Şimdi bize katılın!

Kayıt olduktan ve giriş yaptıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara cevap gönderebilirsiniz daha fazlası için forumumuza kayıt olmalısınız. Kayıt işlemi tamamen ücretsiz ve hızlıdır.

Şimdi kayıt ol!
  • 💙 Ağaçtan çıkan kibrit bile kül ediyor ağacı. Şaşırmayın insanın insana yaptığına.
salıcılık (Alm. Emissionsvermögen, Fra. emissivité, İng. emissivity) Bir cismin ışıma enerjisi salım gücünün aynı sıcaklıktaki kusursuz kara cisminkine oranı.
salım (Alm. Ausstrahlung, Fra. émission, İng. emission) Bir cismin çevresine foton (ışılcık) ya da madde tanecikleri durumunda enerji salması.
salınım (Alm. Schwingung, Fra. oscillation, İng. oscillation) Bir ya da daha çok sayıda salınan büyüklükten oluşan fiziksel görüngü (fenomen).
salınım kipi (Alm. , Fra. mode d'oscillation, İng. oscllation mode) Bir iletim kılavuzu, iletim hattı ya da kovuğunda elektromanyetik alanın var olabileceği temel kiplerden her biri.
salınımönler devre (Alm. Beruhigungskreis, Eigenschwingungsunterdrücker, Fra. circuit anti-oscillatoire, İng. antihunting circuit) Geribeslemeli bir dizgede kendi kendine beslenen salınımları önlemek amacıyla tasarlanan denkleştirici ya da karşılaştırıcı devre.
salınımsız devre (Alm. , Fra. circuit apériodique, İng. aperiodic circuit) Serbest salınımların oluşturulamadığı devre.
salma durumu (Alm. Ruhezustand, Fra. état de repos, İng. release condition) Bir kararlı durumlu rölede, uyarılmadığı zaman, rölenin öngörülen durumu.
salma süresi (Alm. Rückfallzeit, Fra. temps de relâchement, İng. release time) Çalışma durumundaki bir rölede, öngörülmüş durumda giriş uyarma büyüklüğünün uygulandığı an ile rölenin başlangıç durumuna döndüğü an arasındaki zaman aralığı.
salt alış uçbirimi (Alm. , Fra. terminal en réception seulement, İng. receive only terminal) Yazıcısı olup klavyesi olmayan uçbirim.
salt alış yazıcısı (Alm. , Fra. imprimante sans clavier, İng. receive only printer) Sadece gönderilen iletileri alıp kendisi iletim yapamayan, yazıcı gibi, aygıtlara ilişkin.
salt direnil devre (Alm. , Fra. circuit purement résistif, İng. purely resistive circuit) Sadece dirençlerden oluşan devre.
salt okunur bellek (Alm. Nurlesespeicher, Festwertspeicher, Fra. mémoire inaltérable, mémoire morte, İng. read only memory, ROM) Programlama komutlarıyla değiştirilemiyecek nitelikte kalıcı verileri saklamak ve yalnızca okunmak üzere geliştirilmiş, rasgele erişimli yarıiletken bellek.
sanal (Alm. , Fra. imaginaire, İng. imaginary) Gerçekten var olmayıp, kavramsal olan ya da gerçekmiş gibi görünen.
sanal adres (Alm. , Fra. adresse virtuelle, İng. virtual address) Yardımcı bir belleğe verilen ve o yerin belleğin bir parçasıymış gibi erişilmesini sağlayan adres.
sanal ağ (Alm. virtuelles Netz, Fra. réseau virtuel, İng. virtual network) Bir bilgi iletildiği sürece varolan, yazılımla yaratılan geçici sayısal ağ.
sanal alan (Alm. , Fra. zone virtuel, İng. virtual field) Fiziksel olarak veri olmasa da bir uygulama programının çağrısı üzerine mevcut verilerden oluşturulan alan.
sanal bağlantı (Alm. , Fra. connexion virtuelle, İng. virtual connection) Uzun erimli kalıcı bir bağlantı kurulmadan, iki durak arasındaki verilerin ağ üzerinden olabilecek en hızlı yoldan otomatik olarak gönderilerek görünüşte bir iletişim bağlantısının oluşturulması.
sanal bellek (Alm. virtueller Speicher, Fra. mémoire virtuelle, İng. virtual storage) Bilgisayar kullanıcısı tarafından adreslendiğinden ana bellek gibi görünen, ve sanal adreslerin gerçek adreslere eşlemlendiği bellek alanı.
sanal devre (Alm. virtuelle Schaltung, Fra. circuit virtuel, İng. virtual circuit) Zamanda başka kullanıcılar arasında paylaştırılan, ancak herhangi bir kullanıcı tarafından kendine özgü anahtarlanmış bir devre gibi görünen paket anahtarlama tekniği.
sanal direni (Alm. Blindwiderstand, Reaktanz, Fra. réactance, İng. reactance) Çelinin (karmaşık direninin) sanal kısmı.
sanal eksen (Alm. imaginäre Achse, Fra. axe imaginaire, İng. imaginary axis) Karmaşık sayılar düzleminde sanal sayıların üzerinde bulunduğu düşey eksen.
sanal eksen kesişi (Alm. Schrittpunkte auf der imaginären Achse, Fra. points d'intersection avec l'axe imaginaire, İng. jw-crossings) Kök yereğrisi dallarının sanal ekseni kestiği noktalar.
sanal geçiri (Alm. Blindleitwert, Suszeptanz, Fra. susceptance, İng. susceptance) Karmaşık geçirinin sanal kısmı.
sanal görüntü (Alm. virtuelles Bild, Fra. image virtuelle, İng. virtual image) Bir perde üzerine alınamayan, ancak, yansıyarak ya da kırılarak göze gelen ışınlarla var olduğu izlenimini veren görüntü.
sanal iş (Alm. virtuelle Arbeit, Fra. travail virtuel, İng. virtual work) Dengelenmiş kuvvetler etkisi altında sonsuz küçük sanal bir yer değiştirim sırasında görülen iş.
sanal makina (Alm. , Fra. machine virtuelle, İng. virtual machine) Bir bilgisayarın programların yürütüldüğü fiziksel makina yerine işletim sistemi tarafından kullanıcıya sunulan mantıksal gösterimi.
sanal sayı (Alm. , Fra. nombre imaginaire, İng. imaginary number) Karesi eksi işaretli olan sayı.
sanal uçbirim (Alm. , Fra. terminal virtuel, İng. virtual terminal) Bir bilgisayar ağı üzerinde protokol, hız ve kod değişikliği ile bir başka uçbirim gibi davranabilen uçbirim.
sanal uçbirim protokolu (Alm. , Fra. protocole de terminal virtuel, İng. virtual terminal protocol, VTP) Özel uçbirim türlerinin daha genelgeçer ilkelere göre arabağlantılanmalarını sağlayan uygulama katmanı protokolu.
sanıt (Alm. Mutmassung, Fra. conjecture, İng. conjecture) Kanıtlanmış olmamasına rağmen doğru olduğu sanılan sav.
saniyede milyon komut (Alm. , Fra. millions d'instructions par seconde, İng. MIPS, millions of instruction per second) Bilgi işlem gücünün bir ölçüsü.
santral (Alm. Fernsprechvermittlungsstell, Fra. central, İng. central office) Abone döngülerini başka yerel santrallara ya da düzgeçiş santrallarına bağlantılayan yerel anahtarlama dizgesi.
santral bağlaşım gecikmesi (Alm. Verbindungsverspätung, Fra. durée d'établissement d'un commutateur, İng. through-connection delay) Santralda bir bağlantıya ilişkin bilgilerin geldiği an ile giriş ve çıkış arasında bağlantının kurulduğu an arasındaki zaman farkı.
santral gövdeyolu (Alm. , Fra. circuit de raccordement à réseau, İng. central office trunk) Bir santralın şebeke bağlantısını sağlayan devreler topluluğu.
santral sınıfı (Alm. , Fra. , İng. office class) Santralların, iletim işlevlerine ve başka santral merkezlerine sıradüzensel ilişkisine göre sınıflara ayrılması.
santrallararası gövdeyol (Alm. , Fra. jonction interurbaine, İng. interoffice trunk) Bir telefon şirketinin santralları arasındaki gövdeyol.
santrallararası hat (gövdeyol) (Alm. , Fra. ligne privée, İng. tie line (tie trunk)) İki ya da daha fazla santralı ya da kurum santralın (PBX) birbirine bağlayan hat (gövdeyol).
sapınç (Alm. Aberration, Fra. abérration, İng. aberration) Bir merceğin eksik kırınımı ya da odaksallaşması olayı.
sapma (Alm. Abweichung, Fra. déviation, İng. deviation) İstenen ya da beklenen değer ya da örüntüden sapma.
sapma komutu (Alm. Verzweigunsinstruktion, Fra. instruction de branchement, İng. branching instruction) Bir bilgisayar programında işlerin olağan sırasını bozarak, denetimi, adresi belirtilen bir işleme geçiren herhangi bir komut.
sapma modeli (Alm. , Fra. modèle d'erreurs, İng. error model) Gerçekleştirilen bir sistemin davranışının düşüncel bir sisteminkinden farklılığını öngörmek ve kestirmek üzere oluşturulan model.
 
saptama (Alm. , Fra. fixage, İng. fixing) 1) Yıkanmış bir duyarkatın gümüş bromür kalıntılarını eritmek amacıyla kimyasal bir eriyikten geçirilmesi, 2) Resmin ışıkta bozulmaz duruma getirilmesi.
saptırıcı (Alm. , Fra. déflecteur, İng. deflector) Bir akımın (hava, boşluktaki elektron) yönünü değiştirme işinde kullanılan düzenek.
saptırım bobinleri (Alm. Ablenksplulen, Fra. bobines de déflection, İng. deflection coils) Yüklü parçacıkları yolundan saptırmak için kullanılan ve manyetik alan uyaran akım sargıları.
saptırma (Alm. , Fra. déflection, İng. deflection) Taramanın düzgün olarak gerçekleşebilmesi için elektronların yatay ya da düşey olarak yer değiştirmesini sağlama.
saptırma akımı (Alm. , Fra. courant de déviation, İng. deflection current) Bir saptırma sargısı üzerindeki akım.
saptırma burusu (Alm. Ablenkmoment, Fra. couple déflecteur, İng. deflecting torque) Devinen öğenin elektrostatik ya da elektromanyetik etkilerinden oluşan buru.
saptırma duyarlılığı (Alm. , Fra. sensibilité de déviation, İng. deflection sensitivity) Ekrandaki bir noktanın ötelenme miktarının, saptırma akımı ya da saptırma gerilimindeki değişikliğe oranı.
saptırma plakaları (Alm. Ablenkplatten, Fra. plaques de déviation, İng. deflecting plates) Elektrostatik saptırmada, elektrik alanı oluşturmak için kullanılan plakalar.
sargı (Alm. Wicklung, Fra. enroulement, İng. winding) Bir elektrik düzeninde belirli bir işlevi olan sarımlar ya da bobinler topluluğu.
sargı adımı (Alm. Schritt, Fra. pas, İng. pitch) Sargı ya da bobin boyunca ardışık sarımlar aralığı.
sargının faz gerilimi (Alm. , Fra. tension par phase d'enroulement, İng. phase voltage of a winding) Bir motor ya da aygıtın bir fazına ait sargının iki ucundaki potansiyel farkı.
sarılmış çekirdek (Alm. Bandkern, Fra. noyau enroulé, İng. wound core) Birbiri üzerine helis biçiminde kat kat sarılmış kesintisiz bir ya da birden çok şeritten yapılan paketli çekirdek.
sarım (Alm. Windung, Fra. spire, İng. turn) Bir halka oluşturan iletken ya da iletken grubu.
sarmal (Alm. , Fra. spiral, İng. spiral) Dolanarak oluşmuş, dolamlı.
sarmal Bourdon yayı (Alm. spiralförmige Bourdonsche Röhre, Fra. tube Bourdon hélicoidal, İng. helical Bourdon spring) Bir silindir çevresine sarılarak oluşturulan Bourdon yayı.
sarsım (Alm. Störung, Fra. perturbation, İng. perturbation) Bir dizgenin olağan işleyişini bozan bir etki.
satır karartma aralığı (Alm. , Fra. intervalle de suppression de ligne, İng. line blanking interval) Televizyonda bir tarama satırının bitip diğerinin başlaması arasında resim işaretinin bastırılması.
satır kertesi (Alm. Reihenrang, Fra. rang de lignes, İng. row rank) Bir matrisin satır vektörlerinden (yöneylerinden) doğrusal bağımsız olanlarının sayısı.
satır matris (Alm. einreihige Matrix, Fra. matrice en ligne, İng. row matrix) Tek bir satırdan oluşan matris; satır dizey.
satır ortalama (Alm. , Fra. alignment à centre, İng. center alignment) Yazı işleme programlarında yeralan yazıyı satır ortasına alma komutu
satır satır taramalı (Alm. , Fra. balayage télévision,, balayage récurrent, İng. raster scanning) Bir imgenin peşpeşe gelen öğelerine ardışık tarama satırları ile ulaşıldığı tarama örüntüsü.
satır sıklığı (Alm. , Fra. fréquence de ligne, İng. line frequency) Televizyonda satır taramalarını eşgüdümlemekte kullanılan sıklık.
satır yazıcı (Alm. Zeilendrucker, Fra. imprimante par lignes, İng. line printer) Sonuçları, her satırı bir bütün olarak bir seferde olmak üzere, kağıt üzerine yazan bilgisayar çıkış birimi.
satış noktası (Alm. , Fra. point de vente, İng. point of sales) Perakende satışlardaki hesap hareketleri için kullanılan elektronik uçbirimin bulunduğu yer.
satış uçbirimi (Alm. , Fra. terminal au point de vente, İng. point of sale terminal) Her bir satışesnasında verileri bilgisayarca okunur biçimde kaydeden aygıt.
savaş oyunu (Alm. , Fra. jeu de guerre, İng. war game) Katılımcıların, verili kısıt ve koşullar altında, belirli askeri hedeflere ulaşmaya çalıştığı benzetim oyunu.
savaşım (Alm. , Fra. conflit, İng. contention) İki ya da daha fazla sayıda veri aygıtı aynı anda ortak bir kanaldan iletim yapmaya kalkıştıklarında ortaya çıkan durum.
savlı hipotez (Alm. Alternativhypothese, Fra. hypothèse alternative, İng. alternative hypothesis) Boş hipotezin karşıtı olan hipotez.
sayaç (Alm. Zähler, Fra. compteur, İng. counter) İçindeki değeri belirli bir sayı kadar arttırarak ya da eksilterek saklayabilen veri saklama düzeneği.
sayaçlı kod çözücü (Alm. Zählungsentzifferer, Fra. décodeur de comptage, İng. counting decoder) Sayaç devrelerini kullanarak yapılan kodçözücü.
sayamak (Alm. Digit, Fra. digit, İng. digit) 1) 0 ilâ 9 arasındaki rakamların herhangi biri, 2) Onlu sistemden farklı bir sistemde sayıları oluşturan öğelerden biri.
sayamak (Alm. Ziffer, Fra. chiffre, İng. digit;dig e.g., it position, digit-organized memory, digit selection) Basamak; örn. sayamak konumu, sayamak tabanlı bellek, sayamak seçimi.
sayamak zaman dilimi (Alm. , Fra. créneau temporel élémentaire, İng. digit time slot) Tek bir sayamağa özgülenmiş olan zaman aralığı.
saydam iletim (Alm. , Fra. mode transparent, İng. transparent mode) Kullanıcı verisinin formatı üzerine hiçbir kısıt getirmeyen iletim tekniği.
saydamlık (Alm. Durchsichtigkeit, Fra. transparence, İng. transparency) Bir sayısal sinyalin, sinyal özniteliklerinin değer ya da sıralarında herhangi bir değişiklik olmadan bir sayısal iletim kanalı, teleiletişim devre ya da bağlantısı üzerinden iletilebilmesi özelliği.
saydamlık (Alm. Rückwirkungsfreiheit, Fra. discrétion, İng. transparency) Ölçme aygıtının ölçülen büyüklüğün değerini etkilememe yeteneği.
sayfa (Alm. Seite, Fra. page, İng. page; page addressing, page limit, page overflow, page protection) 1) Bilgisayar belleğinin tipik olarak 1-2 K boyutundaki bir bölüntüsü; 2) Bir sayfayı dolduran ve bilgisayarın iç ve dış bellekleri arasında aktarılabilen bilgi miktarı; örn. sayfa adresleme, sayfa sınırı, sayfa taşması, sayfa koruma.
sayfa boyuna yazım (Alm. , Fra. format à italien, İng. landscape printing) Bir sayfanın enine yerine boyuna yapılan yazım.
sayfa yazıcı (Alm. , Fra. imprimante page per page, İng. page printer) Her güdüm vurumu ile bir sayfalık bilgiyi basabilen yazıcı.
sayfalama (Alm. , Fra. mouvement de page, İng. paging) Bellek kaynağının, işletim dizgesince örn. 1K, 2K gibi belirli boyda birimler olarak, devingen biçimde kullanıldığı bir bellek yönetim yöntemi.
sayfalı bellek (Alm. , Fra. mémoire organisée par pages, İng. paged memory) Sayfanın başındaki ilk sözcük ya da sekizlinin (bayt) adresi ile konumları tanımlı sayfalara göre düzenlenmiş bellek.
sayı (Alm. Ziffer, Fra. chiffre, nombre, İng. number) 1) Soyut matematik sistemine ait olup toplama, çarpma, ardışım (succession) gibi belirli yasalara uyan birim, 2) Doğal sayıların uzantısı ya da genelleştirmesi sonucunda elde edilen (pi sayısı gibi) birçok matematiksel sistemin öğesi.
sayı dizgesi (Alm. Zahlensystem, Fra. système de numération, İng. number system) Sayısal simgeleri belirli konumlara getirerek nicelik belirtme yöntemi.
sayı gösterimi (Alm. , Fra. représentation de nombres, İng. number representation, numeration) Bir sayılar dizgesinde herhangi bir sayının gösterimi.
sayıl (Alm. skalar, Fra. scalair, İng. scalar) 1) Bir vektör olmayıp gerçek bir sayı olan, 2) Yönü olmayan ancak gerçek bir sayı ile temsil edilebilen büyüklük
sayıl büyüklük (Alm. skalare Grösse, Fra. grandeur scalaire, İng. scalar quantity) Belirli bir birimler dizgesinde gerçek ya da karmaşık tek bir sayı ile belirtilen nicelik.
sayıl çarpım (Alm. skalares Produkt, Fra. produit scalaire, İng. scalar product) P=A•B içsel çarpımı a) Kartezyen konaçlarda, n-boyutlu öklid uzayında, A vektörel büyüklüğün her bir bileşeninin, B vektörel büyüklüğün karşıdüşen bileşeniyle çarpımlarının toplamı ya da, b) Üç boyutlu uzayda A ve B vektörlerinin arasındaki açı ? olmak üzere |A| |B| cos? olarak ifade edilen sayıl büyüklüktür.
 
sayılabilir küme (Alm. abzählbare Menge, Fra. ensemble dénombrable, İng. countable set) Artı tamsayılar kümesine bire bir eşlenebilen küme.
sayısal anahtar (Alm. Digitalschalter, Fra. commutateur numérique, İng. digital switch) Sayısal sinyallerin, analog sinyallere dönüştürülmeden, kanal yollarını değiştirebilen elektronik aygıt.
sayısal analiz (Alm. , Fra. analyse numérique, İng. numerical analysis) Matematiksel olarak ifade edilen problemlerde yararlı nicel çözümler elde etmek ve sonuçların hata sınırlarını saptamak uğraşı.
sayısal audio yayını (Alm. , Fra. radiodiffusion audionumérique, İng. digital audio broadcasting, DAB).
sayısal aygıt (Alm. digitales Gerät, Fra. appareil numérique, İng. digital device) Değişkenleri kodlanmış vurumlar ya da durumlar olarak gösterilen ve çalışması sayısal tekniklere dayanan aygıt.
sayısal bağ (Alm. numerische Verbindung, Fra. liaison numérique, İng. digital link) İki nokta arasında belirtilen özellikler taşıyan sayısal iletim aracı. Sayısal bağ bir ya da daha çok sayısal kesimi, çoğullama ve çoğullama çözücü düzenleri içerebilir ancak anahtarlama düzenlerini içermez.
sayısal bağlantı (Alm. digitale Verbindung, Fra. connexion numérique, İng. digital connection) Tek bir iletişimi desteklemek amacıyla bir teleiletişim şebekesinde iki ya da çok nokta arasında sayısal işaretlerin iletimini olanaklayan anahtarlama, sayısal iletim devreleri ve diğer işlevsel öğelerin birliği.
sayısal bellekli osiloskop (Alm. , Fra. oscilloscope numérique à mémoire, İng. digital storage oscilloscope).
sayısal bilgi saklama (Alm. digitale Informationsspeicherung, Fra. emmagasinage numérique d'information, İng. digital information storage) Bilginin sayısal veriler biçiminde, bellek olarak işlev gören herhangi bir ortam üzerine düzenli olarak yazılıp korunması.
sayısal bilgisayar (Alm. digitaler Rechner, Fra. ordinateur numérique, İng. digital computer) Özünde verilerin sayısal gösterimlerinin kullanıldığı bir bilgisayar.
sayısal çıkış (Alm. Digitalausgabe, Fra. sortie numérique, İng. digital output) Bilgisayardan başka sayısal aygıtlara bilgi gönderen düzenek.
sayısal çoğullama çözücü (Alm. , Fra. démultiplexeur numérique, İng. digital demultiplexer) Birleşik sayısal bir işareti oluşturan sayısal işaretlere ayırmaya yarayan donanım.
sayısal çoğullama donatısı (Alm. digitales Multiplexgerät, Fra. équipement de multiplexage numérique, İng. digital multiplex equipment) Ters iletim yönlerinde çalışan ve aynı yerde bulunan bir sayısal çoğullayıcı ile bir sayısal çoğullama çözücünün birliği.
sayısal çoğullama sıradüzeni (Alm. digitale Multiplexhierarchie, Fra. hiérarchie de multiplexage numérique, İng. digital multiplex hierarchy) Daha düşük hızdaki belirli sayıda sayısal işareti çoğullayan ve bu çoğullanan işareti de kendi hızında başka sayısal işaretlerle bir üst düzeydeki hıza çoğullayan sayısal çoğullayıcılar dizisi.
sayısal çoğullayıcı (Alm. digitaler Multiplexer, Fra. multiplexeur numérique, İng. digital multiplexer) Zaman paylaşımlı çoğullama ile birçok sayısal işaretin tek bir bileşik sayısal işarete dönüştüren donatı.
sayısal çokluölçer (Alm. , Fra. multimètre numérique, İng. digital multimeter) Akım, gerilim, direnç, güç vb. birçok büyüklüğü ölçebilen sayısal aygıt.
sayısal çözümleme (Alm. numerische Analysis, Fra. analyse numérique, İng. numerical analysis) Matematiksel sorunları sayısal yöntemlerle ve sonuçları belirli yanılma değerlerinin altında olacağı öngörülen yaklaşımlar içerisinde elde eden çalışma alanı.
sayısal dağıtım çatısı (Alm. digitaler Verteilungsrahmen, Fra. répartiteur numérique, İng. digital distribution frame) Aygıtların sayısal çıktılarının başka aygıtların sayısal girdilerini oluşturduğu arabağlantılanma çatısı.
sayısal damga takımı (Alm. numerisch Zeichensatz, Fra. jeu de caractères numériques, İng. numeric character set) Sayıları, bazan da güdüm damgalarını, özel damgaları ve boş damgayı kapsayan, buna karşılık harfleri dışarıda bırakan bir damga takımı.
sayısal denetim (Alm. numerische Steuerung, Fra. contrôle numérique, İng. numerical control) Sayısal verileri kullanarak süreçlerin otomatik biçimde denetlenmesi.
sayısal devre (Alm. digitaler Schaltkreis, Fra. circuit numérique, İng. digital circuit) İki santral arasında bilgileri sayısal biçimde iletmeye yarayan devre.
sayısal dolgu (Alm. digitale Füllung, Fra. remplissage numérique, İng. digital filling) Bir işaretin debisini daha yüksek bir değere yükseltmek amacıyla düzenli aralıklarla işaret öğelerinin eklenmesi.
sayısal döngü sınaması (Alm. , Fra. rebouclage numérique, İng. digital loopback) Bir iletişim aygıtının sayısal devresinin sınanması için uygulanan teknik.
sayısal dönüştürücü (Alm. digitaler Messumformer, Fra. transducteur numérique, İng. digital transducer) Girdi ve çıktısı nicemlenmiş genlikli ve ayrık zaman noktalarında örneklenmiş sinyallerden oluşan dönüştürücü.
sayısal giriş (Alm. Digitaleingabe, Fra. entrée numérique, İng. digital input) Bilgisayara başka aygıtlardan gelen sayısal bilgilerin yüklenmesini sağlayan düzenek.
sayısal gösterim (Alm. digitale Darstellung, Fra. représentation digitale, İng. numeric representation) Verinin rakamlarla ayrık gösterimi.
sayısal hat bağı (Alm. , Fra. liaison de ligne numérique, İng. digital line link) Peşpeşe bağlanmış sayısal hatlardan oluşan sayısal bağ.
sayısal hat kesimi (Alm. , Fra. section de ligne numérique, İng. digital line section) Eşeksenel kablo, optik lif gibi tek bir imal edilmiş iletim ortamı tipinden oluşmuş sayısal kesim.
sayısal iletim (Alm. Digital-Sendung, Fra. transmission numérique, İng. digital transmission) Ses, veri, imge gibi sinyallerin ikiller (bitler) halinde kodlanıp gönderimini sağlayan elektriksel ya da optik iletim sinyali.
sayısal imge (Alm. digital Bild, Fra. image numérique, İng. digital image) İki boyutlu ve değerleri sonlu duyarlığa nicemlenmiş bir sayı alanı.
sayısal imza (Alm. , Fra. signature numérique, İng. digital signature) Bir iletiye eklenen ve alıcının iletim tamlığını (integrity) ve çıkış noktasını saptamasına elveren veriler.
sayısal kanal (Alm. digilater Kanal, Fra. voie numérique, İng. digital channel) İki nokta arasında sayısal işaretlerin sayısal iletimine elveren ortam.
sayısal ölçme aleti (Alm. digitales Meß-Gerät, Fra. appareil (mesureur) numérique, İng. digital (measuring) instrument) Ölçülecek niceliğin sayısal olarak alındığı ya da kodlanmış ayrık sinyallere dönüştürüldüğü ve çıkışın da sayısal biçimde olduğu alet.
sayısal santral (Alm. numerische Zentrale, Fra. centre numérique, İng. digital exchange) Sayısal anahtarlamayla sayısal işaretlere yol ataması yapan santral.
sayısal sıradüzen (Alm. , Fra. hiérarchie digitale, İng. digital hierarchy) Sayısal çoğullamada kullanılan, ve bir işaretin bantgenişliği bir kattaki bit hızına denk olduğunda, bir üstteki katta çoğullanabildiği düzen. Avrupa'nın sayısal sıradüzeni 2, 8, 34, 140, 560 Mbit/s hızlarında olup, sırasıyla, 32, 96, 384, 1536 ve 6144 kanaldan oluşur.
sayısal sinyal (Alm. digitales Signal, Fra. signal numérique, İng. digital signal) Bilgi parametreleri sayılar olan nicemlenmiş sinyal; sayısal im.
sayısal sözcük (Alm. numerisches Wort, Fra. mot numérique, İng. numerical word) Sayılardan, bazan da boş damga ile özel damgalardan oluşan sözcük.
sayısal süzgeç (Alm. digital Filter, Fra. filtre numérique, İng. digital filter) Zamanda ayrık olup katsayıları bir sayı kümesi halinde belirtilen süzgeç.
sayısal şebeke (Alm. digitales Netzwerk, Fra. réseau numérique, İng. digital network) İki ya da daha çok nokta arasında teleiletişim hizmetlerini sağlamak üzere tümleşik iletim ve anahtarlama tekniği ile sayısal bağlantıların sağlandığı sayısal düğümler ve sayısal bağlar kümesi.
 
sayısal tümlev alma (Alm. numerische Integration, Fra. intégration numérique, İng. numerical integration, numerical quadrature) Bir işlevin belirli ayrık değerlerini kullanarak tümlevinin belirli bir yaklaşıklıkla hesaplanması.
sayısal veri (Alm. digitale Daten, Fra. données digitales, İng. numeric data) Rakamlarla gösterilmiş veri.
sayısal veri ağı (Alm. , Fra. réseau de données numérique, İng. digital data network) Telefon ağı gibi sayısal iletimin bir istisna olduğu analog şebekelerden farklı olarak tümüyle veri iletimi için tasarlanmış ağ.
sayısal yineleyici (Alm. , Fra. répéteur numérique, İng. digital repeater) Sayısal sinyalleri iletim ortamındaki analog halinden alıp yeniden üreten aygıt.
sayısal-analog dönüştürücü (Alm. Digital-Analog-Umformer, Fra. convertisseur numérique-analogique, İng. digital-to-analog transducer) Girdisi nicemlenmiş bir sinyal olup çıktısı düzlenmiş sürekli bir sinyal olan dönüştürücü.
sayısallaştırıcı (Fa. numériseur, İng. digitizer) Analog bir ölçümü sayısal biçime dönüştüren birim.
sayısallaştırmak (Alm. digitalisieren, Fra. numériser, İng. to digitize) Bilgiyi göstermek için sayısal damgalar kullanma.
sayışım makinası (Alm. Rechnungsmachine, Fra. machine de comptabilité, İng. accounting machine) Sayışım ile ilgili hesaplamalar için kullanılan, bilgisayarın veri işleme olanaklarının altında yalın birtakım işlemler yapabilen herhangi bir makina.
sayıt (Alm. , Fra. numéral, İng. numeral) Bir sayının ayrık gösterimi, örneğin Latin sayıtları; rakam.
sayma verimliliği (Alm. , Fra. rendement de comptage, İng. counting efficiency) Radyason sayacı tüplerde, sayımın toplam iyonlaşmış parçacık sayısına oranı.
seçenek yol (Alm. , Fra. chemin alternatif, İng. alternative route) Bir teleiletişim ağında birincil yollardaki iletim aksamaları ya da sıkışıklık, tıkanıklık gibi nedenlerden ötürü başvurulan seçenek yol.
seçenek yol atama (Alm. , Fra. acheminement alternatif, İng. alternative routing) Bir teleiletişim ağında atanmış ana yol(lar) tıkalı olduğunda başvurulacak yollardan birinde bilgiyi yollama.
seçici anahtar (Alm. Wähler, Fra. sélecteur, İng. selector switch) Bir çok denetim devresinden birini seçmekte kullanılan ve elle işletilen çok konumlu anahtar.
seçici çağrı (Alm. , Fra. appel sélectif, İng. selective calling) Radyo iletişiminde bir sinyal kodunun iletimi ile sadece belirli bir istasyonun ya da istasyon grubunun çağrılmasının sağlanması.
seçici çağrı hizmeti (Alm. , Fra. service d'appel sélectif, İng. selective call service) Gelen çağrılardan önemli olanlarına farklı bir zil tonu besleme, daha önce saptanmış bir listeye göre bazı çağrıları aboneye değil de otomatik kayıt makinasına yönlendirmek türünden hizmetler.
seçici devre (Alm. , Fra. circuit sélecteur, İng. selector circuit) Bir dalga biçiminde belirli bir genliğe, evreye, varış anına, sıklığa göre seçme yapan devre.
seçici döküm (Alm. , Fra. vidage sélectif, İng. selective dump) Belleğin sadece seçilmiş yerlerinin dökümünün alındığı işlem.
seçici kanal (Alm. Selektorkanal, Fra. canal sélecteur, İng. selector channel) Hizmet verdiği birden fazla giriş-çıkış birimlerinden birinin işini bitirdikten sonra, bir sonraki birimin işine geçen, böylece belli bir anda ancak bir birimin hizmetinde bulunan, bu niteliğiyle göreli olarak yüksek hızlı giriş-çıkış birimlerinin ana işlem birimine bağlanmasında kullanılan kanal.
seçici karışma (Alm. , Fra. interférenc sélective, İng. selective interference) Görece dar frekans kanallarına yoğunlaşmış karışma.
seçici silme (Alm. , Fra. effacement sélectif, İng. selective erasing) Veri aygıtlarında belirli belle hücrelerindeki bilgiyi, diğerlerindekileri örselemeden, silme
seçici sönümleme (Alm. , Fra. evanouisment selectif de fréquence, İng. frequency selective fading) Bir iletim ortamından geçen bir sinyalin uğradığı ve farklı sıklık bileşenlerinin farklı miktarlarda cılızlamasına yolaçan bayılma; seçici bayılma.
seçici yansıma (Alm. Wählreflexion, Fra. réflexion sélective, İng. selective reflection) Bir rengin ya da dalga boyunun ötekilerden daha iyi yansıması.
seçicilik (Alm. Selektivität, Trennschärfe, Fra. séléctivité, İng. selectivity) 1) Bir devrenin istenilen bir sıklığa uyabilme yatkınlığı. 2) Bir süzgecin, giriş sinyalinin sıklık izgesini değiştirebilme yeteneği.
seçik (Alm. , Fra. nette, İng. sharp) Bir görüntünün ekran, film gibi bir duyarkat üzerinde pussuz olması.
seçiklik (Alm. , Fra. netteté, définition, İng. sharpness) Seçik olma durumu.
seçme (Alm. , Fra. sélection, İng. selection) 1) Bir öğeler topluluğunda belirli ölçütleri sağlayan nesneleri tanılama; 2) Bir veritabanında belirli ilişkileri sağlayan n-lik grupları bulma.
seçme sinyali (Alm. Wahlsignal, Fra. signal de sélection, İng. selection signal) Bir çağrının oluşumuna yönelik bilgileri taşıyan damga dizisi. Seçme imleri hizmet isteği ve adres alanlarından oluşur.
seçmeli ayıklama (Alm. , Fra. triage par sélection, İng. selection sort) Bir kümedeki öğelerin bir ayıklama anahtarına göre seçilmesi ve bulunan öğenin listeden çıkarılmasına dayanan ayıklama.
seğirme (Alm. , Fra. gigue, İng. jitter) Sayısal iletişimde bir zaman dayanağının doğru değerinden gösterdiği rasgele sapmalar. Seğirme genellikle bir simge süresine göre küçük boyutludur.
sekizli (Alm. Oktett, Fra. octet, İng. octet, byte) Bir bütün olarak işlem gören sekiz ikili sayamak ya da sekiz sinyal öğesi.
sekizli ardışım tamlığı (Alm. , Fra. integrité de la suite des octets, İng. octet sequence integrity) Sekizlilerin sırasında bir değişikliğe yolaçmadan taşınabildiği bir sayısal iletim kanalı, bir teleiletişim devresi ya da bağlantısının özelliği.
sekizli dolgulaması (Alm. , Fra. bourrage d'octets, İng. byte stuffing) Sekizli katarı içine, veri hızını kanalınkine çıkarmak üzere boş sekizlilerin eklenmesi.
sekizli-dizisel (Alm. byteseriell, Fra. byte-sérial, İng. byte-serial; e.g., byte-serial transmission, byte-serial input) Bayt-dizisel; örn. sekizli-dizisel iletim, sekizli-dizisel girdi.
sekizliye yönelik (Alm. byteorientiert, Fra. orienté sur le byte, İng. byte-oriented) Bayta yönelik.
sekizliye yönelik protokol (Alm. byteorintierter Protokoll, Fra. protocole orienté sur le byte, İng. byte-oriented protocol) Temel veri öğesi olarak sekizliyi kabul eden protokol.
selbasma (Alm. , Fra. , İng. flooding) Her düğümden diğer tüm düğümlere bir paketin kopyalarını ileterek hedef düğüme erişmesini sağlayan yol atama yöntemi.
senaryo (Alm. , Fra. scénario, İng. scenario) Bir sistem, model ya da benzetimi geliştirmekte kullanılan başlangıç koşulları, ve olaylar dizisi.
sentetik açıklık (Alm. synthetische Apertur, Fra. ouverture synthétique, İng. synthetic aperture) Fiziksel boyutlarının sağladığından daha büyük bir etkin anten açıklığı sağlayan aygıt.
seramik sığaç (Alm. , Fra. condensateur céramique, İng. ceramic capacitor).
serbest alan (Alm. Freifield, Fra. champ libre, İng. free field) Sınır etkilerinin yoksanabilir düzeyde olduğu alan.
 
serbest devinim (Alm. freie Bewegung, Fra. comportement libre, İng. free motion) Bir dizgenin dış uyarılar olmadan başlangıç koşulları ve parametrelerinin etkisiyle oluşan devinimi.
serbest elektron (Alm. freies Elektron, Fra. éléctron libre, İng. free electron) Atom çekirdeğinin çekim etkisinden kurtulan ve boşlukta veya madde içinde serbestçe devinebilen elektron. Bir maddede bulunan, ancak bir atoma sürekli olarak bağlı olmayan ve madde içinde bir gerilim bayırlığı engeli ile karşılaşmayan elektron.
serbest salınım (Alm. freie Schwingung, Fra. oscillation libre, İng. free oscillation) 1) Cismin denge konumundan ayrılması ile doğan geri çağırıcı kuvvetin etkisinde oluşan salınım. 2) Sıklığı devrenin elektriksel değişimine bağlı olan dalgalı akım. 3) Dizgede daha önceden saklatılmış olan enerji tarafından meydana getirilen, genelde sönümlü olan, salınım
serbest yük (Alm. freie Ladung, Fra. charge libre, İng. free charge) Bir iletken ya da bir yalıtkan yüzeyinde maddeye bağlı olmadan özgürce devinebilir yük.
serbestlik derecesi (Alm. Freiheitsgrad, Fra. degré de liberté, İng. degree of freedom) Bir dizgenin halini belirleyen değişkenler sayısı; erkinlik derecesi.
seri (dizisel) iletişim (Alm. , Fra. communication en série, İng. serial communication) ASCII damga iletiminde kullanılan, her damganın başına "başlama biti", sonuna "eşlik ve sonlandırma bitleri" eklenerek, ve bitlerin peşpeşe iletildiği yöntem.
seri aktarım (Alm. , Fra. transfert sériel, İng. serial transfer) Bilgi öğelerinin peşpeşe zaman dilimlerinde tek bir hat üzerinden iletildiği veri aktarım sistemi.
seri bağlantı (Alm. Reichenschaltung, Serienschaltung, Fra. couplage en série, İng. series connection) Aygıtların aynı akımın hepsinin üzerinden geçecek biçimde bağlantılanışı, dizisel bağlantı.
seri çınlamalı devre (Alm. Reihenresonanzkreis, Serienresonanzkreis, Fra. circuit résonnant série, İng. series-resonant circuit) Dizisel bağlantılanmış sığaç ve irgiteç içeren tek yollu çınlama devresi, dizisel çınlamalı devre.
seri devreler (Alm. , Fra. circuits en série, İng. series circuits) Aynı akımın hepsinin üzerinden akmasını sağlayacak şekilde bağlantılanmış devreler.
seri giriş çıkış (entrée-sortie sérielle, İng. serial input/output) Tek bir kanal ya da aygıttan giriş/çıkış etkinliklerinin peşpeşe yürütülmesi.
seri kapı (Alm. , Fra. porte série, İng. serial port) Bir bilgisayara bağlantılanan dışsal modem ya da fare aygıtı örneklerinde olduğu gibi seri kipte çalışan aygıtları bağlantılamak için kullanılan ve bitlerin her saat vurumuyla teker teker iletildiği kapı.
seri programlama (Alm. , Fra. programmation sérielle, İng. serial programming) Her adımda bir aritmetik ya da mantıksal işlemin yürütümüne elveren bilgisayar programlaması; çoklu programın karşıtı.
seri toplayıcı (Alm. , Fra. additionneur série, İng. serial adder) Toplanan sayıların basamaklarını peşpeşe toplayarak gerçekleştirilen sayısal toplama.
serpiştirme (Alm. Verschachtellung, Fra. imbriquage, İng. interleaving) Toplu bit hatalarının etkilerine karşı bir koruma yöntemi olarak kullanılan ve sözcüklerin bitlerinin, bit katarı içinde belirli bir düzene göre dağıtılması işlemi. Herbir dizinin kimliğini koruyacak şekilde bir dizinin öğelerini başka bir dizinin öğeleri ile yer değiştirilmesi.
sertifikalı dayanak malzeme (Alm. Zertifiziertes Referenzmaterial, Fra. matériau de référence certifiée, İng. certified reference material) Bir veya daha fazla özelliğinin değeri, teknik olarak geçerli bir yordama göre sertifikalandırılmış, ve bir sertifikayla veya sertifikalandırmaya yetkili bir kurum tarafından verilmiş diğer belgelerle beraber veya onlarla izlenebilir dayanak malzeme.
servis dışı sınama (Alm. , Fra. contrôle pendant temps d'indisponibilité, İng. out-of-service testing) Veri iletimini durdurup, bit hata oranı, hatasız saniyeler, çok hatalı saniyeler gibi iletim istatistiklerini toplamak üzere belirli bit örüntüleri ile yürütülen sınama.
servis kesilmesi (Alm. , Fra. panne, İng. outage) Bir iletişim sistemindeki herhangi bir nedenden dolayı kullanıcıların tümüyle servislerden yoksun kalması.
servomekanizma yükselteci (Alm. Servo-Verstärker, Fra. servo-amplificateur, İng. servo-amplifier) Bir servomekanizmanın parçası olan ve mekanik eyleyiciye güç besleyen yükselteç.
ses bandı veri iletimi (Alm. , Fra. transmission de données sur bandes acoustiques, İng. voiceband data transmission) Ses kanallarının dört kilohertz bandı içinde iletilen 64 Kbit/s hızına değin çıkabilen sayısal sinyal.
ses basıncı (Alm. Schalldruck, Fra. pression acoustique, İng. sound pressure) Belirli bir zaman aralığında anlık ses basıncının etkin değeri.
ses birimi (**. , Fra. , İng. voice unit) 600 ohmluk direnil bir yükle sonlanan 1 milivolt sinüzoidal işarete göre ölçeklenen elektriksel sesin gürlüğü ya da genliğinin ölçüsü.
ses çatalı (Alm. Stimmgabel, Fra. diapason, İng. tuning fork) Vurularak titreştrildiğinde arı, yalın, belirli sıklıkta bir ses veren iki kollu çelik çatal.
ses enerji akısı (Alm. Schalleistung durch ein Oberflächenelement, Fra. puissance acoustique à travers un élément de surface, İng. sound energy flux) Belirli bir yüzey elemanı üzerinden anlık ses basıncının eşevreli bileşenini ile hacim hızının çarpımı.
ses spektrumu (Alm. , Fra. spectre audio, İng. audio spectrum) İşitilebilir banttaki ses işaretlerin spektrumu.
ses taşıyıcısı (Alm. , Fra. porteuse son, İng. sound carrier) Televizyonda ses işaretlerini taşıyan frekans.
ses yeğinliği (Alm. Lautstärke, Fra. intensité de son, İng. loudness of sound) Titreşim genliğinin karesiyle orantılı olan ses enerjisi.
sesaltı (Alm. Unterschall-, Fra. subsonique, infraacoustique, İng. subsonic, infrasonic) 1) Hızı ses hızından daha düşük olan, 2) Sesle aynı yapıda, ancak kulağın algılayamayacağı düşük sıklıklarda olan.
sesin tınısı (Alm. , Fra. timbre de son, İng. timbre of sound) Sesin kaynağı olan aleti, insanı, nesneyi ayırt etmeye yarayan ses niteliği.
sesli (Alm. , Fra. audible, İng. audible) Örn. sesli alarm.
sesötesi (Alm. Ultraschall-, Fra. ultrasonique, İng. ultrasonic; ultrasonic propagation, ultrasonic delay line) İşitilebilir sıklıkların ötesinde akustik titreşimlere ilişkin; örn. sesötesi yayılım, sesötesi gecikme hattı.
sesüstü (Alm. Überschall-, Fra. supersonique, ultrasonore, İng. supersonic, ultrasound) 1) Hızı ses hızından yüksek olan.
sesüstü algılayıcı (Alm. Ultraschalldetektor, Fra. détécteur ultrasonique, İng. ultrasonic detector) Kulakla işitilmeyen sesüstü titreşimlerin varlığını algılamak, genliğini ve sıklığını ölçmek için kullanılan aygıt.
sesüstü sıklığı (Alm. Überhörfrequenz, Fra. fréquence ultrasonique, İng. ultrasonic frequency) İnsan kulağının işitme sınırı ötesinde buluna seslerin titreşim sıklıkları.
seyrek trafikli ağ (Alm. , Fra. réseau à faible traffic, İng. thin route network).
sezici (Alm. Detector, Fra. détecteur, İng. detector) Sezim işlemini gerçekleştiren elektronik aygıt.
sezici alet (Alm. Detektionsgerät, Fra. appareil détecteur, İng. detecting instrument) Değerini saptamaktan çok bir niceliğin varlığını belirlemeyi amaçlayan alet.
sezici işletim eğrisi (Alm. , Fra. , İng. receiver operating characteristics, ROC) Bir sezicinin hatalı sezim olasılığının sahte alarm olasılığına karşı çizdirilen grafiği.
sezilmemiş hata oranı (Alm. , Fra. , İng. residual error rate) Tüm gönderilen bitler, damgalar, bloklara göre hata düzeltici sistem tarafından düzeltilemeyen ya da sezilemeyen hatalı bit, damga ve blokların oranı.
sezim (Alm. Detektion, Fra. détection, İng. detection) Gürültülü ve/ya da tam olmayan gözlem verilerinden yararlanarak sonlu ve ayrık değerler alan bir değişkenin varlığını saptamak.
Shannon sınırı (Alm. , Fra. limite de Shannon, İng. Shannon limit) Belirli bir işaret-gürültü oranı, belirli bir bant genişliğine sahip kanal üzerinden ve belirli bir hata oranı için erişilebilecek en yüksek veri iletim hızı.
 
sıcaklıkölçer (Alm. Thermometer, Fra. thérmomètre, İng. thermometer) Bir cisim ya da ortamın sıcaklığını ölçmek için kullanılan aygıt.
sıcaklıkölçer haznesi (Alm. Thermometerglaskolben, Fra. bulbe de thermométre, İng. thermometer bulb) Bir sıcaklık değişimine tepki gösteren sıvının bulunduğu hazne ya da kap.
sıçrama (Alm. prellen, Fra. rebondissement, İng. bounce (for a contact circuit) Bir kontak devresi kapandığı ya da açıldığı sırada oluşan ve son durumlarına erişmeden önce art arda birbirine temas eden ve birbirinden ayrılan kontak uçlarının hareketini nitelendiren olgu.
sıçrama değeri (Alm. Umschaltwert, Fra. valeur de commutation, İng. switching value) Basamak davranışlı bir öğe için çıkış değişkeni değerinin değiştiği herhangi bir giriş değişkeni değeri.
sıfır aşırılığı (Alm. , Fra. zéros excédentaires, İng. excess zeros) Sayısal iletimdeki hat kodunun izin verdiği peşpeşe sıfır sayısından fazla sıfırlar.
sıfır bitini araya sokma (Alm. , Fra. insertion de bit zéro, İng. zero-bit insertion) HDLC (High Level Data Link Control) gibi bite yönelik protokollarda saydamlığı elde etmek ve bayrak dizisini özebir kılmak için araya sokulan sıfır bitleri.
sıfır bölgesi (Alm. Totzone, Unempfindlichkeitsbereich, Fra. zone neutre, İng. neutral zone) Artı-sıfır-eksi davranışlı bir öğe için sıfır bölgesi.
sıfır doldurmak (Alm. Auffüllen mit Nullen, Fra. remplissage de zéros, İng. zerofill, zeroise) Bir belleğe, sıfır sayısını belirten damganın gösterimini kullanarak sıfırlarla doldurmak.
sıfır inikliği (Alm. Nullunterdrückung, Fra. suppression de zéro, İng. zero suppression) Sıfırın dışlandığı bir ölçme eriminde ölçülen değişkenin sıfırının erimin alt değerinden farkı.
sıfır kayması (Alm. Nullverschiebung, Fra. dérive de zéro, İng. zero shift) Bir ölçme aygıtında sıfır hatasının zamanla değişmesi ya da sürüklenmesi.
sıfır kodunu yoketme (Alm. , Fra. élimination de zéros, İng. zero code suppression) Sayısal iletimde peşpeşe sekiz sıfırdan oluşan kodları ortadan kaldırmak üzere aralarına bir "1" sokulması.
sıfır konumlaması (Alm. Nullsynchronisation, Fra. synchronisation à zéro, İng. zero synchronization) Sayısal denetimli makinalarda makina ekseninin, elle denetimle yaklaşık olarak konumlandıktan sonra, kesin konumuna özişler biçimde varması.
sıfır noktası (Alm. , Fra. , İng. null point) Bir antenin alış alanının minimum olduğu nokta.
sıfır ortalamalı (Alm. , Fra. moyenne nulle, İng. zero mean) Bir sinyal ya da rasgele sürecin ortalama değerinin her yerde sıfır olması özelliği.
sıfır yerçekimi (Alm. , Fra. , İng. zero gravity) Yörüngedeki bir uyduda merkezkaç kuvvetin yerçekimi etkisini tamı tamamına dengelemesi durumu.
sıfır yüksekliği (Alm. Nullerhebung, Fra. élévation de zéro, İng. zero elevation) Sıfırı içeren bir erimde ölçülen değişkenin sıfırının erimin altdeğerinden farkı.
sıfır-kutup çiziti (Alm. Pol-Nullstellen-Diagramm, Fra. diagramme des pôles-zéros, İng. pole-zero plot) Karmaşık düzlemde sıfır ve kutupların konumlarının gösterildiği çizit.
sıfır-toplamlı oyun (Alm. Nullsummenspiel, Fra. jeu à somme nulle, İng. zero sum game) Ceza işlevlerinin toplamının sıfır olduğu iki oyunculu oyun.
sıfır-toplamsız oyun (Alm. Nichtnullsummenspiel, Fra. jeu de somme non-nulle, İng. non-zero sum game) Ceza işlevlerinin toplamının sıfır ya da bir sabit olmadığı iki oyunculu oyun.
sıfıra dönüşlü tek (çift) kutuplu (Alm. , Fra. , İng. unipolar (bipolar) return to zero) İşaretleşme bilgilerini taşıyan gerilim darbesinden sonra sıfıra dönen işaretleşme tekniği.
sıfıra dönüşsüz tek (çift) kutuplu (Alm. , Fra. , İng. unipolar (bipolar) nonreturn to zero signaling) İşaretleme bilgilerini taşıyan darbeler arasında sıfıra dönüş yapmayan işaretleşme tekniği.
sıfırı içermeyen alet (Alm. Gerät mit unterdrücktem Nullpunkt, Fra. appareil à suppression de zéro, İng. instrument with suppressed zero) Ölçülen niceliğin sıfıra yakın belirli bir değerden düşük olduğunda hiçbir yararlı bilgi edinilemiyen ölçme aleti.
sıfırlama dengesi (Alm. Nullabgleich, Fra. équilibrage à zéro, İng. null balance) Bir elektrikli ölçme aletinde ölçülen sinyal ile aletteki karşı gelen elektriksel büyüklüğün farkının ölü bölgeyi aşması.
sıfırlama ölçüm yöntemi (Alm. Nullabgleichsmeßverfahren, Fra. méthode de mesure par zéro, İng. null method of measurement) Ölçülen büyüklük değerinin, denge halindeyken ölçülen büyüklükle aralarındaki ilişkinin bilindiği değerleri bilinen bir veya daha fazla büyüklükle dengeleyerek ve ayarlayarak belirlendiği ölçüm yöntemi.
sıfırların kaldırılması (Alm. Nullunterdrückung, Fra. suppression de zéro, İng. zero suppression) Bir rakamdaki anlamsız sıfırların kaldırılması.
sıfırlı erim (Alm. erhobener Null-Bereich, Fra. domaine de zéro décalé, İng. elevated zero range) Ölçülen değişkenin ya da sinyalin sıfır değerinin erimin alt değerinden büyük olduğu erim.
sıfırsız erim (Alm. unterdrückter Nullbereich, Fra. domaine à zéro suprimé, İng. suppressed zero range) Ölçülen değişkenin ya da sinyalin sıfır değerinin erimin alt değerinden küçük olduğu erim. Bu durumda sıfır ölçek içinde görülmez.
sıfırsız ölçek (Alm. Skale mit unterdrücktem Nullpunkt, Fra. échelle à zéro décalé, İng. suppressed-zero scale) Ölçek erimi, ölçülen büyüklüğün sıfır değerine karşılık gelen ölçek değerini içermeyen ölçek.
sığa (Alm. Kapazität, Fra. capacité, İng. capacitance) Isı ya da elektrik yükü gibi bir niceliğin bir enerji saklayan öğeye olan akış hızının zaman tümlevinin potansiyel enerji değişimine oranı. Düşüncel bir sığaçta akımın, gerilimin zaman türevine oranı.
sığa yükü (Alm. kapazitive Belastung, Fra. charge capacitive, İng. capacitive load) Akımın, gerilimden ileri sürüldüğü bir dalgalı akım çevrimindeki yük.
sığacın yükü (Alm. , Fra. charge d'un condensateur, İng. charge of a capacitor) Bir sığacın plakaları biri tarafından taşınan yük miktarı.
sığaç grubu (Alm. , Fra. batterie de condensateurs, İng. bank of capacitors) Elektriksel olarak bağlantılanmış ve birbirlerine benzeyen sığaçlar kümesi.
sığaçlı bellek (Alm. , Fra. mémoire à condensateur, İng. capacitor storage) Belirli malzemelerin sığal özelliklerini kullanan bellek aygıtı.
sığal (Alm. kapazitiv, Fra. capacitif, İng. capacitive; e.g., capacitive coupling, capacitive sensor) Örn. sığal bağlaşım, sığal duyucu.
sığal bağlaşım (Alm. , Fra. couplage capacitif, İng. capacitive coupling) İki dizge arasındaki elektriksel bağlaşımın bir sığaç ya da sığal özellikler taşıyan bir öğe tarafından sağlanması.
sığaölçer (Alm. , Fra. capacimètre, İng. capacimeter) Sığaçların sığalarını saptamakta kullanılan aygıt.
sığım (Alm. Kapazität, Fra. capacité, İng. capacity) Madde, enerji ya da bilgi gibi bir niceliği biriktirme yeteneği. Bir veri saklama ortamının alabileceği sözcük ya da damga sayısı.
sıkışıklık (Alm. , Fra. encombrement, İng. congestion) Bir teleiletişim ağının, iletilerin ortalamadan fazla gecikmesi, yastık belleklerin aşırı dolması gibi olgularla karşılaşmasına yolaçan ve çoğunlukla aşırı giriş trafiğinden kaynaklanan durumu; sıkışıklık.
sıkışma dalgası (Alm. , Fra. onde de compression, İng. compressional wave).
sıkıştırıcı (Alm. , Fra. compresseur, İng. compressor) Veri sıkıştırmasını gerçekleştiren aygıt.
sıkıştırıcı (Alm. , Fra. compresseur, İng.compressor ) 1) Bir iletim sisteminde işaretlerin genlik salınımlarını belirli bir kurala gör azaltan aygıt; 2) Veri kaynaklarındaki artıklığı gidererek bant genişliği ve bit miktarı gereksnimlerini azaltan algoritma.
sıkıştırıcı-genleştirici (Alm. , Fra. compresseur-extendeur, İng. compandor) Bir iletişim yolu üzerindeki bir sıkıştırıcı ve bir genleştirici aygıt dizisi.
sıkıştırma (Alm. , Fra. compression, İng. compression) 1) Veriyi temsil eden bitlerin sayısını belirli nitelik ödünleri altında azaltılması. 2) Bellek alanının en az yer isgal edecek şekilde derlenip toparlanması
sıkıştırma yoğunluğu (Alm. Packungsdichte, Fra. densité de stockage, İng. packing density) Birim boyutta yararlı bilgi saklama gözelerinin sayısı.
sıkıştırma-genleştirme (Alm. , Fra. compression-extension, İng. companding) Bir sinyal üzerinde, iletim yolunun iki ayrı noktasında, genliğin önce bastırılması, sonra açılmasından oluşan işlemler dizisi.
 
sıklık (Alm. Frequenz, Fra. fréquence, İng. frequency) Birim zaman başına dönem sayısı.
sıklık bantları (Alm. , Fra. bande de fréquences, İng. frequency bands) Sıklık ekseninin, alçak sıklık, orta sıklık, yüksek sıklık, çok yüksek sıklık, süper yüksek sıklık ve en yüksek sıklık şeklinde tanımlanan bantları
sıklık bölgesi tasarımı (Alm. , Fra. concéption dans le domaine fréquence, İng. frequency domain design) Sadece sıklık bölgesi isterleri gözönüne alınarak yapılan süzgeç, işlemci vb. tasarımı.
sıklık bölüşümlü (Alm. , Fra. répartition fréquentielle, İng. frequency division) Sıklık eksenini çeşitli kullanıcılar arasında belirli bir bölüşüm yordamına göre paylaşan bir teleiletişim dizgesine ilişkin.
sıklık bölüşümlü çoğullama (Alm. , Fra. multiplexage à répartition fréquentielle, İng. frequency division multiplexing, FDM) Sinyallerin her birinin farklı bir taşıyıcı aracılığı ile birbirleriyle örtüşmeyen farklı bir sıklık bandında yer alarak iletilmeleri tekniği.
sıklık bölüşümlü çoklu erişim (Alm. , Fra. multiplexage fréquentielle, İng. frequency division multiple access, FDMA) Değişik kullanıcıların değişik sıklıklar kullanarak bir çok noktalı olan ya da yayın kanalını paylaşmaları.
sıklık çarpıcı (Alm. , Fra. multiplicateur de fréquence, İng. frequency multiplier) Giriş sıklığının tamsayı katı sıklıkta sinuzoial üretebilen aygıt.
sıklık çeşitlemesi (Alm. , Fra. divérsité fréquentielle, İng. frequency diversity) Sönümlenen (bayılan), çokyollu radyo iletişim ortamlarının güvenilirliğini arttırmak için başvurulan ve iletilerin birden çok farklı taşıyıcı sıklıktaki ışınla gönderildiği yöntem.
sıklık çevikliği (Alm. Frequenz-Agilität, Fra. agilité de fréquence, İng. frequency agility) Bir iletişim vericisinin genellikle de rasgele biçimde taşıyıcı sıklığını değiştirebilme yeteneği.
sıklık dağılımı (Alm. Häufigkeitsverteilung, Fra. répartition de fréquence, İng. frequency distribution) Sıklıkların değişken değerlerine göre dağılımı.
sıklık düşürücü (Alm. Abwärtsumzetter, Fra. convertisseur de fréquence vers le bas, İng. downconverter) Çıkış sinyali sıklığının giriş sinyali sıklığından düşük olduğu aygıt.
sıklık erimi (Alm. , Fra. excursion de fréquence, İng. frequency swing) Açısal kiplenimde, kiplenen dalganın anlık sıklığının en büyük sıklıktan en küçük sıklığa kadarki değişimi.
sıklık gözleyici (Alm. , Fra. contrôleur de fréquence, İng. frequency monitor) Bir salınım sıklığının dayanak değerinden sapmasını gösteren aygıt.
sıklık hoplaması (Alm. , Fra. , İng. frequency hopping) Taşıyıcı sıklığın kısa aralıklarla sürekli değiştirildiği yayılı spektrum yöntemi.
sıklık kaydırmalı kiplenim (Alm. , Fra. modulation par déplacement de fréquence, İng. frequency shift keying, FSK) Bir sinüzoidal taşıyıcının sıklığının iki değer arasında değiştirilmesi ile "1" ve "0" değerlerinin kodlanması.
sıklık kiplenimi (Alm. Frequenzmodulation, Fra. modulation à fréquence, İng. frequency modulation, FM) Bir bilgi sinyalinin, çoğunlukla sinuzoidal biçimde taşıyıcı bir başka sinyalin sıklığını değiştirmesi sonucunda elde edilen kiplenim.
sıklık kuşağı (Alm. Frequenzband, Fra. bande de fréquence, İng. frequency band) İki sınır sıklığı arasındaki sıklıklar kümesi.
sıklık ötelemesi (Alm. , Fra. transposition de fréquence, İng. frequency translation) Belirli bir sıklık bandındaki işaretlerin başka bir sıklık bandına taşınması.
sıklık sayacı (Alm. Frequenzmesser, Fra. compteur de fréquence, İng. frequency counter) Dönemli bir dalganın sıklığını kestirme amacıyla kullanılan sayaç.
sıklık seçiciliği (Alm. Frequenz-Selektivität, Fra. sélectivité fréquentielle, İng. frequency selectivity) Bir devre ya da aygıtın değişik sıklıklardaki akım ya da gerilimleri değişik cılızlamayla iletmesi özelliği.
sıklık uyumlaması (Alm. Abstimmung, Fra. accord, İng. tuning) En iyi başarımı elde etmek için bir dizge ya da devrenin sıklığa göre uyumlanması.
sıklık yanıtı (Alm. Frequenzgang, Fra. réponse fréquentielle, İng. frequency response) Doğrusal, zamanla değişmeyen bir dizgede çıkış sinyalinin Fourier dönüşümünün giriş sinyalinin Fourier dönüşümüne oranı.
sıklık yükseltici (Alm. Aufwärtsumzetter, Fra. étaleur de bande, İng. up-converter) Çıkış sinyali sıklığının giriş sinyali sıklığından yüksek olduğu aygıt.
sıklıkölçer (Alm. Frequenzmesser, Fra. fréquencemètre, İng. frequency meter) Dönemli bir niceliğin sıklığını ölçen alet.
sınam tasarımı (Alm. , Fra. concéption d'essai, İng. test design) Bir yazılım özelliği ya da özellikler kümesi için sınama yaklaşımının belgelenmesi.
sınama (Alm. Test, Fra. test, İng. test) Bir aygıt ya da ölçü aletinin çalışma özelliklerini belirtmek üzere denetimli koşullar altında sınanması; test.
sınama döngüsü (Alm. Testkreis, Fra. boucle d'essai, İng. test loop) Veriş yolunun alış yoluna bağlantılanması ile oluşan sınama amaçlı döngü. Bu döngü uçbirim ya da şebeke tarafından oluşturulabilir ve (elektriksel bağlantı) fiziksel döngü ya da mantıksal döngü şeklini alabilir.
sınama gücü (Alm. Schärfe, İng. power) İstatistiksel bir sınamada karşıt hipotez doğru olduğunda sıfır hipotezini geri çevirme olasılığı.
sınama günlüğü (Alm. , Fra. journal d'essai, İng. test log) Bir sınamanın yürütümüne ilişkin tüm anlamlı ayrıntıların zamandizinsel tutanağı.
sınama istatistiği (Alm. Prüfmass, Fra. statistique d'essai, İng. test statistic) İstatistiksel bir hipotezi sınamak için kullanılan bir istatistik.
sınama ortamı (Alm. , Fra. banc d'essai, İng. test bed) Bir yazılım ürününün sınamasını yürütebilmek için gerekli donanım, aletler, benzeticiler, yazılım araçları ve diğer destek elemanlarının tümü.
sınama oyunu (Alm. , Fra. jeu d'essai, İng. test case) Belirli bir program dizisinin yürütümü gibi bir amacın yerine gelip gelmediğini test etmek için sınama girdilerinin, yürütüm koşullarının, beklenen sonuçların tümü.
sınama planı (Alm. , Fra. plan d'essai, İng. test plan) Bir yazılımın sınanmasına yönelik amacı, yaklaşımları, özkaynakları, ve zaman planını içeren belge.
sınama programı (Alm. Testprogramm, Fra. routine d'essai, İng. test program) Bir donanım ya da yazılımı sınamak üzere yürütülen program.
sınama verileri (Alm. Testdaten, Fra. données d'essai, İng. test data) 1) Sınamalar sırasında elde edilen gözlem verileri. 2) Bir bilgisayar programının tüm durumlarda doğru çalıştığını sınamak, bu durumları oluşturmak üzere izlence yazarınca hazırlanıp üzerinde uygulama yapılan özel veri tutanakları.
sınanabilirlik (Alm. , Fra. interrogeabilité, İng. testability) Bir sistem ya da bileşenin başarımına ilişkin test ölçütlerinin oluşmasına ve testlerin yürütümüne elverme derecesi.
sınayıcı bit örüntüsü (Alm. Testbitmuster, Fra. configuration binaire d'essai, İng. test bit pattern) Sayısal bir aygıtı sınamak üzere kullanılan bit dizisi.
sınıf (Alm. Klasse, Fra. classe, İng. class) 1) Gözlemlerin bölümlendirildiği öbeklerin her biri. 2) Bazı ortak öznitelikleri paylaşan grup, küme, tür 3) Nitelik ya da dereceye göre aynı benzer değerlere sahip olanlar.
 
sınıf sınırları (Alm. Klassengrenzen, Fra. limites de classe, İng. class limits) Nicel verilerin sıklık dağılımında her bölümün en küçük ve en büyük değerleri.
sınıflandırıcı (Alm. Klassifizierer, Fra. classificateur, İng. classifier) Örüntüleri sınıflara ayıran süreç ya da aygıt.
sınıflandırma (Alm. Klassifikation, Fra. classification, İng. classification) Örneklem ya da evren öğelerinin, nicel ya da nitel özelliklerine göre olabildiğince türdeş öğelere dağıtılması.
sınır belirteci (Alm. , Fra. séparateur, borne, İng. delimiter) Bir bilgisayarın bir programın ya da veri çerçevesinin baş ve sonunun tanımasını sağlayan özel damga ya da damga grubu.
sınır değer (Alm. Grenzwert, Fra. valeur limite, İng. limiting value) Bir şartnamede yer alan bir büyüklüğün kabul edilebilir en büyük ya da en küçük değeri.
sınır değer sorunu (Alm. Grenzwertproblem, Fra. problème de limites, İng. boundary value problem) Bağımsız değişkenin belirli değerleri için çözümünün çoğun fiziksel durumlara karşılık gelen bazı koşulları yerine getirmesi istenen türevsel denklem.
sınır koşulları (Alm. Grenzbedingungen, Fra. conditions limites, İng. limiting conditions) Tanımlı çalışma koşulları altında daha sonra kullanıldığında, metrolojik karakteristiğinde herhangi bir bozulma olmaksızın ve zarar görmeksizin ölçme cihazının dayanabileceği uç koşullar.
sınır ötesi bağlantı (Alm. , Fra. connexion transfrontalière, İng. cross border connection) İki komşu ülkede bulunan ağların bağlantılanmasını sağlayan fiziksel özkaynaklar.
sınırlayıcı (Alm. Begrenzungssgerät, Fra. délimiteur, İng. delimeter) Bir sinyalin genlik değerini sınırlayan aygıt.
sınırlı bantlı (Alm. , Fra. İng. band-limited) Sıklık bandı sınırlı olan sinyal ya da devre.
sınırlı büyümeli (Alm. beschränkter Zuwachs, Fra. croisance limitée, İng. bounded growth) Artı ve gerçek bir M sayısı ile gerçek bir s sayısı için f(x) ? M exp(sx) koşulunu tüm x değerleri için sağlayan işlev.
sınırlı çıktılı dizge (Alm. System mit begrenzter Ein-und Ausgabe, Fra. système aux entrées et sorties limitées, İng. bounded input bounded output system, B.I.B.O. system) Sınırlı bir girdi ile uyarıldığında sınırlı bir çıktı üreten dizge, S.G.S.Ç.
sıra ilintisi katsayısı (Alm. Rangkorrelationskoeffizient, İng. coefficient of rank correlation) Belli bir sıra ya da dereceye göre düzenlenmiş iki değişken arasındaki ilişki katsayısı.
sıra istatistiği (Alm. Ranggrösse, Fra. statistique d'ordre, İng. order statistic) Büyüklük sırasına göre dizilmiş değişkenlerin istatistiği.
sırabağımlı (Alm. nicht-kommutativ, nicht-wechselseitig, Fra. non-commutatif, İng. non-commutative) Herhangi bir matematiksel işlemde sonucun işlenenlerin sırasına bağımlı olması.
sırabağımsız (Alm. kommutativ, wechselseitig, Fra. commutatif, İng. commutative) Herhangi bir matematiksel işlemde sonucun işlenenlerin sırasından bağımsız olması.
sıradan erişim (Alm. sequentieller Zugriff, Fra. accès séquentiel, İng. sequential access) Düzenlenmiş bir öğeler kümesinde öğelerin, birincisi okunduktan sonra ikincisinin, sonra üçüncüsünün ve benzer biçimde sırayla ötekilerin okunduğu erişim biçimi; ardışık erişim.
sıradüzen (Alm. Hierarchie, Fra. hiérarchie, İng. hierarchy) Dereceli ya da sıralı dizi; hiyerarşi.
sıradüzensel ağ (Alm. hierarchisches Netzwerk, Fra. réseau hiérarchique, İng. hierarchical network) İletim verimliliğini arttırmak üzere yolatama ve çoğullama katlarından oluşan iletişim sistemi.
sıradüzensel ayrıştırma (Alm. , Fra. décomposition hiérarchique, İng. hierarchical decomposition) Bir sistemin yukarıdan aşağı bir yaklaşımla ve giderek daha ince detayları gözönüne alarak yapılan ve sıradüzensel olarak örgütlenmiş bileşenlerine ayırma.
sıradüzensel süzgeçleme (Alm. , Fra. filtrage hiérarchique, İng. hierarchical filtering) Tüm sinyal işlemenin bir ağaç yapısını andırdığı ve her uç olmayan düğümdeki sinyalin alçak ve yüksek geçiren bantlara aynı şekilde ayrıştırıldığı süzgeçleme düzeni.
sıradüzensel veritabanı (Alm. , Fra. base de données hiérarchique, İng. hierarchical veritabanı) Verilerin bir ağaç yapısı içindeki düğümlere karşı düşecek şekilde tutanak ya da bölütler şekilde örgütlenişi.
sıradüzensel yapı (Alm. hierarchische Struktur, Fra. structure hiérarchique, İng. hierarchical structure) Düzenleniş biçimi bakımından, herhangi bir düzeyindeki öğelerinin herbirinin alt düzey öğelerinden oluştuğu bir dizgenin yapısı.
sıradüzensel yolatama (Alm. , Fra. acheminement hiérarchique, İng. hierarchical routing) Sıradüzensel bir adresleme sistemine göre yürütülen yolatama.
sıralama yanlılığı (Alm. , Fra. écart d'ordre, İng. ordering bias) Bir öğe kümesinin sıralanışının rasgele dağılımdan sapma miktarı.
sıralamak (Alm. aufreihen, Fra. ordonner, İng. to sequence) Öğeleri doğal sayıların sırasına göre düzenlemek.
sıralı (Alm. sequentiel, Fra. séquentiel, İng. sequential) Eşanlı olmalarına ya da örtüşmelerine izin verilmeden olayların bir zaman sırasına göre olagelmesine değin; ardışıl.
sıralı liste (Alm. , Fra. liste ordonnée, İng. ordered list) Öğeleri bir anahtara göre sayısal ya da mantıksal olarak sıraya konmuş liste.
sıralılığın korunması (Alm. , Fra. maintien en séquence, İng. sequencing) Bir bilgisayar iletişim şebekesinde n'inci katmana sunulan bilgilerin sıralı olarak iletilip karşı tarafa tesliminin sağlanması.
sırasız liste (Alm. , Fra. liste non ordonnée, İng. unordered list) Veri ögelerinin herhangi bir sıraya göre dizilmemiş olduğu liste.
sırdaş veriler (Alm. , Fra. données confidentielles, İng. confidential data) Yetkisi olmayan kişilerin eline geçmemesi gereken veriler.
sırdaşlık (Alm. , Fra. caractère confidentiel, İng. confidentialty) Yetkisiz kişilere, süreçlere vb. açıklanmaması ya da teslim edilmemesi gerekli veri ya da programların özelliği; gizdeşlik.
sırt sırta bağlanma (Alm. gegensinnig gehalte Schaltung, Fra. connexion dos à dos, İng. back-to-back connection) İki aygıtın aralarında başka bir devre ya da ağ bulunmadan birinin çıktısının öbürünün çözümleyeceği şekilde bağlanması.
sırtında taşıma (Alm. , Fra. superposition, İng. piggybacking) Paket iletişiminde alındı iletilerinin aynı yönde gönderilmekte olan paketlere eklenerek gönderilmesi.
sıvı dikeçli basınç aygıtı (Alm. Flüssigkeitsäulenmanometer, Fra. manomètre à colonne liquide, İng. liquid column pressure element) Bir sıvı dikecin yüksekliği ile basıncı gösteren basınç ölçüm aleti.
sıvı düzeyi (Alm. Flüssigkeitspegel, Fra. niveau liquide, İng. liquid level) Bir kabın içindeki sıvının yüksekliği.
sıvı kristal ekran (Alm. , Fra. affichage à crystaux liquides, İng. liquid crystal display).
sıvılı basınçölçer (Alm. Flüssigkeitsmanometer, Fra. manomètre à liquide, İng. liquid manometer) Basınç ya da basınç farkını sıvı düzey yüksekliklerinin farkı ile gösteren ve ölçen aygıt.
sıvılı sıcaklıkölçer (Alm. Flüssigkeitsthermometer, Fra. thérmomètre à liquide, İng. liquid-in-glass thermometer) Bir cam kap, ısınınca genleşen bir sıvı ve bir ölçekli göstergeden yapılan sıcaklıkölçer.
sızdırmaz sıvılı çan (Alm. flüssigkeitversiegelte Glocke, Fra. cloche à étanchéite liquide, İng. liquid sealed bell) Akışölçerlerdeki bir bileşen.
sızdırmaz uç (kablo) (Alm. Endverschluß, Fra. extrémité étanche, İng. sealing end) Kablonun ucunda dış çevreye karşı sızdırmazlık sağlayan ve varsa kablo sisteminin basıncını koruyan bağlantı ucu.
sızdırmazlık diyaframı (Alm. Siegelmembran, Fra. diaphragme d'étanchéité, İng. diaphragm seal) Akışölçerlerde sızmayı engellemek için uygun bir maddeden yapılmış esnek diyafram.
sızdırmazlık öğesi (Alm. Siegel, Fra. joint d'étanchéité, İng. seal) İşlem akışkanının basınçölçme aygıtı ya da bağlantı borusuna temas etmesine ya da sızmasına engel olan düzenek ya da madde.
sızıntı (Alm. , Fra. , İng. leakage) Yalıtıcı üzerinden akan akım.
 
sigorta (Alm. , Fra. fusible, İng. fuse) Aşırı akımlara karşı koruyan ve akımın belirli bir süre belirli bir düzeyi aştığında eriyerek açık devreye yol açan aygıt.
sigortalı anahtar (Alm. Lastschalter mit Sicherungen, Fra. interrupteur à fusibles, İng. switch fuse) Bir ya da daha çok kutbunda bu kutuplara seri bağlı birer sigorta bulunan anahtar.
sigortalı ayırıcı (Alm. Trennschalter mit Sicherungen, Fra. sectionneur à fusibles, İng. disconnector fuse) Bir ya da daha çok kutbunda bu kutuplara seri bağlı birer sigorta bulunan ayırıcı.
sil damgası (Alm. Aussondernzeichen, Fra. caractère d'éffacement, İng. delete character) Bilgi işlemde yanlış ya da istenmeyen bir damgayı geçersiz kılmak için kullanılan güdüm damgası.
silerek okuma (Alm. löschendes Lesen, Fra. lecture avec éffacement, İng. destructive read) Bellekte yazılı veriyi yokederek okuma.
silindirli yazıcı (Alm. Trommeldrucker, Fra. imprimante à tambour, İng. drum printer) Her basım konumu için tam bir damga takımı bulunan ve damgaları dönen bir silindire yerleştirilmiş satır yazıcı.
silinebilir saklatım (Alm. löschbarer Speicher, Fra. mémoire éffaçable, İng. erasable storage) Verilerin teker teker yazılıp silinebildiği saklatım türü.
silisyum pul (Alm. , Fra. tranche, İng. wafer) Tümdevrelerin kesildiği silisyum yüzeyi.
silme akımı (Alm. , Fra. courant à effacer, İng. erase current) ?erit ya da çekirdek türü manyetik belleklerde bir bitin silinmesine elveren akım.
silme biti (Alm. Löschbit, Fra. bit d’effacement, İng. erase bit) Bilgisayarda bir bilgiyi yok etmeye yarayan bit.
silme hareketi (Alm. , Fra. mouvement d'éffacement, İng. delete transaction) Bir ana kütükten bir tutanağın silinmesine yolaçan işlembilgi, hareket.
silmek (Alm. löschen, Fra. éffacer, İng. to clear, to delete) Bir ya da birden çok bellek yerinin genellikle sıfır ya da boşluk damgası ile doldurularak belirli bir duruma getirilmesi.
simge (Alm. Symbol, Fra. symbole, İng. symbol) Bir kavramın uzlaşımsal ya da üzerinde uzlaşıma varılmış gösterimi.
simge dizgisi (Alm. Symbolkette, Fra. chaîne des symboles, İng. symbol string) Yalnız simgelerden oluşan bir dizgi.
simgelem (Alm. Schreibweise, Fra. notation, İng. notation) Veri ya da bilginin gösterimi için bir simgeler kümesi ile kullanımlarına ilişkin kuralların tümü.
simgelerarası karışma (Alm. , Fra. , İng. intersymbol interference (ISI) Sayısal bir iletim ortamının darbantlılığından ya da sönümlenme bozulmasından ötürü simge dalga biçimlerinin birbirlerine karışması ve bulaşması.
simgesel (Alm. symbolisch, Fra. symbolique, İng. symbolic; e.g., symbolic address, symbolic coding, symbolic device, symbolic operand) Örn. simgesel adres, simgesel kodlama, simgesel aygıt, simgesel işlenen.
simgesel adres (Alm. , Fra. adresse symbolique, İng. symbolic address) Bir programlama tekniği olarak kullanılan ve bilgisayar tarafından kullanılan mutlak bir adrese dönüşmesi gereken adres.
simgesel dil (Alm. formale Sprache, Fra. langage formel, İng. formal language) Sözcükleri içeriklerinden arındırarak salt biçimsel kurallarla kurulmuş dil.
simgesel mantık (Alm. symbolische Logik, Fra. logique symbolique, İng. symbolic logic, mathematical logic) Biçimsel mantık ve matematik ile ilgili sorunları, doğal dilin belirsizliğini önlemeyi amaçlayan özel bir yazılı dil kullanarak inceleyen mantık türü.
simgesel model (Alm. symbolisches Modell, Fra. modèle symbolique, İng. symbolic model) Matematiksel simgeler ve işlevler kullanarak öğeler arasındaki ilişkileri gösteren model; simgesel taslam.
simgesel programlama (Alm. , Fra. programmation symbolique, İng. symbolic programming) Programlamayı kolaylaştırmak amacıyla adreslerin gelişigüzel simgelerle anlatıldığı programlama.
simgesel yürütüm (Alm. , Fra. exécution symbolique, İng. symbolic execution) Gerçek veriler yerine giriş ve çıkışta simgesel değişkenlerin kullanıldığı ve yazılım analizini amaçlayan yürütüm.
sinüzoidal aktarım işlevi (Alm. sinusförmige Übertragungfunktion, Fra. fonction de transfer sinusoidale, İng. sinusoidal transfer function) Genliği, çıkış sinüzoidinin giriş sinüzoidinin genliğine oranı, evre açısı giriş ve çıkış sinüzoidlerinin açılarının farkı olan karmaşık işlev.
sinüzoidal ton (Alm. reiner Ton, Fra. son pur, İng. pure tone) Sinüzoidal dalga bicimine sahip akustik titreşim.
sinyal (Alm. Signal, Fra. signal, İng. signal) Bilgi taşıyan ve ölçülebilen değişken; işaret; im.
sinyal akış çizgesi (Alm. Signalflussplan, Fra. graphe de fluence (des signaux), İng. signal flow graph) Düğümleri ve bunları bağlayan yönlü dallardan oluşan ve dinamik bir dizgedeki sinyallerin ilintisini gösteren çizelge.
sinyal bileşeni (Alm. , Fra. élément de signal, İng. signal component) Var olduğu sürece belirli özelliklerini koruyan sinyal parçası.
sinyal çevirgeci (Alm. Signalwandler, Fra. convertisseur de signal, İng. signal converter) Belirli bir erime düzgelenmiş (normalize edilmiş) bir sinyali başka bir erime düzgeleyen aygıt. Burada giriş ve çıkış sinyalleri aynı türdendir.
sinyal çözümleme (Alm. Signalanalyse, Fra. analyse des signaux, İng. signal analysis) Sinyallerin zaman ve sıklık bölgesi özelliklerinin incelenmesi
sinyal gürültü oranı (Alm. Signal-Geräusch-Verhältnis, Fra. rapport signal-bruit, İng. signal to noise ratio, SNR) Sinyal enerjisinin gürültü enerjisine oranı; im-gürültü oranı.
sinyal iyileştirme (Alm. Signalformung, Fra. conditionnement de signal, İng. signal conditioning) Sinyalleri, bilgi taşımaya daha elverişli kılacak şekilde değiştirme ve kuvvetlendirme. Veri toplamada, denetimde ya da bir aygıt giriş çıkışında kullanılacak bir sinyalin daha uyumlu biçime getirilmesi.
sinyal karışma oranı (Alm. Signal-Interferenz-Verhältnis, Fra. rapport signal-interférence, İng. signal-interference ratio, SIR) Bir iletişim ortamındaki sinyal gücünün karışma bileşenlerinin gücüne oranı.
sinyal onarımı (Alm. Signalregeneration, Fra. régénération de signal, İng. signal regeneration) Bir sinyalin başlangıçtaki belirtimine uygun olarak geri getiren işlemler.
sinyal üreteci (Alm. Signalgenerator, Fra. générateur de signaux, İng. signal generator) İstenen dalgabiçimlerine sahip sinyaller üreten aygıt.
sinyal yıldızkümesi (Alm. , Fra. constellation des signals, İng. signal constellation) Bir sayısal iletişim dizgesinde kullanılan dalga biçimlerinin kosinus ve sinus eksenlerinde gösterimi.
sinyalin geriçatılması (Alm. , Fra. reconstruction de signal, İng. signal reconstruction) Bir sinyalin kimi bilgi parçalarından ya da açınım katsayılarından yeniden oluşturulması.
siper (Alm. Schirm, Fra. écran, İng. screen) Bir alanın, belirlenmiş bir bölge içerisine nüfuzunu azaltmak için kullanılan düzen; ekran.
sistem (Alm. System, Fra. système, İng. system) Belirli bir işlevi yerine getirerek bir ereği gerçekleştiren ve aralarında belli bir düzen içinde arabağıntılar ve etkileşimler bulunan öğeler topluluğu; dizge.
 
sistem akış çizeneği (Alm. Systemsablaufschema, Fra. organigramme de système, İng. system flowchart) Bir sistemi, özellikle bir yazılım sistemini oluşturan program, yordam, veri kütükleri, kullanıcı ya da işletmen eylemleri vb gibi öğelerle bunlar arasındaki iş ve veri akışını gösteren herhangi bir akış çizeneği.
sistem bilimi (Alm. Systemwissenschaft, Fra. science des systèmes, İng. system science) Sistemleri ve özelliklerini irdeleyen bilim dalı; dizge bilimi.
sistem çözümleme (Alm. Systemanalyse, Fra. analyse de systèmes, İng. systems analysis) Bir bilişim sistemi tasarlanırken, aşağıdaki aşamaları kapsayan çözümleme çalışmalarının bütününe verilen genel ad 1) sorunu tanımlama, amaç çözümleme, 2) çalışmakta olan sistemin ayrıntılı biçimde incelenmesi, 3) eldeki donanım, yazılım ve insan gücü olanaklarını en iyi biçimde kullanan, kullanışlı ve gerçekçi yeni bir sistemin tasarımı, 4) yeni sistemin ilgililere tanıtılması, tepki ve eleştirilerinin değerlendirilmesi, 5) sistemin belgelenmesi, 6) yeni sistemin kurulmasına ilişkin gözetim ve sistemin yaşatılmasına ilişkin bakım sorumlulukları.
sistem çözümleyici (Alm. , Fra. analyste de systèmes, İng. systems analyst) Bir bilişim sisteminin tasarımında sistem çözümleme görevini yürüten kişi; dizge çözümleyici.
sistem değerlendirimi (Alm. Systembewertung, Fra. évaluation de systèmes, İng. system evaluation) Bir bilgisayar sisteminin, bir bilişim ya da bilgi erişim sisteminin, gözetilen amaçlara, benzer amaçlar için daha önce kullanılan sistemlere göre başarım ölçümü; dizge değerlendirimi.
sistem denetimleri (Alm. , Fra. contrôles de système, İng. system controls) Bir bilgisayar sisteminin arızalarını ve kusurlarını izleyen ve denetleyen programlar.
sistem derecesi (Alm. Ordnung des Systems, Fra. ordre du système, İng. order of the system) Dinamik bir sistemin tanımalık (karakteristik) çokterimlisinin derecesi; dizge derecesi.
sistem düzenleşimi (Alm. Systemskonfiguration, Fra. configuration du système, İng. system configuration) Genellikle bir bilgisayar sistemini oluşturan birimleri, altsistemleri de göstererek belirleyen herhangi bir çizim ya da liste.
sistem erişim denetimi (Alm. , Fra. contrôle de l'accès au système, İng. system access control) Kullanıcıların sisteme ve veri kaynaklarına erişim yöntemlerine ilişkin güvenlik önlemleri.
sistem geliştirme çevrimi (Alm. , Fra. cycle de développement du système, İng. system development cycle) Bir sistemin geliştirilme kararı ile başlayıp, son kullanıcıya teslimine değin olan süreç.
sistem işletmeni (Alm. , Fra. opérateur du système, İng. system operator) Bir bilgisayar sisteminin işletimiyle yükümlü uzman.
sistem mimarisi (Alm. , Fra. architecture de système, İng. system architecture) Bir sistemin mantıksal yapısı ve çalışma ilkeleri.
sistem mühendisliği (Alm. Systemingenieurwesen, Fra. génie de systèmes, İng. system engineering) Doğanın enerji ve gereçlerini ekonomik biçimde kullanıp matematik ve fizik bilimlerini uygulayarak sistemlerin tasarlanıp geliştirilmesini konu edinen mühendislik dalı.
sistem tamlığı (Alm. , Fra. intégrité d'un système, İng. system integrity) Bir sistemin bütünlüğünün ya da sağlamlığının korunabilme derecesi.
sistem tanılama (Alm. Systemerkennung, Fra. identification de système, İng. system identification) Giriş ve çıkış sinyallerinden yararlanılarak bir sistemin durum değişkenlerinin ya da aktarım işlevinin öğrenilmesi.
sistem testi (Alm. , Fra. esssai du système, İng. system testing) Belirtilen isterlere uyumunu değerlendirmek için tam ve tümleşik bir sistemin sınanması.
sistem türü (Alm. Art des Systems, Fra. type de système, İng. system type) Açık döngü aktarım işlevinde tümlev öğelerinin sayısı; dizge türü .
sistem yazılımı (Alm. Systemsoftware, Fra. logiciel du système, İng. systems software) Yazılım sistemlerinin, bunlarda kullanılan yaklaşım ve yöntemleri de kapsar biçimde tümü; dizge yazılımı.
sistem yönetimi (Alm. , Fra. gestion de système, İng. system management) Bir sistemin en iyi düzeyde çalışmasını sağlamak üzere sistem özkaynaklarının planlanması, kullanımı ve denetimi.
sistem-dışı ölçüm birimi (Alm. systemfremde Einheit, Fra. unité de mesure hors système, İng. off-system unit of measurement) Belirli bir birimler sistemine ait olmayan ölçüm birimi.
sistematik hata (Alm. systematischer Fehler, Fra. erreur systématique, İng. systematic error) Aynı büyüklüğün bir dizi ölçümleri boyunca sabit kalan veya önceden tahmin edilebilen değişimler gösteren ölçüm hatası bileşeni.
sistematik örnekleme (Alm. systematisches Stichprobenverfahren, Fra. échantillonage systématique, İng. systematic sampling) Rasgele seçim yerine sistematik bir yöntem kullanılarak yapılan örnekleme, dizgesel örnekleme.
sistemin denkleştirilmesi (Alm. Kompensation des Systems, Fra. compensation de système, İng. system compensation) İstenen başarım ya da davranışa ulaşmak üzere bir sistemin yapısını değiştirmek ya da sistemi bir ek aygıt ya da bileşenlerle donatmak; dizge denkleştirmesi.
sistemin durumu (Alm. Zustand eines Systems, Fra. état d'un système, İng. state of a system) Herhangi bir t=to anına ilişkin değerler ve sisteme t?to için uygulanacak girdiler bilindiğinde sistemin davranışını herhangi bir t?to anı için tümüyle belirlemeye yeterli olan en küçük bilgi kümesi.
sistemin özeğrisi (Alm. Kennlinie eines Systems, Fra. caractéristique propre à un système, İng. inherent characteristic of a system) Kalıcı durumdaki bir sistemnin denetleyici aygıtları bağlanmadığı ve diğer değişkenler de sabit tutulduğu zaman çıkış ve giriş değişkenleri arasındaki bağıntıyı gösteren tanıtıcı eğrisi.
siyah-beyaz televizyon (Alm. , Fra. télévision en noir et blanc, İng. monochrome televison) Ekranda nesnelerin renklerinin değil sadece nesnelerin ışıklılığının gösterilebildiği televizyon.
soğrulma (Alm. Absorption, Fra. absorption, İng. absorption) Madde ile etkileşimi sonucu elektromanyetik enerjinin tersinemez bir biçimde başka bir hale dönüştürülmesi.
soğuk bağlantı dengelemesi (Alm. Kompensation der Temperatur auf der kalten Seite eines Thermoelementen, Fra. compensation de point froid, İng. cold-junction compensation) Isıl çiftin soğuk bağlantısı dayanak sıcaklığından başka bir sıcaklıkta olduğunda gerçek sıcaklığı bulmak için yapılan düzeltme.
soğurgan (Alm. einsaugend, Fra. absorbent, İng. absorbant) Sıvıları ya da gazları soğurabilme yeteneğinde olan.
soğurma kaybı (Alm. , Fra. affaiblissement d'absorption, İng. absorption loss) Zayıflamanın soğurumdan kaynaklanan ve çoğunlukla desibel olarak ifade edilen kısmı.
soğurmak (Alm. absorbieren, Fra. absorber, İng. to absorb) 1) Bir maddenin başka bir madde içinde tutulması; 2) Işıyan enerjinin bir maddeden geçerken başka bir enerjiye dönüşmüş kısmını yitirmesi.
soğurmayan durum (Alm. , Fra. état non-absorbant, İng. nonabsorbing state) Markov zincirinde, içine girildiğine çıkılabilen durum.
soğurucu durum (Alm. absorbierender Zustand, Fra. état absorbant, İng. absorbing state) Rasgele yürüyüşte, yürüyüşe engel olan durum. Bir Markov zincirinde içine girildiğinde bir daha dışına çıkılamayan durum.
soğurucu zayıflatıcı (Alm. , Fra. affaiblisseur à absorption, İng. absorptive attenuator) Dalga kılavuzlarında ve radio frekansında çalışan iletim hatlarında iletim kaybı yaratmak üzere kullanılan ve soğurucu bir malzeme içeren dalga kılavuzu parçası.
soğurum izgesi (Alm. Absortions-Spektrum, Fra. spectre d'absorption, İng. absorption spectrum) Seçici soğurgan bir maddeden geçerken ışığın bir kısmının soğurum ile oluşan, karanlık çizgili ya da karanlık bantlı izge.
soğurum kiplenimi (Alm. , Fra. modulation d'amplitude par absorption, İng.absorpion modulation) Kipleyen işaretin etkisiyle denetlenen enerji soğurumu sonucu ortaya çıkan genlik kiplenimi.
soğutkan (Alm. Kühlmittel, Fra. refrigérant, İng. refrigerant) Bir soğutucudaki ısı çevrimi işleminde kullanılan ve genellikle alçak sıcaklıklarda hızla gazlaşan (sıvı).
sola yanaştırmak (Alm. , Fra. ajuster à gauche, İng. left-justify) 1) Bir sayfa üzerinde damgaların basım konumlarını, basımın sol kıyısı düzgün olacak biçimde tasarlamak. 2) Bir tutanak ya da veri alanı içindeki veriyi, belirli bir konumdaki damga sol uca yerleşecek biçimde kaydırmak.
som iletken (Alm. eindrähtiger Leiter, Fra. âme massive, İng. solid conductor) Tek telli iletken.
 

Konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst