Frida Kahlo, Henry Ford Hospital
Meksika’ya geri döndüklerinde iki ayrı evlerde yaşamaya başladılar. Aralarına bir köprü kurup, “Biz iki farklı insanız ama aşkımız bizi birleştiriyor.” Güvercinin hür iradesi, aşkı yaşamanın bir diğer şekli. İlişki de böyle birşey değil midir? Farklı ruhların birbirini çekmesi. Zıt kutuplar birbirini çeker, bazen bir hata tüm örülmüş duvarları biranda yıkar. Diego bu sefer çizgiyi haddinden fazla aşmış ve Frida’nın kız kardeşi ile yatakta, edepsizce onu herşeye rağmen seven kadına yakalanmıştı.
Ben bir aptalım, ben bir canavarım…
Hiç birşey ifade etmiyor diye inim inim inlese de.
Bardakta suya bir damla dahi yer kalmamıştı…
“Hayatımda iki büyük kaza geçirdim, Diego! Otobüs ve sen. En kötüsü sendin...”
Frida Kahlo, The Bus
İşte bu yüzden bazen yanlızca sevmek yetmez. Acıları ile yanlız kalır Frida, ayrılık acısı ile saçlarını keser, kardeşiyle konuşmaz, içki de derman arar, o da yolunu şaşırır.
Evlerine sığınan, Lev Troçki ile önce yakın birer yoldaş sonrasında yasak ilişki ile kalbinin sızısını, başka kalpte arar. Bu beraberlikte Troçki’nin karısının fark etmesiyle sonlanır. Frida derinlere gömdüğü gerçek acısıyla yüzleşir; ‘’Benim Diego’m’’ diye sevdiği adam hiçbir zaman onun kocası olmamıştır.
Frida Kahlo ve Lev Troçki
Güvercinin yaşadığı yasak aşk, Diego’sunun kalbini kırmıştır. Onunda bir kalbi vardır lakin farklı çalışır. Bu ikili de birbirlerini bu yönlü severler, birbirlerine sadık kalamayarak.
Frida kendini yollara vurur ve Paris’e gider. Bir sergi düzenler, sesini ve rengini tüm dünyaya ilan eder. Aşkları bu sefer, yazdıkları mektuplar eşliğinde kalpte devam eder. Gerçekte ise Diego boşanmak ister, California’da bir hayat kurmak. Tutarsız aşıklar boşanır…
Böyle bir aşk bu şekilde sonlanmaz, perde de böyle kapanmaz. Meksika’da aşklarının doğduğu ülkede buluşurlar. Frida’nın sağlığı iyiye gitmez. Ayak parmaklarında başlayan kangren tüm bacağını etkisi haline alır. Kalbinin kırıklarıyla baş eden Frida bacağından da olur. Diego onsuz bir yaşama yaşam demez, tekrar evlenme teklif eder. Kurtarılmaya ihtiyaci yoktur Frida’nın ama onsuz yaşamaktansa onunla acı ve tatlı bir hayata tekrardan “Evet“ der.
Frida Kahlo, The Two Fridas
Kız kardeşini affeder, hatanın onda değil kendisinde olduğunu söyleyen yüce gönüllü kadın. ‘’Seni onunla aynı oda da bırakmamalıydım.’’ deyip hatalara kılıf, yaşama ise mazaret üretir.
Ağrılar, acılar ve sızılarla beraber tekrar aynı yuvada nefes alan iki can; Aşkı her şarta, her imkana sığdırmanında bir yolunu bulur…
Bedeni artık bir yük, çekilmez bir çile haline gelse de, o hayatını ve acılarını resmetmekten asla vazgeçmez. Doğasında imkansız yoktur bu kadının, yola devam etmek vardır.
Hayatı boyunca kendi ülkesinde ilk defa sergi verecek olmanın heyecanı ile günleri peşi sıra geçer. Ama bedeni ona izin veremez hale gelmiştir, böbreklerindeki enfeksiyon onu yatağa hapsetmiştir. Doktorlarının tüm ısrarlarına rağmen yatakta kalma koşulunu dinleyecek midir?
Frida Kahlo, The Wounded Deer
Sergi günü gelip çattığında, Diego konuşmayı ele alır. Kocası, arkadaşı, yoldaşı olarak değil, Frida Kahlo’nun bir hayranı olarak sergide ki misafirlere eserleri ve eşsiz ikon kadını anlatır. Kapı açılır, Frida zincirlerini kırar ve hapsolduğu yatak ile sergi alanına gelir…
Mucize Kadın, demir kadar sert duruşu lakin kelebek kadar hassas bünyesiyle arzı endam eder. Sıcak bir gülümseme kadar tatlı, hayatın acı yanları kadar da acımasız bir hayat yaşayan Frida, 13 Temmuz 1954’te hayata gözlerini yumar.
Frida Kahlo, Frida and Diego Rivera
Geride giderken söylediği söz kalır;
“Umarım çıkış neşelidir ve umarım bir daha geri dönmem.”
Frida Kahlo, giderken yanında büyük aşkı Diego Rivera’sını götüremedi ama kader onları üç sene sonra tekrar birleştirdi.
Aşkı kim nasıl yaşarsa,
Aşk orada yeşerir.
Kim buna hesap sorarsa,
Aşkın karşısında ezilir…
Frida Kahlo ve Diego Rivera
Ve aşk acımasızdı.