Şimdi bize katılın!

Kayıt olduktan ve giriş yaptıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara cevap gönderebilirsiniz daha fazlası için forumumuza kayıt olmalısınız. Kayıt işlemi tamamen ücretsiz ve hızlıdır.

Şimdi kayıt ol!
  • 💙 Ağaçtan çıkan kibrit bile kül ediyor ağacı. Şaşırmayın insanın insana yaptığına.
Katılım
14 Mar 2024
Mesajlar
2,128
Tepkime puanı
97
Puanları
48
Konum
Fizan
İlişki Durumunuz
Evli
Burcunuz
Balık
Takım
Fenerbahçe

Edip Cansever Şiirleri


Dönelim
Döndürsün bizi
Kalbin akıp giden bulutlara benzeyen sesi
Yağmursuz bir yağmura açılmış kapılardan
Ve akılda kalan bir yokuştan
Ve yalnız çocuklara özgü o sonsuz sinema koltuklarından
Ve çocukluktan
Dönelim
Dönelim mi biz
Gençlikten, oralardan
Mutluluğu bir kabuk gibi saran mutsuzluklardan
Dönelim mi acıya
Acıya, büyük acıya
Ve soralım mı acaba
Ey büyük yalnızlık insansan eğer
Bir kaya
Dalgalar yalarken onu
O bakarken kaskatı kalabalıklara
Ah, kalbin bulut bulut akan sesi.

Bütünüyle bir semte benziyor Ruhi Bey
Binlerce, on binlerce kedinin hep birden kımıldadığı
Kedilerden örülmüş bir semte
Ve soğuk bir tuvalde yerini bulamamış renkler gibi
Soğuk ve ayakta tutan çelişkileri
Bir görünümden bir başka görünüme kolayca sıçranan
Her şeyin, ama herşeyin çok dıştan farkedildiği
Eh belki de bir satır fazlalığı ya da bir satır eksikliği
Belki de genç bir şairden ödünç alınan.

Yürüyor mu, yürümeyi mi düşünüyor Ruhi Bey
Düşünmesi daha mı sonra koyuluyor yola
Nereye gidecek ama, nereye varacak sanki
Yoksa bir oyun tadı mı buluyor bunda
Oyundan atılmaktan korkmayan bir oyuncu gibi
Boşvermiş de sanki oyunun kurallarına
Üstelik son bölümde, perdenin kapanmasına
Azıcık vakit kalmış
Ya da vakit var daha. Ama ne çıkar
Gövdenin yazgıya başkaldırması mı
Ruhi Beyin
Başkaldırması mı yoksa

Vaktinden önce anlamanın şaşkınlığı mı
Vaktinde anlamanın sevinci mi
Ya da biraz geç kalmanın
O gereksiz tedirginliği mi
Hangisi

Ama belli ki sonundayız her şeyin
En sonunda.

Edip Cansever​
 
Ucurum

Bir ağaç sürüsünün üstünden
Çok ağaçlı bir ağaç sürüsünün üstünden
Kesilmiş limon dilimleri gibi düşüyor güneş
Votka bardağımın içine
Benim olmayan bir sevinç duyuyorum.

Kesiyorum durduğumuz yeri ortasından
Ey görünüş! seni bir yerinden hiç anlamıyorum
Dibimde değil ayaklarımın, damarlarında
Derinliğini orda tutan, orda harcayan
Uçsuz bucaksız bir uçurum.

Zamanla değil, bir yerde
Benim olmayan bir şeyle yaşlanıyorum
Geçiyorum ilk şeklimi tüketerekten
Ağır ağır yanan bir tuğla harmanını
Billurdan sarkaçlarıyla.

Kalbim, sersemliğim benim..


Edip CANSEVER​
 
Yerçekimli Karanfil

Biliyor musun az az yasiyorsun içimde
Oysaki seninle güzel olmak var
Örnegin raki içiyoruz, içimize bir karanfil düsüyor gibi
Bir agaç isliyor tikir tikir yanimizda
Midemdi aklimdi su kadarcik kaliyor.

Sen o karanfile egilimlisin, alip sana veriyorum iste
Sen de bir baskasina veriyorsun daha güzel
O baskasi yok mu bir yanindakine veriyor
Derken karanfil elden ele.

Görüyorsun ya bir sevdayi büyütüyoruz seninle
Sana deginiyorum, sana isiniyorum, bu o degil
Bak nasil, beyaza keser gibisine yedi renk
Birlesiyoruz sessizce.

Edip Cansever​
 
Soruyordun
İlkyaz iste
Uyanıp bir bahçeyi dinliyoruz
Tenhalık böyle

Dallar mi kirilmiş, sarmaşıklar mi toz içinde
Beklesem hemen gelecek olduğun
Tam öyle olduğun
Oysa hep yanımdasın, seninle her şey yanımda
Kırıp dökük de olsa yanımda
Mesela çok sevdiğin bir deniz bile yanımda
O deniz ki aramızda hiç kımıldamadan
Erkeğini iyi tanıyan bir kadın gibi yorgun.
Yarısı yenmiş bir elmaydık bana sorarsan
İkimizdik, iki kişi değildik
Bakıyorsak birlikte bakıyorduk gözlerimin içine
Birlikte gözlerinin içine bakıyorduk senin
Yanlıştı, doğruydu, hiç bilmiyorum
Sanki bir bakıma ayrılık böyle.

Karşılıklı otursak da ne zaman
Masa örtüsünü ikiye bölen ellerimizdi
Bir tırnak yeşilinden gerisin geriye
Ayak bileklerimizden gerisin geriye
Butun bunlar gereksiz, bilmiyorum sanma
Gereksiz ama yalnızlık böyle.


Edip Cansever​
 
Denizin en az yeri bir köpügü baslatiyor
Yürüyorum kumlarin çakillarin yani sira
Yüregimde bir sanci keskin bir akasya kokusundan
Avuçlarimda bir yanma
Büyüyen bir ürpertiyim sanki, kayip gidiyorum üstünde sabahin
Oldu olacak
Egilip bir tas aliyorum yerden, firlatiyorum denize
Ufacik bir gülüs geçiyor suyun üzerinden
Bir çocugun gülüsü gibi
Asklarin, nice asklarin ayrilik günü gibi
Bir sokagin ucunda kaybolup solan
Daha çok solan, asklarin solgunlugu suyun üzerinde
Korularda yogun bir erguvan sisi.
Hisarli balikçi aglarini ayikliyor
Aglari pembeden hüzne giden
Dip sularinda mercanlar gibi koyulasan
Kirpiksiz gözleri böyle daha güzel
Çil basmis yüzünü bütün
Parmaklari capcanli, pavuryalar gibi
Merhaba, desem bir kucak balik atacak önüme
Biliyorum atacak
Böyledir memleketimin yoksul halki
Bir onlarda rastladim bu cömertlige
Istavritler kipir kipir dibinde sandalinin
Balik dedin mi, oynamaz gözleri hiçbirinin, tertemiz bir resim gibi
bakarlar insana
Günlerce bakarlar, biraksan yillarca bakarlar belki
Gözlerin gibi senin, yillardir unutamadigim
Ve bu yüzden olacak düsünmedim simdiye kadar bir baligin ölebilecegini.
Hizar sesleri geliyor yakindan, günesin döndügünü görüyorum
Çinar yapraklarinin arasinda yesil yesil
Yesille sari birlikte dönüyor
Denize düsüyorlar kirila kirila
Bir örtü oluyor düsündügüm her sey denizin ve asfalt yolun üstünde
Gözyaslari bir örtü, onurla cesaret bir örtü
Senin upuzun gövden -kapkara saçlarinla-
Daha da uzun simdi bir örtü olarak
Denizin kivrimlarinda aska hazirlaniyor
Göge dügmeler gibi yapismis kirazlarin altinda
Yillar var ki unuttugumu sanirdim bu örtüyü ben
Sevgiyi bilmezdin de ondan, sevismeyi bilirdin yalnizca
Birtakim sözler de bilirdin, niye saklamali, en ustalikli sözlerdi onlar
Ama bak
Kaybolup giderdi herbiri, karsilastilar mi bir yerde siirle
Aslina bakarsan en güzel aldanmalari yasadik seninle biz
Hatirliyorum da öyle.
Tepelerde otlar yakmislar, kuzular dolasiyor dumanlarin arasinda
Bir kizla oglan geçiyor, birbirilerine iyice sarilmislar
Kizin agzinda ince bir dal parçasi
Dalin ucunda bir tomurcuk, agziyla dudaklariyla beslemis sanki onu
Öylesine bilmek istiyorum ki ne konustuklarini, ama duymaktan
korkuyorum gene de
Söyle, en son nerde görmüstüm seni
Böyle dumanlar vardi gözlerinde, boynunda bir de
Simdi gene var
Bileklerinde, bileklerinin renginde
Dudaklarinda, dudaklarinin
Gözlerinin dolar gibi olmasi renginde ve
Yorgunsan bir kiyi kahvesinde dinlenirkenki
Üsüdügün, basini omzuma koydugun, sonra elele
Bir aski yasamak, bir askin bilinmesinden bambaska degil miydi
Ve bu ikisini ayiran duman, yani bir aski bizim yapan
Bu dumanlarin hepsi gibi varsin simdi de
Acele etme yoksun belki
Ben herseyin bir bir yokolmasina o kadar alistim ki
Ve her seyin bir bir varolmasina o kadar alisacagim ki
Bilirsin neler için çarpmiyor bir yürek.
Küçüksu çayirini santiye yapmislar
Isçiler beton döküyor, demir egiyor, zift kaynatiyor
Vakit ögleyi geçti çoktan, yemeklerini yemis olmalilar
Coca-Cola’ya dograyip ekmeklerini
Isçilerimiz, yarini kuracak olan isçilerimiz
Ben görür müyüm bilmem, ama kuracaklar mutlaka
Coskuyla çakacaklar her çiviyi, türkülerle dökecekler betonu
Ve onlar
Onlar, diyorum sadece
Bir yolculukta karsilikli konusan adamlarin
Parmak uçlarindaki sigaralar gibi saskin
Bilmeden ne yapacaklarini
Anlayacaklar ne kadar güçsüz
Ne kadar zavalli olduklarini
Vakit ögleyi geçti çoktan.
Bir tanker geçiyor simdi de tam akintinin ortasindan
Bastanbasa gül rengi
Kimseler görünmüyor içinde
Neden görünmüyor, bilmiyorum
Yolcu uçaklarina, yük kamyonlarina, fabrikalara petrol tasiyor
Tanklara, savas gemilerine, roketlere de
Yillarin, yüzyillarin
Bitmeyen vahsetini ateslemek için
Sanki bu yüzden kimseler görünmüyor ortalikta, utançlarindan
Utanci bilerek yasamak korkunç
Daha korkuncu da var:utanci bilerekten yasatmak
Gördük hepsini iste, daha da görüyoruz.
Pembeye dönük bir aydinlik, yagiyor usul usul
Bir poyraz çikti hafiften, kuzeye çevrildi teknelerin burnu
Ve günes kaydikça kayiyor batiya dogru, birazdan kan kirmizi bir gök
bugulanacak
Birazdan kan kirmizi bir aksam yagmuru da dökülebilir
Neler olabilir birazdan
Bir uçak geçiyor yaldizdan bir iz birakarak
Içindeki mutlu yüzleri düsünüyorum
Bir hüzün basiyor gene, ne kadar istemesem de
Çabuk geçiyor
Nerede okumustum, hatirlamiyorum simdi, biri mi anlatmisti yoksa
Mahpusunu kiskanan bir gardiyani
Ve düsün sevgilim, mahpusunu kiskanan bir gardiyan düsün
Ne kadar aci bunlar
Kiskaniyorlar hepimizi ve kiskanacaklar
Güç istir çünkü bir tarihi insan gibi yasamak
Bir hayati insan gibi tamamlamak güç istir
Birazdan aksam olacak sevgilim
Bütün heybetiyle aksam olacak
Sevgilim, diyorum, oysa kimsecikler yok yanimda
Bilmiyorum kime sevgilim dedigimi
Bildigim bir sey varsa
O kadar yeni bir anlamda söylüyorum ki bu kelimeyi
Unutup birden zamani ve yeri
Onunla bir günü kutluyorum cosarak
Onunla bir günü kutluyoruz sanki.

Edip Cansever​
 
Masa Da Masaymis Ha .

Adam yasama sevinci içinde
Masaya anahtarlarini koydu
Bakir kâseye çiçekleri koydu
Sütünü yumurtasini koydu
Pencereden gelen isigi koydu
Bisiklet sesini çikrik sesini
Ekmegin havanin yumusakligini koydu
Adam masaya
Aklinda olup bitenleri koydu
Ne yapmak istiyordu hayatta
Iste onu koydu
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu
Adam masaya onlari da koydu
Üç kere üç dokuz ederdi
Adam koydu masaya dokuzu
Pencere yanindaydi gökyüzü yaninda
Uzandi masaya sonsuzu koydu
Bir bira içmek istiyordu kaç gündür
Masaya biranin dökülüsünü koydu
Uykusunu koydu uyanikligini koydu
Toklugunu açligini koydu.

Masa da masaymis ha
Bana misin demedi bu kadar yüke
Bir iki sallandi durdu
Adam ha babam koyuyordu.


(1954) . Edip Cansever .​
 
GÜL KOKUYORSUN



gül kokuyorsun bir de
amansız, acımasız kokuyorsun
gittikçe daha keskin kokuyorsun, daha yoğun
dayanılmaz birşey oluyorsun, biliyorsun
hırçın hırçın, pembe pembe
öfkeli öfkeli gül
gül kokuyorsun nefes nefese.


gül kokuyorsun, amansız kokuyorsun
ve acı ve yiğit ve nasıl gerekiyorsa öyle
sen koktukca düşümde görüyorum onu
düşümde, yani her yerde
yüzü sararmış, titriyor dudakları
şakakları ter içinde
tam alnının altında masmavi iki ateş
iki su
iki deniz bazan
bazan iki damla yaz yağmuru
mermerini emerek dağlarının
şiirler söylüyor gene
ölümünden bu yana yazdığı şiirler
kızaraktan birtakım şiirlere
büyük sular büyük gemileri sever çünkü
ve odur ki büyüklük
şiir insanın içinden dopdolu bir hayat gibi geçerse
o zaman ölünce de şiirler yazar insan
ölünce de yazdıklarını okutur elbet
ve senin böyle amansız gül koktuğun gibi
yaşamanın herbir yerinde.


gül kokuyorsun, amansız kokuyorsun
bu koku dunyayı tutacak nerdeyse
gül, gül! diye bağıracak çocuklar bütün
herkes, hep bir ağızdan: gül!
ve herşeyin üstüne bir gül işlenecek
saçların, alınların,göğüslerin üstüne
yüreklerin üstüne
bembeyaz kemiklerin
mezarsız ölülerin üstüne
kurumuş gözyaşlarının
titreyen kirpiklerin üstüne
kenetlenmiş çenelerin
ağarmış dudakların
unutulmus çığlıkların üstüne
kederlerin, yasların, sevinçlerin
ve herşeyin üstüne bir gül işlenecek.


bir rüzgar, bir fırtına gibi esecek gül
yıllarca esecek belki
ve ansızın dünyamızı göreceğiz bir sabah
göreceğiz ki
biz dunyamızı gerçekten görmemişiz daha
geceyi, gündüzü, yıldızları
görmemişiz hiç
tanışmaya komamışlar bizi güzelim dünyamızla.


öyleyse dostlar bırakın bu yalnızlıkları
bu umutsuzluklari bırakın kardeşler
göreceksiniz nasıl
güller güller güller dolusu
nasıl gül kokacağız birlikte
amansız, acımasiz kokacağız
dayanılmaz kokacağız nefes nefese.​
 
YENİLİŞ



Açılmamış bir şarap şişesiydim
Ki öyle kaldım
Acımı köpürtmedim
İçime sağdım
Gözyaşlarımı göstermedim
Ki sildim
Özgürlüğüm beni tutsak düşürdü
Başaramadım


İçimde kara kara bulutlar sallandı
Ki sallandılar
Dışarı yağamadım


Ve yenildim ve sustum​
 
İNFİLAK


Ben gidince hüzünler bırakırım
Bu senin yaşadığındır
Bir ev sıkılır kadınlardaki
Bir adam sıkılır kadınlardaki
Seni sevmek bu kadar mı
O benim yaşadığımdır.

Bazan da bir yerde kuşlar vardır
Ne uçmak, ne görünmek için
Bir karanfil pencereyi deler
Bir kapı kendiliğinden kapanır
İstesek sevişirdik, ama olmadı
Biz değil yaşayan acılardır.

Gitsem de her yerde biraz vardır
Hatırda zamansız bir plak
Bir otel kapısı, biraz istasyon
Vardır o seninle birlikte olmak
Buluşur çok uzaktan ellerimiz
Ve nasıl göz gözeyiz ansızın bir infilak.​
 
Adsız Bir Çiçek

Rengini dünyaya ilk defa sunan
Adsız bir çiçek gibi parlıyorsa gözlerim
Sevgilim
Bana "sen bir şairsin" dediğin zaman.
Yalnız sana yazıyorum bu şiiri
İstersen bir şiir gibi okuma
Çünkü her yıl yeniden yazacağım onu
Soğuklar başlayınca havalanıp
Millerce yol katettikten sonra
Güneyi tadan bir kuşun sevinciyle.
Ve yazmış olacağım bir de
Her dönemde her çağda
Sevdanın kendine özgü diliyle...​
 

Konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Benzer konular Forum Tarih
Lâyezal Ünlü Şairlerden Şiirler 0 21

Benzer konular

Geri
Üst