Şimdi bize katılın!

Kayıt olduktan ve giriş yaptıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara cevap gönderebilirsiniz daha fazlası için forumumuza kayıt olmalısınız. Kayıt işlemi tamamen ücretsiz ve hızlıdır.

Şimdi kayıt ol!
  • Çok nankör tanıdım hiç biri kedi değildi...

Bay X

Hayırdır Gardaş?
Katılım
15 Nis 2024
Mesajlar
62
Tepkime puanı
18
Puanları
8
İlişki Durumunuz
Evli
Burcunuz
Terazi
Takım
Beşiktaş

Geçme Namert Köprüsünden


Osmanlırın haşmetli devirlerinden biriydi… Orduy-u Hümâyûn yolları eline dolamış gidiyordu… Irmak ırmak akan ordunun başında Cihan Padişahı Bayezid-i Veli vardı…

Etrafı çevre çevre vezir, bey ve âlimlerle doluydu…

Gönüller yaralı keklikler gibi çırpınmadaydı, Allah için yollara dökülmüş mücahitlerin gidişi yürekleri ürpertiyordu.

Yel Edirne”ye kıvrılırken, Suaştı köyüne geldiler… Mevsim bahardı, kırlarda öbek öbek çiçekler açılıyordu… Dağların kan erimiş, köyün ortasından geçen çay başını bir arslan misâli kaldırarak kükrer olmuştu… Su-| yun köpürüp taştığı bir demdi… Fakat ne gam!. Çay aşmak kolaydı. Zira dalgalan yüzleri yalayıp geçen suyun üstünde, pâdişâhın bile o güne kadar görmediği zarafet-İ te kâğir bir köprü vardı…
Cihan Pâdişâhı bir nefes durup o köprüye nazar etti. Gerçekten güzel bir eserdi. Köprü, Pâdişâhın o kadar hoşuna gitti ki:

— Tiz, dedi, bunu yaptıranı bulunuz!…

Ordu içinde köprüyü yaptıranı bilen çıkmadı… Derhal köylülere gidildi, onlardan soruldu… Cihan Padişahına küçük rütbeli bir paşanın adım verdiler… Pâdişâh orada otağ kurdurdu ve dedi:

— O paşayı bulup bana getiriniz!…

Köy, Pâdişâhın emriyle ev ev aranıp, her evden paşa soruldu. Nihayet köyün çıkışındaki küçük konağı gösterdiler :

— işte hayır sever paşamız orada ikamet buyururlar!…

Beylerden birkaçı paşanın konağına vanp kapıyı yumrukladı:

— Tak, tak, takkk!…

Paşa içeriden seslendi:

— Kimdir o?

Cevap verdiler :

— Hünkâr seni ister!…

Paşa yel değirmenleri gibi dönerek kapıya koştu. Apar topar Osmanlı Hünkârının huzuruna can attı; el etek öptü:

— Şevketlü hünkârım hoşgeldiler!…

— Hoş bulduk Paşa, dedi, Pâdişâh, duyduk ki şu güzel köprüyü sen inşa ettirmişsin!…

Paşanın yüzünde ışıklar nokta nokta gezindi:

— Beli, fakir inşa ettirdi, bitene kadar da bizzat çalıştım…

Pâdişâhın dudaklan bir yay gibi gerildi:

— Paşa, dedi, Allah ecrini artırsın. Fakat bu ecre biz dahi ortak olmak isteriz. Bütün masraflarını hesaplayıp kânnı dahi üstüne ilâve edip köprüyü bize sat!…

Biraz evvel aydınlanan paşanın yüzü şimdi geceler gibi kararmıştı. Dudaklan da titriyordu, gözü de yuvalarının içinde fır fır dönmedeydi :

Niçin şevketlüm, dedi, sizin sebilleriniz, hayratlar rmız çokçadır. İzin verirseniz fakirin de bir hayratı olsun, âhirett© yüzümü ak etsin!…

Ne var kİ, Pâdişâh kararlıydı s

— Paşa, paşa, diyordu, bizim bir ayağımız âhirette-dir, sen maşallah henüz çok gençsin. Daha nice hayratlar yaparsın. Buraya da köprü çok lüzumludur. İsteriz ki, sevabı bizim defterimize geçsin de gönlümüz şâd olsun!…

Paşa da, en az pâdişâh kadar kararlıydı. Ömür nefeslerinin alın teri incilerini dökerek inşa ettirdiği hayratını ve hayratının ecrini kimse ile paylaşmak istemiyordu…

— Affınıza sığınırım Padişahım, hayratımı satamam… Başkaca bir hayratım yoktur. Allah katma bu köprünün sevabıyla varmak isterim!…

Bu ecir ve sevap çekişmesi bir hayli uzadı. Paşa, OsmanlI Hünkârına karşı direniyordu. Sonunda Pâdişâhın sabır yumağı çözüldü. Çok yumuşak yaradılışa sahip olmasına rağmen Pâdişâh fena halde öfkelendi ve haykırdı:

— Çık dışarı!

Paşayı huzurdan kovan pâdişâh orduya hareket emrini verdi…

Yorgun vezirler, yüce âlimler ve ak saçlı ihtiyarlar, köprüyü yaptıran paşa nezdinde teşebbüse geçip kandırmayı son defa denediler:

— înat etme, alacağın parayla istediğin yere istediğin kadar köprü kurabilirsin, hem de daha çok sevap kazanırsın, sat şu köprüyü…

Paşa, ak saçlı ihtiyarların ve gün görmüş vezirlerin sözünü de duymadı. Sanki yalçın bir kaya gibiydi. Söz bir, Allah bir, diyordu:

— Satmam!..

— Cihan Pâdişâhım reddetmek revâ mı? Sat şu köprüyü!..

— Satmam, dedik, duymadınız mı? Ya başka hayır

yapmaya ömrüm yetmezse, ya parayı alır, o an ölüverir-

sem.. Cihan Pâdişâhı ölmeyeceğime garanti verebiliyor

mu? ölüm, ne paşa tanır, ne de bir sultan onun elinden kurtulur…
— Etme, eyleme paşa kardeş!. Pâdişâhın gönlünü yaptı diye herkes seni takdir eder, herkes seni gönülden alkışlar!..

— Ben nayratımı insanlardan alkış toplamak için de-ğil, Rabbimin rızasını kazanmak için yaptım.

— Ama bunda da bir mahzun gönülü sevindirmek ve yine Allah”ın rızası var!..

— Olmaz!..

Vezirler ve ak saçlı ihtiyarlar çâresiz boyun büktü-ler.. Ordu kalktı, bir sel gibi köprüye doğru akmaya başladı.. Mücahitler üstünden rahatça geçip gidecekti… Geyik bacaklı ve kartopu alınlı atlar üzerinde gittikleri bir andı ki, gök gibi gürleyen bir ses duydular:

— Duyduk duymadık demeyin Hünkâr buyruğudur: Hiç kimse köprüden geçmeyecektir!..

Gözler hayretle açılrvermişti.. Gözlerin hayretli bakışları altında Pâdişâh atım çaya sürdü ve Yâ Allah diyerek deli deli akan ırmağa kendini bıraktı. Binbir güçlükle suları yarıp karşı tarafa geçti… Ardından Osmanlı ordusu da kendini suya attı…

Pâdişâh yine ferman etti:

— Deli sular durulana kadar kıyıda beklensin, sonra ırmaktan geçilip bize yetişilsin.

Pâdişâh fermanıdır, kim ne yapabilir ki?… Herkes olduğu yerde donup kaldı… Hünkâr, gün kadar aydm yüzünü vezirlerine dönüp şu meşhur beytini söyledi: Minnet ile kokma gülü, al eline sev seni,

Geçme nâmert köprüsünü koy aparsın su seni!.
 

Konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst