- Katılım
- 26 Mar 2024
- Mesajlar
- 3,048
- Tepkime puanı
- 145
- Puanları
- 63
- İlişki Durumunuz
- Sizene
- Burcunuz
- Balık
- Takım
- Fenerbahçe
- Konu Yazar
- #1
Feridun Andaç - Yoksa Aşk Ölür
Feridun Andaç'ın öykülerindeki ortak temanın, öyküleri birbirine bağlayan ana unsurun kaçış, kapanma, gerçeği arayış, yolculuk ve bunun yanı sıra aşk, nefret, birey/toplum arasındaki çatışmalar ve geçmişe yönelik bir özlemin olduğu söylenebilir. Andaç'ın, bireylerin hayatı ıskalamışlığının yarattığı bu sıkıntıları, sarsıntıları, çatışmaları, özlemleri ve duyguları ortak bir "ada" metaforuyla ele aldığı, içinde yaşattığı "adada" bulduğunu ve "adası"na çekilen bireylerin çatışmalarını, hesaplaşmalarını, iç sesiyle konuşmalarıyla anlatarak bu sorulara cevap aradığı görülüyor.
A. Ozan COŞKUN
Türk edebiyatının çok yönlü ve üretken yazarlarından olan, deneme, inceleme, eleştiri, öykü ve yayın yönetmenliği alanlarında birbirinden ilginç ve önemli eserlere imza atan, adeta yazıyla varolan Feridun Andaç, suskunluğunu hayata, insana, insanın iç çatışmalarına, kaçışlarına ve savruluşlarına dair yeni bir öykü kitabı, "Yoksa Aşk Ölür"le bozdu. Doğrusu Andaç'ın son kitabını, kısa bir süre önce okuduğum ve üzerine bir eleştiri yazdığım(Cumhuriyet Kitap, Sayı: 822) Mehmet Eroğlu'nun "Düş Kırgınları"ndan sonra okumuş olmam hem keyiflendirdi beni, hem de benzer konuların iki farklı yazar tarafından birbirine benzeyen metaforlarla dillendirilmesi/kurgulanması, bu konu üzerinde bir kez daha düşünmeme, yazmama yol açtı. "Yoksa Aşk Ölür"de Andaç, adeta birbirini tamamlayan öykülerini bir araya getirmiş. "Gözaltı" adlı öykü, "yeryüzünün sınırlarını genişletmek için yola çıkmış"(s.11) bireyin söz konusu bu amacını gerçekleştiremeyince, "bıçak vursan kanı çıkmaz bir hal" ve "bendi yıkılmış bir akarsu" şeklinde bundan vazgeçip, kendi kabuğuna, sınırlarına çekilmesini konu ediniyor. Andaç, bireyin kendi kabuğuna çekilmesini, iç dünyasıyla baş başa kalmasını "ada" metaforuyla ortaya koymaya çalışıyor ve bunda da oldukça başarılı oluyor. Burada 'ada' bir yanıyla deniz tarafından kuşatılmışlığı/çevrilmişliği vurgularken, diğer yanıyla da kendi başınalığı, özgünlüğü ve bağımsızlığı simgeliyor. Ayrıca, düşünceleri ve düşleri doğrultusunda toplumu, dünyayı değiştirmeyi/ dönüştürmeyi amaçlayan bireyin, bu uğurda başarılı olamayınca kendi "ada"sına, sınırlarına çekilmesi anlamına geliyor "ada metaforu". Tabii ki burada umut ettiği düzeni, toplumsal yapıyı kuramayan bireyin, 'ada'sına çekilmesine rağmen, deniz, yani toplum tarafından kuşatılmışlığı, "şimdi ada'da kuşatma mevsimini yaşamaya başlaması"(s.12) da söz konusudur. Kahramanın (bireyin), bunun farkına varması geç olmayacaktır şüphesiz; farkına vardığındaysa, yapacağı tek şey, unutmaya ve unutmanın verdiği avuntuya sığınmaktır. "Bunun böyle olacağını biliyordu bilmesine, gene de kendisini alıştırmaya çalışıyordu böyle bir duyguya"(s.12). Çünkü büyük bir idealle, iddiayla yola çıkan birey için, unutma çabalarına rağmen yenilgi de kaçınılmaz olacak, 'bir hasta yatağında yatacak ve sızım sızım her yanı kanayacaktır'. Kahramanın, bu çöküntü eşiğinde "ne kadar geç artık" demesi, çöküntüyü hafifletme ve kendini avutma çabalarına rağmen, "ada'da kuşatma mevsimini yaşamaya başlaması" (s.12) da kaçınılmaz olacaktır.