Şimdi bize katılın!

Kayıt olduktan ve giriş yaptıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara cevap gönderebilirsiniz daha fazlası için forumumuza kayıt olmalısınız. Kayıt işlemi tamamen ücretsiz ve hızlıdır.

Şimdi kayıt ol!
  • "Siz yerdekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin." Hz. Muhammed (S.A.V)
Hz. DAVUD (a.s.)

Kur'ân-i Kerim'de adi geçen israilogullari peygamberlerinden biri. Yahuda kabilesinden isa (Yasa)'nin sekizinci ogludur. insanoglu yoldan çikip da batakliga düstükçe yüce Allah onlara peygamberler göndermistir. Onlar bu peygamberler vasitasiyla uyarilmistir. israilogullarina da peygamberler gönderilmistir. Onlar umumiyetle bu peygamberlere isyan hatta ihanet etmislerdir.
Hz. Musa'nin vefatindan sonra yine israilogullari isyanin karanligina daldilar. Azginlik yaparak Hz. Musa'nin Allah'tan getirdigi akîdeyi terk etmeye basladilar. Cenâb-i Allah onlarin üzerlerine baska bir kabîleyi musallat etti.

Hz. Musa'nin vefatindan sonra israilogullarinin idaresi Yusa'ya kaldi. israilogullarini çölden çikararak onlari dedelerinin ülkesine yerlestirdi. Bu ülke Hz. Yakub'un yasadigi Ken'an bölgesi olup israilogullari için mukaddes ülke sayilir.

israilogullari Hz. Musa'nin vefatindan sonra Filistin çevresine yerlesmis bulunan Amâlika Kabilesi ile karsi karsiya geldiler. israilogullari Amâlika ile yaptiklari bir savastan maglup çiktilar. Kendilerini toparlayarak yeniden bu düsman ile çarpismak istediler. Yüce Rabbimiz onlarin bu durumunu söylece anlatmaktadir: "israilogullarindan bir cemaat Musa'dan sonra peygamberlerine: "Bize bir hükümdar gönder ki Allah yolunda savasalim" dediler. Peygamber. "Size muharebe farz olunursa korkarim ki savasmazsiniz" dedi. Onlar: "-Niçin Allah yolunda savasmayalim? Yurdumuzdan ve evlatlarimizin yanindan çikarildik" dediler. Onlara farz kilindiginda birazi müstesna olmak üzere savastan yüz çevirdiler. " (el-Bakara 2/246)

"Peygamberleri onlara: Allah Teâlâ size hükümdar olarak gönderdi dediginde onlar: O bize nasil hükümdar olur? Biz hükümdarliga ondan daha layikiz. Onun mali da çok degildir. dediler. Peygamber. "Allah onu sizin üzerinize namaz kildi. Ona ilimde ve cisimde fazlalik (üstünlük) verdi. Allah mülkü diledigine verir. " (el-Bakara 2/247).

israilogullari tarafindan kutsal kabul edilen bir sandik vardi. Kur'ân-i Kerim'de bu sandiga "Tâbût"* adi verilmektedir. Amâlikalilarla yapilan savas sonucunda bu sandik Câlût (Golyat)'in eline geçmisti. israilogullari bunun acisini duyuyorlar fakat Tâlût'un da hükümdarligina itiraz etmekten geri kalmiyorlardi.

"Peygamberleri onlara söyle dedi: Onun hükümdarligina alamet; size içinde Rabbiniz tarafindan sekînet ve Musa ailesi ile Harun ailesinin mirasi bulunan Tâbût'u meleklerin yüklenip getirmesidir. Eger siz iman edenlerdenseniz bunda sizin için ibret ve mûcize vardir. " (el-Bakara 2/248). Tâbût'un israilogullarinin eline geçmesi onlari yüreklendirdi. Yeniden toparlanarak Amâlika kabilesi üzerine yürüdüler. Tâlût israilogullarina ögütte bulundu. Onlara söylece seslendi: "Allahu Teâlâ sizi bir nehir ile imtihan ediyor. O nehirden içen benden degildir. Ondan eli ile ancak bir avuç içen bendendir" dedi. Onlarin pek azi müstesna digerleri içti. Tâlût ile iman edenler nehri geçtiklerinde: Bugün Câlût ve askerlerine karsi duracak takat bizde yoktur dediler. Allah'a kavusacaklarini bilenler. Nice az bir topluluk vardir ki Allah'in izni ile daha çok olana galip gelmistir. Allah sabredenlerle beraberdir. ' dediler. " (el-Bakara 2/249)

Amâlika ordularinin basinda Câlût (Golyat) bulunuyordu. Câlüt'un ordusuyla karsi karsiya gelen mümin kitle söyle dua etti: "Ya Râb üzerinize sabir ve sebat ihsan eyle ayaklarimizi sabit kil ve kâfir kavme karsi bize yardim et. " (el-Bakara 2/250)

Tâlût'un ordusunda Dâvûd (a.s.) bulunuyordu. Dâvûd (a.s.) Hz. Yakub'un neslinden idi. israilogullarindan olan Dâvûd daha küçük yasta bir delikanli iken hak davanin amansiz düsmani zorba ve güçlü ordulara sahip olan Câlût ile yaptigi mücadeleyi kazanmis ve bu savasta Câlût'u sapan tasiyla öldürmüstü. Bu olayda Allah'a tevekkül eden müminlerin zalimleri nasil yendigi gösterilmektedir.

Câlût zalim zengin ve korkunç bir hükümdardi. Onun açikça belli olan büyük üstünlügü vardi. Fakat Allahu Teâlâ o zaman islerin yalniz zahiriyle meydana gelmeyip gerçek anlamiyla vukû buldugunu göstermek istedi. islerin hakikatini sadece O bilir. Her seyin ölçüsü yalniz O'nun elindedir. Aslinda insanlara güçlü görünenin zayif zayif görünenin de Allah'in yardimiyla güçlü oldugu ölçüsü Allahu Teâlâ'ya aittir. insanlar ise vazifelerini yerine getirmek Allah'u Teâlâ' ya verdikleri ahitlerini ifa etmekle yükümlüdürler. Bundan sonra Allah'in istedigi seyler istedigi sekilde olur. insanlara kendilerini korkutan zâlimlerin zayif çok zayif olduklarini Allah onlarin ölmesini istedigi zaman küçücük delikanlilarin bile maglup edebilecegini göstermek için bu zalim diktatörün ölümünü daha genç bir bir delikanli iken Hz. Dâvûd'un eline verdi. Burada Allah'u Teâlâ'nin tahakkukunu istedigi gizli baska hikmetler de vardi. Allah Tâlût'dan sonra mülkü Hz. Dâvûd'un almasini ve onun yerine oglu Süleyman (a.s.)'i varis kilmayi istedi. Bu sebeple Hz. Dâvûd (a.s.)'in gücü Câlût'u öldürmesiyle gösterilmis oluyordu.

"Allah'in izniyle onlari hemen hezimete ugrattilar. Dâvûd da Câlût'u öldürdü. Allah ona mülk ve hikmet verdi. Dilemekte oldugu seylerden de ona ögretti." (el-Bakara 2/251).

Câlût'un öldürülmesiyle Amâlikalilar bozguna ugradilar darmadagin oldular. Bu olaydan sonra halk Hz. Dâvûd (a.s.)'a daha çok sevgi ve saygi göstermeye basladi.

Tâlût'un ölümünden sonra yerine Dâvûd (a.s.) geçti. Ona hem yönetim hem peygamberlik verildi; "...Dâvûd'a daglari ve kuslari boyun egdirdik. Onunla beraber tesbih ediyorlardi. Biz (bunlari) yapariz." "Ona sizi savasin siddetinden korumak için zirh yapmayi ögretmistik. Ama siz sükrediyor musunuz ki?" (el-Enbiya 21/78 80)

"Andolsun Dâvûd'a tarafimizdan bir üstünlük verdik. Ey daglar onunla beraber tesbih edin ve ey kuslar (siz de). Ve ona demiri yumusattik." "Genis zirhlar yap dokumasini ölçülü yap ve (hepiniz) iyi isler yapin. Çünkü ben yaptiklarinizi görmekteyim. diye vahyettik." (Sebe 34/10-11). Hz. Dâvûd (a.s.) hakkinda Kur'ân-i Kerim'den gelen rivâyetler; Dâvûd'un çok güzel bir sesi oldugunu kendisine verilen Zebur'u okumaya baslayinca daglarin ve kuslarin onu dinlemek üzere etrafinda toplandiklarini bildirmektedir. Zebur dört büyük semâvî kitaptan birisi olup yüzelli sûreden ibarettir. Bu kitap ser'î hükümleri tasimadigi için Hz. Dâvûd Hz. Musa'nin serîati ile hükmetmistir.

Yahudi kaynaklarinda Hz. Dâvûd'un Mizmar denen bir musiki âleti çaldigi kayitlidir. Kur'ân'da da: "(Her taraftan) gelen kuslar da ona icabet ederler hepsi onun nagmesine katilirlardi " "Onun mülkünü kuvvetlendirmistik. Kendisine hikmet ve açik konusma güzel konusma vermistik. " (Sad 38/19-20) buyuran Allah ayni sûrenin 21. âyetinde Hz. Dâvûd (a.s.) zamaninda olan bir hâdiseyi de Hz. Muhammed (s.a.s.)'e söyle haber vermistir: "Dâvûd'un yanina gelmislerdi de onlardan korkmustu. Korkma dediler Biz iki davaciyiz. Birimiz ötekinin hakkina saldirdi. simdi sen aramizda hak ile hükmet. Zulmetme. Bizi yolun ortasina (adalete) götür. " (Sad 38/22)

Kur'ân'da anlatildigina göre bunlar iki kardestiler. Birisinin doksandokuz koyunu ötekinin bir tek koyunu vardi. Böyle iken doksandokuz koyunu olan öteki kardesinin tek koyununu ister aralarinda tartisma çikar. Tek koyunu olani bu tartismayi kaybeder. Hz. Dâvûd (a.s.)'a müracaat ederler. O davaci olanlardan birini dinler ötekini dinlemeden hükmünü verir. Bunu da Allah'u Teâlâ'nin kendisini imtihani sanir. Ancak bu yaptigi hareket sebebiyle Allah'dan magfiret dileyip secdeye kapanir tövbe eder. Allah onu affettigini bildirir ve ona su vahyi indirir: "Ey Dâvud biz seni yeryüzünde (senden öncekilerin yerine) hükümdar yaptik. insanlar arasinda adaletle hükmet keyfine uyma. Sonra seni Allah yolundan saptirir. Allah'in yolundan sapanlara Allah'in hesap gününü unuttuklarindan dolayi çetin bir azap vardir. " (Sad 38/26)

israilogullari Hz. Dâvûd zamaninda en parlak dönemlerini yasamislardir. Dâvûd (a.s.) Kudüs'ü fethetmis kendisine baskent yapmisti.

Hz. Dâvûd hem hükümdar hem peygamberdi. Bir nimet olarak bu iki özellik ona verilmisti. O israilogullarini kirk yil yönetti ve Rabbine kavustu. Hz. Dâvud (a.s.)'in yerine oglu Hz. Süleyman (a.s.) geçti ve ona da peygamberlik geldi. Hz. Dâvûd bir gün oruç tutar bir gün yerdi.

Abdullah b. Amr'dan rivâyetle Abdullah her gün gündüzleri oruç tutar geceleri de (nâfile) namaz kilardi. Onun bu durumu Rasûlullah'a bildirildiginde Hz. Peygamber onu çagirdi ve söyle buyurdu: "Bir gün oruç tut bir gün iftar et. iste bu Dâvûd (a.s.)'in orucudur."

Bir baska rivayette ise Rasûlullah (s.a.s.) söyle buyurmustur: "Allah'u Teâlâ ya en sevimli oruç Dâvûd (a.s.)'in orucudur. O bir gün oruç tutar bir gün iftar ederdi. Allah'a en sevimli namaz da Dâvûd namazi idi. O her gecenin yarisinda uyur. Üçte birinde (nafile) namaz kilardi. Altida birinde de yine uyurdu." (Müslim Siyam 183; Nesâî Siyam 69).​
 
Hz. YAHYA (a.s)

Kur'an'da adi geçen peygamberlerden biri. Yüce Allah tarafindan Kur'an'da: "Ey Zekeriyya! Sana Yahya isminde bir oglani müjdeliyoruz. Bu adi daha önce kimseye vermemistik" (Meryem 19/7) ayeti ile haber verildigine göre; Yahya (a.s.) Zekeriya (a.s)'in oglu idi. Kendisine Yahya adi da Allah tarafindan verilmisti.
Yahya (a.s)'nin yüzü güzel kaslari çatik saçlari seyrek burnu uzun sesi ince ve parmaklari kisa idi. O isâ (a.s)'dan alti ay önce dünyaya gelmisti. Yani Isâ (a.s)'dan alti ay büyüktü. Dolayisiyla Musa (a.s)'nin seraitiyle amel eden peygamberlerin sonuncusuydu.

Daha küçük yasta iken kendisine hikmet verilmisti. Yasiti olan çocuklar kendisine: "Ey Yahya! Bizimle gel oynayalim" dedikleri zaman:

"Ben oyun için yaratilmadim" derdi (es-Sa'lebî el-Arais Misir 1951 375 vd.).

Onun küçüklügünden itibaren böyle temiz saygili ve ibâdet ehli oldugu Kur'an'da söyle haber verilmistir:

"(Ona çocuklugunda): Ey Yahyâ! Kitabi kuvvetle tut! (dedik). Henüz çocuk iken ona hikmet'i verdik (Tevrat'i ögrettik). Tarafimizdan (ona) bir kalb yumusakligi ve (günahlardan) temizlik (verdik). O çok muttaki idi. Anasina ve babasina itaatli idi bir serkes ve asi degildi. Dünyaya getirildigi günde ölecegi gün de diri olarak (kabrinden) kaldirilacagi gün de ona selâm olsun!" (Meryem 19/12 13 14 15).

Bu ayetlerde görüldügü gibi Yüce Allah Yahya (a.s)'nin çesitli güzel vasiflarini haber vermis ve onu selamla anmistir. Bu onun dogdugunda vefat ettiginde ve ahiret gününde Allah'in himâyesinde bulundugunu ifâde etmektedir. Her Insanin basina gelecegi kesin olan bu üç yalnizlik ve korku günlerinde Allah'in selâm ve esenligi içinde olmak ne büyük bir bahtiyarliktir. Bu üç durumda Allah'in himayesinde bulunmak bir nevi devamli bir sekilde Allah'in himayesinde bulunmak demektir (Muhammed Ali es-Sabûnî Safvetu't-Tefâsîr istanbul 1987 II 213).

Yahya (a.s) Allah'in emrettigi gibi kitabi kuvvetle tuttu. Önce Tevrat'a ve daha sonra incil'e uygun hareket etti. Bu mukaddes kitaplarin hükümlerinin milleti tarafindan yasanmasi için çalisti. Hz. Muhammed (s.a.v) onun bu mücâdelesi hakkinda söyle buyurdu:

"Yüce Allah Zekeriyya (a.s)'nin oglu Yahya (a.s) ya hem kendisi amel etmek hem de amel etmeleri için israil ogullarina emretmek üzere bes kelime emretmisti. Kendisi bu hususta biraz agir ve yavas davraninca isâ (a.s) ona:

-Sen hem kendin amel etmek hem de amel etmelerini isrâil ogullarina emretmek üzere bes kelime ile emrolunmustun. Bunu israil ogullarina ya sen teblig edersin ya da ben teblig ederim deyince Yahya (a.s):

-Ey kardesim! Sen bu vazifeyi yerine getirmekte beni geçersen ben azaba ugramamdan veyâ yere batirilmamdan korkarim dedi ve hemen isrâil ogullarini Beytü'l-Makdis'te topladi. Beytü'l-Makdis israil ogullari ile doldu. Yahya (a.s) yüksek bir yere oturarak Allah'a hamd ve senada bulunduktan sonra söyle dedi:

-Yüce Allah bana hem kendim amel edeyim hem de amel etmenizi size emredeyim diye bes kelime emretti. Onlarin ilki Allah'a hiç bir seyi serik kosmaksizin O'na ibâdet etmenizdir. Bunun misâli öz mali olan altin veya gümüsle bir köle satin alip çalistiran bir adama benzer ki köle çalismasinin kazancini efendisinden baskasina ödüyordur. Hanginiz kölesinin böyle davranmasina sevinir razi olur? Hiç kuskusuz sizi yüce Allah yaratti ve rizkinizi vermektedir. Öyle ise Allah'â hiç bir seyi serik kosmaksizin ibâdet ediniz.

Allah namaz kilmanizi size emretti. Namaza durdugunuzda yüzünüzü saga sola çevirmeyiniz. süphe yok ki Yüce Allah kulu yüzünü baska tarafa çevirmedikçe hep ona yöneliktir.

Allah size oruc'u emretti. Bunun misâli yaninda misk kesesi oldugu halde bir topluluk içinde bulunan ve hepsi ondaki misk kokusunu duyan bir kimseye benzer. Hiç süphesiz oruçlunun agzinin kokusu Allah'in katinda misk kokusundan daha güzeldir.

Allah size sadakayi emretti. Bunun misâli düsmanin esir edip elini boynuna bagladiklari ve boynunu vurmak üzere yaklastirdiklari bir kimseye benzer ki o "canimi elinizden kurtarmak için size bir fidye kurtulmalik versem olmaz mi?" diyerek kendisini onlardan kurtarincaya kadar az çok kurtulmalik akçesi öder durur.

Allah size Allah'i çok zikretmenizi anmanizi da emretti. Bunun misâli düsmanin süratle kendisini takib ettigi bir kimseye benzer ki saglam bir kaleye gelip onun içine siginmistir. iîte kul da Allah'i zikir ile mesgul oldukça seytandan böyle korunur" (et-Tirmizî es-Sünen el-Emsâl 3; Ahmed b. Hanbel el-Müsned IV 202).

Bu hadiste görüldügü gibi tevhid inanci namaz oruç zekât ve zikir gibi ibâdetler yalniz Hz. Muhammed (s.a.v)'in ümmetine mahsus ibâdetler degildir. Daha önceki peygamberlerin de ümmetlerine emrettigi ibâdetlerdir.

Yahya (a.s)'da babasi Zekeriyya (a.s) gibi milleti tarafindan sehid edildi (Elmalili Muhammed Hamdi Yazir Hak Dini Kur'an Dili istanbul 1971 I 421).​
 
Hz. HARÛN (a.s)

Hz. Harûn (a.s) israilogullari peygamberlerinden Hz. Musa (a.s)'in kardesi. Hz. Yusuf'un vefatindan sonra Misir'da yasayan israilogullari ve diger insanlar bir müddet onun gösterdigi yoldan yürüdüler; ancak daha sonra hakikati unuttular. Bu arada Misir'in idaresi Kibtîlerin eline geçti. Kibtîler ise yildizlara ve putlara tapiyorlardi.
Kibtîler israilogullarini hor görmeye basladilar. Onlari agir zor islerde kullandilar.

israilogullari çok kalabalik bir topluluk olup Hz. Yakub'un ogullarina nisbetle on iki kola ayriliyordu. Onlar Kibtîlerin zulmünden kurtulmak istiyorlardi. Dedelerinin ülkesi olan Kenân bölgesine gitmek için izin istemelerine ragmen onlara izin verilmemekteydi.

Her dönemde oldugu gibi o dönemin Firavun'u da zulmü temsil ediyor ve insanlari eziyet altinda inletiyordu.

israilogullarinin çogalmasi Kibtîleri ve onlarin hükümdari Firavun'u endiselendiriyordu. Onlar israilogullarinin isyan ederek kendilerine zarar vermesinden korkuyorlardi.

Firavun bir gün kâhinlerini yanina topladi. Gelecekle ilgili onlardan bilgi istedi. Kâhinlerden birisi Firavun'a israilogullarindan bir çocugun dogacagini ve saltanatina zarar verecegini bildirdi. Firavun bunu duyar duymaz korktu ve tedbirler almaya basladi. Bunun için de israilogullarinin dogacak erkek çocuklarinin tamaminin öldürülmesini emretti.

Hz. Musa bu dönemde dogdu ve öldürülmesin diye bir sandigin içine birakilarak nehre atildi. Firavun'un sarayinda büyüdü. Allah diledi ve Musa'yi Firavun'un kucaginda büyüttü.

Harun Peygamber Hz. Musa'nin büyügüdür. israilogullarinin erkek çocuklarinin öldürülmeye baslanildigi dönemden önce dünyaya gelmistir.

Hz. Hârun (a.s.); Musa (a.s.)'dan daha uzun boylu daha etli daha beyaz tenli daha genis sirtli olup açik ve düzgün dilli yumusak huylu idi. Alninda da bir ben vardi (Hâkim el-Müstedrek II 577).

Harun peygamberle ilgili Kur'ân-i Kerîm'de pek fazla bilgi yoktur. Bir âyette Hz. Musa ile birlikte zikredilmektedir.

Medyen'den dönerken Hz. Musa'ya Peygamberlik verildi. Peygamberlikle sereflendi.

Yüce Allah Hz. Musa'ya emretti: "Firavun'a git çünkü o azdi" (Tâhâ 20/24).

Musa Peygamber "Rabbim beni yalanlamalarindan korkuyoruni" (es-suarâ 26/ 12) "Kalbim sikilir dilim açilmaz olur. Onun için Harun'a da Peygamberlik ver" (es-suarâ 26/l3)

"Bir de onlarin aleyhimde de bir kisas davalari var bu sebeple beni öldürmelerinden korkarim" (es-suarâ 26/14) "Bana ailemden bir vezir ver. Biraderim Harun'u. Onunla arkami kuvvellendir. Onu içimde ortak kil. Ta ki seni çok çok tesbih edelim ve seni çok çok zikredelim. süphesiz sen bizi hakkiyla görensin" (Tâhâ 20/29-35) dedi.

Cenâb-i Allah Musa'nin bu duasini kabul etti. "Ey Musa! istedigin sana verildi" (Tâhâ 20/36) buyuruldu. Böylece Harun'a da peygamberlik verildi. "Firavun'a gidin biz âlemlerin Rabbinin Peygamberleriyiz bizimle beraber israilogullarini gönder" deyin " (es-suarâ 26/16-17) buyuruldu.

Hz. Mûsa ve Hârun (a.s.) "Ey Rabbim! Dogrusu biz Firavun'un bize karsi asiri gitmesinden yahud taskinligini artirmasindan endise ediyoruz" diye Allahu Teâla'ya dua ettiler. Yüce Allah: "Korkmayiniz! Çünkü ben sizinle beraberim. Ben (her seyi) isitirim görürüm! Hemen gidiniz ve ona söyle deyiniz. "Biz Rabbinin iki elçisiyiz artik israilogullarini bizimle gönder. Onlara iskence etme! Biz sana Rabbinden hakiki bir âyet getirdik selam (ve selamet) dogruya tâbi olanlaradir. Bize su hakikat vahy olundu ki: hiç süphesiz azab yalanlayanlarin ve yüz çevirenlerin üzerinedir" (Tâhâ 20/45 48) buyurdu.

Bunun üzerine Hz. Musa ve Hârun geceleyin Firavun'un yanina gittiler. Kapiyi çaldilar. Firavun kapinin açilmasindan dehsete düstü. Hz. Musa ve Hârun Firavun'a kendilerinin Rabbûlâlemin olan Allah'in elçileri olduklarini kendisini dine davet etmek için geldiklerini söylediler. Firavun "Ben sizin en yüce Rabbinizim " (en-Nâziât 79/24) diyerek onlari reddetti.

Hz. Musa'ya vahyedildi. "Kullarimla geceleyin yola çik. Onlara denizde kuru bir yol aç. Size yetismelerinden korkma" (Tâhâ 20/77) buyuruldu.

Bu iki peygamber israilogullarini geceleyin yola çikardilar. Bu durumdan haberdar olan Firavun ve askerleri onlari izledi. Hz. Musa Hârun ve israilogullari denizi geçerek kurtuldular. Firavun ve askerleri de denizde boguldular.

israilogullari Tih sahrasina geldiler. Rizik olarak kendilerine kudret helvasi bildircin kusu verildi (el-Bakara 2/57); onlar itirazlarini sürdürdüler.

"Biz bir çesit yemege dayanamayiz. Bizim için Rabbina dua et de bize topragin bitirdigi sebzeden acurdan sarimsaktan mercimekten ve sogandan çikarsin" (el-Bakara 2/61) dediler.

Musa peygamber onlara ögütler de bulundu. Tûr dagina çagirildiginda agabeyi Harun'u kendi yerine vekil birakti.

israilogullari Misir'dan çikarken altinlarini gümüslerini de yanlarina almislardi. Hz. Musa (a.s)'in Tur'a gitmesiyle israilogullarinin münafiklarindan Sâmiri bu altinlari topladi ve bir kapta eriterek bir buzagi yapti. Gönüllerinde yatan putçulugu bir türlü tepeleyemeyen bu kavim buzagiya tapmaya basladi.

Hz. Hârun onlara ögütlerde bulundu. "Ey kavmim! Bununla imtihan edildiniz. Sizin gerçek Rabbiniz Rahman olan Allah'tir. Gelin bana uyun ve emrime itaat edin" (Tâhâ 20/90) buyurdu. israilogullari Hz. Hârun'u dinlemediler. "Musa bize dönüp gelinceye kadar biz o buzagiya tapmaya devam edecegiz" (Tâhâ 20/91) dediler.

Hz. Musa (a.s) Tûr Dagi'ndan döndügünde kavminin buzagiya tapmakta oldugunu gördü. Buna çok üzüldü. Agabeyine kizdi. "Ey Hârun! Onlarin saptiklarini gördügün zaman hana uymaktan seni alikoyan nedir? Emrime isyan mi ettin?" (Tâhâ 20/92-93) dedi. Hârun Peygamberin yakasina yapisti.

Hârun Peygamber; Hz. Musa'ya israilogullarinin kendisini dinlemedigini anlatti. Musa peygamber öfkelendi ve Samiri'yi kovdu.

Allahu Teâla Musa (a.s)'ya Hârun (a.s)'u vefat ettirecegini onu daga getirmesini bildirdi.

Musa (a.s) Hârun (a.s)'un elinden tutarak daga çiktilar. Hârun (a.s)'un sibr ve sibbîr adindaki ogullari da yanlarindaydilar. Dagin üzerinde görülmemi:s güzellikte bir agaç yapilmis bir ev evin içinde bir sedir ve sedirin üstündeki yataktan misk gibi bir koku geliyordu. Hz. Musa ile birlikte Hârun yatagin üstüne yattilar. Allahu Teâla Hârun (a.s)'un ruhunu bu halde iken aldi sonra agaç kayboldu ev ve sedir semâya yükseldi. Hz. Musa Hârun (a.s)'un cenaze namazini orada kilarak onu daga defnetti. Yahudiler bu daga Tûr-u Hârun adini vermislerdir (Taberî Tarih I 223).

Hârun (a.s)'un Tih çölündeki bu dagda vefat ettiginde yüz on yedi yüzyirmi veya yediyüzyirmiüç yasinda oldugu söylenir (Yâkubî Tarih I 41).

Hârun Peygamber uzun müddet yasadi. Musa Peygamberle birlikte kavmine ögütlerde bulundu kavminin nankörlüklerine gögüs gerdi.

Zaman geldi; Rabbine kavustu o da ölümü tatti.​
 
HZ. ISMAIL (A.S.)

1. Ismail aleyhisselam hakkinda genel bilgiler
Yemen'den gelip Mekke ve civarina yerlesen Cürhüm kabilesine gönderilen ve Muhammed aleyhisselamin dedelerinden olan bir peygamberdir. Ismi Kur'an-i Kerimde bildirilmistir: « Biz Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettigimiz gibi sana da vahyettik. Ve (nitekim) Ibrahim'e Ismail'e Ishak'a Yakub'a esbâta (torunlara) Isa'ya Eyyub'e Yunus'a Harun'a ve Süleyman'a vahyettik » . Babasi Ibrahim aleyhisselam annesi ise Hacer Hatun'dur.
2. Hz. Ismail'in hikayesi
Ismail aleyhisselam Sam diyarinda (Filistin Suriye) dogdu.Babasi Ibrahim aleyhisselam Allahü Teâlânin emriyle annesi Hacer Hatunla birlikte Mekke'ye götürdü . Yanlarina bir mikdar yiyecek ve su ile birlikte simdiki Kâbe'nin bulundugu yere birakarak Sam'a döndü. Bir rivayete göre Ibrahim aleyhisselam Hacer Hatunu Kâbe'nin bulundugu yere birakinca o: "Sen bizi kime birakiyorsun. Bize kim bakacak ?" sorusuna Ibrahim aleyhisselam:"Ben sizi Allah'a birakiyorum" demistir. Hacer Hatun bunu duyunca:"O zaman isini yaptiysan gidebilirsin" demistir. Hacer Hatun su ararken simdiki zemzem kuyusunun yerinde yatan Ismail aleyhisselam tepindi. Hacer Hatun ogluna su verebilmek icin yedi kez Safa ile Merve arasinda kosustu ise de su bulamadi. O zaman ayaklarini vurdugu veya Cebrail aleyhisselamin vurdugu yerden Zemzem suyu cikti. Hacer Hatun burada yasarken Yemen tarafindan Cürhüm kabilesi gelip Mekke'nin bulundugu yere yerlestiler.

2.1. Ismail aleyhisselamin kurban edilmesi
Hz. Ibrahim bir ara bir rüya gördü. Bu Yüce Allah'in bir vahyi idi. Ona oglu Ismail'i kurban etmesini emrolunmustu. Bunun üzerine henüz 12 yasinda bulunan Hz. Ismail'i Mekke'de Sebir daginin eteginde tenha bir yere götürdü. Onu Allah rizasi icin kurban etmek istiyordu. Ismail aleyhisselam da:" Babacigim emrolundugun seyi yap. Insallah beni sabredenlerden bulursun" diyordu. Bu Allah yolunda fedâkarligin en yüksek bir nisani idi . Ama Allahü Teâlâ rüyasinda sadakat göstermesi üzerine ona bir koc ihsan buyurdu. Ismail aleyhisselam böylece kurban edilmekten kurtuldu. Kurban bayramini da biz müslümanlar da vak'a yüzünden ihya etmekteyiz. Halilullah'in hangi oglunu kurban ettigi kesinlikle bilinmemektedir. Kur'an-i Kerim'de sadece oglunu kurban ettigi belirtilmektedir:«Babasiyla beraber yürüyüp gezecek caga erisince: Yavrucugum ! Rüyada seni bogazladigimi görüyoru; bir düsün ne dersin ? dedi. O da cevaben : Babacigim ! Emrolundugun seyi yap. Insaallah beni sabredenlerden bulursun dedi » . Fakat cumhura göre kurban edilen cocugun Ismail aleyhisselam'in oldugu kanaatindadir. Bazi müfessirlere göre ise Ismail aleyhisselamin degil de Ishak aleyhisselamin kurban edildigini öne sürmektedirler. Yalniz bu fikri Israilogullari da söylemektedirler.

2.2. Ismail aleyhisselamin peygamberligi
Hz. Ismail genclik cagina gelince Cürhümlülerden iki defa evlendi . Daha sonra tekrar Mekke'ye gelen Ibrahim aleyhisselamla birlikte Kâbe-i Muazzamayi insâ ettiler ve hac ibadetini yaptilar . Ismail aleyhisselam Yemen kabilelerine (Cürhüm kabilesi) ve „Amalika" denilen eski bir kavme peygamber olarak gönderildi. Insanlara babasi Hz. Ibrahim'e bildirilen dinin hükümlerini teblig etti ve daveti 50 yil sürdü. Buna ragmen maateesüf pek az kimse iman etti. Ishak aleyhisselami yanina davet edip kizini onun oglu Iys'a nikahladive bazi vasiyetler de bulundu. Babasi Ibrahim aleyhisselam'in ölümünden 40 sene sonra 133 veya 137 yaslarinda iken Mekke'de vefat etti. Ekseri rivayete göre Mescid-i Haram'da Kabe-i Muazzamanin kuzey duvari önünde bulunan Hatim denilen yere defn edildi. Ismail aleyhisselamin 12 oglundan cogalan torunlari zamanla Arabistan Yarimadasi'nin her tarafina yayildilar. Peygamber efendimizin (s.a.v.) 20. dedesi Adnan ile Ismail aleyhisselam arasinda 30 baba vardi . Peygamberimiz efendimiz (s.a.v.) de bir Hadis-i serifinde : « Allahü Teâlâ Ademogullarindan (Hz.) Ismail'i secti. Ismail'in evladindan (ogullarindan) Kinane'yi Kinaneogullarindan Kureys'i secti ve ayirdi. Kureys'ten Hasimogullarini Hasimogullarindan da beni secti ve ayirdi » (Kadizâde) buyurmustur​
 
Hz. YÛSUF (a.s)

Kur'an'da ismi geçen Beni israil peygamberlerinden biri.

Hz. Yûsuf Kurân'da adi geçen peygamberlerden birisi olup Yakub Peygamber'in ogludur. Nesebi Hz. ibrahim'e kadar varir (Kamil Miras Tecrid Tercemesi IX 139).

Kur'ân-i Kerîm'de kendi adini tasiyan bir sûre vardir. Tamami 111 âyet olan bu sûrenin 98 âyeti (4-101) Hz. Yûsuf'tan bahseder. Bu âyetlerde anlatildigina göre Hz. Yûsuf'un hayat hikâyesi özetle söyledir:

Hz. Yûsuf'un on bir tane erkek kardesi vardi. Yûsuf fevkalâde güzel ve son derece zekî idi. Babalari Hz. Yakub en çok Yûsuf'u seviyordu. Bu sevgiyi agabeyleri kiskaniyorlardi.

Yûsuf (a.s) bir gece rüyasinda on bir yildizin günes ve ayin kendisine secde ettiklerini gördü. Bu rüyayi babasina anlatti. Babasi rüyanin Hz. Yûsuf'un büyük bir adam olacagina isaret oldugunu anladi ve Yûsuf'a rüyasini agabeylerine anlatmamasini tembihledi. Ancak agabeyleri bundan haberdar oldular ve Yûsuf'u öldürüp bir yere atmayi planladilar. Babalarindan izin alarak gezip eglenmek bahanesiyle Yûsuf'u alip kirlaragötürdüler. Onu bir kuyuya attilar gömlegini da kana bulayarak "Yûsuf'u kurt kapti" diye babalarina yalan söylediler.

Kuyunun yanindan geçmekten olan bir kafile Yûsuf'u buldu ve köle olarak satmak üzere alip Misir'a götürdüler. Orada az bir fiyatla onu Azîz (maliye bakani)'e sattilar.

Azz'in hanimi Yûsuf'a göz koydu. Onu kendisiyle beraber olmaya çagirdi. Yûsuf (a.s) bunu kabul etmeyince ona iftira edip kocasina sikayet etti ve hapse attirdi.

Hz. Yûsuf senelerce hapiste kaldi. Orada hükümdarin serbetçisi ve asçisi ile tanisti. Onlarin gördükleri dünyalarin yorumunu yapti. Birisinin kurtulup efendisinin hizmetine devam edecegini digerinin ise öldürecegini söyledi. Sonunda dedigi çikti. Hz. Yûsuf kurtulana kendisini efendisinin yaninda anmasini istedi.

Hükümdar bir gece rüyasinda yedi zayif inegin yedi semiz inegi yedigini ve yedi yesil basakla yedi kuru basak gördü. Bu rüyanin yorumunu yaptirmak istedi. Hz. Yûsuf'un rüya yorumu yaptigini ögrendi ve onu hapisten çikarip rüyasini anlatti. Hz. Yûsuf yedi sene bolluk olacagini pesinden gelen yedi senenin ise kitlikla geçecegini söyledi. Bunun üzerine hükümdar Hz. Yûsuf'u maliye bakanligina getirdi. Yûsuf (a.s) bolluk yillarinda bütün ambarlari zahire ile doldurttu; kitlik yillari gelince bu zahireyi halka dagitmaya basladi. Ayni kitlik Hz. Yûsuf un babasinin memleketi olan Ken'an diyarinda da yasandi.

Yûsuf (a.s)'un kardesleri de zahire almak için iki kez Ken'an ilinden Misir'a geldi. Sonunda Yûsuf (a.s) kardeslerine kendini tanitti ve onlari affettigini belirterek "Bugün azarlanacak degilsiniz Allah sizi bagislar o merhametlilerin merhametlisidir" (Yûsuf 92) dedi. Yûsuf (a.s) babasi annesi ve kardeslerinin tamamini Misir'a davet etti.

Ailesi Misir'a vardiginda Yûsuf (a.s) anne ve babasini tahta oturttu; diger onbir kardesi ise Hz. Yûsuf'un önünde egildiler. O zaman Yûsuf (a.s); "Babacigim iste bu vaktiyle gördügüm rüyanin çikisidir; Rabbim onu gerçeklestirdi. seytan benimle kardeslerimin arasini bozduktan sonra beni hapisten çikaran sizi çölden getiren Rabbim bana pek çok iyiliklerde bulundu. Dogrusu Rabbim dilegine lütufkardir. O süphesiz bilendir hâkimdir" (Yûsuf100) dedi. Bu sekilde israil ogullari Filistin'den Misir'a gelip yerlesmis oldu. Bir süre sonra Yakub (a.s) vefat etti. Yûsuf (a.s) Allah Teâlâ'ya söyle münacatta bulundu: "Rabbim bana hükümdarlik verdin rüyalarin yorumunu ögrettin. Ey göklerin ve yerin yaratani! Dünya ve âhirette koruyanim sensin! Benim canimi Müslüman olarak al! Ve beni iyilere kat!" (Yûsuf 101). Yûsuf (a.s)'un hayat hikayesi Kur'ân-i Kerîm'de "Ahsenü'l-Kasas Kissalarin en güzeli" ünvanini aldi. Pek çok olaylari içeren bu hayat hikâyesi için Allah Teâlâ söyle buyurdu: Ândolsun ki Yûsuf ve kardeslerinin olayinda soranlara nice ibretler vardir" (Yûsuf 7).

Yûsuf (a.s)'un defnedildigi yer rivâyetlere göre Ibrahim (a.s)'in medfun bulundugu Kudüs yakinlarinda Halilü'r-Rahman kasabasindadir.​
 
HZ. SÂLIH (S.A.)

Sâlih Peygamber Semud kavmine gönderilen peygamber olup Nuh aleyhisselamin ogullarindan Sam'in neslinden olup Hz.Âdem'in 19. kusaktan torunudur. Âd kavmi helâk olduktan sonra felaketten kurtulanlardan Semud Sam ile Hicaz arasindaki Hicr denilen yere yerlesti. Semud'un torunlari Ad'in helâk oldugu yere gidip yerlestiler.Reisleri de Cenda bin Amr isminde birisi idi. Zamanla bolluga kavusup Ad kavmi gibi azdilar. Taslardan yaptiklari putlara taptilar. Iste bu diyarda Hz. Sâlih dogup büyüdü. Kücük yastan itibaren putlara tapmazdi ve ileride kendisinin Semûd'e lâzim olabilecegi icin ona kimse birsey diyemezdi. Azginliklarindan dolayi Allahü Teâlâ onlara Sâlih aleyhisselami peygamber olarak gönderdi : « Biz Semûd kavmine kardesleri Salih'i (gönderdik) » . Hz.Sâlih onlari putlara tapmaktan men'edip azginliklarindan sakindirdi. Onlari imâna davet edip Hz. Nuh'un dinini teblig etti. Bircok kavim gibi Semud'un cogu Sâlih peygambere isyan azi imân etti : «Dediler ki: Sen olsa olsa iyice büyülenmis birisin! Sen de ancak bizim gibi bir insansin » . Bütün hakaretlere ragmen Hz.Sâlih onlari tatli dille imâna cagirdi ise de Semud peygamberini büyülenmis yalanci ve büyüklenen diye itham etmeyi birakmadi. Yüce Allah taskinliklarindan dolayi Semud'un kadinlarini kisir birakti. Agaclar kuruyup meyve vermedi hayvanlar yavrulamaz oldu. Bu durum karsisinda Sâlih âleyhisselama hâkâret edip onu ölümle tehdit ettiler. Peygamberliginin kaniti icin ondan bir mucize isteyip mucize gösterdigi takdirce ona inanacaklarina söz verdiler. Kayadan bir deve meydana gelmesini istediler. Deve olmasini istedikleri kaya büyüyüp gebe bir deve sekline döndü. Deve'nin yavrulamasi üzerine bazilari imân etti. Devenin memesinden akan sütten Semudlular kaplarini doldurdular. Sâlih aleyhisselam devenin kayadan cikmasi üzerine kavmine: « Ey kâvmim Allah'a kulluk ediniz! O Allah ki sizin icin O'ndan baska ibâdet edecek hic bir ilâh yoktur. Onu kendi hâline birakiniz! Sakin ona bir fenalik etmeyiniz! Sonra sizi cok elemli bir azap yakalar. Iste su deve peygamberligimin dogruluguna bir delildir. Bu kuyunun suyunu nöbetle muayyen bir gün devenin icme hakki vardir. Muayyen bir gün de sizin icme hakkiniz vardir. Sakin bu deveye fenâlik dokundurmayiniz! Sonra sizi büyük bir günün azâbi yakalar » . Ama Semudlular bunu dinlemeyip devenin ayaklarini kesip öldürdüler: «Buna ragmen onlar deveyi kestiler; ama pisman da oldular» . Bu - igrenc - isi baslarinin Kudar bin Sâlif isimli 9 kisilik bir grup yapti . Hz.Sâlih ile alay edip:'Eger hakikaten peygamber isen bize vâd ettigin azâbi getir' dediler : « Büyüklük taslayanlar dediler ki: 'Biz de sizin inandiginizi inkar edenlerdeniz. Derken o disi deveyi ayaklarini keserek öldürdüler ve Rablerinin emrinden disari ciktilar da: Ey Sâlih! Eger sen gercekten peygamberdensen bizi tehditettigin azabi bize getir dediler» . Devenin bastigi yerden kan fiskirdigini agaclarin yapraklarinin kizardigini kuyulardaki suyun kan kirmizisi yüzlerinin sapsari oldugunu gördüler ve birbirlerine haber verdiler. Allahü Teâlâ Sâlih âleyhisselama o beldeyi terk etmelerini ve bir siddetli azabin gelecegini vahyetmesi üzerine Hz.Sâlih ve kendisine imân eden 4000 kisi ile birlikte orayi terk ettiler. Semudlularin yüzleri ise kana boyanmis gibi kipkirmizi daha sonra da simsiyah oldu. Cebrail aleyhisselam onlari bir sabah vakti sayha ile azablandirdi. Semud'un muhkem binalari bile kendilerini kurtarmadi ve onlar sayhanin siddetinden hepsinin ödleri patlayarak helâk oldu: «(Bu azginlara) azabim ve uyarilarim nasil oldu! Biz onlarin üzerlerine korkunc bir ses gönderdik. Hemen hayvan agilina konan kuru ot gibi oldular » . Ancak birisi sayha'dan kurtulmustu. Bunun ismi Ebû Rigâl isminde birisi idi. Ebû Rigâl Semûd'un helâk oldugu sirada Mekke-i Mükerremede Harem-Serif'de idi. Bu sebepten dolayi ona musibetten bir sey isâbet etmedi. Günlerden bir gün Harem'den ciktiginda gökten bir tas düsüp onu öldürdü. Resulallah Hicr'e ugradigi vakit buyurdu ki: « Mucize istemeyiniz. Muhakkak ki Sâlih'in kavmi mucize istedi de Allahü Teâlâ onlara deve gönderdi. Deve bu yoldan suya gider su taraftan giderdi. Sonra onlar Rablerinin emrinden (hak sözden) dönüp haddi astilar. Allah'in hareminde olan bir kisi disinda (ve imân edenler müstesna) Semûd kavminden herkesi helâk eden bir sayha onlari yakalayiverdi» Bunun kim oldugu sorusuna:« Ebû Rigâl'dir. Harem'den ciktiginda isâbet eden azâb ona da isâbet etti» dedi. Sâlih peygamber bundan sonra imân edenlerle birlikte Mekke veya Sam taraflarina gitti (Elmaliya göre ise Filistine gitti) Remle'de yerlesti. Mekke'de vefat edip Kâbe-i Muazzama yaninda defn edildi. Hz. Sâlih'in deve mucizesinden hâric baska mucizeleri sunlardi: -Sâlih peygamberin duasi üzerine- meyvesiz agaclarin meyve vermesi tastan su cikmasi ve bir Semûd'lunun Hz.Sâlih'in cadirini yakmasi üzerine onun yanmamasi.​
 
LOKMAN (LUKMAN) HEKIM

Bir nebî veya velî oldugu ihtilâfli; ancak çogunlugun tercihine göre hakim bir sahsiyet.
Kur'ân-i Kerîm'de Lokman adi iki yerde geçer (Lokman 31/1213). Kelime ayni zamanda Mekkî bir surenin adidir. Bu sûrenin nüzul sebebi Kureyslilerin Lokman'i Hz. Peygamber (s.a.s)'e sormalaridir.

Lokman'in adi geçen iki ayetin meâli söyledir: "Andolsun Biz Lokman'a Allah'a sükretmesi için hikmet verdik. sükreden kimse ancak kendisi için sükretmis olur. Nankörlük eden ise bilsin ki Allah her seyden müstagnîdir övülmeye lâyik olandir. Lokman ogluna ögüt vererek. "Yavrum Allah'a es kosma dogrusu es kosmak büyük zulümdür" demisti " (Lokman 31/1213). Lokman'in adi içinde geçmese de onun ogluna ögütleri devam etmektedir. Ancak arada iki ayet içinde Yüce Allah Lokman'in ögüdündeki es kosmayi(sirk) tekit için ana-babaya iyi davranmak; yaradana sükür ana-babaya tesekkür etmesini bilmekle beraber; eger ana-baba Allah'a es kosmak üzere çocugunu körü körüne zorlarlarsa o çocugun onlara itaat etmemesi dünya islerinde onlarla güzelce geçinip Allah'a yönelen kimselerin yoluna uymasi gerektigini bildirmektedir (Lokman 31/1415). Lokman'in ögütleri söyle devam etmektedir: "Yavrum isledigin sey bir hardal tanesi agirliginca olsa da bir kayanin içinde göklerde veya yerde bulunsa da Allah onu getirip meydana kor. Dogrusu Allah Lâtif'dir haberdar'dir. Yavrum namazi kil iyiligi emret kötülükten vazgeçir ve basina gelene sabret; dogrusu bunlar azmedilmeye deger islerdir. Insanlari küçümseyip yüz çevirme yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Allah kendini begenip böbürlenen kimseyi hiç süphesiz ki sevmez. Yürüyüsünde ölçülü ol sesini de kis! Seslerin en çirkini süphesiz merkeplerin sesidir" (Lokman 31/16-19).

Lokman suresinde geçen meâli verilen ayetlerden anlasilmaktadir ki bu zat bir hakimdir. Çünkü ona hikmet verilmistir. Böyle bir hikmete ulasan kimseye gereken o hikmete sükürdür. Aslinda Yüce Allah'in sükür de dahil hiç bir seye ihtiyaci yoktur. Ancak sükre ihtiyaci olan Insandir. Çünkü Allah sükredince nimetleri artirma vadinde bulunmustur (ibrâhim 14/7). Lokman üç kere "yavrum" veya "oglum" diye hitap ederek ogluna ögüt vermistir. Bunlardan ilkinde Allah'a es ortak kosmamasini ögütlemistir. Çünkü bu Allah'in hakkini baskasina vermek kullarin ve bütün varliklarin yaratanina olan bu haksizlikla onlarin haklarini çignemek basta Yüce Allah'in ikram ettigi serefli kildigi Insan olmak üzere bu varliklari esas yaratanindan baska fâni âciz güçsüz seylere yönelterek onlari tahkîr etmektir. Lokman ikinci "yavrum" hitabiyle baslayan ögüdünde Yüce Allah'in hardal tanesi kadar da olsa yapilan bütün iyilik ve kötülükleri gördügünü bildigini ve onlari ahirette degerlendirecegini anlatmistir. Nitekim Yüce Allah zerre miktar hayir-ser isleyenin karsiligini görecegini bildirmektedir (ez-Zilzâl 99/7-8). Lokman yine ogluna hitaben üçüncü ögüdünde onun namazi kilmasini iyiligi emredip kötülükten vazgeçirmesini basina gelene sabretmesini Insanlara böbürlenip kibirlenmemesini çalim satip ögünmemesini yürümesinde konusurken sesinde ölçülü olmasini tavsiye etmistir.

Lokman hakkinda hadislerde de bazi bilgiler bulunmaktadir. En'âm suresi'nin 82. ayetinin nüzulünde sahabeler: "Ey Allah'in Resulü! Bizim hangimiz nefsine zulmetmez ki...?" dediklerinde Peygamberimiz. Bu ayetteki zulüm sizin sandiginiz gibi degildir. O zulüm sirk demektir. Lokman'in ogluna nasihat ederken yavrum Allah'a sirk kosma. Zira sirk en büyük zulümdür dedigini isitmediniz mi?" cevabini vermistir (Sahîh-i Buhârî Tecrîd-i Sarîh Tercemesi IX 163). Lokman söyle derdi: "Yavrum ilmi âlimlere karsi böbürlenmek sefihlerle münazarada bulunmak ve meclislerde gösteris yapmak için ögrenme!" (Ahmed b. Hanbel I190). Bu anlatim ve devami baska bir rivayette söyle yer almaktadir: "...Ginâ göstererek ve cehalete düserek ilmi terketme! Yavrum meclisleri ihmal etme! Allah'i anan bir topluluk gördügünde onlarla otur. Eger âlimsen ilmin isine yarar; cahilsen onlar sana ögretirler. Umulur ki Allah onlara rahmetini lütfeder onlarla beraber sana da ulasir. Allah'i anmayan bir lopluluk gördügünde onlarla oturma. Eger âlimsen ilminin sana bir yarari olmaz; cahilsen onlar seni saptirirlar. Allah onlari azabina düçar kilar sana da onlarla beraber isabet eder" (Dârimî Mukaddime 34). Yine bir hadis-i serifde ilim-hikmet hakkinda söyle denilmektedir: "Hakîm Lokman ogluna su tavsiyede bulunmustur. Yavrum âlimlerin yaninda otur ve dizlerinle onlara çok yaklas. Çünkü Allah gökten indirdigi yagmurla ölü topragi dirilttigi gibi kalbleri hikmet nûruyla diriltir"(Muvatta ilim 1). Lokman hakkinda baska bir hadis de söyledir: "Hakim Lokman söyle derdi: süphesiz Allah bir seyi emânet aldigi zaman onu korur" (Ahmed b. Hanbel II 87).

Bu hadislerin meselâ zulüm hikmet ilim gibi konularda Kur'ân-i Kerîm'deki Lokman ile ilgili ayetlerle rabitali oldugu görülmektedir.

Lokman'in kim oldugu konusunda çesitli görüsler vardir. ibn ishak'a göre Lokman'in nesebi [Lokman b. Bâur b. Nahor b. Tarih (Terah: Âzer)] Dördüncü. Kusakda Hz ibrahim (a.s)'in babasi Âzer'e ulasir. Vâkidî Lokman'in isrâilogullari kadisi Eyle ve Medyen taraflarinda yasayan Eyle'de ölen bir kimse oldugunu zikreder. ikrime'ye göre Lokman bir nebîdir. Ancak onun bir hakim oldugunda âlimlerin ittifaki vardir (Sahih-i Buharî Tecrid-i Sarih Tercemesi IX 163). Vehb b. Münebbih'e göre; Lokman ibn Bâûra Âzer neslindendir. Mukâtil'e göre ise Hz. Eyyub (a.s)'in kizkardesinin veya teyzesinin oglu idi. Uzun müddet yasadi. Hz. Davud'a yetisti ve ondan ilim aldi. Sanat sahibi idi. Bir nebî oldugunu söyleyenler de oldu. ibn Rüsd Tehâfüt'ünde söyledigi gibi her nebî hakîmdir fakat her hakim nebî degildir. Bakara sûresi'nin 269. ayetine göre Yüce Allah hikmeti istedigine verir. Kime de hikmet verilmisse ona büyük hayir lütfedilmistir. Dolayisiyle o kimsenin ilmen amelen bunun sükrünü yerine getirmesi gerekir. Lokman için de Kur'ân'da böyle söylenmistir (Elmalili Hamdi Yazir Hak Dini Kur'an Dili IX 3842-3843).

Lokman Islâm'dan önceki Araplarda kendisinden çok bahsedilen bir sahsiyet idi. Yahudi ve Hristiyan kutsal kitaplarinda adi geçmez. Onun Âd kabilesinden veya Habesli bir köle oldugu da belirtilmistir (S.G.F. Brandon A Dictionary of Comparative Religion London 1970 s. 414).

Eski Arap geleneginde cahiliyye devri Insanlari bu zata Lukmânü'l-Muammer diyorlardi. Onun yedi kartalin ömrü kadar uzun yasadigina inanilirdi. Ebû Hâtim es-Sicistâni'nin "Kitâbül-Muammarîn" adli eserinde Lokman Hizir'dan sonra uzun yasayan ikinci sahsiyet olarak yer alir. Yedi kartal ömrü bes yüz altmis yil yapsa da çesitli rivayetlerde onun bin hatta üç bin-üç bin bes yüz yil yasadigi bile ileri sürülmüstür. Lokman'a Nâbiga'nin siirlerinde bile rastlanir. Cahiliyye geleneginde Lokman ayni zamanda bir kahraman ve hakim bir kimse olarak da görülürdü. Bir çok macera ona isnat edilmisti. Bütün bunlar arasinda Lokman Âd kabilesinden olmakla bu kabîleye Sodom gibi günahkârligi dolayisiyla kuraklik cezasi verildiginde onun da dahil oldugu bazi kimseler yagmur için dua etmek üzere Mekke'ye giderler. Ancak Âdlilar orada zevk ve safâya dalip esas vazifelerini unuturlar. Hatirlatildiginda da birisi siyah bir bulut isteyiverir. Âd kabilesinin mahvi bu bulutla olur. Aslinda onlarin cezalandirilmalari Hz. Hûd'a itaatsizlikleri dolayisiyladir. Âd kavmi ile ilgili ayetlerde ve Hûd suresinde Lokman'in adi geçmez (Bernhard Heller iA. "Lokman " maddesi).

Lokman Kur'ân-i Kerîm'de yer aldiktan sonra Arapça darb-i mesel ve hikmet kitaplarindan Kasasul-Enbiyalara kadar bir çok eserlerde yer aldi. Sa'lebî (ö. 427/1035) Ârâisul-Mecâlis"inde ondan bahsederken Kur'ân'daki anlatimi baska rivayetlerle genisletir. O Lokman'in kim oldugu konusunda yukaridaki bütün bilgileri verdikten sonra Mücâhid'in onun uzun dudakli siyahî bir köle oldugu yolundaki rivayetlerini de bunlara ekler. Ancak bu rivayeti takviye sadedinde Insanlardan Sudan'dan çikmis üç hayirli kimse arasinda Bilâl (Habesli ?) Hz. Ömer (r.a)'in kölesi Mühecca' ve Lokman'a (Sudan'in Misir'a yakin Nubya tarafindan) yer veren rivayeti de almaktadir. O Lokman'in Habes'li bir marangoz bir terzi oldugu konusundaki iddialari da aktardiktan sonra âlimlerin onun hakim olup nebî olmadiginda ittifak ettiklerini bu konuda ikrime'nin farkli görüse sahip oldugunu (bazilarina göre Lokman'in nebîlik ile hakimlikten birini tercihte serbest birakildigi onun hikmeti seçtigini) belirtmektedir. O ayrica Lokman'in nebî olmadigi; Allah'in çok tefekkür iyi yakin ile takvâ ehli kildigi bir kul oldugu; onun Allah'i Allah'in da onu sevdigi ona hikmet lütfettigini açiklayan bir hadis de nakleder (Sa'lebi Arâisul-Mecâlis 312).​
 
HZ. SIT (S.A.)

1.Sit aleyhisselam hakkinda genel bilgiler
Sit aleyhisselam Adem aleyhisselam'dan sonra gönderilen - ikinci - peygamberdir. Adem aleyhisselam'in oglu'dur. Babasi vefat edince kendisine peygamberlik ve ayrica 50 suhuf kitap verildi. Sit ismi Ibranice olup Arapca'da Allah'in hibesi (hediyesi) manasindadir. Sit yerine Sis de denilmistir.

2.Sit aleyhisselam'in hayati
Adem aleyhisselamin ogullarindan Kabil'in Habil'i sehid etmesinden 5 veya 30 sene sonra dünyaya gelen Sit aleyhisselamin alnina son peygamber Muhammed (S.A.V.)'in nuru intikal etti ve onun alninda parladi. Hz. Adem bu oglunu diger cocuklarindan cok severdi. Bütün evladi üzerine onu reis yaptigi gibi vefat edecegi zaman bütün yeryüzünün halifeligi icin onu tayin etti. Sit aleyhisselam babasi Hz. Adem ile veya kardesleriyle beraber Kabe'yi balcik camuru kullanarak tastan yapti. Adem alehisselamin vefatindan sonra Sit aleyhisselama peygamber oldugu bildirilip vahiy geldi. Allahü Teala Sit aleyhisselama 50 suhuf (sayfa) kitap gönderdi. Hz. Sit'e nazil olan suhuf'da; hikmet ve riyaziye (matematik) ilimleri kimya simya ilmi ve cesitli sanatlar ayrica daha bir cok seyler bildirildi. Sit aleyhisselam dininin esaslari Adem aleyhisselam'in bildirdigi dinin esaslarina uygun idi. Sit aleyhisselam 1000 sehir kurup sinirlarini tesbit etti. Her sehrin kapisinda : « La ilahe illallah Adem Safvetullah Muhammed Habibullah » yazili idi. Sit aleyhisselamin cocuklari ve torunlari kurduklari sehirlerde huzurlu ve mesud yasadilar. Sam'dan Yemen'e de giden Sit aleyhisselam Habil'i sehit ettikten sonra Yemen'e gidip azginlasan Kabil'in cocuklarina ve torunlarina Allah'in yasaklarini ve emirlerini anlatti. Bu kavim Hz. Sit'in davetini kabul etmeyip azginlik gösterdiler. Hz. Sit onlar ile cihad etti. Bu savasta kilic kullandi. Sit aleyhisselam vefat etmeden önce yerine oglu Enus'u halife tayin etti. Sit aleyhisselam vefat ettikten sonra kuvvetli rivayete göre Mina'daki mescidin minaresi dibinde medfün olan Adem aleyhisselam'in yanina defn edildi. Adem aleyhisselam vefat edecegi zaman oglu Sit aleyhisselama: "Yavrum ! Bu alninda parlayan nur son peygamber olan MUHAMMED (S.A.V.)'in nurudur. Bu nuru mü'min temiz ve iffetli hanimlara teslim et ve ogluna da böyle vasiyette bulun" buyurdu. Ebu Zer Gifari radiyallahu anh söyle rivayet etti: "Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem'e: «Ya Resulallah ! Allahü Teala kac kitap gönderdi ? » diye sordum. « 104 kitap gönderdi. Sit'e 50 sahife indirdi...» buyurdu." Sit aleyhisselam hakkinda bilgimiz azdir cünkü hakkinda herhangi bir ayet inmemistir.​
 
Hz. ISA (a.s)

Kur'an-i Kerîm'de adi geçen ve Israilogullarina gönderilen peygamberlerden. Hz. isa (a.s) batili tarihçilere göre miladi yildan dört veya bes sene kadar önce dogmustur.
Yine batili tarihçilere göre Hz. isa (a.s) Romalilarin elinde bulunan Yahudiye'de Romalilardan Tiberius iktidari döneminde otuz yaslarina dogru peygamberligini Insanlara bildirdi. Önce Celile'de sonra Kudüs'te Insanlari hak dine davet etti. Yahudilerin dinini ikmal onlarin dine kattiklarini düzeltmek için gönderilen Hz. isa (a.s) kendisine indirilen incil adli kutsal kitapta bunu söyle anlatir: "Ben yok etmege degil tamamlamaya geldim." Hz. isa (a.s) yahudilerin tahrif ettigi Eski Ahid'i onlarin anlayisindan kurtarmaya Hz. Musa (a.s)'in getirdigi akideyi yerlestirmeye ve yahudilere daha önce bildirilen zahmetli bazi ilahi kanunlari hafifletmeye çalisti.

Memleketi Celile'de Genaseret gölü kiyisinda ilk vaaz ve tebliglerini bildiren Hz. isa daha sonra Kudüs'e gitti. Yahudiler Hz. isa'yi dönemin Romali Kudüs valisi Pontus Pilatus'a sikayet ettiler. Havarilerin içinde Yahuda isimli birisi Hz. isa'ya ihanet etti ve Hristiyanlarin inancina göre Hz. isa çarmiha gerilerek öldürüldü. Kur'an-i Kerîm'de ise hadise söyle anlatilmaktadir: "Halbuki onlar isa'yi öldürmediler ve asmadilar. Fakat kendilerine bir benzetme yapildi" (en-Nisa 4/156). Rivayete göre Hz. isa'ya ihanet eden Yahuda Romalilar tarafindan isa (a.s.) zannedilerek asilmistir.

isa (a.s); orta boylu kirmiziya çalar beyaz benizli daginik düz saçli idi. Saçini uzatir omuzlari arasina salardi. Genis gögüslü küçük yüzlü çok benli idi: Sirtina yün elbise ayagina agaç kabugundan yapilmis sandal giyer çogu zaman da yalinayak yürürdü.

Kendisinin geceleri varip barinacagi bir evi ev esyasi ve zevcesi yoktu. Hiç bir seyi yarin için biriktirip saklamazdi. isa (a.s) dünyadan yüz çevirir ahireti özler Allah'a ibadete koyulurdu. Yeryüzünde nerede günes batarsa orada konaklar iki ayaginin üzerinde namaza durur; gece namaz gündüz de oruç ile günlerini geçirirdi (M. Asim Köksal Peygamberler Tarihi II. 334 335). isa (a.s) göge kaldirildigi zaman yün bir kaftan bit çift mesti bir de deri dagarciktan baska bir sey birakmamisti (Abdurrezzak Musannef XI 309).

Kur'an-i Kerîm'e göre Hz. isa (a.s)'in annesi Hz. Meryem'dir. Meryem (a.s) yine Kur'an'da ismi geçen dört seçkin aileden biri olan imrân ailesinden idi. Hz. Meryem Zekeriya (a.s)'in korumasi ve gözetim altindaydi. Meryem Beytü'l-Makdis'te dogu tarafta özel bir bölmeye yerlestirilmisti. Zekeriya (a.s) Meryem'in yanina geldikçe orada rizkini ve yiyecegini hazir görürdü. Hz. Meryem Beytü'l Makdis'te zikirle ibadetle hayatini geçiriyordu. iste bu sirada Allah ona bir beser sûretiyle Cebrail'i gönderdi. bu durum Kur'an-i Kerim'de su sekilde anlatilir: "Meryem dedi ki; ben senden Rahman'a siginirim. Eger O'ndan korkuyorsan bana dokunma! O da ben temiz bir oglan bagislamak için Rabbinin sana gönderdigi elçiden baskasi degilim dedi. Meryem; bana bir Insan temas etmemisken ben kötü kadin olmadigim halde nasil oglum olabilir? dedi. Cebrail bu böyledir; çünkü Rabbin "bu bana kolaydir onu Insanlar için bir mucize ve katimizdan da bir rahmet kilacagiz" diyor dedi. is olup bitti. Böylece Meryem isa'ya gebe kalarak bir köseye çekildi. Dogum sancilari basladi ve basina gelen bu hadiseden dolayi çok üzülerek keske bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim dedi" (Meryem 19/1 8-23).

Cebrail Meryem (a.s)'e babasiz doguracagi çocugun özelliklerini ve mücadelesini haber vermis Meryem'i teselli etmis ve ayrilip gitmisti. Hz. Meryem'in kendisini Allah'a ibadete verdigini ve onun tertemiz bir kadin oldugunu bilenler de bilmeyenler de bu duruma hayret etmis ve dogumun bu sekilde nasil olabilecegi tartismasina girmislerdi. Hz. Meryem ise olayi çocuga sormalarini isaret etmisti. Fakat "Onlar biz besikteki çocukla nasil konusabiliriz? dediler. Çocuk ben süphesiz Allah'in kuluyum. Bana kitap verdi ve beni peygamber yapti. Nerede olursam olayim beni mübarek kildi. Yasadigim sürece namaz kilmami ve zekât vermemi anneme iyi davranmami emretti. Beni bedbaht bir zorba kilmadi. Dogdugum gün de ölecegim gün de dirilecegim gün de bana selâm olsun dedi" (Meryem 19/23-33).

isa (a.s)'in babasiz olarak mucizevî bir sekilde dogusu Allah'in dilemesinden ibaretti. Hatta Allah katinda olus itibariyle Adem (a.s) ile isa (a.s) arasinda fark yoktu. Nitekim ayet-i kerimede durum su sekilde izah edilir: "Gerçekten isa'nin babasiz dünyaya gelis hâli de Allah katinda Adem'in hâli gibidir. Allah Âdem'i topraktan yaratti sonra da ona ol dedi; o da hemen (Insan) oluverdi" (Âlu imrân 3/59).

isa (a.s) otuz yasinda iken peygamberlik görevi aldiginda hemen israilogullarina durumu bildirdi. isa (a.s)'nin çagrisina kulak tikayan ve ellerindeki Tevrat'i tahrif edip pek çok degisiklikler yapan israilogullari Hz. isa (a.s)'a inanmadilar. Ayrica Allah Hz. isa'nin risâletini destekleyen mucizelerde gösteriyordu. Kur'an-i Kerim'de zikri geçen mucizeleri sunlardir: isa (a.s) nin çamurdan kus biçiminde bir heykel yapmasi ve onu üfleyince kus olup uçmasi ölüleri diriltmesi; anadan dogma körleri ve alaca hastaligina tutulmus olanlari tedavi etmesi; gökten sofra indirmesi (el-Mâide 5/110-115); Havarîlerin ve diger arkadaslarinin evlerinde ne yediklerini ve neler sakladiklarini söyleyerek gaybdan haber vermesi (Âlu imrân 3/49).

israilogullari isa (a.s.)'i ve ona tâbi olanlari durdurmak için pek çok yol denediler; sonunda Hz. isa'yi öldürmege karar verdiler. Ancak Allah onlarin planlarini etkisiz hâle getirdi. Yahudiler isa (a.s.)'a benzeyen birini yakalayip astilar ve "Meryem oglu isa Mesih'i öldürdük" dediler (en-Nisâ 4/157). Öte yandan Kur'an-i Kerîm asil durumu su sekilde açiklar: "Halbuki onlar isa'yi öldürmediler ve asmadilar. Fakat kendilerine bir benzetme yapildi. Ayriliga düstükleri seyde dogrusu süphededirler. Onlarin bu öldürme olayina ait bir bilgileri yoktur. Ancak kuru bir zan pesindedirler. Kesin olarak onu öldürmediler bilakis Allah onu kendi katina yükseltti. Allah güçlüdür hâkimdir" (en-Nisâ 4/157-158).

isa (a.s) ayette de belirtildigi gibi öldürülmeden göge yükseltilmistir. Mezari dünyada degildir. Ayrica Mi'rac'da peygamberimiz kendisini görmüstür. Hz. isa göge yükselmeden önce havârîlerine ve tüm Insanliga su müjdeyi vermisti: "Ey israilogullari! Dogrusu ben benden önce gelmis olan Tevrat'i dogrulayan ve benden sonra gelecek ve adi Ahmed olacak bir peygamberi müjdeleyen Allah'in size gönderilmis bir peygamberiyim" (es-Saf 61/6).

Hz. isa (a.s) göge çekildigi siralarda kendisine inananlarin sayisi çok azdi. Daha sonra bir ara Hz. isa'nin getirdigi inanci kabul edenler çogaldi ise de sonunda Hristiyanlar da israilogullari gibi yoldan çikti ve pek çok yanlisliklara saptilar. Bugün Hiristiyanlarin sahip olduklari teslis inanci isa (a.s)'nin göge yükseltilmesinden hemen sonra ortaya çikmistir.

isa (a.s)'in annesi Hz. Meryem Hz. isa'nin göge çekilmesinden sonra alti sene kadar daha yasamis ve ölmüstür (Hakim Müstedrek II 596).

Hz. isa (a.s)'a dört büyük ilâhi kitaptan biri olan incil verilmistir. Kur'an-i Kerîm'de incil'in Hz. isa'ya verilisi ile ilgili su bilgiler vardi: "Arkalarindan da izlerince Meryem oglu isa'yi Tevrat'in bir tasdikçisi olarak gönderdik; ona da bir hidâyet bir nur bulunan incil'i ondan evvelki Tevrat'in bir tasdikçisi ve sakinanlara bir hidâyet ve ögüt olmak üzere verdik" (el-Mâide 5/11). Ancak bu incil de Tevrat gibi tahrifata ugramis: tir. Bununla birlikte Allah Teâlâ tarafindan son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s)'e indirilen Kur'an-i Kerîm Zebur Tevrat ve incil'in hükümlerini ve geçerliliklerini ortadan kaldirmistir. Hz. isâ Islâm âlimlerinin çogunluguna göre cisim ve ruhuyla göge yükseltilmistir. Kiyamet vaktine yakin yeryüzüne inecek haçi kiracak domuzu öldürecek ve Islâm seriatiyla hükmedecektir (bk. Buhârî Buyu' 102).

Hz. isa bedeniyle göge yükseltildiginden Kur'an-i Kerim'de bildirilen "ölümden evvel" (en-Nisa 4/159) ve "ölecegim güne ve diri olarak ba's edilecegim güne" (et-Tevbe 9/34) mealindeki ayetler Hz. isa'nin nüzûlünden sonraki ölümünü anlatir. Hz. isa gökten Arz-i Mukaddes'e inecek elinde bir kargi olacak; Afik denilen bir yerde ortaya çikacak ve Kargi ile Deccâl'i öldürecek ve sabah namazinda Kudüs'e gelecektir. imam kendi yerini ona vermek isteyecek fakat o imâm'in gerisinde Hz. Peygamber (s.a.s)'in seriatina uygun olarak namazini kilacaktir. Sonra domuzu öldürecek ve haçi kiracak sinagoglar ve kiliseleri yikacak ve kendisine iman etmeyen bütün hristiyanlarla savasacaktir.

Hz. isa nüzûlünden sonra kirk sene daha yasayacak öldügünde müslümanlar namazini kilacak ve Islâm dinine uygun olarak gömülecektir.​
 
HZ. LUT (S.A.)

1. Hz. Lut hakkinda genel bilgiler
Kur'an-i Kerimde bildirilen peygamberlerden olan Hz. Lut Ibrahim aleyhisselamin kardesi Hârân'in ogludur. Halilallahla birlikte Nemrud'un memleketinden hicret edip Sam'a geldikten sonra (bkz. Hz.Ibrahim) Lut gölü yakinindaki Sedum sehri halkina peygamber olarak gönderildi. Insanlara Ibrahim aleyhisselamin dinini teblig etti .
2. Hz. Lut'un hikâyesi
Hz. Lut ailesini toplayip Ibrahim aleyhisselamla Sam'a hicret ettikten sonra Allah tarafindan Lut gölünün güney-bati tarafinda bulunan Sedum sehrinin halkina peygamber olarak gönderiliyor. Bu kavim cok azgindi ve erkeklerle münâsebeti âdet haline getirerek livata fiilini isliyordu. Bu is icin de bilhassa genc delikanlilar üzerinde kötü emel besliyorlardi. Hz. Lut kavmine teblige basladi: « (Allah'a karsi gelmekten) sakinmaz misiniz ? Bilin ki ben size gönderilmis güvenilir bir elciyim. Artik Allah'a karsi cikmaktan sakinin ve bana itaat edin. Rabbinizin sizler icin yarattigi eslerinizi birakip da insanlar icinden erkeklere mi yaklasiyorsunuz ? Dogrusu siz siniri asmis (sapik) bir kavimsiniz » . Fakat onlar dinlemediler ve « Ey Lut ! (bu davadan) vazgecmezsen iyi bil ki sürgün edilmislerden olacaksin ! » dediler. Lut aleyhisselam onlari azaptan korkuttugu halde onlar inanmadilar ve sapikliklarina devam ettiler ve böylece Allah'in azabini hak ettiler. Allah'in elcileri Cibril Mikail ve Israfil Ibrahim aleyhisselama müjde (bkz. Hz. Ibrahim) ile geldiler ve ona Lut kavmini helak edeceklerini bildirdiler. Onun da Lut aleyhisselamdan korkmasina karsilik " Her halde onu ve ehlini kurtaracagiz. Ancak karisi öteki zalimler zümresinden " diye cevap verdiler. Hz Ibrahim'den ayrildiktan sonra genc delikanli oalark Lut aleyhisselam misafir oldular. Hz. Lut onlari evine aldi. Kavmi güzel ve genc delikanlilari görünce pis olan hisleri hortladi ve Lut peygamberin kapisina dayandilar ve ondan kendilerine bu delikanlilari teslim etmelerini istediler: «Lut'un kavmi kosarak yanina geldiler. Daha önce de kötü isleri yapmaktaydilar. (Lut):" Ey kavmim ! Iste sunlar kizlarimdir (onlarla evlenin); sizin icin onlar daha temizdir. Allah'tan korkun ve misafirlerimin önünde beni rezil etmeyin ! Icinizde akli basinda bir adam yok mu ! " dedi » . Fakat onlar dinlemediler ve « Dediler ki: Senin kizlarinda bizim bir hakkimz olmadigini biliyorsun. Ve sen bizim ne istedigimiz elbette bilirsin » . Lut aleyhisselamin gücsüzlügüne yavunmasi üzerine«(Melekler) dediler ki: Ey Lut! Biz Rabbinin elcileriyiz. Onlar sana asla dokunamazlar. Sen gecenin bir kisminda ailenle (yola cikip) yürü. Karindan baska hicbiri geride kalmasin. Cünkü onlara gelecek olan (azap) süphesiz ona da isabet edecektir. Onlara vâdolunan (helak) zamani sabah vaktidir » . Sedum kavminin helaki sabah vakti geldigi zaman gerceklesti. O sehir'in alti üstüne gecirildi ve üzerlerine taslar yagdirildi. Lut aleyhisselamla olanlar kurtarildi karisi ise belasini buldu. Hz. Lut daha sonra Hicaz havalisine gitmekle emrolundu ve vefatina kadar orada kaldi . Peygamberimiz (s.a.v.) buyurmustur ki: « On sey vardir ki Lut kavmi onlari yapmis ve o yüzden helak edilmistir. Ümmetim ise onlara bir de kendisi katar. Bunlar livata findik gibi taslari sapanla atmak güvercinle (kumar) oynamak def calmak icki icmek (özürsüz) sakal kesmek (emr edilenden fazla) biyik uzatmak islik calmak el cirpmak (erkekler icin) ipek gömlek giymek bir tane de ümmetim ilâve eder ki; o da kadin kadina münâsebette bulunmaktir » ( Râmuz). Baska bir hadis-i serifinde de iki cihan serveri peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) buyurmustur ki: « Benden sonra en korkutugum sey ümmetimin Lut kavminin yaptigini yapmalaridir » (Tirmizi Ibn-i Mâce). Kitab-i Mukaddes'teki cok ve pis yalanlarla dolu Lut aleyhisselamin hikayesi Tesniye bölümünün 13. bâbinin 1-13 noktalarinda ve 19. bâbinda okunabilinir.​
 

Konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst