehler, Fra. défaut de concéption, İng. design defect) Bir öğenin yetersiz, uygunsuz tasarımından kaynaklanan kusur.
tasarım otomasyon (Alm. , Fra. conception assistée par ordinateur, İng. design automation) Tasarım sürecinin bilgisayar desteğine dayandırılması.
taslak (Alm. Skizze, Fra. esquisse, İng. sketch) Ayrıntıya inmeden kabaca gösteren çizenek.
tasnifli bilgi (Alm. , Fra. renseignement classifié, İng. classified information) Denetimsiz olarak herkesin eline geçtiğinde ilgili sistem için (savunma, toplum gibi) tehlike yaratabilecek bilgi.
taşan trafik (Alm. , Fra. trafic de débordement, İng. overflow traffic) Bir trafiğin, yöneltilmiş olduğu özkaynaklar topluluğunca taşınmayıp ek özkaynaklara gereksindiği kısmı.
taşbaskı (Alm. , Fra. litographie, İng. litography) Bir taş levha üzerine yağlı bir madde ile çizilmiş biçimleri baskı yoluyla kağıt, bez vb üzerine çıkararak çoğaltma işlemi.
taşıma komutu (Alm. Überweisungsbefehl, Fra. instruction de mouvement, İng. move instruction) Bilgi işlemde bir bilgi parçasını bir bellek konumundan başka bir konuma taşıma komutu.
taşıma ve saklama koşulları (Alm. Transport-und Lagerbedingungen, Fra. conditions de transport et de rangement, İng. transportation and storage conditions) Bir aygıtın, yapımı ile kullanım yerine yerleştirilmesi arasında kalan sürede, bulundurulması gereken koşullar.
taşınabilirlik (Alm. , Fra. portabilité, İng. portability) Bir yazılım ya da donanım ortamından bir başkasına bir sistem ya da bileşeninin taşınabilme kolaylığı.
taşınan trafik (Alm. , Fra. trafic écoulé, İng. traffic carried) Belirli bir zaman aralığında bir özkaynaklar topluluğu içindeki aynı andaki meşgul özkaynakların (Erlang birimi) ortalaması.
taşınım akımı (Alm. Konvektionsstrom, Fra. courant de convection, İng. convection current) 1) Yüklü parçacıkların elektrolit, yalıtkan sıvı, gaz veya boşlukta yer değiştirmeleri ve devinimi ile oluşan elektrik yükü akışı, 2) Değişik sıcaklıktaki yerler arasında akışkan madde dolanımı ile ısı aktarımı.
taşınım gecikmesi (Alm. Transport-Totzeit, Fra. retard de transport, İng. transport lag) Bir sinyalin sonlu yayılma hızı ya da bir maddenin taşınımından ötürü ortaya çıkan gecikme.
taşıyıcı (Alm. Träger, Fra. transporteur, porteuse (en modulation), İng. carrier) En az bir özelliği kipleme yoluyla değiştirilebilen dalga biçimi.
taşıyıcı başına bir kanal (Alm. , Fra. une seule voie par porteuse, İng. single channel per carrier, SCPC).
taşıyıcı dizge (Alm. Trägersystem, Trägerfrequenzsystem, Fra. système transporteur, système à courants porteurs, İng. carrier system) Her bir girdinin değişik bir taşıyıcı sıklığına bindirildiği ve almaçta kipçözülerek sinyallerin özgün biçimine getirildiği çok girişli ve tek iletişim yollu dizge.
taşıyıcı eşzamanlaması (Alm. , Fra. récupération de la porteuse, İng. carrier recovery) Bir alıcıda taşıyıcının sıklık ve evresini kestirme işlemi.
taşıyıcı gücü (Alm. , Fra. puissance de l'onde porteuse, İng. carrier power) Bir radyo vericisinin ucunda, hiç bir kiplenim olmadığında, bir çevrim içindeki güç.
taşıyıcı gürültü oranı (Alm. , Fra. rapport porteuse-bruit, İng. carrier to noise ratio, C/N) Uydu iletişiminde uydunun taşıyıcı işaretinin gürültüye oranı.
taşıyıcı sezen çoklu erişim (Alm. , Fra. accès multiple par détection de présence de porteuse, İng. carrier sense multiple access) Çoklu erişimli bilgisayar iletişim devrelerinde, her aygıtın, iletime geçmeden önce ortamdaki bir taşıyıcının varlığını sezinlemeye yönelik dinleme yapması, ancak hiç bir iletim olmadığında iletime geçmesi yöntemi.
taşıyıcı sıklığı (Alm. , Fra. fréquence porteuse, İng. carrier frequency) Taşıyıcı dalganın sıklığı.
taşma (Alm. Überlauf, Fra. dépassement, İng. overflow) Bir aritmetik işlem sonucunda, ayrılan yere sığmayacak büyüklükte bir sayının bulunması.
taşma alanı (Alm. , Fra. zone de débordement, İng. overflow area) Birincil bellek alanında yer kalmadığında verilerin depolandığı yer.
taşma denetimi (Alm. , Fra. contrôle de débordement, İng. overflow check) Veri gösteriminin belirli bir uzunluğu aşıp aşmadığının sınanması.
taşma hatası (Alm. , Fra. erreur de débordement, İng. overflow error) Bilgisayar aritmetiğinde sayıların büyüklük sınırlarının aşılmasından kaynaklanan hata.
taşrada işleme (Alm. , Fra. exploitation hors site, İng. off-site processing) Veri hacminin çok büyük olduğu durumlarda bir kuruluşun teleiletişim aracılığı ile verileri başka bir yere taşıyıp işlemesi.
tavan (Alm. , Fra. plafond, İng. ceiling) Bir sayıyı en yakın üstteki tamsayıya yuvarlayarak elde edilen sonuç.
teğet (Alm. Tangens, Fra. tangente, İng. tangent) 1) Eğri için bir noktada ortak bir teğet yayı olan, 2) Yüzey için bir noktada teğet düzlemi olan.
teğet ışın (Alm. , Fra. rayon tangent, İng. tangential wave path) Yer üstündeki radyo dalga yayılımında doğru dalganın Yerin yüzeyine teğet olan yayılım yolu.
teğetlik (Alm. Berührungslinie, Tangens, Fra. tangente, İng. tangent) 1) Dar açı için, bir dik üçgen oluşturacak şekilde açının karşısındaki kenarın, üçgenin yan kenarına oranı 2) Bir eğrinin bir noktasından eğrilik yarıçapına dik çizilen doğru.
teğetlik yayı (Alm. Arkustangens, Fra. arc-tangens, İng. arc tangent) Teğet işlevinin tersi olan işlev.
tehdit etmeni (Alm. , Fra. agent de menace, İng. threat agent) Bir bilgi işleme sistemin ya da işletimin zayıf noktalarından yararlanma ya da bu noktalardan zarar verme yöntem ve araçları.
tehdit gözleme (Alm. , Fra. surveillance antimenace, İng.threat monitoring) Bir bilgi işleme sistemine güvenlik tehditlerinin, gizlilik ihlallerinin geçmiş izlerin ve toplanan ilişkin verilerin incelemesiyle ortaya çıkarılması.
tek (Alm. Ein, Fra. mono-, à un, İng. single; e.g., single-byte instruction, single-chip microcomputer, single-card computer, single-pass compiler) Örn. tek sekizli komut, tek yongalı mikrobilgisayar, tek kartlı bilgisayar, tek geçişli derleyici .
tek adresli komut (Alm. , Fra. instruction à une adresse, İng. one-address instruction) Tek bir adres parçası içeren komut.
tek çözüm (Alm. einzige Lösung, Fra. solution unique, İng. unique solution) Bir ve yalnızca bir sayıda olan çözüm.
tek durumlu kapan (Alm. , Fra. monostable, İng. single shot flip flop).
tek durumlu röle (Alm. monostabiles Relais, Fra. relais monostable, İng. monostable relay) Bir giriş uyarma büyüklüğüne cevap vererek ya da durumunu değiştirerek büyüklük ortadan kalktığında eski duruma dönen elektrik rölesi.
tek duyarlı (Alm. , Fra. simple précision, İng. single precision) Sayıların gösteriminde tek bir bilgisayar sözcüğünün kullanımı.
tek elektron (Alm. Einselelektronensystem, Fra. éléctron célibataire, İng. lone electron) Bir enerji seviyesinde tek başına olan elektron.
tek eşlik denetimi (Alm. ungerade Prüfung, Fra. contrôle de parité impaire, İng. odd parity check) Verideki 1 bitlerin sayısının eşlik bitiyle birlikte tek sayı olacak biçimde eşlik biti oluşturan sağlama düzeni.
tek evreli kaynak (Alm. Einphasen-(Spannungs) Quelle, Fra. source (de tension) monophasée, İng. single-phase (voltage) source) 1) Tek bir almaşık gerilim üreten devre 2) Anlık değerlerinin oranlarının aynı kaldığı almaşık gerilimler kümesi üreten kaynak.
tek frekanslı işletim (Alm. , Fra. exploitation sur une fréquence, İng. single frequency operation) İletimde taşıyıcı sıklığın her iki yönde de aynı olduğu radyo sistemi.
tek işlev (Alm. ungerade Funktion, Fra. fonction impaire, İng. odd function) Bütün gerçek x değerleri için f(-x)=-f(x) koşulunu sağlayan işlev.
tek kalınlıklı döngü (Alm. , Fra. boucle unigauge, İng. unigage loop) Santral ile abone arasında kesidi değişmeyen bir telden oluşan döngü.
tek kapılı devre (Alm. Eintor, Zweipol, Fra. monoporte, bipôle, İng. one-port network, two-terminal network) 1) İki uçlu devre 2) İkiden fazla ucu olup yalnızca kapı olarak ele alınan iki ucuyla ilgilenilen devre.
 
tek kipli lif (Alm. Mehrmodenfaser, Fra. fibre uni-mode, İng. single-mode fiber) Göbek kesiti çok ince olup, çok dar bir sıklık bandı içindeki ışık bileşenlerini iletecek biçimde tasarlanmış optik lif.
tek kullanıcılı işletim sistemi (Alm. , Fra. système d'exploitation mono-utilisateur, İng. single-user system) Tek bir uçbirim ya da ekrana hizmet verebilen işletim sistemi.
tek renkli ışık (Alm. einwelliges Licht, Fra. lumière monochromatique, İng. monochromatic light) Özdeş sıklıkta ya da hemen hemen özdeş sıklıkta titreşimlerden oluşan ışık.
tek tek sınama (Alm. Stückprüfung, Fra. essai individuel de série, İng. routine test) Her bir aygıtın, belirli ölçütlere uygunluklarını saptamak üzere yapım süresinde ya da ertesinde teker teker sınanması.
tek telli devre (Alm. , Fra. , İng. single wire circuit) İletim yolunu toprak üzerinden tamamlayan tek tel.
tek telli iletim hattı (Alm. , Fra. guide d'ondes unifilaire, İng. single-wire transmission line) Yayılan enerjiyi telin çevresine sınırlamak üzere tasarımlanmış ve tek telden oluşan dalga kılavuzu.
tek yön (Alm. , Fra. à sens unique, İng. one way) Çağrı oluşumunun tek yönde gerçekleşebildiği trafik ya da devre türü.
tek yönlü (Alm. simplex (einsetig), Fra. simplex, İng. simplex) İki nokta arasında bilginin ancak tek yönde iletilebilmesine ilişkin.
tek-değişkenli dağılım (Alm. eindimensionale Verteilung, İng. univariate distribution) Yalnızca bir değişkene bağlı dağılım.
tek-girdili çok-çıktılı dizge (TGÇÇ) (Alm. System mit einer Eingabe und mehrfacher Ausgabe, Fra. système à une entrée-plusieurs sorties, İng. single-input multiple-output system, S.I.M.O.) Tek bir girişi ve birden çok çıkışı olan dizge.
tek-girdili tek-çıktılı dizge (TGTÇ) (Alm. System mit einer Eingabe und Ausgabe, Fra. système à une entrée et une sortie, İng. single-input single output system, S.I.S.O.) Tek bir girişi ve tek bir çıkışı olan dizge.
tekdüze işlev (Alm. monotone Funktion, Fra. fonction monotone, İng. monotonic function) Bir aralıktaki herbir x1 > x2 sayı çifti için f(x1)-f(x2) farkının herzaman aynı işareti taşıdığı işlev.
teker (Alm. Platte, Fra. disque, İng. disk; e.g., disk memory, disk queueing, disk address, disk track, disk volume) Disk; örn. teker bellek, teker kuyruğu, teker adresi, teker izi, teker birimi.
teker bellek (Alm. Diskspeicher, Fra. mémoire sur disque, İng. disk memory) Bir teker üzerinde yeralan bellek; disk bellek.
teker gösterge (Alm. Zifferblatt, Fra. cadran, İng. dial) Açısal konumu bilgi verecek şekilde imlenmiş teker ya da plak; kadran.
teker kayıtçı (Alm. Plattenregistrierer, Fra. enregisteur à disque, İng. disc recorder) Kayıt yüzeyinin sürücü düzenek tarafından döndürülen bir teker olduğu kayıt aleti.
teker kümesi (Alm. Plattenstapel, Fra. chargeur multidisque, İng. disc pack) 1) Bellek olarak kullanılan eşmerkezli ve birarada dönen üstüste konmuş teker kümesi. 2) Bilgi saklama ortamı olarak sürücüsünden çıkarılıp başka bir yerde saklanan, gereğinde sürücüye yeniden takılan ve belirli sayıda teker yüzeyinin bir eksen üzerinde bütünleştirilmesinden oluşan doğrudan erişimli veri saklama öğesi.
tekgövde (Alm. , Fra. monobloc, İng. monoblock) Tek parçadan oluşan, gövdesi eklemsiz yapılmış nesne, aygıt vb..
tekil çözüm (Alm. singulare Lösung, Fra. solution singulière, İng. singular solution) Bir türevsel denklemin genel çözümünce içerilmeyen çözüm.
teklik savı (Alm. Einzigkeitssatz, İng. uniqueness theorem) Sonuçta istenen koşulu gerçekleyen nesnenin sayısının en çok bir olduğunu belirten sav.
teknik değişiklik (Alm. , Fra. modification téchnique, İng. engineering change)
teknik yönetim (Alm. , Fra. gestion téchnique, İng. technical management) Mühendislik işlevlerini planlamak, örgütlemek ve denetlemek amacıyla uygulanan teknik ve yönetsel yöntemler.
tekrenkli süzgeç (Alm. einwelliges Strahlenfilter, Fra. filtre monochromatique, İng. monochromatic filter) Bir tek dalga boyunu ya da çok dar dalga boyları kuşağını geçiren ışık süzgeci.
tektaş devre (Alm. monolitischer Schaltkreis, Fra. circuit monolithique, İng. monolithic circuit) Bir tek yongadan oluşan tümleşik devre.
tektürel ağ (Alm. homogenes Netz, Fra. réseau homogène, İng. homogeneous network) Konakçı bilgisayarların aynı tür ve yapımlı olduğu ağ.
tektürel çözüm (Alm. homogene Lösung, Fra. solution homogène ou complémentaire, İng. homogeneous or complementary solution) Türevsel bir denklemin tektürel kısmının, yani zorlayıcı terim sıfırlanarak elde edilen kısmının çözümü.
tektürel işlev (Alm. homogene Funktion, Fra. fonction homogène, İng. homogeneous function) Bir f(x,y,z,...) işlevinin değişkenleri a ile çarpıldığında f(ax,ay,az,...) = ** f(x,y,z,...) eşitliğini sağladığında bu işlev m'inci dereceden tektürel bir işlevdir.
tel çapraz (Alm. Fadenkreuz, Fra. réticule, İng. reticle) Teleskop, dürbün gibi aygıtların odağına yerleştirilen, saydam bir yaprak üzerine çizilmiş, aygıtın görüş alanında konum belirlemeye yarayan çizgiler.
teleçalışma (Alm. , Fra.télétravail, İng. telecommuting) Evde bilgisayar ve teleiletişim ağları yardımıyla çalışma seçeneği.
telefon ahizesi (Alm. , Fra. combiné, İng. handset) Aynı anda ağız ve kulak hizalarında tutulacak şekilde yaplmış telefon mikrofon ve hoparlör sistemi.
telefon aygıtı (Alm. , Fra. appareil téléphonique, İng. telephone set) Bir telefon vericisi, telefon alıcısı, çoğunlukla bir anahtar, kablo ve ilgili diğer eklentileri içeren aygıt.
telefon birimi (Alm. , Fra. poste téléphonique, İng. telephone set) Bir telefon ağına bağlı telefon aygıtı.
telefonu kapatma (çatalaltı kontağı) işareti (Alm. , Fra. signal de raccrochage, İng. on-hook signal).
teleiletişim (Alm. Telekommunikation, Fernmeldetechnik, Fra. télécommunications, İng. telecommunication) Bilginin üretilmesi, saklatımı, başka bir yere iletimi, işlenmesi ve tüketimi; uziletişim.
teleiletişim güvenliği (Alm. , Fra. securité des communications électroniques, İng. communications security) Teleiletişim donatımından ışıyan elektromanyetik dalgaların sezimi ve yorumlanmasını ya da iletişim hatlarından iletilen bilginin ele geçirilmesini engelleyici önlemler.
teleiletişim yolu (Alm. Telekommunikationsweg, Fra. itinéraire de télécommunication, İng. telecommunication path) İki nokta arasında iletilen bir sinyalin sürekli biçimde izlediği yol. Bu yol fiziksel bir iletim ortamı, sıklık çoğullamalı bir dizgedeki bir sıklık bandı, zaman çoğullamalı bir dizgede bir zaman dilimi olabilir.
telemetin belgesi (Alm. Teletextdokument, Fra. document télétex, İng. teletex document) Tek bir birim olarak ve aynı sayfa sırasında teleiletişim hizmetleri aracılığı ile teslim edilmek üzere hazırlanmış bir ya da daha çok metin sayfası.
telemetin hizmeti (Alm. Teletext-service, Fra. service télétex, İng. teletex service) Abonelerin teleiletişim şebekeleri aracılığı ile yazışmalarını biçimlendirmelerini ve iletmelerini sağlayan bir uluslararası telematik hizmeti.
telepazarlama (Alm. , Fra. telemarketing, İng. telemarketing) Teleiletişim teknolojilerinden ve yönetim bilgi işlem sistemlerinden yararlanarak yürütülen planlı satış ve hizmet sistemi.
telli iletim (Alm. , Fra. transmission filaire, İng. wire communicaton) Kablo, çıplak tel, optik lif gibi kılavuzlu bir ortamda yer alan iletim.
telsiz iletim (Alm. , Fra. transmission radio, İng. wireless communication, radio communication) Radyo link, iyonosferik yansıma vb. gibi kılavuzsuz bir ortamda yer alan iletim.
telsizle kerteriz (Alm. Funkpeilrichtung, Fra. relèvement radiogoniométrique, İng. radio bearing) Elektromanyetik dalga ışıyan bir kaynağın yönü ile bir dayanak yön arasındaki açının yön saptayan bir radyo istasyonunda kestirimi.
 
temas potansiyeli engeli (Alm. Kontaktpotentielwall, Fra. barrière de potential au contact, İng. contact potential barrier) Birbirine değen iki cismin temas yüzeyinde, engel katman oluşumu sonucu ortaya çıkan potansiyel tepesi.
temas potansiyeli farkı (Alm. Kontaktspannung, Fra. différence de potential au contact, İng. contact potential difference) Temas durumunda iki madde arasında, engel katman oluşumundan kaynaklanan potansiyel farkı.
temel (Alm. Fundamental, Fra. fondamental, principal, İng. fundamental; e.g., fundamental component, fundamental information) Ana; örn. temel bileşen, temel bilgi.
temel büyüklük (Alm. Basisgröße, Fra. grandeur de base, İng. base quantity) Bir büyüklükler sisteminde, birbirlerinden bağımsız oldukları uzlaşıma göre olarak belirlenmiş büyüklüklerin herbiri.
temel çözüm (Alm. Grundlösung, Fra. solution fondamentale, İng. basic solution) Doğrusal bir denklem dizgesi verildiğinde temel olmayan değişkenleri sıfıra eşitleyerek elde edilen çözüm.
temel dönem (Alm. basis Periode, Fra. periode de base, İng. base period) Zaman dizilerinde temel olarak alınan dönem.
temel işlem (Alm. elementare Operation, Fra. opération élémentaire, İng. elementary operation) Bir matrisin üzerinde; a) iki dikeçin (ya da satırın) yerlerini değiştirmek, b) bir dikeçi (ya da satırı) sıfırdan farklı bir sayı ile çarpmak, c) bir dikeçi (ya da satırı) bir sayı ile çarpıp başka bir dikece (ya da satıra) toplama işlemleri.
temel kipler (Alm. Grundschwingung, Fra. modes fondamentales, İng. fundamental modes) Titreşebilen bir nesnenin esneklik ve eylemsizlik özellikleriyle belirlenen sıklıktaki öztitreşimleri.
temel olurlu çözüm (Alm. fundamentale mögliche Lösung, Fra. solution fondamentale faisable, İng. basic feasible solution) Doğrusal izlencelemede bir denklem dizgesinin tüm karar değişkenlerinin sıfır ya da artı olduğu temel çözüm.
temel ölçüm birimi (Alm. Basiseinheit, Fra. unité de mesure de base, İng. base unit of measurement) Belirli bir büyüklükler sisteminde, bir temel büyüklüğün ölçüm birimi.
temel ölçüm yöntemi (Alm. Fundamentalmessverfahren, Fra. méthode de mesure fondamentale, İng. fundamental method of measurement) Ölçülen büyüklük değerinin, ilgili temel büyüklüklerin ölçülmesiyle belirlendiği ölçüm yöntemi.
temel rehber (Alm. , Fra. répertoire centrale, İng. root directory) Bir teker belleğin rehber yapısının temeli.
temel sıklık (Alm. Grundfrequenz, Fra. fréquence normale, İng. fundamental frequency) 1) Çok sıklıklı dalgalı akımlardan oluşan bir karışımın en düşük sıklıkta olanı, 2) Ses üreten titreşimlerin verebildiği en alçak sıklıktaki ses.
temellendirmek (Alm. begründen, Fra. fonder en raison, İng. to ground ) Bir önermeyi, bir kural, bir gerekliliği, kendisini doğrulayacak herhangi bir şey üzerine dayamak; belli gerekçelerle doğrulamak.
temiz kopya (Alm. , Fra. copie saine, copie intacte, İng. clean copy) Virüssüz olan ya da virüslerden arındırılmış olan program, yazılım ya da kütük.
temiz oda (Alm. , Fra. salle blanche, İng. clean room) Toz ve nemlilik gibi kirletenlerden arındırılmış oda
temizlemek (Alm. löschen, Fra. effacer, İng. clear) Bir ya da daha çok bellek alanını, çoğunlukla sıfır ya da boşluk damgalarıyla dolu olacak şekilde, belirli bir duruma getirmek.
temizlenmiş kütük (Alm. , Fra. fichier desinfecté, fichier nettoyé, İng. cleaned file, disinfected file) Bir dezenfektan programının uygulanması ile tümüyle virüssüz kılınmış kütük.
TEMPEST güvenliği (Alm. , Fra. securité d'emission, TEMPEST, İng. emission security, TEMPEST) Teleiletişim sistemlerinden, bilgiişlem donatımından, kripto donatımından salımlanan elektromanyetik dalgalardan yetkisiz kişilerin bilgi çıkarsamalarını engelleyici güvenlik önlemlerinin tümü.
TEMPEST-uyumlu (Alm. , Fra. conforme aux critères TEMPEST, İng. TEMPEST-compliant) Elektronik ve iletişim güvenliği kurallarına göre çalışma yerinde test edilmiş ve elektromanyetik kaçakları bakımından güvenli bulunmuş bir sistem ya da donatıma ilişkin.
temsili örnek (Alm. repräsentative Stichprobe, Fra. échantillon représentatif, İng. representative sample) Genel nüfusa göre yanlılığı en aza indirgenerek seçilen bir örnek.
tepe değeri (Alm. Spitzenwert, Fra. valeur maximale, valeur de crête, İng. peak value) Belirli bir zaman aralığında bir zaman işlevinin aldığı en büyük anlık değer; doruk değeri.
tepe gerilimölçeri (Alm. Spitzenspannungsmesser, Fra. voltmètre de crête, İng. peak voltmeter) Değişken bir gerilimin en büyük anlık değerini ölçmeye yarayan gerilimölçer.
tepe kırpıcı (Alm. , Fra. écrêteur, İng. peak clipper) Bir işaretin artı ya da eksi yöndeki alacağı değeri sınırlayan devre.
tepe sezici (Alm. , Fra. détecteur de crête, İng. peak detector) Bir dalga biçiminin eriştiği en büyük değer noktasını saptayan devre.
tepe sınırlayıcı (Alm. , Fra. lmiteur de crête, İng. peak limiter) FM, PCM, FSK gibi kiplenmiş sinyallerde kullanılan ve beklenen işaret düzeyinin üzerindeki gürültü doruklarını kırpan süzgeç.
tepecik (Alm. Riffel, Fra. ondule, İng. ripple) Tepeden-tepeye değerinin, üzerine bindiği dalgabiçiminin ortalama değerine göre çok daha küçük olduğu atımlı büyüklük.
tepeden tepeye genlik (Alm. , Fra. amplitude crête à crête, İng. peak-to-peak amplitude) Bir dönem süresince bir dalga biçiminin aldığı en büyük değer ile en küçük değerin farkı.
tepki kümesi (Alm. Reaktionsmenge, Fra. ensemble des réactions, İng. reaction set) Başka bir önder oyuncunun stratejisi için izleyen oyuncunun yitiğini enküçülten seçenekler kümesi.
tepki özelliği (Alm. Übertragungsverhalten, Fra. caractéristique de transfert, İng. response characteristics) Tanımlı koşullar altında, uyarım (stimulus) ile ona karşılık gelen tepki (response) arasındaki ilişki.
tepki süresi (Alm. Einstelldauer, Fra. temps de reponse, İng. response time) Uyarımın belirli bir ani değişime tabi olduğu an ile tepkinin kendi son kararlı değerine ulaştığı ve bu değerin belirli sınırlar içinde kalacağı an arasında geçen süre.
tepkime (Alm. Reaktion, Fra. réaction, İng. reaction) İyonların, molekül (özdecik) ya da atomların (öğecik) etkileşimleri sonucu başka iyon, molekül ya da atomların oluşması; tepkileşim.
tepkin (Alm. Blind-, Fra. réactif, İng. reactive) Bir irgitil (endüktif) ya da sığal düzen ya da devreyi niteleyen terim.
tepkin akım (Alm. , Fra. courant réactif, İng. reactive current) Elektromotor kuvvetine ya da gerilime dik açılı olan akım bileşeni.
tepkin güç (Alm. , Fra. puissance réactive, İng. reactive power) Gerilim ya da elektromotor kuvveti ile akımın çarpımı.
tepkin güçölçer (Alm. reaktive Leistungsmesser, Fra. varmètre, İng. varmeter, reactive power meter) Tepkin gücü ölçmeye yarayan alet.
tepkin yazılım (Alm. , Fra. logiciel reactif, İng. reactive software) Bir virüsün varlığını, virüs saldırısından sonra sezinleyen virüsü önler yazılım
tepkin zayıflatıcı (Alm. , Fra. atténuateur réactif, İng. reactive attenuator) Hiç enerji soğurmayan zayıflatıcı.
tepkinlik (Alm. Blindwiderstand, Fra. réactance, İng. reactance) Bir akım devresinde bulunan irgiteç sığaç ya da her ikisinin birden akımın değişimine karşı oluşturdukları tepki.
terimlendirme (Alm. Namenverzeichnis, Fra. nomenclature, İng. nomenclature) Bir bilim dalı ya da uygulayımda kullanılan terimler düzenleme.
terk (Alm. , Fra. abandonner, İng. reneging; quitting) 1) Kullanıcının bir işgörme (hizmet) kuyruğunda bir süre kaldıktan sonra ayrılması. 2) Bir süreci durdurma ya da bir önceki duruma dönmeyi sağlayan tuş, komut, ya da eylem.
 
termoiyonik salım (Alm. thermische Emission, Fra. émission thermoéléctronique, İng. thermoionic emission) Yalnızca salıcının sıcaklığından kaynaklanan elektron yayımı.
ters (Alm. Reziproke, Fra. réciproque, inverse, İng. reciprocal, inverse) Bir a sayısı için 1/a sayısı.
ters ark (Alm. , Fra. retour d'arc, İng. arc-back) Ark olayının ters yönde oluşması.
ters dönüşüm (Alm. Umkehrumwandlung, inverse Transformation, Fra. transformation inverse, İng. inverse transform) Bir dönüşüm işleminin ters yönde işlemi; örneğin ters Fourier dönüşümü, ters z-dönüşümü….
ters evrişim (Alm. , Fra. déconvolution, İng. deconvolution) Evrişim işlemi ile değişime uğramış bir sinyali özgün biçimine getirmek için yapılan evriştirme işlemi.
ters ışılelektrik etki (Alm. inverser photoelektrikrischer Effekt, Fra. effet photoéléctrique inverse, İng. inverse photoelectric effect) Bir maddenin elektronlarla (eksiciklerle) dövümü sonucu ışılcık (photon) salımı.
ters ışın (Alm. , Fra. faisceau arrière, İng. back beam).
ters ilinti (Alm. negative Korrelation, Fra. correlation inverse, İng. inverse correlation ) Birinin değeri artarken ötekinin azaldığı iki değişken arasındaki ilinti; aksi ilinti.
ters işlev (Alm. inverse Funktion, Fra. fonction inverse, İng. inverse function) Başka bir işlevin bağımsız değişkenini bağımlı değişkeni türünden ifade eden işlev.
ters liste (Alm. Rückstelliste, Fra. liste inversée, liste refoulée, İng. pushdown list) Son girenin ilk işleme konmak üzere düzenlenen ve yaşatılan liste.
ters moment koruması (Alm. , Fra. limiteur de couple, İng. antiplugging protection) Bir motorun hızının belirli bir düzeye inmesine değin bir ters momentin oluşmasını önleyen denetim işlevi ya da aygıtı.
ters orantılı (Alm. , Fra. , İng. inversely proportional) Biri artarken diğeri küçülen ya da tersinin gerçekleştiği iki niceliğin ilişkisi.
ters süzgeçleme (Alm. , Fra. filtrage inverse, İng. inverse filtering) Bir süzgecin aktarım işlevinin tersi ile yapılan süzgeçleme.
ters yığıt bellek (Alm. , Fra. pile, mémoire à liste inversée, İng. pushdown storage) Son giren ilk çıkan ilkesine göre çalışan bilgisayar belleği.
ters yönde kanal (Alm. , Fra. voie de retour, İng. reverse channel, backward channel) Bazı modemlerde hata denetimi, hattı kesme, ağdaki sorunları tanılama gibi amaçlarla kullanılan alıcıdan vericiye yönelik kanal.
tersinebilir (Alm. umkehrbar, Fra. réversible, İng. reversible) 1) Ters çevrilebilme özelliği taşıyan 2) İleri ve geri yönde değişikliklerden geçebilme özelliği taşıyan.
tersinir süreç (Alm. umkehrbarer Vorgang, Fra. processus réversible, İng. reversible process) Her evresinde dengede olan ve tam ters doğrultuda işleyebilen ısıl mekanik ve kuramsal oluşum.
tersinir tepkime (Alm. umkehrbarer Reaktion, Fra. réaction réversible, İng. reversible reaction) Uygun koşullarda iki yönde de işleyebilen tepkileşim.
tersinmez (Alm. nichtumkehrbar, Fra. non-réversible, İng. irreversible) Ters çevrilebilme ya da ileri ve geri yönde değişikliklere tabi olabilme özelliği taşımayan.
teslim süresi (Alm. , Fra. date de livraison, İng. delivery time) Gönderen uçtan iletimin başlamasından alan uçta verilerin gelmesine değin geçen süre.
test örüntüsü (Alm. , Fra. mire, İng. test pattern) Televizyonda imgelerin niteliğini sınamak için kesin çizgilerden oluşan bilindik desen.
test tasarımı (Alm. , Fra. concéption d'essai, İng. test design) Bir yazılım özelliği ya da özellikler kümesi için sınama yaklaşımının belgelenmesi.
test trafiği (Alm. , Fra. traffic d'essai, İng. test traffic) Bir santralın başarımını ya da gövdeyolların (junction) ve uzaktaki santralların durumunu sınamak için bir santral personeli tarafından sistematik olarak üretilen trafik.
test verileri (Alm. Testdaten, Fra. données d'essai, İng. test data) 1) Sınamalar sırasında elde edilen gözlem verileri. 2) Bir bilgisayar programının tüm durumlarda doğru çalıştığını sınamak, bu durumları oluşturmak üzere izlence yazarınca hazırlanıp üzerinde uygulama yapılan özel veri tutanakları.
testere dişi dalgası (Alm. , Fra. onde serrée, İng. sawtooth wave) Grafiği bir testerenin dişlerini andıran dönemli dalga.
tetikleme darbesi (Alm. , Fra. impulsion de déclenchement, İng. trigger pulse).
tetikleme devresi (Alm. Steuerimpulsgenerator, Fra. circuit de gâchette, İng. trigger circuit) Çalışma aralığındaki bir ya da daha çok noktada, giriş değerindeki çok küçük değişikliklere karşılık çıktısı ani değişiklikler gösteren elektronik devre.
tetiklemek (Alm. Triggeren, Fra. déclencher, lancer, İng. trigger) Çoğunlukla dış ortamdan yapılan bir müdahale ile bir bilgisayar programının yürütüme konmasına yol açma.
teyp sonu damgası (Alm. , Fra. repère de fin de bande, İng. end of tape marker) Bir teyp üzerinde kayıt yapılmasına izin verilen bölgenin sonunu imleyen damga.
tıkanıklık (Alm. Blockung, Fra. blocage, İng. blocking) Bir teleiletişim ağının aşırı doluluktan ya da aksamalardan ötürü yeni hizmet istemlerini red etmesi.
tıkanmasız (Fra, sans blocage, İng. non blocking) Santralların, çağrı yoğunluğu ne olursa olsun, iç anahtarlama yollarının fazlalığından ötürü hiç bir çağrının tıkanmayla karşılaşmaması durumu.
tıkız küme (Alm. Kompaktmenge, Fra. ensemble compact, İng. compact set) Sınırlı ve tüm limit değerlerini içeren küme.
tını (Alm. Klang, Fra. timbre, İng. timber) Bir cismin titreşiminden çıkan sesi, başka nitelikteki bir cismin aynı yükseklikteki sesinden ayıran özellik.
tıpkıbasım (Alm. Faksimile, Fra. télécopie, İng. facsimile) Her türlü elyazısı basılı ya da grafik belgesinin, bu belgelerin bulunduğu yerden farklı bir yerde elektronik olarak yeniden üretilmesi; faks.
tırmanış algoritması (Alm. , Fra. , İng. ascent algorithm) Bir eniyileme sorununun sayısal çözümünde, çözüme, bir ölçütün enbüyük değerini bulmaya çalışarak erişen algoritma.
ticari kullanıma hazır (Alm. , Fra. commercial sur étagère, İng. commercial off-the-shelf) Herhangi bir değişikliğe uğratılmadan kullanılabilen ve ticari olarak pazarlanan elektronik ürün.
tip (Alm. Type, Fra. Type, İng. type; e.g., type attributes, type declaration) Örn. tip öznitelikleri, tip bildirimi.
tip bildirimi (Alm. , Fra. , İng. type declaration) Bilgisayarda bir değişkenin alacağı ve gerçek sayı, tamsayı, karmaşık sayı, vektör, dizilim vb. gibi olabilen tipinin belirtilmesi.
tip sınaması (Alm. Typprüfung, Fra. essai de type, İng. type test) Tasarımın verilen belirtimleri karşılayıp karşılamadığını anlamak üzere bir ya da daha çok aygıt üzerinde yürütülen sınama.
titreşim (Alm. Schwingung, Fra. vibration, İng. vibration) Esnek bir maddenin ya da dalgalanan bir ortamın denge durumundan ayrılıp bırakılmasıyla başlayan yinelemeli devinim.
titreşimli miniakım ölçer (Alm. Vibrationsgalvanometer, Fra. galvanomètre à vibration, İng. vibration galvanometer) Ölçülecek akımın sıklığında titreşmek üzere doğal sıklığı ayarlanmış devinen öğeli miniakımölçer.
titreşken (Alm. Zerhacker, Fra. vibrateur, İng. vibrator) 1) Bir düz akımı düzgün aralıklarla keserek ya da ters çevirerek dalgalı akım üretmeye yarayan araç, 2) Düzgün aralıklarla titreşimler yayan araç.
titreyen kamışlı alet (Alm. Gerät mit vibrierendem Rohr, Fra. appareil à lames vibrantes, İng. vibrating reed instrument) Sıklık ölçmeye yarayan ve bir ya da daha çok sabit sargıdan geçen almaşık akımın etkisiyle titreşmeye başlayan sıklık ayarlı kamışlardan oluşan alet.
tokalaşma (Alm. Handshaking, Fra. protocolle de colloque, İng. handshaking) Bilgisayar ağlarında bir değişiklikten ya da bir mesaj iletiminden önce karşılıklı onayın sağlanması için yazılım ve/ya da donanımla yürütülen işlemler.
 
tokalaşma protokolu (Alm. , Fra. protocolle d'établissement de ligne, İng. handshake protocol) Bir veri aktarımı ya da iletimi oturumunu başlatmak üzere iki aygıt ya da düğümün değiştokuş ettikleri sinyaller ya da denetim damgaları.
ton (Alm. Ton, Fra. tonalité, İng. tone) Söz sinyallerinin dışında, işitilebilir ve az sayıda ayrık sıklık bileşenlerinden oluşan bir sinyal.
toner (Alm. , Fra. , İng. toner) Lazer yazıcılarda kullanılan toz halindeki mürekkep.
topak (Alm. Klumpen, Fra. groupe, İng. cluster) Birbirlerine “oldukça” benzeyen, diğer bir deyişle öznitelik uzayında tanımlanmış bir ölçüte göre birbirlerine yeterince yakın olan örüntülerden oluşan tektürel küme.
topak analizi (Alm. , Fra. analyse de groupage, İng. clustering analysis) Örüntü tanımada ya da imge islemede topakların bulunup irdelenmesi.
topak örneklemesi (Alm. Klumpenanswahlverfahren, İng. cluster sampling) Evren öğelerinin tek tek değil, topak topak seçildiği örnekleme yöntemi.
toparlanma (Alm. Erholung, Fra. récupération, İng. recovery) Bir dizgenin üzerindeki dış etkilerin kalkmasıyla başlangıçtaki duruma dönmesi.
toparlanma gerilimi (Alm. wiederkehrende Spannung, Fra. tension de rétablissement, İng. recovery voltage) Bir anahtarlama aygıtının ya da sigortanın bir kutbunun bağlantı uçları arasında akımın kesilmesinden sonra ortaya çıkan gerilim.
toparlanma süresi (Alm. Wiederbereitschaftszeit, Fra. temps de récupération, İng. recovery time) Belli bir işlevde ve öngörülmüş şartlarda bir rölenin bir çalışma durumundan, bunu izleyen çalışma süresi, önceki ölçme süresinin belli bir yüzdesi olarak içerisinde olacak biçimde toparlanması için gereken süre.
toplam maliyet (Alm. Lebensdauergesamtkosten, Fra. cout de cycle de vie, İng. life cycle cost) Yararlı ömrü boyunca bir öğenin satın alım, işletim, bakım ve destekleme maliyeti.
toplamayla sağlama (Alm. , Fra. controle par totalisation, İng. summation check) Hiçbir basamağın değişmediğini doğrulamak üzere bazı basamakların toplandığı ve önceden hesaplanan bir toplamla karşılaştırıldığı sağlama.
toplanan (Alm. Summand, Addend, Fra. cumulateur, nombre additionel, İng. addend) Bir toplama işleminde toplatılana eklenen sayı.
toplanır gürültü (Alm. additiver Rausch, Fra. bruit additif, İng. additive noise) Bir sinyale toplama işlemiyle katılıp kirleten gürültü.
toplanır işlev (Alm. additive Funktion, Fra. fonction additive, İng. additive function) Tanımlanmış olduğu (A,B) aralığında her A?C?B için f(A,B)=f(A,C)+f(C,B) koşulunu sağlayan işlev.
toplaşmak, toplaştırmak (Alm. Gruppieren, Fra. grouper, İng. aggregate) Nesneleri benzer altkümeler halinde düzenlemek.
toplatılan (Alm. Augend, Fra. cumulande, İng. augend) Bir toplama işleminde sayı ya da niceliklerin toplandığı sayı ya da nicelik.
toplayan tümlev alıcı (Alm. , Fra. intégrateur sommateur, İng. summing integrator) Girişindeki analog büyüklüklerin zamana göre tümlevini alarak ağırlıklı toplamlarını çıkışına yansıtan devre ya da birim.
toplayan yükselteç (Alm. , Fra. amplificateur de sommation, İng. summing amplifier) Girişindeki işaretlerin toplamını çıkışına belirli bir kazançla yansıtan yükselteç.
toplayıcı (Alm. Addierer, Fra. additioneur, İng. adder) Çıktısı girdilerinin toplamı olan devre.
toplayıcı ölçme aygıtı (Alm. summierendes Messgerät, Fra. appareil de mesure totalisateur, İng. totalizing measuring instrument) Ölçülen büyüklüğün değerini, bir veya daha fazla kaynaktan aynı anda veya sıralı olarak elde edilen büyüklüklere ait kısmi değerleri toplayarak belirleyen ölçme aleti.
toplu öğeli devre (Alm. Schaltung aus konzentrierten idealen Elementen, Fra. circuit à constantes localisées, İng. lumped circuit) Sonlu sayıda düşüncel devre öğesinin katışımı ile gösterimlenebilen devre.
toplu parametreli dizge (Alm. System mit abhängigen Parametern, Fra. système à paramètres concentrés, İng. lumped parameter system) Tüm enerji birikim ya da tüketiminin dizgenin sonlu sayıda belirli uzamsal noktalarında yer aldığı varsayılabilen dizge.
topluluk ortalaması (Alm. , Fra. moyenne d'ensemble, İng. ensemble averaging) Bir rasgele sürecin gerçekleşimleri üzerinde hesaplanan ortalaması.
topoloji (Alm. Topologie, Fra. topologie, İng. topology ) Verilen bir X kümesi için X in altkümelerinden oluşan aşağıdaki koşulları gerçekleyen L kümesi a) L nin her altkümesinin bileşimi L nin içindedir, b) L nin her sonlu altkümesinin kesişimi L nin içindedir; ilinge
toprağa dengeli devre (Alm. , Fra. , İng. balanced-to-ground circuit) Her iki iletkenin toprak çelilerinin (impedance) eşit olduğu iki telli devre.
toprak (Alm. Erd, Fra. terre, İng. ground) Bir noktada yere bağlanan ortak iletken.
toprak akımı (Alm. Erdstrom, Fra. courant à la terre, İng. earth current) Bir iletken ile toprak arasındaki kaçak akımların ve kapasitif akımların tümü.
toprak arızası (Alm. Erdschluß, Fra. défaut à la terre, İng. earth fault) Bir iletkenin toprağa bağlanmış olmasından ya da toprağa karşı yalıtım direncinin belirtilen bir değerden daha az olmasından kaynaklanan arıza.
toprak iletkeni (Alm. , Fra. plan de sol, İng. ground system) Elektrik kablo ve tel sistemlerinde, verici için aynı zamanda toprak bağlantısını da sağlayan toprağa yalıtılmadan yerleştirilmiş iletken.
toprak kaçağı göstergesi (Alm. Erdschlussanzeiger, Fra. indicateur de courant de fuite à la terre, İng. earth leakage indicator) Toprak kaçaklarını sezip gösteren alet.
toprak karışması (Alm. Gleichtaktstörung, Fra. interférence en mode commun, İng. common mode interference) Ölçücü devre uçlarıyla toprak arasındaki karışma türü.
topraklama anahtarı (Alm. Erdungsschalter, Fra. sectionneur de terre, İng. earthing switch) Bir devrenin bölümlerini topraklamak için kullanılan, bu bölümlerin kısa devre olması gibi normal olmayan durumlarda belirlenmiş süre boyunca akımlara dayanabilen fakat devrenin normal durumlarında akım taşıması gerekmeyen mekanik anahtarlama aygıtı.
topraklama konumu (mekanik anahtar) (Alm. Erdungsstellung, Fra. position de mise à la terre, İng. earthing position) Mekanik anahtarlama aygıtının kapanması, bir ana devrenin kısa devre edilmesine ve topraklanmasına neden olan konum.
topraksız devre (Alm. massefreies Netzwerk, Fra. circuit à terre flottante, İng. floating network) Toprak geriliminde hiçbir ucu bulunmayan devre ya da bileşen.
toptan giriş (Alm. Stapeleingabe, Fra. entrée par lots, İng. batch input) Bir kuyruk dizgesine girdilerin toptan ulaşması ya da verilmesi; toplu giriş.
toptan işleme (Alm. Stapelbetreib, Fra. traitement par lots, İng. batch processing) Birçok girdinin ya da verinin bir araya getirilip bir elde işlenmesi.
trafik (Alm. , Fra. trafic, İng. traffic) Bir iletişim sistemi üzerinde gönderilen ve alınan mesajların hacmi ve birim zamandaki hızı.
trafik çözümlemesi (Alm. , Fra. , İng. traffic analysis) Bir iletişim ağındaki iletilerin hacim, tip, akış yönü, uzunluk verileri bakımından istatistiksel çözümlemesi.
trafik denetimi (Alm. , Fra. régulation de trafic, İng. traffic control) Bir teleiletişim sisteminde verileri yitirmeden trafiği durdurma ve başlatma.
trafik dolgulaması (Alm. , Fra. bourrage, İng. traffic padding) Yapay iletimlerle düşman tarafının trafik analizini yapması ve kriptoyu çözmesini zorlaştırmak.
 

Konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst