Şimdi bize katılın!

Kayıt olduktan ve giriş yaptıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara cevap gönderebilirsiniz daha fazlası için forumumuza kayıt olmalısınız. Kayıt işlemi tamamen ücretsiz ve hızlıdır.

Şimdi kayıt ol!
  • 🌹Bu dünya iyi olanların değil, iyi oynayanların dünyası.

AZE

▶︎ •၊၊||၊|။|||။၊|။|||။|||။၊| 0:16
Katılım
26 Mar 2024
Mesajlar
1,833
Tepkime puanı
120
Puanları
63
İlişki Durumunuz
Sizene
Burcunuz
Balık
Takım
Fenerbahçe
    Öne çıkan konu
  • Konu Yazar
  • #1

Fatih Sultan Mehmet Han


1717151604336.png



II. Mehmed veya Fatih Sultan Mehmed, (Osmanlı Türkçesi:محمد بن مراد خان, Meḥemmed b. Murād Ḫān) (30 Mart 1432 3 Mayıs 1481) yedinci Osmanlı padişahı. Divan edebiyatında Avnî mahlasını kullanmıştır. Sultan II. Murad ve Hüma Hatunun oğludur.

İstanbul'u fethetmesinden sonra Ebû ʾl-Feth (‏ابو الفتح, Fethin Babası) ve daha sonraki asırlarda Fâtih (‏فاتح) lakabıyla anılmıştır. Ayrıca döneminde Avrupa'da Büyük Türk (Grand Turco) olarak da zikredilmiştir. İstanbul'un fethi, Orta Çağın sonu Yeni Çağ'ın başlangıcı olmuştur.Bundan dolayı Fatih, "çağ açan hükümdar" olarak da tanınır. İstanbul'un fethinden sonra Kayser-i Rum (‏قیصر روم, Roma İmparatoru) unvanını da kullanmaya başlamıştır. İstanbul'un fethiyle 1000 yıllık Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu son bulmuştur. Fatih, çıkardığı yasalarla devleti önemli ölçüde yeniden biçimlendirmiştir.

Çocukluğu ve şehzadeliği

27 Receb 835 (30 Mart 1432) Pazar günü şafak vaktinde, devletin başkenti olan Edirne'de, II. Murat'ın dördüncü oğlu olarak dünyaya geldi. Annesi Hüma Hatun, tarihçi Babinger ve yazar Lord Kinrossa göre gayrimüslim bir köledir. Yine Babinger'e göre, ölümünden sonra Acem efsanelerindeki cennetkuşu hümadan esinlenilerek Hüma Hatun olarak adlandırılmıştır.
Mehmed iki yaşına kadar Edirne'de kaldıktan sonra 1434te sütninesi ve küçük ağabeyi Alâeddin Ali ile birlikte 14 yaşındaki büyük ağabeyi Ahmedin Rum sancakbeyi olduğu Amasya'ya gönderildi. Burada ağabeyi Ahmed'in erken yaşta ölmesi üzerine Mehmed altı yaşında Rum sancakbeyi oldu (İnalcık'a göre şüpheli). Diğer ağabeyi Alâeddin Ali ise Manisa'da Saruhan sancakbeyi oldu. İki yıl sonra babaları II. Murat'ın talimatıyla iki kardeş yer değiştirdiler ve Mehmed Saruhan sancakbeyi oldu.
Mehmedin eğitimi için babası çeşitli hocalar görevlendirdi. Ancak zeki olduğu kadar hırçın bir çocuk olan Mehmedin eğitilmesi kolay olmadı. Sonunda babası heybetli ve otoriter bir alim olan Molla Güraniyi görevlendirdi. Anlatılana göre Murad, Gürani'ye bir değnek vermiş ve Mehmed itaatsizlik ederse kullanmasını söylemişti. Molla Gürani Mehmede, dersini dikkate almayan bir öğrencinin hocası tarafından dövülmesi ile ilgili edebi bir cümleyi inceletmiş, Mehmed durumun ciddiyetini kavrayarak eğitimine önem vermeye başlamıştır.
Şehzade Mehmed'in medrese kökenli hocalarının yanı sıra bilgi edindiği Batılı şahsiyetler de bulunmaktaydı. Saruhan (Manisa) sarayında İtalyan hümanisti Anconalı Ciriaco ve saraydaki başka İtalyanlar onun Avrupa tarihi ile Antik Yunan filozoflarının hayatlarıyla ilgili kitaplar okumasına önayak olmuştu. Bu durum Şehzade Mehmed'e çok-kültürlülük kazandırmıştır. Topkapı Sarayı arşivinde bulunan II. Mehmed'in şehzadelik yıllarına ait olan karalama defterinde Latin harfleri, Arap harfleri, Roma büstlerini andıran insan çizimleri ve Osmanlı figürleri bulunmaktadır.Ayrıca Fatih Sultan Mehmed'in Arapça ve Farsça'nın yanı sıra Latince, Yunanca ve İtalyanca bilmesi bu dönemdeki münasebetlerine dayandırılmaktadır.


Birinci tahta çıkışı

II. Murat 1443 yazında Karaman beyi İbrahim'i Anadoluda yenilgiye uğrattıktan sonra Ekim ayında Edirne'ye döndüğünde Hunyadi Yanoş, Macar Kralı Ladislas ve Sırp Despotu Yorgo Brankoviç önderliğinde bir Hristiyan ordusunun Tunanın güneyindeki Osmanlı topraklarını istila etmeye başladığı haberini aldı. Aynı dönemde Amasyadan Şehzade Alinin öldüğü haberi geldi.İki ağabeyinin erken yaştaki ölümleri sonucu Mehmed tahtın vârisi oldu. Murat Hıristiyan ordusunun 25 Aralıkta İzladi'de durdurulmasının ardından başlayan müzakereler sırasında Mehmedi Manisadan Edirneye getirtti. 12 Haziran 1444te Edirnede Macarlarla antlaşma yaptıktan bir ay sonra oğlu Mehmedi Edirne'de Sadrazam Çandarlı Halil Paşa denetiminde "kaymakam" olarak bırakarak Hamidili topraklarını işgal eden Karamanlıların üzerine yürümek üzere Anadoluya geçti ve Karamanlılarla Yenişehir'de bir anlaşma yaptı. Yenişehirden ayrıldıkran sonra Ağustos ayında Mihaliçte yeniçeri ağası Hızır Ağa ve diğer beylere tahttan oğlundan yana resmen çekildiğini duyurdu ve ordusu Edirneye dönerken kendisi Bursada kaldı.

II. Murad'ın 1444 yazında doğuda ve batıda barışı sağladığını düşünerek tahttan çekilmesi Edirnede bir otorite boşluğu yaratarak devleti buhrana sürükledi. Dış siyasette ihtiyatlı davranmayı tercih eden Sadrazam Çandarlı Halil Paşa ile Mehmedin etrafında toplanmış olan Şahabeddin, Zağanos, Turahan paşalar arasında rekabet baş gösterdi. Bu rekabet 1444-1453 yılları arasında Osmanlı Devletinde yaşanan başlıca politik gelişmelerin belirleyici etmenlerinden biri olmuştur. Ağustos başında Kral Ladislasın Osmanlılarla yapılan barışı geçersiz sayarak yeni bir Haçlı Seferine çıkacağını ilan etmesi başkent Edirne'de paniğe yol açtı ve halk şehri terk etmeye başladı. Konstantinopoliste Rumların himayesinde olan ve Osmanlı tahtında hak iddia eden Orhan Çelebi de bu dönemde Çatalca yakınlarinda İnceğize ve Dobrucaya geçerek bir isyan girişiminde bulundu. Bu girişim Şahabeddin Paşa tarafından önlendi ve Orhan Çelebi Konstantinopolise kaçtı. Aynı dönemde başkentte kendini Hurufilik taraftarlarının elçisi olarak tanıtan bir İranlı halktan epey yandaş toplamıştı. Mehmed de İranlının öğretisine ilgi duymuş ve koruması altına almıştı. Ancak Müfti Fahreddin ve Sadrazam Halil Paşanın bu duruma tepki göstermesi üzerine Mehmed çok geçmeden desteğini çekmek zorunda kalmış ve sonunda başkentte bir Hurufi katliamı yaşanmıştı. Bu sırada şehirde çıkan yangında bedesten ile birlikte 7.000 ev kül olmuştu.

Eylül ayı sonlarında Kral Ladislas önderliğindeki Hıristiyan ordusu Tunayı aşarak Edirneye doğru yürürken bir Venedik filosu da Çanakkale Boğazını kapattı.
Sadrazam Halil Paşanın çağrısıyla II. Murat Anadolu Hisarının bulunduğu noktadan Rumeliye geçerek Edirne'ye geldi ve 10 Kasım 1444te hıristiyan ordusunu Varnada ağır bir yenilgiye uğrattı.Varna Savaşı sırasında ve sonrasında Mehmed tahttan çekilmemişse de fiilen padişah II. Muradtı. Zağanos ve Şahabeddin paşalar genç padişahın otoritesini güçlendirmek için Mehmedi Varna Savaşına götürmek istemişler ama Sadrazam Halil Paşa buna mani olmuş ve onlara karşı II. Murada gerçek padişah muamelesi yapmıştı. Ancak II. Murad savaştan sonra oğlunun konumunu Konstantinopolisteki Orhan Çelebiye karşı zayıflatmamak için fiilî durumu hakiki bir cülus haline getirmeden Manisaya çekildi.
Murat 1446nın Mayıs ayında Sadrazam Halil Paşanın çağrısıyla bir kere daha Edirneye tahtına döndü. Bunun sebebi Mehmedin Konstantinopolise saldırma planları yapıyor olmasıydı. Halil Paşa kendi gücünü zayıflatacağı düşüncesiyle bu saldırıya karşı gelirken Mehmedin yandaşı olan Zağanos ve Şahabeddin bu planı destekliyordu. Sonunda Halil Paşa bir yeniçeri isyanı düzenleyerek Mehmed ve yandaşlarını iktidardan uzaklaştırdı. Muratın yeniden tahta geçmesi üzerine Mehmed Manisaya çekildi, Zağanos Paşa da Balıkesire sürgüne gönderildi.

İkinci tahta çıkışı

II. Murat 1451in 3 Şubat günü öldü. Mehmed babasının ölüm haberini Sadrazam Halil Paşanın özel ulakla Manisaya gönderdiği mektupla aldı. Anlatılana göre "Beni seven ardımdan gelsin!" diyerek atına atlayıp, kuzeye doğru yola çıkmıştı. Mehmed 19 Şubat 1451de Edirnede ikinci kez tahta çıktı. Çandarlı Halil Paşayı sadrazamlık makamında tuttu, İshak Paşayı da Anadolu Beylerbeyi olarak atadı ve babasının cenazesine eşlik etmek üzere Bursaya gönderdi. Daha sonra babasının İsfendiyaroğulları beyinin kızından olan sekiz aylık oğlu Küçük Ahmedi boğdurttu. Bu şekilde kardeş katli yasası da uygulamaya konmuş oldu. Ahmet Çelebi'nin cenazesi de babası Murat'ınkiyle birlikte Bursa'ya gönderildi.

İstanbulun fethi

Mehmed kuşatma hazırlıklarına 1451 sonlarında başladı. Boğazın Anadolu yakasında büyük dedesi Bayezidin yaptırmış olduğu Anadolu Hisarı'nın karşısına o dönemde Boğazkesen adı verilen Rumeli Hisarının inşa emrini verdi. İmparator Konstantinos Mehmede hisarın yapımı için kendisinden izin alması gerektiğini bildirmek için elçiler gönderdi ancak Mehmed elçileri kabul etmedi. İmparator en son 1452nin Haziran ayında barış görüşmeleri için bir kere daha elçilerini gönderdi ancak Mehmed elçileri yine reddetti. Bunun anlamı savaştı. Hisar 1452nin Ağustos ayında tamamlandı. Böylece boğazın kontrolü Osmanlıların eline geçmiş oldu. Boğazdan geçecek gemiler bundan böyle geçiş parası ödemek zorundaydı. Aksi takdirde gemiler top atışıyla batırılacaktı. 1452 sonlarında ödeme yapmayı reddeden bir Venedik gemisi batırılmış, kaptanı ve tayfası tutuklanmıştı. Söz konusu toplar Erdelli Urban adında bir top dökümcüsü tarafından yapılmıştı. Mehmed kendisinden Konstantinopolisin surlarını yıkabilecek güçte bir top yapıp yapamayacağını sormuş Urban da "Ne Konstantinopolis, ne de Babilin surlarının karşı koyabileceği bir top yapabileceğini" söylemişti.
Öte yandan bu gelişmeler karşısında İmparator Konstantinos Papa ve İtalyan şehirlerinden umutsuzca yardım talebinde bulundu ama bunlar sonuçsuz kaldı. Yalnızca Cenova 1452nin Kasım ayında yardım göndermeye karar verdi ve Giovanni Giustiniani komutasında 700 asker taşıyan Ceneviz kadırgaları 26 Ocak 1453te Konstantinopolise vardı. İmparator Konstantinos, Giovanni Giustinianiyi kara kuvvetlerinin başkumadan yaptı.Kostantinopolisteki asker sayısı 8.000 civarındaydı, limanda 26 savaş gemisi bulunuyordu. Daha evvel 700 İtalyanı taşıyan yedi Girit ve Venedik gemisi Şubat ayında şehirden kaçmıştı. Osmanlı ordusundaki asker sayısı ise en az 50.000 idi. Ayrıca Mehmed yalnızca karadan kuşatmanın yeterli olmayacağını düşünerek bir donanma hazırlatmıştı. Bu donanma bahar aylarında boğazın Marmara girişine vardı.
Osmanlı ordusu 23 Martta Edirneden hareket etti ve 2 Nisanda Konstantinopolise vardı. Aynı gün Haliçin girişi zincirle kapatıldı. Karargâhını Romanus kapısının karşısına Maltepeye kuran Mehmed son kez teslim çağrısında bulundu ama imparator reddetti.


(Fatihin İstanbulu fethederken kullandığı kılıcı, Topkapı Müzesi'nde sergilenmektedir.)

6 Nisan sabahı ilk saldırı başladı. Kuşatma, aralıklı çatışmalarla 53 gün sürdü. İmparator Konstantinos, Giustinani ile birlikte Romanus kapısını savunuyordu. Şehzade Orhan da Marmara kıyısındaki kıtalardan birini yönetiyordu. 20 Nisan günü Papanın gönderdiği üç Ceneviz gemisi ve Sicilyadan gelen bir Rum yük gemisi şehrin açıklarında belirdi. Marmara denizinde yapılan savaşın sonunda akşam saatlerinde dört gemi Haliçe girmeyi başardı. Donanmasını bir şekilde Haliçe indirmesi gerektiğini anlayan Mehmed gemilerini karadan geçirmeye karar verdi. Bugünkü Dolmabahçeden Kasımpaşaya uzanan güzergaha kalaslar döşendi ve 70 kadar gemi silindirler üstünde 22 Nisan sabahında Haliçe indirildi. Böylece Haliçin kontrolü Osmanlıların eline geçti. Öte yandan kuşatmanın yedinci haftasında Osmanlılar hâlâ kesin bir sonuç alamamıştı. Bu noktada Halil Paşa son bir kez Mehmedi teslim çağrısı yapmaya ikna etti ancak imparator teklifi yine reddetti. Bunun üzerine Mehmed 24 Mayısta ayın 29unda karadan ve denizden büyük bir saldırı yapacağını duyurdu.
Son saldırı hazırlıklarını Zağanos Paşa düzenledi.Osmanlı ordusu 29 Mayısın ilk saatlerinde taaruza başladı. Osmanlılar son taaruzu üç dalga halinde gerçekleştirdiler. İlk iki saat boyunca başıbozuklar surlara saldırdılar, ardından Anadolu birlikleri onların yerini aldı. Son olarak öldürücü darbeyi vurmak üzere yeniçeriler devreye girdi. Bu sırada yaralanan Giustiniani'nin savaş alanından ayrılması şehri savunanların arasında büyük moral bozukluğuna neden oldu. Nihayet sabah saatlerinde Osmanlı askerleri "Kerkoporta" adlı kapıdan içeri girmeyi başardılar ve kapının üzerindeki burca Osmanlı sancağını diktiler.Mehmed fethin ilk günü öğleden sonra şehre girdi. Ayasofyaya giderek namaz kıldı ve min-baʿd (bundan sonra) tahtım İstanbul'dur diye buyurdu.
İmparator Konstantinos'un akıbeti meçhuldür. Kimi kaynaklar cesedinin bulunamadığını söylerken, Babinger gibi bazı tarihçiler imparatorun cesedinin mor ayakkabılarından teşhis edildiğini yazar. Alphonse Lamartine eserinde imparatorun cesedinin bulunduğunu ve Fatih'in Konstantin için Hristiyan usulü cenaze töreni düzenlediğini belirtir. Şehzade Orhan ise keşiş kılığında şehri terk etmeye çalışırken yakalandı.
Fatih şehrin ticaret merkezi olan Galatadan kaçmış olan Rumların ve Cenevizlilerin dönmesini sağladı. Rum Patrikhanesinin yeniden açılmasına izin verdi; ayrıca bir Yahudi hahambaşlığı ile bir Ermeni Patrikhanesi kurdurdu. II. Mehmed İstanbulu, farklı dinlerden insanların bir arada yaşadığı, ticaret ve kültür merkezi olan bir başkent yapmayı amaçladı.


Yeni başkentin kurulması

Fethin hemen ardından Mehmed şehrin onarımına başladı. Amacı Doğu Romayı yıkmak değil onu Osmanlı yapısı içinde diriltmekti. Kuracağı imparatorluk bir İslâm devleti olmakla birlikte Doğu Roma gibi kozmopolit bir yapıya sahip olacaktı.
Fatih, Rum Ortodoks Patrikhanesi, Ermeni Patrikhanesi ve Yahudi hahambaşı bulunmasına izin verdi. 6 Ocak 1453te Yorgo Skolaris'i yeni Ortodoks patriği olarak atadı. Ayasofya camiye çevrildiğinden Patrikliğe resmî makam yeri olarak Havariyun Kilisesi verildi. Şehirdeki Yahudilerin hahambaşı olarak Moşe Kapsali atadı. 1461 yılında ise Bursa Psikoposu Hovakim İstanbul Ermeni Patriği olarak atandı.
Mehmed Theodosius Forumunun olduğu yerde ilk sarayının inşasını başlattı. Daha sonraki yıllarda ise Sarayburnunda Topkapı Sarayını inşa ettirdi.

Yeni fetihler


Belgrad Savaşı (Macaristan'da: Nándorfehérvár) 1456. Hünername 1584
İstanbulun fethinden sonra Osmanlılara bağlılığını bildiren ve ele geçirdiği bazı kaleleri geri veren Sırplar, Macarlar ile iş birliği yaparak yeniden düşmanlıklarını göstermeye başlamışlardı. Bunun üzerine 1454 -1457 arasında üç kez peşpeşe Sırbistana sefer düzenlendi. Belgrad dışındaki bütün Sırp toprakları ele geçirildi.
Sırp Kralı Bronkoviçin ölümüyle başlayan taht mücadelelerinden faydalanan Osmanlılar, Sırpları vergiye bağladılar. Taht kavgalarının yeniden alevlenmesi üzerine, Mora seferinde bulunan Fatih, Sırp meselesine son verilmesini emretti. Mahmut Paşa, 1459da başkentleri Semendireyi ele geçirilerek Semendire Sancakbeyliğini oluşturdu. Böylece Sırbistanda 350 yıl sürecek Osmanlı hâkimiyeti başlamış oldu.
İstanbulun fethinden sonra Bizans İmparatoru XII. Konstantinin oğulları, rakipleri Kantakuzen ailesine karşı Morada, Osmanlıların yardımını istemişlerdi. Turahanoğlu Ömer Bey, akıncıları ile duruma müdahale etti ve muhalifler bertaraf edildi. Fakat bu sefer iki kardeş arasında mücadele başlamıştı. Bölge ülkelerinin Mora'yı istilâ niyetlerini bilen Fatih 1458de harekete geçti. Korenti ele geçiren Fatih, Moranın bir kısmını merkeze bağlayarak, burada bir sancak oluşturdu. Atina ve diğer bölgeler ise Osmanlı yönetimini kabul etti. Kardeşi Dimitriosa karşı Arnavutların desteğini alan Tomas'ın Osmanlılarla yapılan anlaşmayı bozması üzerine 2.kez Moraya sefer düzenlendi. Tomas, Papanın yanına kaçmak zorunda kaldı. Bölgeye çok sayıda Türk yerleştirildi. Venedikliler bölge halkını Osmanlılara karşı ayaklandırmaya çalışıyorlardı. Ancak bunda başarı kazanamayan Venedik, Osmanlı kuvvetleri tarafından bozguna uğratıldı (1465).
Anadolu seferine çıkan Fatih Cenevizlilerin önemli üslerinden Amasrayı, Candaroğullarının elindeki Sinopu aldı.
Fatih Sultan Mehmed 1477de Kırım Hanlığını Osmanlı Devletinin egemenliği altına aldı. 1479da bir antlaşma yaparak Venedik'le 16 yıllık savaşa sona verdi. Venedik Arnavutluktaki kaleleri Osmanlılara bıraktı, karşılığında Moradaki bazı iskelelerden yararlanma hakkı elde etti. Fatih Venedikle anlaşmaya varınca, İtalyanın öteki önemli kent devletlerine savaş açtı. 1480de İtalyanın güneyindeki Otranto limanını ele geçirdi. Otranto, Romaya giden yolda bir köprü başı olduğu için bu olay Avrupada büyük yankı uyandırdı.

Bosna-Hersek seferleri ve Bosnalıların Müslüman oluşu


Osmanlılara vergi yoluyla bağlı olan Bosna Kralının, anlaşmalara riayet etmemesi üzerine Üsküpten harekete geçen Fatih, Sadrazam Mahmut Paşa ve Turahanoğlu Ömer Beye Bosnanın tamamen fethedilmesi emrini vermişti. 1463 yılındaki seferle Bosna Kralı Osmanlı hâkimiyetini yeniden tanıdı. Ancak şeyhülislamın da fetvasıyla sonra öldürüldü ve bu topraklarda Bosna Sancakbeyliği oluşturuldu. Fakat ordunun İstanbul'a dönmesi üzerine aynı yıl, Macar kralı Bosnaya girdi.
İkinci kez düzenlenen seferle Osmanlılar, Yayçe dışındaki bütün kale ve şehirleri yeniden ele geçirdiler. Bosna seferleri esnasında Hersek Kralı Stefan da ülkesinin bir kısım toprağının Osmanlılara doğrudan bağlanması şartıyla tahtında bırakılmıştı. Ancak 1483 yılında Hersek tamamen Osmanlı toprağı hâline gelecektir. Fatih, Bosna'yı Osmanlı topraklarına kattığı zaman "Bogomil" mezhebindeki Bosnalılara çok iyi davranmıştı. Hem Katolik hem de Ortadoksların kendi kiliselerine almak için baskı yaptıkları Bogomiller bu sebeple Osmanlı yönetimine sıcak bakmışlar ve kendilerine sağlanan din ve vicdan hürriyetinden etkilenerek zamanla Müslüman olmuşlardı. Bu Müslüman Bosnalılara "Boşnak" denilmektedir.
Fatih devrinde Osmanlıların karada en güçlü komşusu ve rakibi Macarlar, denizde ise Venedik idi. Macarlar bu dönemde tek başlarına Osmanlılarla baş edemeyeceklerini bildiğinden, doğrudan bir savaşı göze alamamış, Fatih de tabiî sınır olan Tunayı geçmeyi düşünmemiştir. Ancak akıncılar vasıtasıyla, Macaristana güvenliğin sağlanmasına yönelik yüzlerce başarılı akın düzenlenmiştir. Keza Venedik Cumhuriyeti de Osmanlılarla doğrudan karşılaşmaktansa Balkanlardaki diğer devletleri kışkırtmayı yeğ tutmuştur. Güçlü donanmasıyla Mora ve Egedeki adalara sahip olmak isteyen Venedik, Osmanlılar karşısında istediği sonucu alamamış, aksine pek çok ada ve kıyı kaleleri Osmanlıların eline geçmiştir.

Eflak ve Boğdan seferleri


Yıldırım Bayezid zamanında vergiye bağlanan Eflâk Prensliğinin başına Fatih tarafından III. Vlad (Kazıklı Voyvoda) getirilmişti.(1456) Osmanlılara bağlı görünen Vlad aslında gizliden gizliye düşmanlık ediyordu. Vladın Fatihin elçilerini kazığa oturtarak öldürmesi üzerine 1462 yılında Fatih, Eflaka bir sefer düzenledi. Boğdandan da yardım alan Osmanlı kuvvetleri Voyvoda'yı uzun süre takip etti. Neticede, sığındığı Macarların, Osmanlılarla yaptığı anlaşma üzerine Vladı esir etmeleri ile mesele çözüldü. Fatih voyvodalığa Radul'u getirdi ve Eflâk bir Osmanlı eyaleti hâline geldi.
1455ten itibaren Osmanlı Hâkimiyetini tanıyan Boğdan Prensliğinin Kefe'nin fethinden sonra izlediği düşmanca siyaset üzerine Osmanlı kuvvetleri 1475 yılında Racova Savaşında yenilmesine rağmen 1476'da Boğdan'a girdi. Fatih'in bizzat başında olduğu Osmanlı kuvvetleri Boğdan ordusunu büyük bir bozguna uğrattı. Böylece Boğdan da yeniden Osmanlı hâkimiyetini tanımış oldu. Kesik başı Fatih Sultan Mehmet'e teslim edilen Kazıklı Voyvoda'nın mezarının yeri bilinmemektedir.

Arnavutluk seferleri

Ana maddeler: Lezha Birliği ve İskender Bey
Papalık ve Napoli Krallığının desteği ile harekete geçen Arnavutluk hâkimi İskender Bey, vurkaç taktiği ile Osmanlı kuvvetlerine baskınlar düzenlemekteydi. Bunun üzerine Fatih, bizzat sefere çıkmaya karar verdi. 1465 yılında gerçekleşen I. seferde, İlbasan Kalesini yaptırıp, içine asker yerleştiren Fatih, Balaban Paşa'yı bölge için görevlendirerek, geri döndü. Ancak, Papa ve diğer devletlerden aldığı kuvvetlerle Türklere saldıran İskender Bey, Balaban Paşayı şehit etti ve İlbasan kalesini kuşattı. Bunun üzerine Fatih II. Arnavutluk Seferine çıktı (1467). Ele geçirilen topraklarda yeni garnizonlar oluşturuldu. Bu sırada İskender Bey ölmüş ve yerine oğlu Gjon Kastrioti II geçmişti. Fatih başlattığı 3. Arnavutluk seferinde Arnavutların elinde kalmış olan Kroya ve İşkodra kuşatıldı. 1479da Arnavutluk da bir Osmanlı vilayeti durumuna geldi.

Trabzon Rum Devletinin yıkılışı

1461de Pontus Devleti'nin (Trabzon İmparatorluğu) başkenti Trabzonu ele geçirdi ve bu devletin varlığına son verdi. 1462de yeniden Rumeli seferine çıktı. Eflâkı Osmanlı Devleti'ne bağladı ve 1463'te Bosna'yı tamamen ele geçirdi. Aynı yıl Ege Denizindeki Midilli Adası'nı alınca Venediklilerle arası açıldı. Bu olay, 1479a kadar sürecek olan savaşın da başlangıcı oldu. Fatih'in Ege'de fethettiği adalar; Taşoz, Eğriboz, Limni, Semadirek, İmroz, Midilli ve Tenedosdur. 1465te Hersekin büyük bölümünü, 1466'da da Arnavutluktaki bazı kaleleri fethetti.

Fatihe karşı Karamanoğulları ve Akkoyunlular ittifakı

Osmanlı Devleti'nin gelişen bu gücü karşısında Karamanoğulları, Doğu Anadolu'daki Akkoyunlularla ittifak kurdu.
Fatih, 1466da yeni bir Anadolu seferine çıktı. Karamanoğullarının başkenti Konyayı ele geçirdi. Ama İstanbul'a dönünce Karamanoğulları, Osmanlılara geçen yerleri geri aldılar. Sonradan sadrazam olacak olan Gedik Ahmed Paşa 1471de Karamanoğullarını bir kez daha yenilgiye uğrattı. Akkoyunlular, Karamanoğullarını desteklemeye devam ettiler. 11 Ağustos 1473te Otlukbeli Savaşında Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasanı ağır bir yenilgiye uğrattı. Ertesi yıl da Karamanoğulları Beyliği'ni tamamen ortadan kaldırdı.

Yenilikleri ve kanunnameleri

Fatih, askeri başarılarla Osmanlı Devletini büyük bir imparatorluğa dönüştürdü. Bilime, tarihe ve felsefeye özel ilgi gösterdi. Türkçeden başka Arapça, Farsça, Latince ve Yunanca kitaplardan oluşan özel bir kütüphanesi vardı. Avni takma adıyla şiirler yazdı. Şiirleri Fatih Divanı (1944), Fatihin Şiirleri (1946), Fatih ve Şiirleri (1959) gibi adlar altında basıldı. Bilim adamlarını ve edebiyatçıları destekleyen Fatih, nesir ustası Sinan Paşa ile şair Ahmed Paşayı vezirliğe kadar yükseltti. Ünlü matematikçi ve astronomi bilgini Ali Kuşçunun İstanbulda kalmasını sağladı. Fatih, İtalyan ressam Gentile Belliniyi 1479da İstanbula getirterek resimlerini yaptırdı.
Fatih, Osmanlı Devletine düzenli ve sürekli bir yapı kazandırmak için önemli düzenlemeler yaptı. Yönetim, maliye ve hukuk alanında koyduğu kuralları içeren Fatih Kanunnamesi, sonraki dönemde de yürürlükte kaldı. Bu kanunname, tahta çıkan padişaha devletin geleceği (nizâm-ı âlem) için kardeşlerini öldürme hakkı veriyordu.Fatihin Osmanlı devlet düzenine ilişkin temel ilkelerin pek çoğu, Tanzimat dönemine kadar geçerliliğini korudu. Fatihin saltanatı döneminde Osmanlı ülkesinde 500'den fazla mimari yapı yapıldı. Onun adına yapılan en önemli yapı, İstanbul'da bir cami ile medrese, kitaplık, imarethane (aşevi), darüşşifa (hastane), hamam, kervansaray gibi birimleri kapsayan Fatih Külliyesidir.

Eğitim ve kültür


Fatih Sultan Mehmed'in tarihteki en önemli yanlarından birisi de eğitime verdiği önem olmuştur. Üniversite anlamında Osmanlı tarihinde ve dünya tarihinde bilinen en eski eğitim kurumlarından olan Sahn-ı Semanı kurmuştur. Sahn-i Seman İstanbulun ilk Türk yükseköğretim kurumudur. Sahn-ı Seman medreseleri Fatih Külliyesi içindeki en yüksek düzeyli medreseler idiler. Sahn-ı Semânın eğitim müfredatının hazırlayıcılarından biri çağın önemli bilim adamı Ali Kuşçudur. Medreselerde Ali Kuşçu tarafından düzenlenen bir okutma planının olduğu, hattâ bunun Kânûnnâme şeklinde yapıldığı bilinmekle birlikte, bugüne kadar incelemesi yapılan Osmanlı arşiv belgeleri arasında ele geçirilememiştir. Bu kanunnamenin aslının 1918 yılında külliyede çıkan yangınla yok olması da olasıdır. Sahn-ı Semân, Kanuni tarafından açılan Süleymaniye Medresleri zamanına kadar nakli ve akli bilimlerde öğrenci yetiştirmekteydi. Kanuni devrinde bu medreseler şerî ilimler ihtisası yapılan medreseler olmuşlar, Süleymaniye Medreseleri de aklî ilimlerin ihtisas yeri olmuştur.
Ali Kuşçu, Fatih tarafından astronomi eğitimi için Semerkant'a gönderilmiş ve daha sonra 1570te Takiyuddin tarafından Tophanede kurulacak gözlemevinin ilk çalışmalarını yapmıştır.

Ölümü

Fatih 1481de, Anadoluya doğru yeni bir sefere çıktı. Ama daha yolun başında hastalandı ve 3 Mayıs 1481de Hünkar Çayırındaki ordugâhında öldü. Gut hastalığından öldüğü sanılmakla birlikte, zehirlendiği de söylenir. Ölümünden sonra oğlu Bayezid tahta çıktı. Fatih Camiindeki türbesinde yatmaktadır.Fatih Sultan Mehmet öldükten sonra Papa, 2-3 gün boyunca tüm kiliselerin çanlarını çaldırmıştır.​
 

Konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst