- Katılım
- 15 Nis 2024
- Mesajlar
- 62
- Tepkime puanı
- 18
- Puanları
- 8
- İlişki Durumunuz
- Evli
- Burcunuz
- Terazi
- Takım
- Beşiktaş
- Konu Yazar
- #1
Acele Etme
Vaktiyle bir zâhid vardı ki, bir hayli birlikte yaşadığı güzel bir zevcesi bulunduğu halde çocukları olmamıştı… Fakat zâhidin çocuk sâhibi olmaktan ümidini kestiği sırada zevcesi hâmile oldu… Bu yüzden zâhid de, zevcesi de derin bir sevince gark oldular ve Allah”a şükrettiler…Zâhid, çocuğunun erkek olmasmı diliyerek karışma şu sözleri söyledi:
— Sana müjde veriyorum, kancığım!… Çocuğumuz erkek olacak, işimize yarayacak ve gözümüzü aydınlatacak… Ben ona isimlerin en güzelini seçeceğim… Onu mükemmel surette yetiştireceğim!…
Kadın:
— Yahu» dedi, ne diye bu kadar telâş ediyor ve ne olacağım bilmediğin şeyler üzerinde sözler söylüyorsun…
Sen bu şekilde hareket etmekle yağını balını >>aşma dö-ken zâhide benziyorsun…
— Bu nasıl oldu?
— Derler ki: Tacirin biri her gün bir zâhide bir miktar yağla bal gönderirmiş. Zâhid bunun bir kısmını yer, bir kısmım da bir kavanoza koyar ve evin bir köşesindeki bir kazığa asarmış… Kavanoz bir hayli dolmuştu…
Bir gün z&hid, sopasını ele alarak sırtüstü yatmış ve başı ucunda asılı duran kavanoza bakarak, yağ ile balın değerini düşünmüş ve:
—- Şu kavanozun içindekini bir altına satacağım ve bu altınla on dişi koyun alacağım. Bunlar her beş ayda doğuracak, yavrulan da çabucak yetişecek ve onlar da doğurmaya başlayacak. Birkaç sene içinde dört yüz koyunum olacak. Bunlan satar ve yerlerine yüz inek ve öküz alırım, bir miktar toprak ve tohum da alır, rençber-ler tutar, öküzlerle toprağı eker, ineklerin sütünü sağar, yavnılftnm yetiştiririm… Beş sene bu şekilde çalışarak, büyük bir servet edinir, kendime göre bir ev kurar ve birkaç cariye ile köle alınm. Sonra güzel bir kadınla evlenir, onunla zifaf olurum. Kadın hâmile kalır ve güzel bir erkek çocuk doğurur. Ben de ona isimlerin en parlağını seçerim… Sözümü dinlerse ne âlâ, dinlemezse bu sopa ile döverimi…
Diyerek sopasını kaldırınca, sopa baş ucunda duran kavanoza çarpar ve kavanoz kırılarak içinde ne varsa, hepsi yüzüne gözüne dökülür ve tacirin kurduğu hayâl de uçup gider…
Kadın, erine bu hikâyeyi anlattıktan sonra dedi ki: — Ey bir yastığa baş koyduğum adam!… Bu hikâyeyi anlatmaktan maksadım, seni acele etmekten çekindirmek, olup olmayacağını bilmediğin bir şey üzerinde söz söylemekten vazgeçirmektir… Bir dakika sonra ne olacağım kim ne bilir ki?..,
Zâhid de aküU zevcesine hak verdi
Kadın, günü gelince hakikaten güzel bir erkek çocuk doğurmuş, ana ve babası sevince gark olmuştu… Nar sil sevinmesinler ki, ay parçası gibi bir erkek evlâttan dünyaya gelmişti…
Günlerden bir gün lohusalıktan kalkan kadın, kocasına dedi ki:
— Çocuğun yanında otur, ben hamama gideyim, yıkanıp geleyim!…
Kadın hamamın yolunu tuttu, zâhid de çocuğun yanında kaldı. Fakat kadının gitmesi üzerine, kralın bir elçisi gelerek zâhidi çağırdı ve zâhid, çocuğun yanında bırakacak bir kimse bulamadı…
Yalnız, evin içinde ehilleşmiş bir gelincik yavrusu bulunuyordu. Zâhid bu yavruyu yetiştirmiş olduğu için, onu tıpkı evlâdı gibi seviyordu… Zâhid çocuğun yanında bu güzel gelinciği bıraktı ve evin kapısını kapayarak gitti…
Gitti ama, onun gitmesinden az sonra kara bir yılan deliğin birinden başını uzatıp çıktı ve ay parçası gibi pırıldayan çocuğa yaklaştı. Gelincik, bu kara düşmanı görmüştü. Derhal yılana karşı durarak tepesini vurdu, sonra üzerine atılarak yılanı öldürüp parçaladı. Nazlı gelinciğin yüzü gözü kan içinde kalıvermişti…
Çok geçmeden zâhid geri döndü, kapıyı açar açmaz gelincik ile karşılaştı… Hayvan, sanki yılanı öldürdüğünü ve oğlunu kurtardığım müjdelemek istiyormuş gibi zâhide karşı ilerledi… Aceleci zâhid, hayvanın yüzünü gözünü kana boyanmış görünce korktu ve dedi:
— Eyvah, bu gelincik çocuğu paralamış!…
Bir lâhza durup düşünmeden ve hakikati anlamadan, elindeki sopayı kaldırdığı gibi güzel gelinciğin başına indirdi ve bu yüzden fedakâr gelincik ölüverdi…
Zâhid hemen içeri koştu… Fakat gördüğü manzara hiç de biraz evvel düşündüğü gibi değildi… Çocuk yaşıyor, yanıbaşında da parçalanmış bir kara yılan duruyordu… Yaptığı hatayı şimdi anlamıştı, ne ki, iş işten çoktan
geçmiş bulunuyordu… Derhal çırpınan alevler gibi dönmeye, yüzünü gözünü paralamaya başladı… Hem başına topraklar saçıyor, hem de:
— Keşki, diyordu, şu çocuğum doğmasaydı da, şu zavallı hayvana gadre tmeseydim!…
Z&hidin akıllı ve tedbirli zevcesi hamamdan geri dönünce kocasını bu hal üzere görerek:
— Â adam, dedi, ne yaptın?
Z&hid, çırpına çırpına gelinciğin yaptığı iyiliğe mukabil kendisinden gördüğü kemliği anlattı ve dedi .
— Zavallı hayvanın canına kıydım!…
Kadın, kara kara gözlerini Zâhidin ıslak gözlerine dikip dedi ki:
~ îşte, acele ve telâşın semeresi budurl…
Yüce ve Kerim olan Allah, aklı insana düşünsünler diye vermiştir. Düşünmeden ve hakikati anlamadan yapılan işlerin sonu d&ima nedâmettir.
Ey akü sâhipleri!… Siz hiç düşünmez misiniz?…